~ 0.5 ~

1K 76 86
                                    

Taksiye ücretini ödedikten sonra taksiden indim. Etraf ışıl ışıldı. Burası Oslo'nun en zengin ve en pislik yeriydi. İçeri girdiğimde yüksek müzikten bir an kulak zarım patladı sandım. Tanrım, neden evde kalmadım ki?

Etrafa kızları görebilir miyim diye bakındım ama kimseyi görememiştim. Biraz daha içerilere gittim. İçerisi tıklım tıklımdı. Alkol, sigara, uyuşturucu ve parfüm kokusu etrafı sarmıştı. Kusmamak için kendimi zor tuttum. Pistin içinden karşı tarafa geçmek isterken biri kolumdan tutunca kolumu tutana döndüm. ''Henrik?''

Otuz iki diş sırıttı. Alkolü fazla kaçırmış olacak ki düzgün duramıyordu. ''Dans etmek ister misin güzellik?''

''Hayır.'' Kolumu çektim ama o da sıkı tutup kendine çekti. ''Harika. Bir de tacizcim eksikti. Henrik, beni bırak dedim!''

''Hadi ama, biraz dans edeceğiz.'' Müziğin sesi çok yüksek olduğu için bağırıyorduk. ''Azıcık eğlen Eva!''

''Ben eğlenmek istemiyorum, bırakır mısın?'' Onu ittirmeye çalıştım ama çok güçlüydü. Siyah saçlarının birkaç tutamı su yeşili gözlerinin önüne düşmüştü ama umursuyor gibi durmuyordu. ''Henrik, tekmeyi basacağım artık. Bırak beni!''

O sallanınca ben de sallanmaya başlamak zorunda kalmıştım. Yüzüne tükürme isteğim gittikçe artarken son bir kez ittirdim ama hiçbir faydası olmuyordu. Etrafa bana yardım edebilecek kimse var mı diye baktım. Ama herkes kendinden geçmiş gibi gözüküyordu. Tam tekmeyi basmak için geri sayım yapacağım sırada bir anda elleri belimden ayrıldı ve diğer tarafa savruldu. 

Bir iki adım gerileyince görüş alanıma Penetrator Chris girdi. Henrik'i kedi yavrusu gibi boynundan tutmuştu. Bana bakıp göz kırptı. Dudaklarını oynattı. ''Yine karşılaştık.'' 

''Öyle.''

Ardından Henrik'e bakıp kaşlarını çattı. Kulağına bir şeyler söyledi. Sanırım söyledikleri o kadar hoş şeyler değildi çünkü Penetrator Henrik'in gözleri kocaman açılmıştı. Kafasını sallayıp başka bir kıza doğru ilerlemeye başladı. 

Yanıma yaklaşıp kulağıma eğildi. ''Bir şey yaptı mı?''

''Hayır. Fakat fazla içmiş gibi duruyordu.''

''Ve fazla uyuşturucu almış. Sen iyi olduğundan eminsin değil mi?''

''Evet. Teşekkür ederim. Hem sen bizi nereden gördün ki?''

İç ısıtan bir gülümsemeyle baktı. Tepeden gelen rengarenk ışıklar yüzüne vuruyordu. ''Şimdi geldim. Karşı tarafa geçmeye çalışırken karşıma siz çıktınız.''

''Ah, demek öyle. Ben de şimdi geldim.'' Hafifçe güldüm. Birkaç saniye sessiz kaldık. ''O zaman,'' diğer tarafı gösterdim. ''Gitsek iyi olacak.''

''Haklısın.''

Neden bu kendimi bu kadar rahatsız hissetmiştim? Elimi eteğime sürttüm. Avuçlarım terlemişti. Karşı tarafa geçtikten sonra hızlıca yanından ayrılıp bir köşede büzüşmüş olan Sana'nın yanına gittim. Elindeki bardağa baktım. ''Ne içiyorsun?''

''Limonlu kola. Sanırım buradaki alkolsüz ve esrarsız tek şey. Aslında pek sevmem ama yapacak bir şey yok. Sen bu saate kadar neredeydin?''

''Başta gelmek istemedim ama daha fazla yalan uyduramadım. Biraz önce de Penetrator Henrik ile karşılaştım.'' Göz devirdim. ''Salak çocuk.''

''Ne oldu? Bir şey mi yapmak istedi?''

''Dans etmek istedi.''

Kahverengi gözleri bir anda ateş topuna döndü. ''O çocuğu öldüreceğim. Bak görürsün, derisini de yüzeceğim. Hatta niye bekliyorum ki ben?'' 

The Spectacular Now // Chris&Eva || SKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin