~ 1.9 ~

943 57 51
                                    

Kızını omuzlarına çıkardı. ''Şimdi gökyüzüne bak.''

Küçük kız kıkırdadı. ''Neden bakayım ki?''

''Çünkü babanın omuzlarındasın. Buradan Ay'ı bile görebilirsin.''

''Ama annem bunun imkânsız olduğunu söyledi. Doğum günümde teleskop alacağını da söyledi!''

''Peki sen annenin ne alacağını biliyor musun? Söylememi ister misin?''

''Bilmiyorum, söyle!''

Kızı omuzlarından alıp yere bıraktı. ''Önce beni yakalaman gerek küçük canavar. Ama ondan da önce,'' kızının burnuna dokundu.''Babaya öpücük ver bakalım.''

Küçük kız babasının yanaklarından öptükten sonra koşmaya başladılar. 

Arvid Finn Mohn.

İşinde başarılı bir gazeteci,iyi bir eş, iyi bir baba.

En azından ben öyle sanıyordum. Etraftaki herkes gibi.

Babam ben sekizinci sınıfa giderken Bergen'e bir röportaj için gitmişti. Oslo'ya dönerken gece karanlığında bir tırla çarpışmış ve orada hayatını kaybetmişti. En azından söylenen öyleydi. Çünkü babam sivri dilli biriydi, çoğu iş adamı ve politikacıyla münakaşa içindeydi. Uzun bir süre haberlere çıktı. Bunun bir komplo olduğunu düşünüyorlardı.

Benim kahramanım olan babam, bana hayatla ilgili çok şey kazandıran ve umut ışığım olan babam İngiltere'yi ziyaret ettiği sırada bir kadınla tanışmış. O sırada annemle sevgiliymiş. Evlenmeden iki sene önce bu kadınla gizlice aşk yaşamış ve bu kadından bir kızı olmuş. Annemin duymasından korkup kadını terk etmiş ve bir daha arayıp sormamış. 

İçimde babamla olan anılarım yeniden şekillenirken karşımda oturan kıza baktım. Sarı saçları omuzlarından dökülüyordu. Benden iki yaş büyük olduğunu anlamak imkânsızdı. Mavi gözleri etrafı dikkatle inceliyordu.

Fiziksel özelliklerimi babamdan almıştım. Ve karşımda oturan kız babama benzemiyordu. Babamın gözleri griydi, saçları da benim gibi kumraldı.

Onun sadece tek bir prensesi vardı. Her zaman öyle derdi. Hayatımda tanıdığım tek gri gözlü prenses sensin. Annene söyleme ama bazen seni kıskanıyor. 

Saçmalıyordum. Kız babamın kopyasıydı. 

''Neden geldin?''

''Hakkım olanı almaya.''

''Ne hakkıymış o?''

''Bu ev. Ve babamdan geriye kalanlar.''

''Sen ne saçmalıyorsun?'' Sinirle ayağa kalktım. ''Bunu kanıtlayacak bir şeyin var mı? Ne yani, her kapıya gelip 'ben Arvid Mohn'un kızıyım' diyeni kabul edeceğimizi mi düşünüyorsun?''

''Elbette kanıtlarım var.'' El çantasından bir sürü kağıt çıkardı. ''Senin bu işlerden anlayacağını düşünmüyorum ama annen anlar. Öyle değil mi hanımefendi?''

''Bizi evden kovmayı mı düşünüyorsun? Eğer-''

''Elbette öyle bir şey düşünmüyorum. Sadece burası benim de evim ve burada yaşamak istiyorum. Norveç'te üniversite okuyorum ve kalacak bir yere ihtiyacım var. Babamın evi varken neden dışarılarda sürüneyim ki?''

''Bu evde kalma ihtimalin-''

''Kalabilirsin.''

Anneme döndüm. ''Ne?''

The Spectacular Now // Chris&Eva || SKAMWhere stories live. Discover now