"Nereden kabul aldın?"

"UCLA"

Başını yavaşça salladı. "Sevindim. Takıma mı gireceksin?"

"Evet, koç referans mektubu yazdı."

Başını tekrar salladı. Anlamıştı, bunu da ben anlamıştım. Sanırım konuşmanın devamında birbirimize söyleyecek pek bir şeyimiz yoktu. Gerçekten bitmiştik. Belki de hiç... Neyse.

"Güzel bir şans bu," dedi, dudağının kenarını ısırdığında gülümsemişti. "Bunu iyi değerlendir."

"Denerim," dedim, ona karşılık vermek için gülümsemeye çalışmıştım ama benim kırıklarım hala canımı yakıyordu.

"Ekin..."

Gözlerimi gözlerinin içine diktim ve ağzından çıkacak diğer kelimeyi nefesimi tutarak bekledim.

"Sandığın gibi değildi. O öpücük..."

"Biliyorum, önemli değil, konuşmayalım bunu."

"Önemli değil, evet ama izin ver bitireyim."

Başımı sallayarak konuşması için fırsat verdim. Zaten ben kimdim ki onun kelimelerinin önünü kesecektim?

"Aybars benim gerçekten arkadaşım. Bana çok destek oldu..." Bir an için mahcup bir ifadeyle bana bakmıştı. Ben değil de yanında onu tuttuğu için kendisini hatalı gördüğünü düşünmüyordum, Sıla adımlarını mantığı ile atardı ve bu sebeple hata yapmaz, yaptığını da düşünmezdi. Sadece kalbimi kırdığını düşündüğü için mahcuptu. "Yardımcı da oldu, sağ olsun hastanelerini seferber etti."

"Önemli olan annenin iyi olması," dedim. Zaten diyebilecek başka da bir şeyim yoktu.

"İyi şimdi."

"Sevindim."

Derin bir nefes aldığımda bana doğru yaklaşmış ve koluma uzanmıştı. Cebimdeki elimi çıkarıp kendi ellerinin arasına aldı.

"Bir şeyi daha bilmeni istiyorum..." Gözlerine umutla baktım, ne acınası biriydim. Belki bu kez kalmamı söyler diye hala umutla bekliyorum her cümlesini.

"Seni sevdim Ekin."

Yüzümde beliren acı gülümsemeyi gecenin sakladığını umdum. Bakışlarım ellerinin arasındaki elimdeydi. Bu iki elin bir daha bir araya gelmeyeceğini biliyordum.

"Seni inanamayacağın kadar çok sevdim."

Sızlayan gözlerimi utancımı göz ardı ederek gözlerine diktim.

Ağlarsam da ağlardım. Her halimi görmüş, türlü rezilliğime şahit olmuş birinin karşısında ağlamaktan utanacak değildim. 

"Eski bir zamanda mı kaldı bu sevgi?"

"Hayır," dedi, itiraz ederek. "Sadece... Anladım ki sevgi sandığımız gibi bir şey değil. Onu yönetemiyoruz, iyiye, güzele yönlendiremiyoruz. Acısına tamam, mutsuzluğuna tamam ama şu geldiğin hale bak. Bunların birazı bile beni sevdiğin için geldiyse başına, değer mi Ekin?"

Değerdi.

Demek ki, Sıla Aslan da bazen haksız olabiliyordu.

Sevgi için, aşk için yerle bir olmaya değerdi.

"Bu sevgi bize, en çok sana, zarar verdi. Belki vaktinde olsaydık başka olurdu. Belki bu kadar hayatın içinde değilken, daha tasasız, daha kayıtsız zamanlarımızda olsaydı, iyi bir çift olabilirdik."

Çenemi sıktığımda gözümden akan tek damla yaş dudağımın kenarına süzülmüştü. Gülüşüm onun da yüzünde hüzünlü bir gülümseme belirmesine neden oldu.

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin