Bölüm 38

79.4K 4.1K 733
                                    

Sınır 830 oy 400 yorum.

Oy sınırı dolmadan yorum sınırını doldurmak amacıyla yapılan yorumlar (nokta, harf vb.) sayılmıyor.

Eceyle konuşmamızın üzerinden üç saat geçmesine rağmen gelmeyen Savaş ile huzursuzca yatakta dönüp komodinin üzerindeki telefonuma uzandım.

Gittikleri emniyet ve evim arasında pek bir mesafe yoktu. Bir saat içinde çoktan gelmiş olması gerekiyordu ama üç saat olmasına rağmen Savaştan tek bir haber dahi yoktu.

İçerisinde bulunduğumuz şartlar altında onu aramak en mantıklısıydı. Başına bir şey gelmiş olabilirdi. Olmasa bile ne zaman geleceğini bilmek istiyordum.

O benim sahtede olsa kocamdı. Bana hesap vermek zorundaydı. Evime herhangi biri geldiğinde ve onu evde görmediğinde ben o kişiyi kocamın nerede olduğunu dahi bilmezken nasıl evliliğimizin gerçek olduğunda inandırabilirdim ki?

Bana nerede olduğuna dair hesap vermek zorundaydı.

Yarın öbür gün bende aynı şeyi yapsam hoşuna gider miydi? Gecenin bir vakti ortalıktan yok olsam, haber vermesem, arayıp sormasam hoşuna gider miydi?

Bana hesap vermek zorunda olduğuna kendimi ikna ettim ve komodinin üzerindeki telefonumu ellerimin arasına aldım. Onu arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Beni çok bekletmezse iyi ederdi.

Bir kaç çalışın ardından telefon açılırken karşımdaki kişinin nefes nefese kalmış sesini duydum. "Yenge."

Borandı ve nefes nefese kalmıştı. Ne oluyordu? Ece, Borandan bahsetmemişti? Boran neden Savaş'ın yanındaydı ve neden Savaş'ın telefonunu açıyordu? "Boran merhaba. Eceyle konuştum. Neredesiniz?"

Çok kabasın. İnsan hal hatır sorar.

Saat beş. Kocam ortalıkta yok. Bilmem farkında mısın?

Boran derin bir nefes aldı. "Keşke bende Ece Hanımla konuşabilsem ama konuşamam. Neden? Çünkü Allah belamı verdi yenge. Kapıyı aç Allah aşkına. Kapıdayız."

Anlaşılan tıpkı Ece gibi Boran'ı da bezdirmiştik. Kesinlikle birbirine çok uyumlu bir çiftlerdi. Bizden aynı anda beziyorlardı.

Boran'ın nefeslerinin arasında arkadan gelen konuşmaları duyabiliyordum. Savaş'ın sesiydi ancak ne dediğini tam olarak anlamıyordum. "Geldim, geldim."

Telefonumu kapatıp yatağımdan çıktım ve hızlı adımlarla odadan çıkıp daire kapısına yöneldim. Koridordan sesler geliyordu.

Kapıya yaklaşmamla sesi net bir şekilde duydum. "Karım nerede? Beni kandırıp nereye getirdin sapık herif?! Benimle ilgili rüyalarını kafandan sil! Ben karıma aitim!"

"Senin o güzel kıçına hiç meraklı değilim! Merak etme! Geliyor karın!" dedi Boran sanki bir ağırlığın altında eziliyormuş gibi.

Sanırım Savaş içmiş ve sarhoş olmuştu. Boran ise onu eve kadar taşımıştı. O da bu gece Savaştan nasibini almıştı.

Boran'ın gazabını sona erdirmek adına kapıyı açmamla ikisinin de gözleri beni buldu. Savaş'ın yüzünde özlem dolu bir ifade yayıldı. "Karım..."

Özlemle söylediği şey içime işlerken Boran'ın kollarından kurtulup hızla yanıma geldi ve kollarını etrafıma sarıp başımı göğsüne yasladı. "Canım karım..."

İmdat.

Sarhoş olduğu üzerindeki içki kokusundan, ayakta durmakta zorlanmasından belliydi. Kollarımı beline sararak ona destek olduğum sırada derin bir nefes aldı. "Aşkım..."

YANLIŞ Where stories live. Discover now