✾ 53.

79 5 2
                                    

Kapıdan içeri dolan havanın saçlarımın arasından sızdığını hissediyordum. Emir'in dizinin dibinde kabuğuma çekilmiş, ruhumu özgürlüğüne bırakıyordum. Bir ceset, bir tutsak ve kan gölü bir evle.

"Naptın oğlum sen?" diye cevap vermeye müsaade etmeden şok içerisinde kalan kişi barda tanıştığım Engin'di. Emir'in yakın arkadaşı. Kollarını yana açan Engin hayretler içerisinde yerde yatan adama bakıyordu. Ağzı bir karış açıktı ve beti benzi atmıştı.

"Selin geldi mi?" diye sordu Emir ona aldırmayıp ayaklanırken. Beni de ellerimden tutup kaldırmıştı. Kolu belimde sarılı beklerken Engin'i izliyordu.

Engin şokunu atlatmaya çalışırken bakışlarımız dışarıdan gelen tıkırtılara yöneldi. "O kadar yolu sırf aksiyon için geldim yemin ederim." diyen kişi Uygar'dan başkası değildi. Sesi geliyordu fakat kendisi hala gözükmemişti.

Kapı eşiğinden başını içeri soktuğunda gördüğü manzara karşısında "Ananı.." diyerek irkildi ve geriye düştü. Aynı şekilde rengi attığında sertçe yutkunduğunu gördüm. "Hassiktir oğlum naptın lan sen?" diye korku dolu konuşurken Emir genzini temizledi.

"Doğru konuş kızın yanında!" dedi Uygar'ı tersleyerek. Normalde kendiside küfür eden bir tipti fakat başkalarının konuşmasından hoşlanmıyordu. İStemsizce iç çektiğimi hissedince beni kendisine daha çok çekti.

"Oğlum biz bir daha bulaşmayacağız demedik mi?" diye sordu Engin. Doğrudan Emir'in yüzüne bakıyordu ve oldukça gergin görünüyordu. Gözlerindeki korku çok rahat okunabiliyordu.

Verdiği tepki kafamı karıştırmıştı. Emir ile konuşmamız gereken çok fazla konu vardı. Ruhum üzerindeki ölü toprağını attığını anda bende Emir'den kalbindeki sırlarını açmasını isteyecektim.

"Tantana yapın diye çağırmadım sizi." diye tersledi Emir. Sinirleri oldukça bozuktu ve ne kadar bana karşı soğukkanlı davransa da o da nasıl bir belanın içerisinde olduğumuzu biliyordu. "Eğer bulaşmak istemiyorsanız basın geri gidin."

Uygar düştüğü yerden kalkarak içeri girdi. Cesede göz ucu ile bakıp tiksinir bir surat ifadesi takınırken "Kardeşim." diyerek söze girdi. "Biz her zaman yanındayız fakat şaşırdık." dedi açıklama yaparak.

"Aynen." diye katıldı Engin. "Anca beraber kanca beraber. Vardır senin makul bir sebebin. Ne yapalım? Temizleyeli mi?" diye soğukkanlılıkla soran Engin'e kaşlarımı kaldırarak baktım. Bir insanın cesedini ortadan kaldırmak bu kadar rahat yapılabilen bir davranış mıydı sahiden? Daha önce nasıl bir geçmişleri vardı bu adamların böyle?

Titreyen bedenimi Emir bir anda kucağına aldığında istemsizce kolumu boynuna doladım. Yorgundum, fazlasıyla hem de. Cesedi her gördüğümde içimde kıyametler kopuyordu. Birisi saçlarımı tek tek cımbızla yoluyormuş gibi irkilip defalarca azap çekiyordum.

"Selin yok mu?" diye sordu ilk olarak Emir.

"Mevzu var deyince getirmedim kardeşim. Bilsem getirirdim." dediğinde Emir bıkkınlıkla onayladı. "Şurada bir piç var." dedi başıyla işaret ederek. "İyice bağlayıp bagaja atın. Fazla tilki bir herif, dikkatli olun. Mümkün olduğunda az yere dokunun. İki ya da üç kez silah patladı. Köylüler huylanmıştır. Kimse gelmeden buradan gitmemiz lazım." diyen Emir çıkışa yöneldi. "Ben Asel'i arabaya bırakıp hemen geliyorum." dediğinde dışarı çıkmıştık.

Zifiri karanlıkta gözümü her kırptığımda cesedin soğuk gözleri bir anda karşımda beliriyordu. Emir sessizce ilerliyor ve beni sıkıca tutuyordu. Ömrüm boyunca unutamayacağım bir gece yaşamıştım.

Emir benim yüzümden katil olmuştu ve ben onun suç ortağıydım. İçimde kopan ve ardı arkası kesilmeyen çığlıkların bir çaresi yoktu.

Arabanın yanına geldiğimizde kapıyı açarak beni içeriye bıraktı. Bedenini benden uzaklaştırırken istemsizce kolunu tuttum. Böyle bir gece de karanlıkta kalmak istemiyordum. Adamın ölüm bakan gözlerini tek başıma görmek istemiyordum.

TEHLİKELİ İNTİKAM Where stories live. Discover now