26. Bölüm

1.4K 166 20
                                    

Merih huzurevindeki son gününün böyle olacağını asla tahmin etmezdi. Herkes bahçede bir arada toplaşmıştı. Sanki hatıra fotoğrafı çekileceklermiş gibi hepsi bir arada duruyordu. Çalışanlar, yaşayanlar... doktor bile!

Dakikalardır sürekli gözlerinden yaşlar akıyordu. Başta ne mutsuzlukla geldiği yerden şimdi çok zor ayrılıyordu. Herkese tekrar geleceğine söz vermişti. Ama buraya Venüs Özer olarak gelmişti ve Venüs Özer olarak ayrılıyordu. Bundan sonra da bu kimlikle buraya gelmeye devam etmesi garip olabilirdi. Yine de gelmeyi çok istiyordu. Herkese konu belirsiz de olsa geleceğine dair söz vermişti.

Bir de tüm o kattıkları için, yaptırdığı sporlar için teşekkür plaketi yaptırıp vermişlerdi! O da Merih'i ayrı ağlatmıştı. Her ne kadar üzerinde Venüs'ün adı yazsa da hayatı boyunca aldığı ilk plaketti bu. Hem de alakası olmayan bir konu üzerine almıştı. Spor!

Defalarca kez sarılıp herkesle tek tek vedalaştıktan sonra bir de gerçekten hatıra fotoğrafı çektirdi. Fotoğrafı da Ali çekmişti. Zehra Hanım'ın "Tamam yeter artık, bırakın bizi de gidelim" söylemleri olmasa asla oradan ayrılamayabilirlerdi.

Hep beraber dışarı çıktıkları i lk an Zehra Hanım ancak Venüs'ü böyle ilk kez görmüştü. Diğerlerinin Merih'in bir tek yumurta ikizinin olduğunu bilmemeleri için bir tek Venüs içeri girememişti ve arabada onların çıkmalarını beklemişti.

Zehra Hanım kapıdan çıkıp daha Venüs'ü ilk kez gördüğü anda "Demek pinponlarla anlaşamayan meşhur kız sensin," demişti onu utandırarak. Merih bugün hiç karışmayacaktı Zehra Hanım'a. Venüs'ün altından girip üstünden çıkabilirdi. Bunu çoktan hak etmişti.

Venüs utangaç bir şekilde başını öne eğince Tarık "Önce bir tanışsaydın Zehroş sen de dakika bir gol bir," dedi hemen sevgilisini savunarak.

Ali yanındaki Merih'in kulağına doğru eğilip tam çekemeyen akrabalar gibi "Bu da hiç toz kondurmuyor ha," diye bıkkınlıkla fısıldadı. Merih hemen eliyle ağzını kapatarak kıkırdadı.

"Eh, Venüs Hanım kendisinin bir örneğiyle tanışıyor olduğunu bilsin ama, değil mi? Ben de sevmiyorum pinponları, o yüzden onu çok iyi anlıyorum."

Zehra Hanım'ın sözlerine hepsi gülüşürken Ali halasına yardım ederek arabada öne oturttu onu. Merih, Venüs ve Tarık arkaya geçerlerken Ali de şoför koltuğuna oturdu. En sevdikleri plajın yolunu tutturdular.

***

Merih bir kez daha sevinç çığlığı atarak ellerini havaya kaldırırken, Venüs de sinirle pes ederek kıçının üstüne oturmak suretiyle çöktü. Ali çakması için elini Merih'e uzattı. Merih kuvvetli bir biçimde sağ elini Ali'nin sağ eline çaktı.

"Ya siz ikiniz nasıl altı yaşında veletler gibi beştaş oynayabilirsiniz Allah aşkına?!" diye söylendi Tarık. Tam üç eldir beştaşta Merih ve Ali'ye yeniliyorlardı. Venüs'ün oturuşundan ve tavrından artık pes ettiği belliydi.

Ali kısa bir an için Merih'e bakıp göz kırptı. Merih de hızlıca bir maziye gidip gelerek gülümsedi. Tabii ki de çok iyi beştaş oynuyorlardı. Onlar birçok sokak oyununu iyi oynuyorlardı. Çocuklukları bununla geçmişti. Merih bugünkü tüm yeteneklerini sarhoş ergen Ali'nin öğrettiklerine borçluydu.

Zehra Hanım oturduğu plaj sandalyesinde yelpazesiyle kendini yellerken keyifle güldü. "Bu çocukken de böyleydi, her şeyde Ali'ye kaybederdi. Sonra da çıldırırdı. Kafa göz birbirlerine dalarlardı."

Tarık o günleri hatırlayarak abisine ters ters baktı. Ali sinsice sırıttı.

"Ee oyununuz bittiyse, düğünden konuşalım mı biraz düğünden? Düğün ne zaman?" diye sordu Zehra Hanım.

İKİLİ DELİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin