"Kısa demedim, bayağı kısasın dedim." İki parmağıyla burnumun ucunu sıktıktan sonra üzerindeki beyaz tişörtü bir anda çıkardı. Bakışlarım direkt olarak kaslı göğsüne kayarken dediği cümleye sinirlenemedim bile. Gördüğüm en güzel vücut değildi, kesinlikle değildi ama pürüzsüz teni göz kamaştırıyordu. Yavaşça yutkunarak başımı kapıya doğru çevirdim "Şey, çıksak mı artık?" Tıslamaya benzer bir şekilde güldü, tulumunu giydiğini biliyordum. Ben ise geldiğimden beri tulumu çıkarmamıştım.

Kıyafet verdiklerini biliyordum ama odama doğru dürüst gitme fırsatım bile olmamıştı ki. Önden kapıya doğru yürüdüğümde onun da peşimden beni takip ettiğini biliyordum. Demir kapının kolundan tutarak yavaşça kendime doğru çektim, yeni yeni duyuyordum dışarıdan gelen gürültüleri. Benim adımımla birlikte neredeyse tüm bakışlar bu tarafa dönerken gerilmemek elde değildi. Düşündükleri şeyi biliyordum, gerçekleri sadece benim ve Safirin bildiğini de biliyordum.

Kendimden emin bir şekilde durmanın zamanıydı, artık Alaca takımının bir üyesiydim değil mi? Sırtımda bir el hissettiğimde yavaşça kafamı yana doğru döndürdüm, gözlerimiz kesiştiğinde çenesiyle ileriyi işaret etti. "Gidelim." Daha fazla burada durup beni kesen gözleri izlemenin bir mantığı yoktu. Sırtıma destek vererek benimle yürümeye başladığında koğuştan çıktık önce. Ardından koridora saptığımızda kolunu sırtımdan çekerek omzuma attı. İttirmedim onu, sadece hareketlerine ayak uydurmayı seçtim.

"Havalandırma saati, bizimkiler dışarıdadır." 'Bizimkiler'den kastı benim de dahil olduğum gruptu ve avuç içlerimin terlemeye başlaması hiç de normal değildi. "Çoğu beni sevmiyordur zaten, tanışmasam mı acaba?" Bir ihtimal ona bakarak sorduğumda yamuk bir şekilde güldü ve başını salladı "Yavrum," Omzumdaki eli saçlarıma çıktı, usulca karıştırdı "Kafanda kurup durma her şeyi, benim yanımdasın sonuçta." Az önce beni mi sahiplenmişti o? Tek kaşımı kaldırarak suratına bakmaya devam ettim, bu kadar yakın davranmasının ardında bir şeyler çıkacaktı elbette. Yine de sabırlı olarak bekleyecektim.

Nihayet bahçeye çıktığımızda yüzüme çarpan güneş ışığıyla birlikte sırıttım. Koğuş ortamı her zaman karanlık ve loş geliyordu bana, güneşe hasret kalmamak elde değildi. Gözlerimi çevrede gezdirmeye başladığımda birkaç liderin kendi gruplarıyla birlikte sohbet ettiklerini gördüm. Safir ile ilerlemeye başladığımızdan beri gözlerinin bir yandan bizim üzerimizde olduğunu hissediyordum. Öyle ki bu düşüncemi hissetmiş gibi Zamir kafasını çevirerek bana doğru baktı. İki parmağının arasındaki sigara bitmeye yakınken, bakışlarını benden hiç ayırmadan derin bir nefes çekti. Ardından bana doğru üflediğinde çıkan dumanlar ile birlikte yüzündeki o sinsi sırıtmaya şahit oldum.

Bir takıma girdikten sonra bile benimle uğraşacaklarını biliyordum. Yavaşça başımı önüme doğru çevirdiğimde omzumda duran Safir'in elinin kasıldığını hissettim. Belki saçma bir yanılgıydı bu hissettiğim, kafamı sallayarak kendime geldim. Tam karşımda beni bekleyen kişiler vardı, birkaç bankı birleştirerek oturmuşlardı. İçlerinden biri bizi gördüğünde hemen ayağa kalktı. Diğerlerinin bakışları da o kişinin hareketinde ötürü bize dönerken hepsi bir anda ayaklandı. "Hoşgeldin abi, şöyle geç." Ona açılan yer üzerine Safir hiç beklemeden boşluğa yerleşirken, bakışlarını bana çevirerek konuştu "Yanıma otur." Şimdilik emirlere uymayı tercih ettim ve yanındaki boşluğa oturdum.

Sonrasında herkes teker teker yerine geçerken, diken üzerinde duruyor olmam canımı sıkmıştı. Hadi ama, buradaki herkes liderlerin altından geçmemiş miydiler? Uzaylı görmüş gibi bakmalarının bir anlamı yoktu cidden. Ya da vardı, benden nefret ediyorlardı değil mi?

Yanımdaki beden hareketlenerek cebinden sigara paketini çıkardığında bunu umursamayarak dirseklerimi masanın üzerine koydum ve bir elimi çenemin altında birleştirerek onlara baktım. Tam karşımda oturan üçlü dikkatimi çekmişti. Üçlü diyordum çünkü saçları arkasında toplu olan kişi ortadaki adamın saçlarını okşarken diğer kısa saçlı olan adamın elini avcuna almış tenini okşuyordu. Resmen onu kıskaca almış gibiydiler ve bunu anormal bulan tek bendim anlaşılan. Çünkü onlara benim dışımda bakan kimse yoktu, bunu fark etmiş gibi ortadaki kişi gülümseyerek konuştu "Aramıza hoşgeldin, Asil'di değil mi?"

1049 | BxBWhere stories live. Discover now