Bölüm 31

84.5K 3.5K 652
                                    

Sınır 250 oy 300 yorum.

Derin bir nefes alarak tekrar saate baktım. Yelkovan on ikiye doğru ilerliyor, saat akşam ona yaklaşıyordu ve Savaş yine yoktu.

Gözlerim hafifçe yanmaya başlarken umursamamaya çalışarak saatteki gözlerimi televizyon ekranına çevirdim ve aşktan deliye dönen çifti izlemeye devam ettim.

Umursamamaya çalışıyordum ama bu mümkün değildi. Konu Savaştı. Nasıl umursamadan durabilirdim ki?

Evleneli beş gün olmuştu ve bu beş günlük 120 saatlik zaman diliminde Savaş'ı en fazla iki saatlik bir süreyle görmüş olabilirdim.

Savaş Tuğçe'yle evliyken daha çok görüşüyordunuz. Asansörde denk gelmeler falan filan toplasak beş günde üç saat falan yapar herhalde.

Neden böyle yaptığını bilmiyordum. Nöbet desek değildi. Polisler insan dışı varlıklar değildi. Kimse onlara beş gün üst üste nöbet yazmazdı. O zaman neden eve gecenin köründe geliyor, sabah erkenden çıkıyordu?

Benden mi kaçıyordu? Bilmeden istemeden ters bir şey söyleyip kalbini mi kırmıştım? Ne olmuştu da evlenmeden önce yerleşmeyi planladığı misafir odasına eşyalarını yerleştirecek vakit kadar dahi evde durmuyordu?

Belki başka bir yere gidiyordur işten sonra? Sonuçta resmi olarak evli olsa da kalbi olarak bekar.

İçim sıkılırken aynı zamanda boğazım da sıkılıyormuş gibi hissettim. Boğazımdaki yumru yerini iyice belli ederken gözlerimin yanışı arttı.

Puştun teki için ağlama, döverim seni!

Öyle deme.

Başka birinin yanına gittisye puşttur. Onun için ağlayamazsın. Siktir et. İki ay sonra da boşan.

Herkesin iç sesi bu kadar acımasız mıydı yoksa bir tek benimki mi böyle şahsına münhasırdı?

İçerisinin beni boğduğunu, duvarlarının üstüme üstüme geldiğini, saatin durmadan ilerleyen yelkovanının kalbime kalbime saplandığını hissetmemle içeride duramayarak yerimden kalktım ve balkona yöneldim.

Balkona girip kapıyı ardımdan kapattım. Esen rüzgar tenime çarpıp beni üşütürken umursamadan balkondaki sandalyeme oturup çiçeklerime baktım.

Derin bir nefes alıp begonvili saksından tutarak önüme çektim. Begonvilime taktığım isim Begoydu. Çok yaratıcıydım.

Derin bir nefes alıp çiçeğimin yapraklarını hafifçe okşamaya başladım. "Naber kız Bego? Ne var ne yok? Çoluk çocuk nasıl? Kocan nasıl? Valla ben her gün sularını veriyorum. Kötüyseler benlik bir durum yok."

İyice kafayı yedin sen.

İyi geliyor. İnsanlara iyi gelen şeyleri delilik olarak nitelemeyi ne zaman bırakırsınız tam olarak? İstersem durduk yere çığlık atarım. Size ne ya? Hayat zaten kötü. İyi hissetmeye çalışıyorum sadece.

Bir şey demedim.

Begoyla evlendirdiğim çiçeğe ters bir bakış atıp tekrar Begoya baktım. "Kocanla aran nasıl? Benimki kötü. Gerçi zaten o benim gerçek kocam bile değil. Kağıt üstünde."

YANLIŞ Where stories live. Discover now