FIND ME -11-

1K 117 99
                                    








Evett! Bugün sınavlarımdan birinin açıklanmasının şerefine yb yayınlamak istedim. Ayrıca da değinmek istediğim bir konu var. Biliyorsunuz ki zor bir süreçten geçiyoruz. Bu süre zarfında hepimizin psikolojik durumu berbat bir halde. Ne yazık ki kimse yaşadığımız psikolojiden anlamıyor. Ve anlamalarını da beklemeyin.  Kafaya takmayın ve başka işlerle uğraşın. Kendinize güzel uğraşlar bulun. Sizi seviyor ve sevgilerimi gönderiyorum. Ne olursa olsun güzel yüzlerinizden gülümsemeniz eksik olmasın...


Bu arada, Eun hyuk beyimize 'sıçırtma' lakabını takan güzel okuruma ( @fearlesshan ) teşekkür ederim. Bu lakabı severek kullanacağıma emin olabilirsin.

Sevgilerimle, keyifli okumalar!

-BADDIV


MEDYA: Yorumu size bırakıyorum...



ÖNCEKİ BÖLÜMDE:

Yürüyüş parkının başlangıç noktasına geldikten sonra Jackson bana doğru dönüp gülümsedi.

"Benim ufak bir işim var, 10 dakikaya gelirim." dedikten sonra kafenin kapalı olan bölümüne doğru ilerlemeye başladı. Onun arkasından silueti gözden kaybolana kadar baktım.

En azından onu gördüğümde daha rahat olacaktım. Eskisi gibi saçma sapan düşüncelere dalıp kafamda hayal gücümü zorlayan senaryolar kurmayacaktım. Ciğerlerime derin bir nefes çektikten sonra masamıza doğru yürümeye başladım.

Aferin Min Ji, bakalım şimdi ne bok yiyeceksin.









"Stüdyoya gelmen tahminen ne kadar sürer Min Ji-shi?"

Kapıları açılan asansörün kabinine hızlı bir şekilde kendimi attım. Do Hyung, sabahtan beri ben şirkete gelene kadar her saniye aramış ve acilen görmem gereken bir manzara olduğunu söyleyip durmuştu.

"2 dakikaya stüdyodayım." dedikten sonra telefonu kapatıp çantamın içine gelişi güzel bıraktım. Bugün güne mükemmel başlamamdan bir şeylerin ters gideceğini anlamam lazımdı. Hoş, işlerin yolunda gitmesine hayatımda oldukça nadiren rastlanıyordu ama şu an düşünmem gereken şey bu değildi.

Stüdyonun bulunduğu kata vardığımızda asansörün metalik sesi tüm kabini sarmıştı. Kapının açılmasıyla birlikte hızlıca adımlarımı stüdyoya yönlendirdim. Bugün kayıt günüm olmamasına rağmen birkaç şarkının kontrollerini yapmak için gelmiştim. Tabi şu an beni stüdyoda neyin beklediğine dair fikrim olmasa da garip bir şekilde içimde bir heyecan vardı. Stüdyonun bulunduğu koridora döndüğüm sırada kapının önünde ellerinde çiçek tutan adamları görünce duraksadım. Adımlarımı hızlandırıp adamlara doğru yürümeye başladığım sırada fısıldaşmaları giderek yükselmiş, rahatça işitebileceğim seviye gelmişti. Aralıklı kapının önüne geldiğimde daha önce yüzlerini dahi görmediğim 3 genç, anlamsızca bana bakıyorlardı.

Başımla selam verdikten sonra stüdyonun kapısını araladım.

Kapının açılmasıyla birlikte Do Hyung'un bakışları beni bulduğunda gergin yüz ifadesi anında kaybolduğunda derin bir nefes verdi.

"Bu duruma son verecek tek kişi sensin. Ben söz geçiremedim..."

Do Hyung'un sözlerini duysam dahi şaşkınlıktan ağzımı açamıyordum. Stüdyonun tamamı çiçeklerle dolmuş adım atacak yer dahi yoktu. Abartmıyorum, gerçekten adım atacak yer yoktu. Cihazların bulunduğu tarafta 2 tane çelenk gözüme çarptığında şaşkınlığım daha da büyümüştü. Do Hyung, çiçeklere basmamak için uzun süre sandalyesinin bulunduğu yere nasıl geçeceği konusunda fikirler üretmeye çalışırken bakışlarım elinde orkide saksısıyla bana bakan ahjusshi'ye kaydı. Bakışları adeta küfür eder gibiydi.

FIND ME |Jackson|Where stories live. Discover now