Uykuda Kara

10.1K 665 34
                                    

Pars, kucağında Fırat'la onun odasına gitmek üzereyken vazgeçip Kara'nın odasına doğru yürüdü. Kucağındaki gözleri kapalı baygın Fırat'a baktı. Gözlerinin altı kararmaya başlayan Fırat'ın rengi soluk, dudakları çatlamıştı.

Pars'ın kalbine bir sızı çöktü ve bu bir askerine duyduğu üzüntüye benzemiyordu. Artık o da anlam vermeyi bıraktığı ama hâlâ korktuğu duygularıyla kucağındaki asker için içi yanmaya başladı. Bildiği gerçek canını yakıyordu artık.

Fırat'ı Kara'nın yatağına yavaşça yatırdı. Postallarını ve montunu çıkardı. Alnına ve boynuna elinin tersiyle dokunduğunda ateşinin olduğunu fark etti.

Onu odada bırakıp revire gitti. Ateş düşürücü ve uyku ilacı alarak geri döndü. Masanın üstündeki su şişesini de aldı, yatağın yanına gitti. İlaçları avucuna koyup seslendi.

"Fırat kalk şunları iç."

Fırat, Pars'ın derinden gelen boğuk sesiyle gözlerini açtı. Başında dikilen komutanı görünce irkilip ayaklanmaya çalıştı. Pars omzundan tuttu.

"Ayağa kalkma asker ateşin var iyi değilsin, ilaçları içip yat."

Pars'ın ağzına yaklaştırdığı hapları dudaklarını aralayarak yuttu. Pars şişeyi dudaklarına dayayıp başını arkasına atarken tutarak destek verdi. Fırat suyu da içince geri yatağa uzandı.

Artık gücünün kalmadığının o da farkındaydı, yorulmuştu, beyni susmuyordu.

Pars, Fırat uykuya dalana kadar başında bekledi. Elini uzatıp simsiyah saçlarını okşadı. Odanın kapısına doğru yürüdü, arkasını dönüp son kez baktı. Işığın düğmesine bastı. Oda kararınca kapıyı çekip kapattı. Nöbet kulübesine gidip Beran'dan nöbeti devralıp onu da odasına gönderdi.

Camın karşısına geçip paketinden bir dal sigara aldı. Sakince dudaklarına yerleştirip çakmağı ile ucunu tutuşturdu. Derin bir nefes çekerek önünde uzanan ormanı, ardındaki dağa baktı. Yanaklarına dolan dumanı kafasını kaldırıp boşluğa üfledi. Dudaklarından dökülen şu cümle boş kulübede duyuldu.

"Ben seninle ne yapacağım sürmeli."

################################

Kara, Fırat'ın kendi odasında yattığını öğrendiğinde Ayaz onun yerine yat dese de Kara inadına

"Yoo komutanım Alpaslan'ın yerine yatmamı emretti" dedi.

Ayaz oflayarak göz devirdi.

"Ne kadar da komutanını dinleyen bir asker."

Kara sırıtıp Alpaslan'ın ranzasına yattı.

"Tabi ki efendim, komutana itaatsizlikten görevimi yakaydım."

Ranzasına yatan Ayaz sırtını Kara'ya döndü.

"Sanki çok itaat ediyon amına koyum. Neyse uykum var benim, sende zıbar. Sakın horlama döverim" derken Oğuz'la Demirkan gelince sustu.

Kara kafasını gülerek sallayıp arkasını döndü. Işıklar kapatılınca dördü de uykuya geçtiler. Uzun bir gündü, uzun bir geceydi.

Kara içinse gece yeni başlıyordu. Çünkü kabuslarında ki yürüyen ölü askerler, mide bulandıran kan kokusu, çürüyen insan cesetleri ve parçalara ayrılan arkadaşının ruhu onu çağırıyordu.

Kulaklarının zarını patlatan füze ve bomba sesleri zihninde yeniden canlanırken ölüme koşuyordu, yığınla bedenin üstüne basa basa ölüme.

Savaşlar hiçbir asker için kolay değildi hele de güçlü olmak zorunda olan Kara için.

İlaçları odasında kalmıştı ve Fırat'ı uyandırmamak için gitmemişti. Burnuna gelen kan kokusuyla bir kez daha midesi bulanırken, Akın'ın çürüyen cesedinin ağırlığını üstünde hissetmeye başladı. Onu üstünden atmak istese de kımıldayamıyordu, vücudu kitlenmişti. Yumruklarını sıkarken kan ter içinde titrediğinin farkında değildi.

SADECE SANA DELİ-GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin