1: fark etmek

1.2K 61 105
                                    

[omegaverse]

"Ne o neye daldın yine?" Jeongguk alayla gülerek bakışlarını bana çevirdiğinde ben halen raftaki o güzel kitaba bakaduruyordum. O kitap, o kitaptı. Acıyla buruk bir tebessüm takındım dudaklarıma, kim ne anlardı ki halimden? İç çekerken ciğerim yanıyormuş gibi hissetmiştim.

"Bugün de sıkıcısın." göz devirerek başımı ona doğru çevirmiştim. "Hadi ama Jeongguk, sen de pek eğlenceli değilsin kabul et." elini omzuma atarak "inan bana kimse senin gibi sıkıcı olamaz Yoongi, ben de buna dahilim." hakikaten de öyleydi. Ben benden bile sıkılırdım. Dudaklarım kıvrıldığında parmağı ile yanağıma vurduğunda ondan biraz uzaklaşmıştım. El hareketlerini sevmediğimi bilmesine rağmen bana inat daha çok yapardı. Ayrıca buna eşek şakaları da dahildi.

Son defa 'Genç Werther'in Acıları'na' bakarken gülümsedim, içimdeki bağın kopmasının bir önemi yoktu sonuçta. Kitapçıdan çıktığımız da kalabalık avm'nin içinde göz gezdirmiştim. İlk geldiğimizde bu kadar kalabalık değildi oysa ki. Oflayarak "insanları sevmiyorum!" diye yakındım. Yakınmama güldü Jeongguk. "Sen insan değildin değil mi?" matrak bir şekilde sırıtırken yine avucuyla sırtıma vurmuştu.

"Ne zaman bırakacaksın bu el hareketlerini?" omzunu silkmişti yalnızca, cevap vermemişti. Hayatımda tek barınan, bana tek yakın olan insan da benimle alay ediyordu. Ne bahtsızdım ama! "Her hafta bir başkasıyla flört ediyorsun ayrıca. Nasıl olurda insan sevmiyor olabilirsin ki Tanrı aşkına!" onları da sevmiyordum ki. Bıkmışlık hissiyle "bu evreni hiç sevmiyorum." serzenişte bulunmuştum. "Ne zaman sevdin ki zaten?" kendi kendisiyle konuşuyor ve kendisine gülüyordu. Deli miydi acaba?

"Taehyung da gelecek." sevmiyordum. Jeongguk'un çevresindeki insanları, bilhassa eşini zerre sevemiyordum. Tek onları değil, ben kimseyi kolay kolay sevemiyordum ki. Ve sanıyorsam Jeongguk her ne kadar gıcık olsa da onu seviyordum. Benim yegane yek dostumdu.

"Yoongi." demişti birden bire, başımı ona çevirerek ne diyeceğini beklemiştim merakla. Hala bir şey demediğinde infial bir hisle kızmıştım ona. "Ne diyeceksin! Hadi ama ne bekliyorsun?" ofladığını belit bir şekilde görmüştüm. "Bir şey yok. Ben. Ben sadece... Bilemiyorum. Neyse ne! Anlatsam da aynı, anlatmasam da aynı. Ne fark eder?" konuşmasına devam etmesini bekledim ve konuşmadım. Avm'den dışarıya çıkmışken, yağmur hafiften çiseliyor idi. Ellerim montumun ceplerine sıkışmışken, dudaklarımda lerzedar bir halde titriyordu. Hava sahiden soğuktu.

"Ben bu hayatı hiç sevemiyorum ya!" yanımda kıpırdanıp isyan da bulunduğunda ansızın, dikkatimi çekmemiştim diyeceklerinden. "Galiba ben çok bencilim." homurdanarak elimi cebimden çıkararak koluna sertçe vurmuştum. Yanımdan hafif sendelerken "sikeyim ama ne yapıyorsun birden! Düşecektim."

"Keşke düşseydin. Boş konuşmaktan daha iyidir." demiştim. Sinir olmuşluğuyla beraber derin bir nefes verirken "nasıl oluyorda bir insan bir  insana vefasız olabiliyor?" kaşlarımı çatarak ne demeye çalıştığını çözmeye çalışsam da sözlerinin devamı belit bir şekilde gelmiyordu. Herşeyin üstü kapalıydı.  Sır gibiydi. "Ben neden vefasızım?" kırık bir kavanoz gibiydi. Gerçekten neden onu kırık bir kavanoza benzettiğimi bilmiyorum. Saçmalığın daniskası belki de. Ama kırıktı o, paramparçaydı.

"Ben mi garibim yoksa insanlar mı garip?" bilmiyordum ki. "Niçin benimle arkadaşsın?" soruları ardı ardına çoğalırken bitmek bilmiyordu da. "Sana ne be! Canım öyle istemiş." güldü dediğime. Oysa ki gözleri dolmuştu. Dudağımı büzerek onun bu denli üzgün olmasına ağlamak istemiştim. "Eşim bile neden böyle?" soğuktan kızarmış ellerini yumruk yaparak sıkmıştı. "Nasılmış?" tecessüs saplanmıştı ki artık yüreğime. Soruma yanıt alamadım. Fazla da sorgulamadım. Dakikalar sonra konuştu. "Yani. Ne yani? Baksana ne dediğim dahi belli değil." bir alfa olmasına rağmen bebek gibiydi.

ma solitude, yoonkookWhere stories live. Discover now