✾ 6.

141 16 9
                                    


Hatırlatma ihtiyacı duydum. Hikayemizde karakterlerin aşırıya kaçan yanları var. Kimi çok sert kimi çok inatçı. Lütfen kurgu olduğunu bilerek ve özenilecek bir durum olmadığını anlayarak okutmanızı rica ediyorum. Bu tarz karakterlerden hışlanmayanlatın devam etmemesini öneriyorum.

Kurgu ilerledikçe karekterlerimizi aşırı seveceğinize eminim. Özellikle Emir... Benim üzümlü kekim. Çok severek yazdım ve onu çok severek okuyorum.

Keyifli okumalar...
...

Başucu lambamın turuncu ışığı odamı aydınlatırken sırt üstü yatmış tavanı izliyordum. Neredeyse sabah olmuştu fakat gözüme uyku girmiyordu. Yerimi yadırgamış olmalıydım.

Günün başlamasıyla ilk işim eski kurum müdürünü bulmak olacaktı. Kardeşimin kime evlatlık verildiğine dair en ufak belge yoktu. Eğer ona ulaşırsam bir şeyler öğrenebilirim diye düşünüyordum.

Bir saat kadar daha sağa dön sola dön uyumaya çalışırken dalıp gitmiştim. Gözümü açtığımda ise saatin sabahın onu olduğunu gördüm. Hemen yataktan zıplayıp valizimi açtığımda bordo sweetimi üzerime geçirdim. Altına da kot pantolonumu giyerek çantamı ve montumu alıp odadan çıktım.

Bahçe kapısına doğru ilerlerken Fatma teyzenin arkamdan kısık sesiyle seslendiğini duydum. Evin bahçe kapısından çıkıp akülü sandalyesiyle bana doğru yaklaşıyordu. Evet, Fatma teyze yürüyemiyordu. Onu dün gördüğümde koltuğunun yanında akülü sandalyesi de vardı.

Neden böyle olduğunu deli gibi merak etsem de terbiyesizlik yapıp sormamıştım. Şubatın keskin ayazı derimi buz tutmuş bir cam kıvamına getirirken olduğum yerde durmayı bırakıp bende ona doğru ilerledim.

"Fatma teyze soğuk. Çıkmasaydın dışarı." dediğimde gülümsedi.

"Nereye gidiyorsun sabahın bu vaktinde? Kahvaltı için seni bekliyorduk." dediğinde şaşırdım. Beni mi beklemişlerdi sahi?

"Ben tokum." dedim geçiştirmek isteyerek. Kahvaltı edecek vaktim yoktu.

"Olmaz öyle. Bu evde yaşamaya başladığına göre sende bazı kurallara uyacaksın. Herkes kahvaltıya oturmak zorunda bu evde. Gel içeri, sonra halledersin işini." dediğinde dönüp tekrar içeri doğru ilerlemeye başladı.

Anlamsız belki ama o an mutlu hissettim. Birileri benim için bir fedakarlık yapmıştı.

Uzatmayıp Fatma teyzenin arkasından ilerlediğimde içeri girince kapıyı kapadım. Masada eşsiz bir kahvaltı sofrası kurulmuştu.

"Çay hazır olmak üzere efendim." dedi hizmetçi. Fatma teyze başıyla onaylayıp telefonunu aldı.

"Oğlum bir boşluk bul ve gel hadi." deyince kaşlarım çatıldı. Telefonu elinden bırakmasıyla "Emir evde yok mu?" diye sordum.

"Disiplinini asla bozmaz. Sabah sekiz dedin mi masasının başında olması gerek. Ama annesi için mutlaka vakit bulur. O da bilir çünkü bu evde kahvaltı kimse tarafından ekilmez." Gülümsedim. Ne kadar güzel bir aileydi böyle. Babası vefat etmiş olmalıydı. Çünkü geldiğimden beri hiç görmemiştim. Dengesiz gibi davranmak istemediğim içinde sormuyordum. Kocaman bu evin içerisinde hizmet edenler Emir ve annesi vardı sadece.  Küçücük bir odada yıllarımı geçirdiğim aklıma gelince burukça gülümsedim. Herkesin hayatı birbirinden farklıydı elbette. Ağzında gümüş kaşıkla doğmak böyle bir şey olmalıydı.

"Sabah sen uyanmayınca kıymadık. İşine gitti. Ama birazdan burada olur." diye devam ettiğinde şaşkınlığım iyice arttı. Bir insan neden tanımadığı birisi için bu kadar fedakar davranırdı ki? Emir'de benim yüzümden kahvaltı etmeden işe gitmişti. Bilseydim erken kalkmaya çalışırdım ama bu eve ve düzenlerine yeni yeni alışaçaktım.

TEHLİKELİ İNTİKAM Where stories live. Discover now