✾ 82.

30 4 1
                                    



HESAPLAŞMA

Tesadüflere inanır mısınız? Yoksa yaşadığımız beklenmedik şeyler kaderin bize bir cilvesi midir?

Gerçek aslında hangisi ya da ikisi de mi bilemem ama sanki sihirli bir değnek hayatıma dokunmuşta mucizevi bir olayı meydana getirmiş gibi.

Yaşadığımız o unutulmaz günün üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Bu süre boyunca bir kez olsun odadan dışarı çıkmamıştım. Zihnim o kadar dolu ve bedenim öyle yorgundu ki kendimi toparlayamıyordum. Babamın yaşadığını kabullenemiyordum. Bu duruma sevinmem gerekirken ben kahroluyordum.

Bir haftadır düşünmekten beynim akacak kıvama gelmişti. Göz altlarımın morluğu hiç gitmemiş kalp atışım hala düzelmemişti. Birden bire heyecanlanıyordum. Nefesim kesiliyor ciğerlerim yanıyordu. Aniden ağlamaya başlarken bazen de durduk yere gülüyordum.

Davranışlarım kontrol edemediğim bir hal almıştı. Emir bir doktor getirmiş benimle ilgilenmesini beklemişti ama doktorla da konuşmamıştım. Sadece verdiği uyku ilacını ve arada sakinleştiricileri içiyordum. Uyku ilacı olmadan gözlerim kapanmıyordu bile. Düşünmekten kafam balyoz yemişe dönüyordu.

Zihnimin o uçsuz duvarları nasıl olabilir sorusu ile yıkılmıştı. Kalbimin kalan sağ yanı ihanetin acısını kaldıramıyordu, bunu hazmedemiyordu.

Yıllardır en yüce yerlere bile yakıştıramadığım adam bir gün çıkagelmişti. Sebebi ne olursa olsun yaşanan onca şeyin üzerine bu asla karakterli bir davranış olamazdı. Ona bunun hesabını soracaktım. Her ne kadar köpek gibi özlesem bile ona sarılmayacaktım. Bana dokunmasına izin vermeyecektim.

Nihayetinde geçen bir haftanın ardından bu akşam babamla konuşmaya karar vermiştim. Bildiğim kadarıyla o da bir haftadır evden hiç çıkmamış benim onunla konuşmamı bekliyordu. Bir defa kapıyı tıklatıp konuşmak istediğinde reddetmiştim. Ondan sonra rahatsız etmemişti.

Emir de her gün annesinin yanına gidip geliyordu. Orada annesine burada bana üzülüyordu ama elimden gelen bir şey yoktu. Kürek kemiklerim sökülmüştü sanki yerinden. Bu kez dik duramıyordum. Bu demek değildi ki eğilip biteceğim. Ama dik duramıyordum işte.

Odanın içinde bir sağa bir sola deli gibi dönerken Emir'in gelmesini bekliyordum. Babamla konuşurken o da yanımda olsun istiyordum. Ne diyeceğime, ne yapacağıma dair bir fikrim yoktu ama bundan kaçmanın yolu da yoktu. Artık bombanın pimi çekilmişti. Sadece saniyeleri sayıyorduk.

Avuç içlerim tırnaklamaktan yara olmuş sızlarken dışarıdan gelen araba sesine heyecanla atıldım. Camdan bakıp Emir olduğunu teyit ettiğimde gümleyen kalbime aldırmadan kapıyı açıp aşağı koştum. Babamı görmeyi umursamıyor gibi yapıyordum. Bir insan ailesine küs kalabilir miydi? Kalsa bile bu kolay mıydı? Küsmekten de öteyse peki içindeki?

Hiçbir yere bakmadan kapıya kadar geldiğimde hemen açtım. Evin her yeri iri yarı adamlarla doluydu. Son olaydan sonra Emir bayağı temkinli davranıyordu. Karşısında beni gördüğünde şaşkınlıkla kaşları havalandı.

"Odadan çıkmışsın.." dedi bitkin çıkan sesiyle. Ona iyi gelmenin hiçbir yolu yoktu sanırım. Bir adamın en acı yanını nasıl iyileştirirdiniz ki?

"Seni karşılamak istedim." dedim içtenlikle ve elinden tutup içeri çektim. Oda sıkıca kavradığı elimi dudaklarına götürüp küçük bir öpücük kondurarak içeri doğru ilerlemeye başladı. Her adımda kalbim gümlerken dik durmaya çalıştım.

"Annen nasıl?"

"Hala aynı."

"Yarın bende gelmek istiyorum." dediğimde dudaklarını düz bir çizgi haline getirip başıyla onayladı. Ardından üzerini değiştirmek için kendine ait olan odaya geçti. Babamın rahatsız olmaması için benimle uyumuyordu.

TEHLİKELİ İNTİKAM Where stories live. Discover now