FIND ME -16-

886 104 79
                                    




Keyifli okumalar diliyorum ve sizi medya ile baş başa bırakıyorum.





ÖNCEKİ BÖLÜMDE:

"Evet, teşekkür ederim." Başımı yavaşça eğip gülümsedim.

"Dikkatli git lütfen. En yakın zamanda görüşmek üzere Min Ji." Adımları geri geri giderken elimi yavaşça havaya kaldırıp gülümsedim.

"İyi geceler."

Elini başına götürüp selam verme işareti yapmasının ardından arkasını dönüp arabasının olduğu tarafa doğru yürümeye başladı. Jackson, son zamanlarda ki gözlemlerime dayanarak söylüyorum bunu, bana alışmaya başladığı açıkça ortadaydı. O esprili ve şakacı tarafını bugün görebilmiştim.

Kaybolan siluetinin ardından uzun süre bakakaldıktan sonra kendime gelip arabama doğru yürümeye başladım.



Arka arkaya çalan zil sesim kulaklarımda çınlamaya başladığında sinirle gözlerimi araladım. Telefonumu nereye bıraktığıma dair bir fikrim olmadığı için elimi yatağın içerisinde gezdirdim. Yastığımın altında yakaladığım telefonumu kavradığım gibi göz hizama getirip ekrana baktım.

"Ya, sonunda açabildin. Günaydın!" Do Hyung'un enerjik sesi kulaklarımda çınlarken başımı yastığıma gömdüm.

"Günaydın, bir problem mi var, Do Hyung-ah? Şirkete gelmek için saatin erken olduğunu düşünüyorum."  Boşta kalan elimi gözlerime götürüp ovuşturdum.

"Ah, evet şey diyecektim... Bugün şirkete gelmene gerek yok. Kayıtlara yarın başlayacakmışız." Ellerimi gözlerimin üzerinden çekip bakışlarımı tavana sabitledim. Tüm uyku sersemliğim gitmiş yerini mutluluğa bırakmıştı.

"Bu mükemmel haberle günümü aydınlattığın için teşekkür ederim ortak." Yorganı bir hışımla üzerimden atıp, oturur pozisyona geldim.

"Sonra teşekkür edersin. Şimdi koşuşturmam gereken işler var. Bugün NiziU için stüdyo kullanılacakmış. Park Jin Young'la ilgilenmem lazım." Yataktan kalktığım gibi kendimi banyoya sürükledim. Şişmiş gözlerim aynada beni selamlarken gözlerimi devirip musluğu açtım.

"Sana bol şans, bana da iyi dinlenmeler o zaman." Do Hyung'u hoparlöre alıp telefonu yan tarafımdaki masanın üzerine bıraktım.

"Tabii... Bana şanstan bahsetme lütfen. Ben de ayaklarımı uzatıp sabahtan akşama kadar dizi izlemek isterdim."  Soğuk suyu yüzüme gelişi güzel çarptığım sırada Do Hyung'un sözlerine gülmeden edemedim. Yüzümden akan su damlacıkları zemine damlarken hızlıca havluyu alıp yüzüme bastırdım.

"Jeju Adasını düşün ve hırslan. O zaman söylenmeyi bırakırsın." Kurduğum cümle birazda olsa beni de gaza getiriyordu. Her ne kadar Do Hyung tatili duyduğu an havalara uçsa da benim için bambaşka bir mutluluk sebebi vardı.

Tanrım düşündükçe deliriyordum. Gitmemize neredeyse 2 hafta gibi bir süre vardı. Fakat ben daha şimdiden bavulumu hazırlamıştım bile. Bavulu hazırlamama rağmen bu mükemmel haberi vermediğim biri vardı.

Yu Jin.

Büyük ihtimalle duyduğu an çığlığı basıp hem duygusal hem de fiziksel şiddet görecektim. Gönül ister ki onu da bu mükemmel ortama sokayım fakat tatili ayarlayan kişi ben değildim. İşin ucunda şirket olduğu için onu götürmek gibi bir teklifi dile getirmem söz konusu dahi değildi.

Do Hyung'la olan telefon görüşmemizi sonlandırdıktan sonra hızlıca banyodan çıkıp merdivenlere doğru yöneldim.

Bugün, yapmak istediğim birden fazla şey vardı. Merdivenlerden ağır ağır inerken bir yandan kafamın içinde yapılacaklar listesi hazırlıyordum.

FIND ME |Jackson|Where stories live. Discover now