▪Final▪

10.8K 393 40
                                    


________

Bölüm biraz gecikti ama istediğim gibi bir final olması için biraz zamana ihtiyacım vardı. Umarım güzel olmuştur.

Keyifli okumalar. <3
________

Son ders zilinin çalmasıyla birlikte kenarına oturduğum masadan kalkmadan çantalarını çoktan toparlamış ve zilin çalmasını bekleyen minik öğrencilerimin sınıfı boşaltmasını izledim. Günün en sevdikleri anının bu an olduğuna emindim zira ders boyunca uyuklayan, dikkatlerini üzerimde toplamak için büyük uğraş verdiğim miniklerim zilin sesini duydukları anda canlanıyor koştur koştur terk ediyorlardı sınıfı.

Son öğreci de çıktıktan sonra her birini onu almaya gelen velisine teslim etmek için arkalarından ben de çıktım. Eh hepsini velisinin aldığını görmek şarttı elbette.

Onları almaya gelmiş olan anne babalarının elini tutup bana el sallayan çocuklara el sallayıp okulun bahçesinden teker teker çıkışlarını izledim. Son kalan birkaç öğrenci ve öğretmen de çıktıktan sonra masanın üzerinde öylece bırakıp çıktığım kitaplarımı toparlamak için tekrar sınıfıma döndüm.

Kitaplarımı ve çantamı toparladıktan sonra yarın ki ilk ders için kullanacağım malzemeleri de hazır ettim. Artık benim de diğer öğretmenlerimizin yaptığı gibi evime gidip güzelce dinlenmemin zamanı gelmişti.

"Hoca hanım baksana bi." Benden başka kimsenin bulunmadığını sandığım koridorda yankılanan gür sesle boş bulunarak sıçradım.

"Onur diye bi hoca varmış burada müdür mü ne, odası nerde?"

Sesin geldiği yöne doğru dönüp, veli olduğunu düşündüğüm otuzlu yaşların ortasında gibi görünen uzun boylu iri sayılabilecek, yüzüne bakınca ilk dikkat çeken sol kaşının hemen yanında ki yara izi olan esmer gür sakallı adamın, sorusu ve soruyu sorarkenki kaba tavrı, bakış ve mimiklerine istemsizce kaşlarımı çatarak baktım. Adamın çatık kalın kaşlarının altındaki kahverengi gözlerinden taşan ürpertici bakışları huzursuz etmişti beni.

"Neden sormuştunuz?"

"Bi şey konuşacaktım kendisiyle. Neresi odası?"

"Bir  üst katta."

"Eyvallah hoca."
Diyerek yanımdan geçip merdivenlere yöneldiğinde bir süre çatılı kaşlarımla ardından baksam da daha sonra arkamı dönüp çıkışa doğru yürüdüm. Büyük ihtimalle sorunlu bir öğrencinin kızgın velisi falan olmalıydı.

Bahçe kapısının önüne kadar geldiğimde içimde az önceki adamı gördüğümden beri oluşan huzursuzluk iyice artmıştı.

Şuanda okulda Onur, kantinciler ve bir kaç hademeden başka kimse yoktu ve kantin zemin katta olduğundan kantinciler orada, hademeler de en üst kattan temizliğe başladıklarından oradaydılar büyük ihtimalle. Yani Onur yalnızdı. Ve adam oldukça gergin görünüyordu.

Uzun sürmeyen bi kararsız bocalamanın ardından Onur'u hiçte tekin görünmeyen o adamla yalnız bırakıp gitmek içime sinmeyeceğinden tekrar okula döndüm. En azından her şeyin yolunda olduğunu görmem gerekiyordu.

İkinci kata ulaştığımda uğultu gibi gelen sesler Onur'un odasına yaklaştıkça daha yüksek ve anlaşılır bir hâl almaya başlamıştı.

"Lan bak benim asabımı bozma elimden bi kaza cıkmasın. Çok pis yakarım canını senin. Sen de kes zırlamayı."

Başka biri daha mı vardı odada yani? Adamın korkutucu sesi vücudumda büyük bir panik dalgasının yayılmasına neden olmuştu. Beni fazlasıyla tedirgin eden bu tehditkar ses oraya öylece girmemem gerektiğini fısıldarken o sesi dinleyerek içeri girmeden çantamdan telefonumu çıkarıp şuan Onur'a yardım edebilecek tek kişiyi Yağız'ı aradım.

Acı Tatlı AşkWhere stories live. Discover now