Bölüm 52

84.3K 5.2K 1.9K
                                    

Sınır 2300 oy 800 yorum.

Bölüm hakkında ufak bir detay: Ali 6 yaşında.

Çocuklar yerli malı için getirdikleri yemekleri yemiş, kalan son bir derste ise onlara resim çizme görevini vermiştim.

Yerli malı çok güzel geçmişti. Poğaça, kek, kısır, patates salatası, kurabiye ve daha bir çok şeyden oluşan menüyü bu bacak kadar boyu olan bücürler yemiş, ortada pek bir şey kalmamıştı.

Sardığım sarmalar havada kapılmış, yanmaktan son anda kurtardığım sarmalar çocuklara ve bir kaç veliye parmaklarını yedirtmiş, büyük övgüler toplamıştım.

Böyle de hamarat bir kızdım işte.

Sarmalara aldığım övgüler beni mutlu etmişti ancak aynı zamanda mutsuzdum çünkü Savaş canım sarmalarımdan bir tanecik bile yiyememişti.

Dün akşam yemesi için uğraşmıştım ama banyoda ne kadar uğraştıysa yorulmuş, halsizleşmişti. Ayrıca morali de bozuktu.

Moralinin bozuk olması, ben yanına gidene kadar suratı beş karış bir biçimde kollarını birbirine bağlayıp oturması çok komikti.

Gören gerçekten de Karadeniz'de gemileri batmış sanırdı. Öyle bir üzüntünün böyle ufacık bir problem yüzünden olması oldukça komikti.

Evet, ben o kadar ilerledikten sonra yarım kalmasına üzülmüştüm, rahatlayamamıştım ama onun kadar değildi.

Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi bilmiyordum ama sanırım aramızda bir şeyler geçmesini benden daha çok istiyordu. O yüzden benden daha çok üzülmüş, morali bozulmuştu.

Ben gidip yanına oturduğumda beni sarıp sarmalayayınca düzelmişti ancak bu sefer de sarma teklifime "Ben artık sarma değil, seni yemek istiyorum." demişti.

Akşam yemediği sarmalarımdan gece benimle değilde, Boranla salonda uymanın verdiği moralsizlik ve sabah geç kalmamız üzerine alelacele evden çıkınca yiyememiş, ben de ona ayıramamıştım.

Kısacası ne sarmaları ne de beni yemek Savaş'a nasip olmamıştı.

Ben sıraların arasında gezinerek çocuklara bakarken sınıfın kapısı açıldı. Oldukça heybetli, görkemli kocam ve kocamın yanından hiç ayrılmayan kumam içeri doğru bir adım attılar. "Gelebilir miyiz Öğretmen Hanım?"

Öğretmen Hanım diyen ağzını... Neyse çok yükselmeyeyim çakılıyorum sonra.

Başımla onayladım. "Tabii buyrun."

İkisi de içeri girip sınıfın kapısını kapattılar. Boran çocuklarla kaynaşmak adına direkt çocuklara yönelirken Savaş çocuklarla biraz ilgilendikten sonra masama doğru yürüdü.

Onun o tarafa gitmesiyle ben de masama gidip sandalyeme çöktüm. Başka sandalye olmadığını gören Savaş çocukları görüş açımdan çıkarmayacak şekilde masamın üzerine oturdu. "Naber?"

Gülümsedim. "İyiyim sen?"

Dudaklarını aralayıp cevap verecekti ki Boran'ın sesi kulaklarıma doldu. "Nasıl yani?! Her şeyi yediniz mi?! Hiç mi bir şey kalmadı?!"

Sınıftan kıkırtılar yükselirken Savaş'ın kaşları havalandı. "Sarmalar da mı bitti?" Başımla onayladım. "Hiç mi kalmadı?" Gülerek tekrar başımla onayladım. "Bir tanecik bile mi?"

Gülümsemem iyice büyüdü. "Hiç kalmadı. Geleceğinizi bilseydim biraz ayırırdım size."

Derin bir nefes aldı. "Bana bir kurşun falan mı döktürsek? Nazara falan geldim herhalde. Ne istediysem bir halt oluyor, yapamıyorum."

YANLIŞ Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα