✾ 3.

193 21 8
                                    


Yorumlarınızı ve yıldızı parlatmanızı bekliyorum ^.^

...

Gözlerimi dizlerimde hissettiğim yoğun ağrı ile açtım. Birkaç saniye etrafı analiz ederken bembeyaz bir odanın içinde olduğumu gördüm Yine aynı beyazlıkta ferah çarşaflar ve yumuşacık bir yatak.

Odanın içerisinde duvarların beyazlığına zıt bir şekilde parlak siyah bir aynalı dolap. Yerdeki özenle döşendiği belli olan parkenin üzerinde krem rengi tonlarında bir halı.

Neredeydim ben?

En son bir parkta banka uzandığımı hatırlıyordum. Kendini kaybedecek kadarda uykuya dalmazsın Asel diye geçirdim içimden. Ağrıyan dizlerime aldırmadan doğrulup indim yataktan. Valizimin kapının kenarında olduğunu görünce iyice aklım karışmaya başlamıştı. Uyuşuk bedenimi içimdeki tedirginliğe rağmen zorlayarak kapıya yöneldim.

Soğuğun sillesini yemiştim bugün. Bedenim halsizdi. Bu yüzden sendeleyerek yürüyordum. Kapıyı yavaşça açıp çıktığımda gördüğüm manzaraya inanamadım. Hani şu kitaplarda filmlerde falan olur ya, zengin evleri böyle saraya benzetirler. Halt etmişti bu evin yanında.

En alt katta olmalıydım. Kocaman salon gibi boş bir alanda koltuklar ve farklı süs eşyaları vardı. Duvarlar krem rengi duvar kağıtlarıyla kaplanmış ve salona farklı bir hava katmıştı. Kocaman iki yandan ahşap merdivenler üst kata oval bir şekilde çıkıyordu. Birkaç adım atıp hayranlıkla etrafa bakınırken büyük salonun görmediğim köşesinden sesler geldiğini duydum.

Sakin adımlarla ilerlerken köşedeki camın yanında oturmuş kahve yudumlayan bir kadın gördüm. Saçları kızıl ve hafif kıvırcıktı. Konuştuğu kişi ise hala görüş alanımda değildi.

"Neden böyle bir şeyle uğraşmak istediğini anlamıyorum." diye gelen erkek sesi kulağıma hiç yabancı değildi. "Hastalığının boyutu ortada, neden başkalarının problemleri seni ilgilendiriyor ki? Yeterince problem aşarak gelmedin mi buraya?" Bu, bu sabah yolda önüme arabasını kıran adamın sesinden başka ses değildi.

Sert ve tok.

"Huzur bulacağım işler yapmak istiyorum artık. Dediğim gibi annesine bir can borcum var diyebilirim." dediğinde kalbim tekledi. Benim annemden mi bahsediyordu? Benim hakkımda mı konuşuyorlardı?

Duruşumu dikleştirdim ve sendeleyerek yürüyen halime bir son verip derin bir nefes aldım. Yanlarına doğru bir iki adım atarken geldiğimi fark etmeleri için öksürür gibi yaptım.

Bakışlar bana döndüğünde ve yakınlaştığımda görüş alanıma sabah yüzünü net seçemediğim çocuk girdi. Pürüzsüz bir cildi ve keskin yüz hatları vardı. Dudakları vişne çürüğü tonunda ve kalındı. Bakışları.. Bakışları gökyüzüne meydan okurcasına mavi.. Keskin ve ciddi.

Gözlerimi bir süre üzerinden alamasam da zorlukla çevirip annesi olduğunu anladığım kadına baktım. Başını çevirmiş bana gülümsüyordu. Onun gözleri de tıpkı oğlu gibi masmaviydi. Beyaz tenli ve yüzü biraz kırışmıştı.

"Baş kahramanımızda uyandı." dedi imalı bir tonda genç adam.

"Emir!" diyerek kızdı annesi. Demek ismi Emir'di.

"Demek uyandın güzel kızım." dedi kadın gülümsemesini büyütürken. "Bizi korkuttun, iyi misin?" diye sorduğunda kaşlarım çatıldı.

"Siz kimsiniz?" diye sordum kaba bir şekilde sorusuna cevap vermeden. "Ve ben buraya nasıl geldim?"

Kadın gülümseyerek eli ile boş koltuğu işaret etti. Ardından da "Hanife.." diye seslendiğinde hizmetçi olduğunu gördüğüm kız geldi. "Asel'e de bir Türk kahvesi getir. Sade olsun, babası gibi sade içmeyi sevdiğine eminim." dediğinde şaşkınla gözlerim açıldı ve beklemeden kadının karşısına oturdum. Gerçekten kahvemi sade içerdim.

TEHLİKELİ İNTİKAM Where stories live. Discover now