▪19▪

8.5K 475 19
                                    

   

    Keyifli okumalar... ❤♥︎

"Hazaan kızım gelirken ekmekleri getiriver."

  Salondan mutfağa doğru bağıran teyzeme
Onun yaptığı gibi bağırarak karşılık verdim ben de.
"Getiriyoruuum."
Masada eksik olan çatalları bir elime, ekmek sepetini de diğer elime alıp çıktım mutfaktan.

  Asık suratıyla masayı düzenleyen teyzem elimdeki çatalları alıp onları da düzeltti. Suratı asıktı çünkü Yağız birazdan kız arkadaşını kahvaltıda onlarla tanıştıracaktı. Yağız'ın sevgilisi olması hiç hoşuna gitmemişti, çünkü sanırım oğlunun yanında beni görmek istiyordu. Şuan ki surat ifadesi onun için üzülmeme neden olsa da birazdan yaşayacağı şaşkınlığı düşününce biraz daha sabredebiliyordum söylemeden.

"Aman abla şu yüzünü bir düzelt Allah aşkına. Kızın yanında da böyle yapma sakın."

  Iıı şey anneciğim sanırım bunu söylemek için çok geç. Çünkü ablan o kızın yanında yapıyordu o suratı zaten. Ama o surat o kızı hiç üzmüyordu.

  Yağız teyzemi başka bir kızla geleceğine iyice inandırmak için erkenden 'kız arkadaşını!' almaya gitmişti. Biraz abartıyordu sanki ama annesinden alacağı rövanşı almadan rahat edemeyecekti belliydi.

  Teyzemin oflayıp puflamaları annemin  onu sıkı sıkı tembihleri ve benim heyecanımı onlara yansıtmamak için verdiğim uğraş ve içten içe gülüşlerimle hazırladığımız masa şimdi tamamdı. Nerdeyse bir kuş sütü eksikti, ben her ne kadar 'bu kadar abartmasak mı diye durdurmaya çalışsam da ablalı kardeşli 'olmaz öyle ayıp olur' diyerek beni susturmuşlardı. Ben de bir yerden sonra pes etmiştim uğraşmak istiyorlarsa uğraşsınlardı o zaman.

  Biz geldiğimizden beri kahvaltılıkları hazırlarken  Cahit hâlâ odasında, Mahmut eniştem de erkenden sabah yürüşü için babamla çıkmıştı, oradan da beraber kahvaltı yapacaklardı. Yani kahvaltıda bizimle olmayacaktı. Şimdi sadece annelerimiz öğrenecekti, zaten onlarda babalara uygun bir dille anlatırlardı. Böyle olurdu genelde babayla konuşulmaktan çekinilen konular, önce annelere anlatılır, anneler de en uygun şekilde babalara anlatırdı.

"Tuzu unutmuşuz."
Ellerini beline yerleştirmiş memnuniyetsizce masayı kontrol eden teyzem huysuz huysuz homurdandı. Onun bu tatlı huysuzluğuna gülmemek için alt dudağımın iç kısmını ısırdım. Elimi ağzıma götürüp dudağımın kenarını kaşır gibi yaparken sessizce boğazımı temizledim.

"Ben getiririm hemen."

  Tezgahın üzerine bırakılmış tuzluğu elime aldım. İçinde hiç tuz yoktu. Düzenini  kendi mutfağımız kadar iyi bildiğim mutfakta büyük tuz kutusunu elimle koymuş gibi bulup seramik ince uzun tuzluğa doldururken çalan kapıyla daha hızlı olmaya çalıştım. Yağız gelmişti sanırım. Tuzluk tamamen dolduğunda açılan kapıyla kapağını kapatıp heyecanla çıktım mutfaktan. Teyzemin ilk tepkisi ne olacaktı çok merak ediyordum.

  Teyzemin tepkisini merak ederek çıktığım  kapıda gördüğüm manzarayla elimdeki tuzluk parmaklarımın arasından kayıp, kahverengi çizgili beyaz parkeyle büyük bir gürültüyle buluşarak paramparça olurken her bir parçası başka bir tarafa dağıldı.

"Hiih Bismillaah!"
Bir elini damağına götürüp yukarı kaldıran teyzem diğer elini kalbine koyarak bana döndü.

  Şahit olduğum manzaranın saçma sapan anlamsızlığıyla kapı ağzında öylece dururken mırıldandım ruhsuzca.
"Tuzluk elimden kaydı. Ben.. Burayı temizleyeyim."

  Daha fazla bir şeyler söylemeden ve hayalkırıklığı dolu bakışlarımı Yağız'la yanında dikilen Sevde'ye kısaca değdirip hızlıca arkamı döndüm onlara.

Acı Tatlı AşkWhere stories live. Discover now