62

14.6K 1.8K 397
                                    

Bölümü erken atıyorum, lütfen siz de oy ve yorumları unutmayın. 

İyi okumalar.

Not; paragraf aralarına diyaloglardan sonra özellikle, attığınız yorumları okumayı seviyorum çok. Dikkat ederseniz sevinirim. Ve bir hafta içinde dört bölüm benim size özür bölümlerim. 

İyi okumalar <3

.

.

.

Kar yağıyordu. Kar yağışını izlemeyi hep çok severdim. Pencerenin önüne geçip, avuçlarımı çeneme yaslayarak oynayan çocukları izlemeyi, insanların geliş ve gidişlerini gözlemlemeyi... Benim için bir oyun olmaktan çıkmıştı pencere önünde beklemek, alışkanlıktı.

Çok fazla beklemiştim ben bir pencere kenarında birilerinin gelişini. En çok da onun.

Şimdi beklediğim kişiyse başkaydı. Asla o değildi. 

Pencerenin kenarında oturmuş, karların savurduğu havaya bakarken babamı bekliyordum. Kahvaltıya oturacaktık ancak önceden birileriyle konuşması gerekmişti. Annemle olan ufak bakışmalarını da görmemiş değildim. Bir şeyler oluyordu da bize söylemiyorlardı sanırım. Dışarı çıkmıştı, ağaçların orda telefonuyla konuştuğunu görebiliyordum. Yüz ifadesi sertti, kimle konuşuyorsa bu onu hoşnut etmemiş gibiydi. 

İçeri geçip oturabilirdim ama onu izlemek istedim. Onu izlemek çok güzeldi. Her hareketini gözlemliyor ve analiz ediyordum beynimde; acaba ben de onun gibi darvanabilir miyim diye. Kaşığımı onun gibi tutuyor, adımımı onun gibi atıyordum. 

Bakışları eve doğru döndüğünde kendimi pencerenin alt tarafına çekmek için çok geçti. Göz göze geldiğimizde yüzündeki o sert bakış kırıldı. Gözlerimi kırpıştırırken avcunu kaldırdı ve dudaklarına yasladı. 

Elini bana doğru salladığında beni öptüğünü anladım. İç yanağımı ısırdım. Gözlerimi kaçırdım ancak ben de kayıtsız kalamazdım bu sallamaya. 

Elimi kaldırdım ve yavaşça salladım. Ardından ona bir daha bakmadan pencere önünden ayrılıp kahvaltının hazırlandığı yere yürüdüm paytak adımlarla.

"Abim nerde?" Baran'ın yanına kendimi attığımda eliyle telefondan mesaj yazıyordu birine. Bir kolunu omzuma atıp yazmaya devam etti mesajını.

"Sigara içmeye çıktı."

"Annemle babam duyacak salak." dedim karnına vururken. "Sessiz ol."

"Sanki bilmiyorlar." dedi eğlenen bir sesle. Telefonunu cebine koydu. "Her şeyi bilir babam kızım. Hayatımızda kim var kim yok, ne yapıyoruz gün içinde... Her şeyimizi bilmek gibi bir takıntısı var." Çok da yargılamıyordum bunu. İpleri elinden saldığı an çocuklarının başına bir şey geliyordu çünkü. 

Bakışları bana döndü. "O yüzden hayatına aldığın insanlara da dikkat et. Öyle erkek arkadaş falan-" dilini ısırdı. "Yapma yani. Yaşın kaç kızım zaten senin, ne erkek arkadaşı?"

Kendi kendine yükselmesine hayretle baktım. "Küçük müyüm be ben?" dedim çirkefleşerek.

Kolunu sıktı. Başım bedenine yapışırken, "Küçüksün hanımefendi." dedi sinirle. "Yapamazsın sevgili falan, izin vermiyorum."

"Ya senden izin alan mı var dağ ayısı!" koluna vurdum sinirle. "Yaparım istediğimi."

"Yapamazsın, söz ver!" boğuşurken kafamı kurtarmaya çalışıyordum.

"Vermiyorum, yapacağım!" dedim sinirle. "Yapıcam işte, ilk önüme çıkanla yapıcam hatta, öküz!"

Hayretle güldü. "Yapamazsın, bırakmıyorum!" saçımız başımız dağılırken boğuşmaya devam ediyorduk. Kavga seslerimiz büyüdü. Sevgili yapacağım falan yoktu ama inat etmiştim işte. 

GökyüzüWhere stories live. Discover now