• My Fearless Love

346 119 1
                                    

Medya; Amelia & Remus.
Müzik harika bir cover.

🦋
————
"Go on, go on, go bravely on
Into the blackest night."

"İki hafta sonra yıl sonu balomuz olacak, öncesinde ki ve sonrasında ki haftada dersleriniz olmayacak arkadaşlar, 5. Yılındaki öğrencilerimizin bu süreyi O.W.L'larına çalışarak değerlendireceğinden eminim. Şimdilik, afiyet olsun!"
Geçen iki günün ardından kütüphanede bulduğum bir kaç bilgi dışında fazla bir şey bulamamıştım, Raven topluluğu yıllar öncesine dayanıyordu ve insanlık ile hiçbir sorunları yoktu. Bundan 100 yıl öncesine kadar. Büyücüler arasında çıkan savaşta iyi tarafın galip gelmesinden sonra bakanlık kalan son kötüleri ölüme mahkum görmüştü, bunun ardından gizli tarikatlar oluşmuştu ve bakanlık bunları durdurmuştu, bir topluluk dışında; Raven. Kurucusu Josephine Raven, görülmüş en büyük büyücülerdendi. Bakanlığa karşı gelmiş ve kaçmıştı, ne olduysa onu bulamayan bakanlığın önüne gelen gazetelerde yazan şeyler onları korkutmuştu. Yüzlerce insan kaçırılmıştı, işkence edilmişti. Bakanlık yıllarca uğraşmış ve Josephine Raven'ı yakalamıştı. Tarikata son vermişti. Yankı hakkında ise bir şey yazmıyordu. Tek bir bilgi bile yoktu.
"Amelia. Baloya kiminle gidiceksin?"
"Bu da soru mu şimdi Marlene? Benimle gelicek."
Gülümseme ile kaşlarımı çatarak Remus'a döndüm.
"Sorduğunu hatırlamıyorum?"
Kafasını yemeğinden kaldırıp karşısındaki duvara sabitlemişti, gözleri sağa sola hareket ettiğinde gerçekten sormadığını anlamış ve bana gülerek dönmüştü.
"Benimle baloya gelir misiniz güzel bayan?"
"Bilemiyorum, düşüneceğim."
Kaşlarını çatan Remus gözlerini benden ayırmamıştı ama ben yemeğime döndüm.
"Ee ne giyiceksiniz peki?"
Marlene'in sorusuna Lily cevap vericekken Remus'un sesi duyuldu.
"Ne demek düşüneceğim? Sevgilinim ben senin."
Gülümseyerek ona döndüm.
"Belki senden önce Sirius bana sordu? En yakın arkadaşımla gitme kararı almış olabilirim."
Remus hızla kaşlarını kaldırmış Sirius'a dönmüştü, ağzındaki yemeği sertçe yutan Sirius ellerini omzunun yanına kaldırarak kafasını iki yana salladı. Gülerek Remus'u yanağından öptüm.
"Seninle gelirim."
Gülerek kafasını yemeğine eğdi ve yemeye devam etti.
"Ben kiminle gidicem?"
Ophelia'nın sorusu üzerine masada herkes ona dönmüştü.
"Ben seni götür-"
Sirius cümlesini bitiremeden Marlene dirseğiyle göbeğine vurdu.
"Yemek yiyorum Marln!"
"O zaman sadece yemeğini ye Siri!"
Sirius ona gülerek yemeğine devam etti.
Kardeşime döndüğümde bir yere baktığını gördüm. Slytherin masası...
"Kimi izliyorsun Oph?"
Hızla bana döndü ve gözlerime baktı.
"Kimse?"
Gözlerimi kısarak ona baktım ve baktığı yere tekrar döndüm.
"Reg?"
Duyduğu isimle hızla kafasını kaldıran Sirius ve Peter Slytherin masasına döndü, Regulus ise Severus ile konuşuyor ve yemeğini yiyordu.
"Snivellus?
James şaşkınlıkla sorduğunda Ophelia sadece gözlerini devirmişti.
"Hayır ve hayır."
"Kim o zaman?"
Soruma karşılık bakışlarını bana çevirdi ve masada birine doğru başını oynattı. Gözümün gelen sarışın bir kız, esmer bir çocuk Lucius ve Narcissa vardı.
"Ophelia orada binlerce kişi var."
"Abartmıyorsun hiç Peter."
Ophelia gözlerini devirerek ona cevap verdiğinde bir isim döküldü dudaklarından.
"McKenzie Massey."
"Kim?"
"Şuradaki sarışın."
Kafamı tekrar o masaya çevirdiğimde dalgalı sarı saçları olan bir kızın yemeğini yediğini gördüm.
"Sen onlarla nasıl anlaşıyorsun?"
"O onlar gibi değil."
"Kim gibi peki?"
"Benim gibi James."
James onun bu sözüne kaşlarını kaldırmıştı.
"Alaycı, kibirli biri değil. Gayet yakın bir arkadaşım."
"Ama?"
Ophelia bana döndüğünde derin bir nefes aldı ve önüne tekrar döndü.
"Ama, sanırım ondan hoşlanıyorum."
"Ah! Sonunda!"
Lily'nin söylediği şey ile hızla ona döndüm.
"Ne var? Yaklaşık iki haftadır bütün konuşmalarımız sadece o kız hakkında, bunu ona ilk söylediğimde bana sinirlenmiş ve bir gün boyunca benimle konuşmamıştı."
Dediğine gülerek Ophelia'ya döndüm.
"Baloya davet etsene."
"Olmaz! O öyle düşünmüyordur."
"Nereden biliyorsun?"
Ağzına yemeğinden bir kaşık daha aldığında daha fazla konuşmamak istediğini anlamıştım, küçük kardeşim 15 yaşında birinden hoşlanmıştı. Beni gülümseten düşünceyle kıza tekrar döndüm ve burada olan bakışlarını hızla yanındaki arkadaşına çevirdi. Masada hemen hemen herkesin sevgilisi olduğuna göre Ophelia'ya bakıyor olması yüksek bir ihtimaldi.
"Siz geçen gece çok geç geldiniz sanırım?"
Dorcas'in sorusuyla Çapulcular ve ben birbirimize bakmıştık.
"Remus yine kayboldu, onu bulmakla uğraştık."
Sirius'un söylediği şey beni rahatlatmıştı, ben daha ne olduğunu çözememiştim ve birinin bilmesini istemiyordum. Kontrol sağlamam gereken bir gücüm vardı ve sanırım Dumbledore ile konuşmam gerekiyordu.
Aniden içeri giren baykuş herkesi şaşırtmıştı, posta günü değildi ki? Tam önüme düşen mektupla kaşlarım çatıldı ve baykuş gözden kayboldu. Parmaklarım üzerindeki mühürde gezindi, üzerinde O ve R harfleri iç içe geçmiş olan bir mühürdü. Yavaşça açtım ve içindeki kağıdı çıkarttım.
"Gizli oku."
İlk olarak gözüme çarpan bu cümle ile arkadaşlarıma döndüm, hepsi merakla bir şey söylememi bekliyordu.
"Daha sonra bakarım, şuan uğraşmak istemiyorum."
Diyip kağıdı katladım ve zarfa geri koyup cübbemin cebine sıkıştırdım, önümdeki yemeği yemeye devam ettim.
————
"Hayır! En iyisi film!"
Ortak salonda yayılmış film mi daha iyi kitap mu kavgası yapıyorduk.
"Film her şeyi sana veremiyor!"
Peter'a cevap veren Lily oturduğu yerde daha da doğrulmuştu.
"Belki de, ama gördüğün şeyler daha da etkili oluyor."
"Kitaplarda her satırda başka bir bilgi oluyor Pete, karakterleri ve yaşanan olayları kafanda canlandırmak ve kendini o kitabın parçası hissetmek çok daha güzel, her kitapta farklı bir dünya var."
"Doğru ama... çok uzunlar uğraşamam ben, uykum geliyor."
Gözlerimi devirmemi sağlayan cümlesiyle doğrulduğum yerde tekrar Remus'a yaslandım. Saçıma kondurduğu öpücüğün ardından Sirius lafa girdi.
"Bu hafta sonu Hogsmeade'e gidelim. Uzun zamandır gitmiyoruz"
"Çok iyi olur!"
"Amelia..."
Kulaklarıma dolan ismim sanki bir santim uzağımdan geliyor gibiydi, hızla soluma döndüm ama kimse yoktu.
"İyi misin Lia?"
Dorcas'in sorusu üzerine ona döndüm ve onu başımla onayladım.
"Sesime gel küçüğüm..."
Tekrar duyduğum bu ses ile hızla ayaklandım.
"Sakin ol."
Bu kez beynimde yankılanan bu ses tanıdıktı.
"Ben, bir şey yapmayı unuttum. Gelicem, siz devam edin."
Bir şey demelerine izin vermeden kendimi hızla dışarıya attım ve arkamdan kapıyı kapattım.
"Ormana gelmelisin küçüğüm..."
Tedirgin adımlarım beni okulun dışına çıkartmıştı, yavaş adımlarla ay ışığının izin verdiği kadarını görüyordum ve kalbim atışlarını hızlandırmıştı.
    "Biraz daha..."
Biraz ileride gördüğüm beyaz ışığa doğru adımladım, tam önünde duran bir silüet yavaşça kendini belli ediyordu.
    "Hoş geldin küçüğüm."
    "Bana şöyle seslenmeyi kes."
Gülerek bana cevap verdiğinde yavaşça arkasını döndü ve gözlerimizi birleştirdi.
   "Güzel bir kız olmuşsun, gücünün büyüklüğünü buradan hissediyorum."
   "Benden ne istiyorsun?"
Gözlerini ormanda bir tarafa çevirdi ve çatık kaşlarıyla bana döndü.
   "Olduğun şeyi kabul etmeni istiyorum."
   "Dinlememeliyiz."
Beynimde yankılanan bu sesin ardından bir adım geriledim.
   "Saçmalıklarını dinlemek istemiyorum daha fazla, her kimsen geldiğin yere geri dön. Beni ve ailemi yalnız bırak."
Sert bir şekilde cümlemi bitirip döndüğümde beyaz bir ışık etrafımı sardı. Sanki beni hapsetmişti ve adım atamıyordum.
   "Çok yazık, bütün emeklerim boşa gitmiş. Bir ailen olmadığını sanıyordum."
Vücudumu ona çevirdim.
   "Yanlış biliyormuşsun o zaman."
   "Amelia, küçüğüm, sen çok büyük bir güce sahipsin."
   "Yani?"
Başını sol omzuna eğerek konuşmasına devam etti.
   "Yani... o gücün iyi bir güç olduğunu sanmıyorsundur umarım?"
   "Bu saatte olduğum yere ve son yaşadıklarıma bakarsak, hayır sanmıyorum."
Gülümsedi.
   "Sen kaosun kendisisin Amelia."
Cümlesi kaşlarımı çatmama sebep olmuştu, az önce baktığı yere tekrar baktığında gözlerimi o tarafa çevirdim fakat bir şey göremiyordum.
   "Yankı dünyaya hükmetmelidir küçüğüm. Getirmen gereken bir yıkım var ve kötü kalbini ortaya çıkartmalısın."
   "Benim kalbim senin gibi lanetli ve kötü bir kalbe sahip değil."
Adeta tısladığım bu cümle beraberinde yankımı da getirmişti, iki kişi gibi duyulan sesimin biri kalın biri inceydi, içimdeki gücü iliklerime kadar hissedebiliyordun ve bu duygu kendimi cesur tutmama neden oluyordu.
   "Öğrenemedin mi daha Amelia? Kaostan besleniyorsun, senin bu gücü alman asırlar öncesinden belirlenmişti."
   "Bu da ne demek?"
   "Bu şu demek küçüğüm, en başından beli bir yalan hayat yaşıyorsun. Güvendiğini sandığın kişiler seni parmaklarında oynatıyor, asırlar öncesinden yazıldın. Senin adını işleyen bir kehanet bile var Amelia. Sen bu dünyaya kaos yaratmak için geldin, yıkım getirmek için geldin."
   "Ben o söylediğin kaos falan değilim!"
Ağzımdan çıkan bu cümle resmen ormanı sallandırmıştı, ellerimde hissettiğim enerjiyle parmaklarımı oynattım artaya çıkan enerjim kadının dumanını delmiş ve kadını bir yılan gibi sarmıştı.
   "Amelia!"
Duyduğum ses Ophelia'ya aitti, birden ağaçların arasından gelen üç kişi ile sinirlerim son katına ulaştı.
   "Sizin burada ne işiniz var?!"
Haykırışım yankılandı ve Ophelia bir adım geriledi.
   "Yalnız gelirsin sanıyordum küçüğüm."
Aniden dumanlarımdan sıyrıldı ve tek hareketi ile Remus, Ophelia ve Sirius'u savurdu.
   "Hayır!"
Bağırışım ile birlikte kadın sağ tarafa uçmuştu. Ellerimi kaldırdım, gözüm dönmüş gibiydi ve içimi kaplayan gücün ortaya çıkmasına izin verdim, iliklerimi kaplayan bu güç ile birlikte yandığımı hissediyordum ama bu benim bir parçammış gibiydi ve hemen bütünleşmiştim, parmaklarımın arasından çıkan dumanlar büyük ve koyu kırmızı halini almıştı, yavaşça onu bulan dumanlarım etrafını sarmış ve onu içine hapsetmişti kadın şaşkınlıkla dizleri üzerine çöktü ve boğazını tutmaya çalıştı. Başım sol omzuma eğildiğinde kesik nefesleri kulaklarıma dolmuştu.
   "Beni mi öldürüceksin Amelia?"
Kaşlarımı çatmamın ardından güçlükle söylediği sözler kulaklarıma doldu.
   "Beni ve ailemi rahat bırak!"
   "Beni öldürmeden benden kurtulamazsın."
   "Ben bir katil değilim."
   "Sen kaosun kendisisin! Yıkımsın! Katilsin! Ölümsün!"
   "Yeter!"
Bütün gücümle bağırdım ve elimi kaldırarak sertçe onu önümdeki ağaca yapıştırdım, adımlarım hızla yanına geldi.
   "Bizden uzak dur!"
Sağ kolum havalandı ve kadının nefessizlikten kızarmış gözlerine son kez baktım, hızlı bir hareketle kolumu sağa savurmamla kadın çığlık atarak bir kaç metre uzakta ağaca uçtu ve sertçe yere yapıştı, arkamı döndüğümde beni şaşkınlıkla izleyen arkadaşlarım gözümün önüne geldiğinde onlara aşırı sinirliydim. Tek bir kelime bile etmeden okulun yolunu tuttum, arkamdan geldiklerini bilerek yürümeye devam ettim son kez kadının olduğu yere başımı çevirdim. Yoktu.
—————
     "Ne düşünüyordunuz Remus?!"
     "Seni yalnız bırakmamı mı bekliyordun benden?"
     "Ya o yalnız olmasaydı? Ya onun gibi bir sürü kişi ile gelmiş olsaydı? Size zarar verselerdi?"
Yutkunarak bakışlarını benden kaçırdı.
     "Size gelmeniz gerektiği bir durum olduğunda söylediğimi biliyorsun! Bu kez böylesine tehlikeli bir durumda nasıl düşünmeden hareket edebildiniz?"
Haklıydım ve onlarda bunun farkındaydı.
     "Ya dediğin gibi bir sürü kişi ile gelmiş olsaydı? Sana zarar verseydi? Hatta daha kötüsü, ya seni kaçırsaydı?"
Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.
    "Sakinleşmeliyiz, bizi düşünüyorlar ve merak ediyorlar."
Arkamı döndüm.
    "Bana zarar verebileceği tek yol size zarar vermesi olurdu."
Söylediğim cümlenin ardından yukarı çıkmaya başladım.
    "Amelia!"
Duraksadım, ama şu an konuşamazdım. Şu an alana ihtiyacım vardı. Hızlı adımlarla odaya ilerledim, arkamda kalbi kırık sevgilimi bırakarak.
     Uzun uğraştan sonra uyuyamamış ve ortak salona geri inmiştim, koltuğa yatarak olanları düşündüm. Kısa sürede çok fazla şey olmuştu ve bunları kaldıramadığımı hissediyordum, içimde bir burukluk ve büyük bir boşluk vardı.
Gecenin bir yarısı yanımda bir hareketlilikle zar zor daldığım uykudan uyanmıştım, hızla döndüğümde Remus yanıma uzanmıştı.
   "Özür dilerim."
Ona dönüp alnımı alnına yasladım, elim yanağına gittiğinde yutkundum.
   "Bende özür dilerim."
Kurduğum cümle ardından eli belime gitti ve dudaklarımızı büyük bir açlıkla birleştirdi, ellerim saçlarına daldığında onu çok özlediğimi farkettim, ondan ayrı kalmak bana hiç iyi gelmiyordu ve ona sandığımdan çok daha fazla alışmıştım. Derinleşen öpüşmemizden zorlukla ayrıldık.
    "Devam etmek isterdim ama ikimiz de yorgunuz."
Gülümsedim ve yanıma uzanmasına izin verdim, başım hızla göğsüne kondu ve kokusunu içime çekerek uykuya daldım.
————
"Şanslısınız çapulcular!"
Ortak salonda kahvaltı yaparken birden James elinde mektupla içeri geldi.
"Yine ne oldu ki?"
"Euphemia Potter tarafından tatili bizde geçirmek için davet aldınız."
Gülerek birbirine bakan çapulculara karşılık kızlar olarak bizde birbirimize bakmıştık.
"Evet, kızlar, hepiniz."
"Ben gelemem, izin almam pek kolay olmaz."
Dorcas'in dediğine karşılık hepimiz ona dönmüştük.
"Ben de söz veremiyorum, ailem beni Fransa'ya gitmeye zorluyor."
"Ah! Marlene, ne işin var senin orada."
"Üzgünüm Siri."
"Aslında James, yük olmak istediğimizi sanmıyorum."
Cümlemi bitirmeden kaşlarını çatmış bana dik dik bakan bir çift mavi göz gördüm.
"Tamam, geri alıyorum. Büyük bir zevkle yük oluruz Jamie."
Gülerek gururla önüne dönen James yemeğine başladı.
"Ah! Siz çok sıkıcısınız!"
Ophelia'nın dediğinin ardından hepimiz ona döndük.
"Hey!"
"Oha!"
"Anneme küfür etmişsin sayarım."
"Galiba çapulcu kalbim parçalara ayrıldı."
Çapulcuların aynı anda söylediği şeyler ardından Ophelia bana döndü ve güldü, kahkaha atarak ona karşılık verdim.
"Çatalak! Bu bize ne diyor?"
"Sıkıcısınız dedi galiba."
James gözlerini saniyelik Lily'e çevirdi, aldığı onayın ardından etrafına bakındı ve çapulcularla anlaşma içine girmiş başını öne eğerek yemeğine devam etti.
   "Bu neydi şimdi?"
  "Onları tanıyorsam, ki tanıyorum, bu korkman anlamına geliyor kardeşim."
Ophelia kıstığı gözlerini masadaki arkadaşlarından gezdirdi, ölümcül bir sessizlik kaplamıştı çapulcuları ve bu durum beni bile korkutmuştu.
    Sessizliği bozan Marlene olmuştu.
   "Ah! Yarın kıyafetlerimizi almamız gerek yoksa bütün kıyafetler biticek."
   "Katılıyorum, kızlar kahvaltıdan sonra gideriz."
   "Biz de sonra size katılırız ve Domuz Kafasına gideriz, kıyafet alımlarıyla falan uğraşamam. İşkence resmen."
   "Ophelia, sen konuştun mu McKenzie ile?"
   "Hayır."
   "Konuşucak mısın?"
   "Gerek yok ki, baloya başkasıyla gittiğini öğrendim."
   "Ah! Küçük kardeşim, üzgünüm!"
   "Önemli değil, Regulus bana teklif etti bende kabul ettim."
Söylediği cümleyle hepimiz öyle bir hızla ona dönmüştük ki sanırım biri çatalını düşürdü.
   "Regulus seni baloya mı davet etti?"
   "Evet!"
   "Benim kardeşim olan?"
Ophelia gözlerini devirdi.
   "Evet Siri!"
   "Hani şu Slytherin olan?"
   "Evet Jamie!"
   "Lily! Sayende 4. Yılındaki kız bile bana Jamie diyor!"
   "Kaşınmasaydın Jamie."
James üzgün bir ifadeyle yemeğine devam etti.
   —————
   "Seviyeli ve düzgün bir düello istiyorum! Lanetlerden birini kullanmaya çalışan olursa sonuçlarına en acı şekilde katlanır."
   Profesör cümlesini bitirdiğinde Ravenclaw'dan bir kız, Slytherin'den bir kız öne çıkarak asalarını kaldırmıştı.
    "İleri taşımak yok, gelen büyüyü engelleyemeyen ilk kişi kaybetmiş sayılacaktır."
Yerlerini alan iki kız asasını çıkartmıştı, uçan büyüleri ikisi de hızlı şekilde engelliyordu ve hemen karşı hamlede bulunuyordu. Fakat Slytherinli kız ard arda büyüler yaptı ve engelleyemeyen kız sert bir şekilde yere savrulmuştu.
    "Bayan Fairy, rakibinize hak tanımasınız, savaşta değilsiniz! Slytherin'den 15 puan!"
Kız gülümseyerek indi ve yerine Bella Duncan ve Hufflepuff'lı bir erkek çıktı. Yerlerini aldılar ve asalarını kaldırdılar, Bellanın gönderdiği büyüden son anda kurtulan Erik, karşı büyü gönderdiğinde Bella kaskatı kesilerek devrildi. Normalde asla yenilmeyen Duncan'ın dikkati dağılmış olmalıydı, Profesör ona yardım etti ve inmesini sağladı.
   "Tebrikler Bay Wyndham! Hufflepuff'a 10 puan."
Bir süre devam eden düelloda sıra James be karşısındaki Severus'a gelmişti. Çapulcular onu alkışlarken Profesörün bakışıyla sustular, ikisi de yerlerini alıp asalarını kaldırdığında büyüler havada uçuşuyordu, Severus yaptığı kalkanla James'in büyüsünün sekmesini ve ona dönmesini sağlamıştı ama James bunu fark ederek karşı kalkan yapı ve ardından bir büyü daha savurduğunda Snape yeri boyladı.
    "Hak tanımadı Profesör!"
    "Aslında Bayan Duncan, Bay Snape kalkanıyla büyüyü sektirerek hakkını geçirmiş oldu."
   James indiğinde Remus çıktı ve karşısına Ravenclaw'dan bir kız çıktı, yerlerini aldılar ve asalarını kaldırdılar. Remus büyü yaptığında kız kalkanıyla ona sektirdi ve bu şekilde Remus tekrar büyü yaptı fakat kız tekrar kalkan oluşturdu, ardından başka bir büyü söyledi ve bir süre devam eden düello Remus'un kızı şaşırtması ve onu sırılsıklam etmesiyle sonuçlanmıştı, çapulcular onu alkışladığında Remus inip bana sarılmıştı, bu kez benim adımı söyleyen Profesör kenara çekilmişti ve Lucius'un adını söylemişti.
     "Görüşmeyeli uzun zaman oldu güzellik."
     "Evet öyle oldu, güzellik."
Söylediğim şeyle kaşları kalktı ve gülerek yerini aldığında ben de yerimi almıştım.
Bana attığı lanetten son anda kurtuldum ve ona karşı lanet savurdum, kalkanıyla bana sektirdiği büyüyü kalkanla engelledim ve başka bir büyü savurdum, uzun bir süre böyle geçtikten sonra Bellanın beni şaşırtması üzerine üzerime gelen büyüsü beni sırılsıklam yapmıştı.
    "Ah, bu kadar güçsüz olduğunu bilmiyordum Amelia Johnson."
Bellanın cümlesi üzerine hızla ona döndüm.
    "Bella!"
Lucius onu susturduğunda gözlerini devirip önüne dönmüştü. Bakışlarım Lucius'a değdiğinde göz kırptı ve indi, gülerek üstüm ıslak bir şekilde bende indim.
    "Kırmızı güzel durmuş."
James'in söylediği şey üzerine gözüm gömleğime kaydı ve hızla bakışlarımı James'e çıkardım, Remus benden hızlı davranarak sert bakışlarını ona yolladı.
   "Şaka yaptım be! Bakmıyordum ki yani, gözüm kaymıştır. Bunlara da şaka yapılmaz oldu Pati."
   "Evet çatalak şaka yapılmaz oldu, bayadır kimseye şaka yapmıyoruz bir ara derste şunları halledelim."
James onu onayladığında Remus çoktan cübbemi bana vermiş ve önümü kapatmasını sağlayarak birleştirmişti.
   "Boğ sevgilim, öyle olmaz cidden yani al böyle boynuma dola."
   "Sus dön önüne, zaten Çatalaktan laf yedin."
   "Ay sanki suçum var."
Gözlerini kısarak bana baktığında gülerek yanağından öptüm.
   —————
   "Kim yaptı bunu!"
Profesör Mcgonagall'ın bağırışının ardından önümüzden hızla koşarak ve kahkaha atarak kaçan Çapulcular geçmişti.
   "Bunlar hep böyle mi?"
   "Hiç akıllanmadılar."
Kızlarla bahçede oturmuş kitap okuyorduk.
   "Aslında Remus onlardan daha mantıklı ve akıllı davranırdı ama sanırım Amelia bozdu."
   "Hey! Benim sevgilim hâlâ onlardan akıllı ve mantıklı davranıyor."
   "Arada Çapulculuğu tutuyor sadece."
Lily'e gözlerimi devirdim ve önümdeki kitaba döndüm.
   "Burada yüzebileceğimiz bir yer yok mu?"
   "Büyük Göl var ama pek de tekin sayılmaz."
Ophelia'nın sorusuna cevap veren Dorcas gözlerini tekrar kitabına aldı.
    "Biz yüzebilir miyiz?"
    "Aşırı soğuk orası Oph."
    "Ama yüzebiliriz?"
    "Ever Ophelia, sanırım yüzebiliriz."
Sevinçle ayakalanan Ophelia'ya baktım.
    "Oph, şu an değil, ama söz veriyorum hafta içi gidicez."
Sıkıntıyla nefes verip geri oturdu, çapulcular yanımıza geldiğinde Ophelia kollarını önünde birleştirdi.
     "Kim ne yaptı bakıyım küçük Ophelia'ya?"
  Remus'un sorusu üzerine Ophelia hızla ona döndü.
     "Büyük Göl'de yüzülüyormuş, ama şu an olmaz dediler."
     "Aslında mantıklı neden yüzmüyoruz?"
     "Çünkü sadece bizi barındıran bir yer değil orası Pati."
Remus kolunu omzuma atarak beni kendine çekmiş ve Sirius'a cevap vermişti.
      "Ama orada yüzen çok kişi var."
      "Godric aşkına! Kalkın gidiyoruz."
Cümlemin sonunda heyecanlanan Ophelia hızla ayağa kalktı.
"İşte bu be! Minik Kuzgunum benim."
"Emin misin Amelia?"
"En fazla ölürüz Rem, kalk."
Üzerimize bir kaç eşya alıp kimseye görünmeden çıkmaya çalışmış ve kendimizi ortak salonun dışında bulmuştuk.
"Bütün ciddiyetimle yemin ederim ki hayırlı bir şey düşünmüyorum."
James asasıyla parşömene dokunduğunda harita kendini göstermişti ve birinin olup olmadığına bakarak pelerini üstümüze almıştık.
"9 kişiyi saklıyacağını sanmıyorum Jamie."
"Biliyorum Johns, gir işte."
Kimsenin olmadığından emin olduktan sonra gün batımına yaklaşan havaya karşılık herkes son dersindeydi veya odasındaydı, bizde bundan yararlanarak çıkıyorduk.
"Filch!"
James mırıldandığında hepimiz Sirius'un açtığı kapıdan içeri girmiştik, burası süpürge odasıydı ve küçücük bir odaydı.
"O benim ayağım Pati!"
Peter'ın söylediği şeyle aniden ayağını çeken Sirius sendelenip Remus'a çarptı.
"Lanet olsun Pati!"
"Sshhh!"
Lily'nin uyarısı üzerine herkes sesini kesmişti.
"Gitti, gelin."
Sonunda kaleden çıkmıştık ve koşarak göle gidiyorduk, yaklaştığımızı güneşin turuncuyla karışık sarı renginin vurduğu cam gibi yüzey belli ediyordu. Lily elimden tuttu ve koşmamı sağladı, kahkahalar atarak koşuyorduk ve rüzgar yüzümüze çarpıyor saçlarımızı savuruyordu. Geldiğimizde hızla gömleğimi ve eteğimi çıkarttım, Lily de aynı anda çıkarttı ve birbirimize döndük, aynı anda koşarak suya girmeye başladık ve bacaklarımızı geçip kasıklarıma gelen su ile çığlık atmaya başladım, aşırı soğuktu. Lily de aynı şekilde çığlık attı ve gülerek suya atlayan Ophelia da bize katıldı. Çapulcular da girdiğinde tek girmeyen Dorcas kalmıştı.
"Dorc! Hadi!"
"Hiçbir güç beni bu suya sokamaz! Çok soğuk!"
Gülerek Sirius'a göz kırptım, ikimizde ona çaktırmadan onu sakinleştirmeye ve girmesi için ikna ederek yanına geldik.
"Bu bir tuzak Dorcas!"
Peter'ın bağırması bir şey ifade etmiyordu çünkü Sirius hızla kollarından ben ise bacaklarından tutmuştum ve onu kaldırarak suya girmeye başladık.
"Hayır! Bir dakika! Tamam sakin olun konuşabiliriz! Hayır! Lütfen!"
Yeterli derinliğe geldiğimizde Dorcas gözlerimize bakıyordu.
"Lütf-"
Yarıda kesilen kelimesi ile hızla havalandı ve suya giriş yaptı, çıktığında ise titreyerek çığlık atmıştı.
"Lanet olsun!"
Hepimiz kahkahalar atıyorken Ophelia ve Lily yüzme yarışı yapıyordu, ayağımda hissettiğim ellerle çığlık attım ve havalandım. Sirius beni omzuna almıştı.
"Hazır mısın Minik Kuzgun?!"
"Hayır!"
Kelimeme geriye düşerek başlamıştım ve suya çarptığımda bitmişti, son anda burnumu kapatabilmiştim ama Sirius'un omzundayken kendisini geriye atmasıyla suyun dibini boyladım.
Yüzeye çıktığımda Remus'un yanına ilerledim, beni görünce kendine çekti ve yanağıma öpücük kondurucaktı ki hızla başından tutup suya bastırmamla afallamıştı.
Çıktığında ben kahkaha atıyordum ama onun bakışlarıyla kahkahalarım kesilmişti.
"Rem! Hayır! Özür dilerim!"
Beni dinlemeden kaçacağım anda iki kolu arkamdan belimi kavradı ve havalandırdığı bedenim onun kendini suya sokmasıyla suya girdi, yüzerek yüzeye çıkmadan önce suyun altında dudaklarımızı birleştirdi ardından ikimiz de yüzeye süzülerek çıktık, ayrıldığımızda ise bu kez zaferle gülen oydu, Ophelia ve Lily gülerek yanımıza geldi.
"Godric aşkına! Bu kız çok hızlı yüzüyor!"
Ophelia ona elleriyle su fışkırttı ve Lily ondan gülerek kaçtı, tekrar ayaklarıma değen bir el hissettim ama bu kez Sirius tam karşımdaydı, birden havalandığımda altımdan kaldıranın James olduğunu anladım.
"Peter! Sirius'u omzuna al!"
Gelen öneriyle Peter hızla suya daldı ve Sirius'u kaldırdı.
"Oha Pati! Ne yiyorsun böyle?"
"Aklın almaz Kılkuyruk."
Gülerek söylediği şeyle Peter ve James birbirine yaklaşmıştı ve ben ellerimi Sirius'un omzuna attığımda bana karşılık verdi.
"Sonun geldi Minik Kuzgun!"
"Güç seninle olsun Patiayak!"
"3..2..1.. başla!"
Remus geri sayımı bitirdiğinde sertçe birbirimizi itmeye başlamıştık.
"James, sıkı tut!"
"Tutuyorum Kuzgun bitir işini!"
Tek kolumla omzumdan iten kolunu indirdim ve afallamasıyla sertçe ittiğimde ikisi birden denizi boylamıştı ve kazanan biz olmuştuk.
"Evet! Bu zafer senin içindi sevgilim!"
Bana öpücük atan Remus'a gönderdiğim öpücük yarıda kalmıştı çünkü James kendini geri atarak düşmemizi sağladı.
Bu kez ben derine dalıp Ophelia'yı kucakladığımda Lily'e döndüm.
"Kızılım! Kaldır bakıyım şu sarışını!"
Lily daldığı saniyeler içinde Marlene'i omzuna almıştı ve bu kez kahkahalar eşliğinde birbirini itmeye çalışan Ophelia ve Marlene olmuştu, Ophelia hızlı bir şekilde Marlene'i itmişti ve onlar dibi boyladığında Ophelia iki elini yumruk yapıp havaya salladı.
"Benim takımım her zaman kazanır!"
Söylediğim şeyin ardından kendimi geri atmamla bu kez Ophelia sertçe suyla buluşmuştu.
Bir süre yüzmenin ardından çıkmış ve kayalara oturmuştuk, soğuk sudan çıkmış ve soğuk havada üstümüzü kurutup kıyafetlerimizle ısınmaya çalışıyorduk.
"Yoruldum! Hadi bir an önce geri dönelim yemeği kaçırmak ve ceza almak istemiyorum."
Lily'nin kurduğu cümleyi hepimiz onaylamış ve ayaklanmıştık, getirdiğimiz şeyleri topladığımızda Remus elimi tutmuştu ve okula yürümeye başladık. Neyse ki kimseye yakalanmadan geldiğimiz gibi girmiş, duşa girip iyice kurulanmış ve ortak salona inmeyi başarmıştık.
—————
    "Kalk artık Amelia!"
Kızılımın sesi kulaklarıma dolduğunda zengin küfürler ederek doğruldum.
    "Remus'u bu ağızla mı öpüyorsun? Onlar nasıl sözler öyle?"
    "Dilimize katkıda bulunuyor işte Evans."
Gülerek ona cevaplayan Marlene'e göz kırptım ve hazırlanmaya başladım. Giydiğim kot pantolon ve tişörtün üstüne geçirdiğim trençkotun altına topuklu botlarımı geçirdim ve elime beremi ve asamı alarak cebime sıkıştırdım, dolabımı kapatmak için eğildiğimde ise günler öncesinde gelen mektup gözüme çarptı, bana kimse mektup göndermemişti ve bunu gizli okumam gerektiği yazıyordu, gece onu okumayı aklımın bir köşesine not ettim ve hazılanmaya devam eden kızlara döndüm.
    "Sizden sonra kalkıp sizden önce hazırlandığıma inanamıyorum!"
Dorcas ellerini kaldırıp bana baktı.
    "Ben çoktan hazırım. Bu ikisine söyle."
    "Tamam işte bunu giyme kararı verdim giyiyim hazır olucam."
    "Son üç elbisende de böyle dedin Marlene."
Güldüm ve yatağıma oturdum, Dorcas benim gibi pantolon ve tişört giymişti, Lily'de öyleysi fakat tek farkı üstüne giyeceği kazağı seçememesiydi.
    "Mavi giy işte, sevgilinin gözleri ile uyumlu olsun."
Gözlerini deviren Lily ona döndü.
   "Mavi bana yakışmıyor Dorcas!"
   "O zaman neden var?"
   "Bir gün giyerim diye."
Ona gülerek karşılık veren Dorcas ayağa kalkıp yanına geldi ve koyu mor bir kazak çıkarttı.
    "Bunu giy işte, gayet güzel."
Herkes hazırlandığında Gryffindor ortak salonuna inmiştik ve Çapulcuların gülerek konuştuklarını gördüğümde hızla sevgilimin kolları arasına attım kendimi. Hareketimle küçük bir şaşırmanın ardından yanağıma öpücük attı ve elimi tutarak kaldırdı.
    "Hadi gidelim o zaman acıktık sizi beklerken."
—————
"Tamam evet ama bu göğüslerimi daha güzel gösteriyor."
Marlene'in kurduğu cümleye gözlerimi devirdim, bu aralar bu hareketi fazla yapıyordum sanırım.
"Lily! Beyaz sana çok yakışmış!"
Üzerindeki beyaz elbise dizlerine kadar uzanıyordu, ince askıları hoş bir görünüm katmış ve birleşerek derin bir göğüs dekoltesi oluşturmuştu, altı tül gibi olan elbise ne kabarık ne de dardı. Ona çok yakışmıştı.
Bana kızaran yanaklarla gülümsemiş ve kafasını eğmişti.
Hepimiz aldığımız kıyafetlerimiz ile çıkmıştık ve çocuklarla sözleştiğimiz yere doğru yürümeye başladık.
   "Lanet Peter bana daha teklif etmedi!"
Dorcas'in sinirle söylediği cümleyle ona döndüm.
   "Neden etmedi?"
   "Ne biliyim ben."
Aklına gelen bir şeyle aniden bana döndü.
   "Ya başkasıyla gidiyorsa?"
   "Sanmam Dorc, senden hoşlandığı belli."
Lily benim yerime cevabını vermişti.
   "Sen sorsana?"
Ophelia'nın dediği şey gayet mantıklı gelmişti, neden olmasın?
   "Ben mi? Bir kız olarak mı?"
   "Hayır Dorcas, sen, bir erkek olarak sor."
Alayla konuşan Ophelia üçümüzü de güldürmüştü.
   "Olmaz ki, onun sorması lazım."
   "Neden?"
   "Ne biliyim Ophelia! Onun sormasını istiyorum."
Ophelia gülerek başıyla onu onayladı ve konuşmamız bittiğinde çoktan gelmiştik Aberforth'un yerine.
"Oradalar, hadi gelin."
Bizi gören Çapulcular oturmamız için yer açmıştı ve bir kaç içki söyleyip elimizdeki paketleri yere koymuş ve oturmuştuk.
"Vay be kızlar, Çatalak sanırım kızlar alışveriş yapmış."
"Sanırım mı? Pati onlar bütün dükkanı almış."
"Hiç abartmıyorsunuz arkadaşlar, hiç."
Onlara gülerek arkama yaslandım ve sevgilimin kolunu omzuma atmasına izin verdim, ona dönüp çenesinden tutarak bakışlarının beni bulmasını sağladım ve dudaklarımızı birleştirdim, alt dudağını ısırdığımda yavaşça kendini geri çekip kaldırdığı kaşlarıyla bana baktı ve bende omzumu silkerek önümdeki kaymak birasını içmeye başladım.
"Amelia..."
Yine kafamda yankılanan bu tanıdık sesin ardından hızla etrafımda döndüm ama gördüğüm tek şey insanların konuşması ve gülüşmesiydi. Fakat aniden dışarda büyük bir patlama sesi ile yerimden kalktım ve dışarıya koştum.
"Bekle!"
Remus'un bağırmasını umursamadan kapıyı açarak çıktım ve gördüğüm manzara bir adım gerilememe sebep olmuştu, az önce elbiselerimizi aldığımız ve çıktığımız yer havaya uçmuştu.
"Godric aşkına! Ne olmuş burada."
Yanımdan gelen Dorcas'in sesiyle etrafa göz gezdirdim ve uzaklaşan mavi saçlı bir kadın gördüğümde hızla ona doğru koştum, döndüğü köşeyi döndüğümde gitmiş olduğunu farkettim, belki de cisimlenmişti çünkü en son buluşmamızda gücümden o şekilde kurtulmuştu. Derin bir nefes alarak benim peşimden gelmiş olan Remus'a döndüm.
"Durmayacaklar."
"Durmayacaklar."
Yankımın beynimde söylediği şeyi kelimelere dökmüştüm, ne istediğini bilmiyordum ve artık gerçekten çıldırmak üzereydim. Remus beni kollarının arasına aldığında bağıran bir kadın duymuştuk ve birbirimize baktığımızda ellerimizi kenetlemesiyle hızla oraya yönlendik. Patlayan elbisecinin önünde bizim yaşlarımızda bir kız ağlıyordu, babası olduğunu düşündüğüm kişinin sol kolu yarılmıştı ve kemiklerini seçebiliyordum, kanımı donduran bu görüntü ile başımı Remus'a çevirdim ve gözlerimi kapattım.
"Belki de..."
Beynimdeki ses düşündüğüm şeye onay verdiğinde bakışlarım Remus'u buldu, sarılırmış gibi yapıp tek elimi boynuna götürmüştüm ve kulağına fısıldadım.
"Sirius ve Peter kızı uzaklaştırsın, sen ve James bir yolunu bularak adamı binanın arkasındaki boş dar yola getirin."
Bana sorgulayan gözlerle dönen sevgilime kızarmış gözlerimle baktım ve yutkunarak başıyla beni onayladığında o ellerimizi yavaşça ayırarak Sirius'un yanına gitmişti ben ise dediğim dar sokakta onları bekliyordum, bir kaç bağırışmanın ardından Lily'nin sesini duydum. Kızı sakinleştirmeye çalışıyordu, Remus ve James hızlı adımlarla görüşüme girdiğinde adamın hırıltılı sesi kulaklarıma doldu ve zor nefes aldığını farkettim. Gözlerim hüzünle ona bakarken yanında diz çöktüm ve ellerimi yarasının üzerinde gezdirdim, belki onu bir sağlıkçı bir iksirle iyileştirebilirdi fakat bu adamın kaybettiği kanlardan sonra bunun pek mümkün olucağını sanmıyordum, kolunda, bacağında geniş yarıklar vardı ve bu yaraları saran yanıklar, aynı yanıklar yüzünde de vardı ve bu korkunç bir görüntüydü.
"Hızlı ol, fazla zamanı yok. Düşün, yarasının iyileştiğini düşün ve bana izin ver."
Gözlerimi kapattığımda yanımdan bir çift ayak sesi geçti ve önümde durdu. Aniden açtığım gözlerim görüşüme netlik katmıştı, vücudumdaki enerjiyi hissediyordum, ellerime ulaşmasına izin verdim. Parmak uçlarımdan çıkan dumanlar sanki adamın yarasının yerini bilirmişçesine ağır hareketlerle yaralarının üzerinde dolandı, koyu kırmızı duman yerini açık kızıla bırakmaya başlamıştı ve adam derin nefesler alarak, titriyordu. Korkusunu ve acısını hissedebiliyordum, yaralara çevirdiğim gözlerim giderek kapanan yarıkları fark etti, onu iyileştiriyordum ve bu duygu pahabiçilemezdi. Birine iyiliğinin dokunması çok özel bir duyguydu, başımdaki ağrıyı hissediyordum ve adamın yaraları artık neredeyse yok olmuştu.
"Dur, yeter. Gücünü yitiriceksin."
Kaşlarım çatıldı ve adama baktım, acısı henüz dinmemişti ve yanıkları duruyordu. Yankımı dinlemedim ve ellerimi çekmedim, adamın nefesi düzene girmişti ve acısını artık hissetmiyordum, ellerimi yavaşça çekerek derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım, açtığımda görüşüm netleşmişti fakat bu uzun sürmedi.
"Güzelim?"
Bakışlarım sevgilime çıkamadan görüşüm kaybolmuştu ve bilincim kapanmıştı.
—————
Derin bir nefes alarak hızla gözlerimi açtım ve doğrularak etrafıma baktım, başımın dizlerinde olduğu sevgilime çevirdim, aynı yerdeydik ve bütün arkadaşlarım yanımdaydı, yere baktığımda adamı görememiştim.
"Ne oldu, o iyi mi?"
Remus derin bir nefes eşliğinde kafasını iki yana salladı ve elini yanağıma götürerek alnımızı birleştirdi.
"İyi, ama sen benim ödümü kopartmayı kesmelisin."
"Üzgünüm."
"Seni çok seviyorum."
"Bende seni çok seviyorum."
Ophelia hızla yanıma gelmiş, dizleri üstüne çökmüş ve boynuma sarılmıştı, elim belini sardığında tek elim sevgilimin elini sıkmıştı, kolumdan tutup yavaşça beni kaldıran Ophelia'ya gülümseyerek baktım.
"Ne oldu az önce?"
"Adamın yaralarını tamamen yok ettin Amelia."
"Ne güzel bir şey yapmışım, aferin bana."
Sirius grilerini gözlerime kenetlemişti.
"Bunların ne demek olduğunu bilmiyoruz, neden kendini tehlikeye atıyorsun?"
"Sirius, insanlar adamın yaralarını izlemek dışında bir şey yapmıyorlardı, kızının ağlamaktan gözleri çıkıcaktı, bana beklememi sakın söyleme."
Haklı olduğumun farkında olan Sirius ellerini cebine koydu ve yürümeye devam ettik.
—————
   "Ah ne kadar küçük, tatlı, minik bir şeysin."
Oturduğumuz koltukta Remus'un saçlarını okşuyordum.
   "Senden büyüğüm ben."
  "Küçük minik fındık seni, çok yumuşacıksın."
Elleriyle elime vurarak kurtulmaya çalışıyordu çünkü onu bir bebek gibi seviyordum.
"Senden uzunum bi kere."
  "Tatlı minnak bebek seni."
Kısık gözleriyle bana bakarak konuşmaya devam ediyordu, bir yandan okşamaya devam ettiğim başını James ve Sirius'a çevirdi, onlar ise gülmekten başka bir şey yapmıyordu.
   "Tek elimle seni tutup kaldırabilirim Amelia."
  "Çok minik."
Sıkıntıyla nefes verdi ve önündeki kitabı okumaya devam etti.
  Lily, James'in kucağında oturuyordu ve birbirlerinin saçlarıyla oynuyorlardı.
   "Siz nasıl tanıştınız ve birlikte oldunuz?"
Ophelia'nın sorusu üzerine ikisi ona döndü ve James konuşmaya başladı.
   "4 yıl boyunca peşimde koştu, sonunda kıyamadım ve teklifini kabul ettim."
   "Hah! Rüyanda görürsün Potter."
   "Görmüştüm ki."
Lily gülerek Ophelia'ya döndüğünde Remus söze girdi.
   "Ben bu olayın böyle olmadığından adım gibi eminim Çatalak."
   "Bir keresinde koridorda yürürken aniden Remus önüme çıkmıştı."
Hatırladığımız bu hikayeyle Sirius ile göz göze geldik bir kahkaha patlattık.
   "Durmamı sağlamıştı ve bana demişti ki, 'biliyor musun Lily, James senden hoşlanıyor' bende evet farkındayım demiştim, sonra direk şey sordu. 'Onunla çıkar mısın?' Onun sorması saçma gelmişti ama James hep saçma şeyler yapıyordu zaten."
   "Hey!"
  "Ssshh bölme bu güzel hikayeyi."
Bana dönen James dil çıkartıp Lily'e tekrar döndü.
  "Sonra ona istemediğimi söyledim ve sağa kayarak devam edicektim ama tekrar önümü kesti 'lütfen Lily! Ne yaptığını bilmiyorsun.' dedi ve bende 'okulun en kibirli ve artist arkadaşınla çıkmamak adına onu reddediyorum.' demiştim. Sonra remus yalvaran gözlerini bana kenetledi ve şey dedi
'Lütfen Lily! Çikolatalarımı rehin tutuyor ve sen onu kabul edene kadar bırakmayacak! Lütfen!"
Cümlesi bittiğinde hepimiz kahkahalara boğulmuştuk, bu hikayeyi bir çok kez duymuştum ama hâlâ komikti. Evet doğru benim sevgilim yanından çikolatayı eksik etmezdi ve çok severdi.
    "Senin için çok uğraştım Çatalak."
   "Tamam bir çikolatan benden olsun."
Remus gülerek başını iki yana salladığında elimden tutup koltuktan kaldırdı ve kucağına oturmamı sağladı, her hareketi çok tatlı geliyordu artık gözüme.
    "Tanrım! Remus, çok çekmiş olmalısın."
    "Ah! Hemde nasıl!"
    "Kendinin de bizden az kalır yanı yoktu!"
Sirius hızla öne atılarak konuştu.
    "Bir kere Minerva'nın dersinde yanına oturduğumda dersin ortasına doğru sessizce 'küçük kaltak' dedi, ona dönüp anlamadığımı belli etmek için söylediği şeyi ondan daha yüksek tekrarlamıştım, bunu farketmedim. Sonra McGonagall resmen koşarak yanıma geldi ve bana bir hafta ceza verdi. Remus ise sadece gülüyordu."
    "Kurnaz sevgilim benim."
Gülerek onu kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim.
    "Haketmiştin! Çikolatalarımı çalmıştın!"
   "Ama onların yarısını yiyen Kılkuyruktu!"
    "Hey hey beni işe karıştırma!"
Dorcas'e kayan gözlerim Peter'ı izlediğini fark etti.
    "Eee herkes balo eşini buldu mu?"
Cümlem bitince gözüm Peter'a kaydı ve bakışlarının Dorcas'e kaydığını gördüğümde gülümsedim.
   "Hayır."
Dorcas'in hayır demesi üzerine Peter hepimizde gözlerini gezdirdi, beni bulduğunda kaldırmış olduğum kaşlarımla birlikte yeşillerimi Dorcas'e doğru oynattım, başıyla beni onayladı ve ona doğru döndürdü vücudunu.
   "Hey! Dorc. Ben şey dicektim...madem biriyle gitmiyorsun benimle gelir misin?"
Dorcas şaşkınlıkla gözlerini açtı.
   "Baloya mı?"
   "Hayır Dorc, Filch'in ofisine kedisini beslemeye."
Duyduğu bu cümleyle gülen Dorcas başını olumlu anlamda salladı, ikisi de tatmin olmuş ve mutlu bir şekilde önlerine döndü ve ben sevdiğim adama daha da sokuldum.

—————— 🦋
   Kelime Sayısı; 4905

Benim severek yazdığım bir bölüm oldu, umarım beğenirsiniz!

      . MAY THE MAGIC BE WITH YOU .

|| • Deep Ocean • ||Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang