~ 2.2 ~

903 46 37
                                    

Chris'in attığı mesajlara kendi kendime gülerken bir anda biri tarafından izleniyormuşum hissine kapıldım. Kafamı kaldırdığımda Sara'nın gözlerini bana diktiğini gördüm. Ona bakarken Noora'nın benimle konuştuğunu ancak kolumu dürttüğünde fark ettim.

''Sana bir şey söyledim. Duydun mu?''

''Ne?'' Önümde duran defteri açıp telaşla karıştırmaya başladım. ''Ödev vardı da yapmayı mı unuttum?''

''Sakin ol.'' Ellerimi tuttu. Ona baktım. ''Sadece sabah Alistair'ın seni sorduğunu söyledim. Neyin var?''

Suratımı sıvazladım. Sara artık bana değil önündeki kıza bakıyordu. ''Tanrım, her an birinin ilişkimi öğreneceğini düşünmekten paranoya oldum. Hem Alistair neden beni sordu ki?''

''Acaba neden? Çocukla hâlâ sevgilisin. Seni sorması gayet doğal. Ve,'' sesini daha da alçattı. ''Chris de seni sordu. Ona Alistair'a boğacakmış gibi bakmamasını söyler misin?''

''Beni dinlemiyor bile. Zaten dün akşam telefonda kavga ettik. Alistair'a her şeyi anlatmak istiyor. Tamam ben de istiyorum ama şimdi ne yeri ne de zamanı.''

''Bu çocuğun iyileşeceği yok Eva. Ömrünün sonuna kadar onun iyileşmesini mi bekleyeceksin? Chris ne olacak?''

Masada duran kalemi alıp incelemeye başladım. ''Ondan ayrılacağım. Ama öncelikle o cesareti kendimde bulmam lazım. Ya kendine ve bana zarar verirse?''

''Chris'in ona zarar vermesinden iyidir. William geçenlerde Alistair'ın senden bahsederken Chris'in öfkeyle oradan uzaklaştığını söyledi. Herkes arkasından garipseyerek bakmış. Ayrıca neden sana zarar verecekmiş?''

''Onu terk ettiğim için intikam almak isteyebilir. Bilmiyorum. Tanrım, hiçbir şey düşünmek istemiyorum ama düşünmeden tek bir saniyem bile geçmiyor.''

''Haklısın, durumun hiç iyi değil.'' Öğretmen içeri girince son kez bana döndü. ''Bu işi bir daha tekrarlamamak üzere bitirmen gerek. Artık bahanen yok.''

  <><><><><><><><><><> 

Herkes öğle yemeği için yemekhanedeyken ben spor salonunda oturmayı tercih etmiştim. Amacım sessiz bir ortamda çalışmaktı ama tek yaptığım önümdeki sıraya dizlerimi dayayıp kucağımda duran defteri karalamaktı. 

Ben defter karalamakla uğraşırken defterimin üstüne düşen papatyayla sıçradım. Arkamı dönüp bunu kimin yaptığına bakacakken Chris yanıma oturup kolunu omzuma attı. ''Hiçbir yerde yoktun. Ben de burada olacağını düşündüm.''

Güldüm. ''Beni düşünmen güzel.''

Biraz eğilince alınlarımız birleşti. ''Seni düşünmediğim bir zaman yok.''

Dudaklarıma kısa olsa da kalbimi yerinden oynatacak bir öpücük bıraktı. Bana hayranlıkla bakan yeşil gözlerine baktım. Gözleri o kadar güzeldi ki.

''Ben de gözlerimi beğeniyorum.''

''Anlamadım?''

''Gözlerime o kadar dikkatli bakıyorsun ki, bunu söylemek zorundaydım.'' Hafifçe güldü. ''Çıkışta müsait misin?''

''İngilizce ödevim var ve Juno sadece bu akşam müsaitmiş. O yüzden direk eve gitmem gerek. Neden sordun?''

Homurdandı. ''Ciddi olamazsın.''

''Neden?''

''Eva, en son ne zaman baş başa kalabildik?''

''Şey..''

The Spectacular Now // Chris&Eva || SKAMWhere stories live. Discover now