~ 0.3 ~

1.1K 72 58
                                    

Kesin boştur umuduyla gittiğim spor salonunda Penetrator erkekleri basketbol oynuyordu. Onlardan uzakta bir yer seçip oturdum. Buradan görünmem imkansızdı ve bağrışmaları çok fazla duyulmuyordu. Biyoloji defterimi çıkarıp bir haftadır yapmadığım ödevi yapacaktım ki birinin adımı seslenmesiyle içimden küfrettim. Kafamı kaldırıp kimin seslediğine baktığımda Koç Olsen'in bana baktığını gördüm. ''Burada ne arıyorsun Eva Kviig?''

Erkeklerin hepsi oynamayı bırakıp bana dönünce suratım kıpkırmızı oldu. ''Şey, burada olduğunuzu bilmiyordum Koç. Özür dilerim.''

''Özür dileme tatlım. Sen kal biz gideriz.''

Penetrator Henrik göz kırpıp kaslarını (!) göstermeye çalışınca Alistair tarafından karnına yumruk yedi. Çocuk acıyla inleyip gerilerken Alistair bana bakıp gülümsedi. O sırada Chris'in yumruğunu sıktığını gördüm.

''Her neyse. Çalışıyordun sanırım. Kendine daha sessiz bir yer bulsan iyi olur.''

Defterimi çantama atıp oturduğum yerden kalktım ve hızla spor salonunu terk ettim. İnsanlar neden bana bir saniye de olsa huzur vermiyorlardı ki?

<><><><><><><><><><>

''Şu Penetrator Partisinin hemen ardından Pepsi Max Partisi düzenlemeyi düşünüyoruz. Harika olmaz mı? Üstelik dışarıdan da birkaç kişi çağırabiliriz. Ortaokuldaki Dennis eminim hâlâ senden hoşlanıyordur Sara!''

''Emekli Edebiyat Öğretmeni gibi olan Dennis mi? Yok canım ben almayayım. İyi ve yakışıklı çocuktu ama partiler falan o tür şeylerden nefret ederdi.''

Kahveden bir yudum daha aldım. ''Pepsi Max kızı olmadığım için istediğini yapabilirsin Ingrid. Ben her fikre uyarım.''

''Zaten neden bize katılmadığını anlayamıyorum. Hem Anitte aptalı da artık bizimle değil ve hiçbir partiye gelemez.''

''Hangi tür partilere?''

Saçını savurdu. ''Pepsi Max ve Penetrator partilerine. Sonuçta ben bir Penetrator ile sevgiliyim. Ve sen de Sara, en yakın arkadaşım, Pepsi Max lideri olduğu için gelemez.''

Christina'nın el salladığını görünce kızlarla vedalaşıp onların yanına gittim. ''Tanrım, neredeydiniz? Yarım saattir Ingrid'in sevgilisini övmesini dinledim.''

''Senin de sevgilin olsun sen de övün.''

Sana Vilde'ye döndü. ''Millete sevgili yapacağına önce sen kendine sevgili yap da övün.'' Sana'nın söylediğine hepimiz gülerken Vilde homurdanıyordu.

''Sen de kendine bul ve bana laf çarpıtma.''

''Benim sevgiliye ihtiyacım yok tatlım. Bir erkek için kendimi yerden yere vuramam. Siz sevgili yapın ben de sizi izleyeyim. İzlemesi çok zevkli çünkü.''

''Umarım bir gün birine âşık olursun da seninle ömür boyu dalga geçeriz.''

''Öyle bir şey olmayacağı için ben seninle dalga geçeceğim.''

Ve böylece bir saatlik ''Sana ve Vilde Savaşı'' başlamış oldu. 

<><><><><><><><><><>

Yemekhanede sıra beklerken Vilde ve Sana birbirlerine sataşmaya devam ediyorlardı. Noora en öndeydi. Ben de Christina ile Sana ve Vilde'yi izliyordum. ''Çocuk gibi davranıyorlar.''

''Hiçbir yakınlıkları olmadığı hâlde Sana Chris'i, Vilde de Alistair'ı savunuyor. Çok tuhaflar. Sanki birbirleriyle bir konuda yarışıyor gibiler.''

''Sen şuraya bak asıl.'' En önde William ile konuşan Noora'yı gösterdi. Noora başta William'ı terslese de William'ın kulağına söylediği şeyle kıkırdadı. Ardından tekrar tersledi.

''Çok yakışmıyorlar mı Christina?''

''Christina'yı bilmem ama bence de çok yakışıyorlar. Senin de yakıştığın bir kişi olabilir Eva Mohn.''

Arkamı döndüğümde sırıtan Alistair'ı gördüm. Vilde de duymuş olacak ki Sana ile kavgasını bırakıp dibimize geldi. Sıra neden ilerlemiyordu ki?

''Ah, selam Alistair! Partiyi Oslo'nun en ünlü barında yapacakmışsınız diye duydum. Doğru mu?''

''Aynen öyle. Misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak istedik. Geliyorsun değil mi Eva Mohn? Beni yalnız bırakmayacağını düşünüyorum.''

''Yalnız gitsen bir yerlerin mi eksilir? Sen kendine iğrenç gülüşüne etkilenen aptal bir kız bulursun. Bu kız Eva olmaz ama.''

''Sana!'' Vilde dişlerini sıkarak Sana'ya döndü. Sana omuz silkti. ''Bak sıra ilerliyor, sen de daha fazla insanları bekletme istersen.''

''Bekletmem tabi. Kibar bir insanımdır ben.''

<><><><><><><><><><>

Dolabımdan kitabımı almaya çalışırken bir anda kendimi yerde buldum ve kafama da iki tane kitap düştü. ''Neden bu kadar şanssız bir insan olmak zorundaydım ki?''

Dağılmış kitapları toplayıp yerden kalkacakken biri kolumdan tutup kalkmama yardım etti. ''Alistair-'' Yeşil gözlerle karşılaşınca gözlerimi kırptım.  ''Şu sıralar fazla mı karşılaşıyoruz sanki?''

''Bunun nedeni sürekli Ingrid'i kaybetmem olabilir. Hızına yetişmek çok zor.''

Kitaplarımı dolaba koyarken kıkırdadım. ''Onunla sevgili olmak kolay değildir. Ama eminim o da seni arıyordur. Sınıfa baktın mı?''

''Hayır. Hiç sınıfta durduğu oldu mu?''

Kahkaha atınca o da güldü. Gülmesinin arasında önüme düşen birkaç saç telini geriye itmek için yaklaştı. Etrafı yine başımı döndüren vanilya kokusu sarınca kahkaham hafif gülümsemeye döndü. Sonra da neden gülümsediğimi düşündüm. Onun sevgilisi var. 

Kendimi geri çekince eli havada kaldı. ''B-ben gitsem iyi olacak. Ingrid buralarda bir yerlerdedir.''

Kolumdan tutunca kafamı ona çevirdim. ''Partiye geliyor musun?''

''E-evet. Geleceğim.''

''Alistair ile mi?''

''Gitmek gerek. Görüşürüz.''

Kolumu kurtarıp koşarak oradan uzaklaştım. Kitabımı almayı unutmuştum ama umurumda değildi. Kalbimi kulaklarımda hissediyordum. Jonas'ı unutacağım diye yanlış kararlar vermekten korkuyordum. Ingrid benim çocukluk arkadaşımdı. Onu üzecek şeyler yapmamam gerekiyordu. 

O da beni üzecek bir şey yapmazdı. En azından öyle düşünüyordum. 



The Spectacular Now // Chris&Eva || SKAMWhere stories live. Discover now