13. Bölüm

1.2K 181 11
                                    

Merih girişte insanları karşıladığı masaya hafifçe dayanmış gözlerini kırpıştıra kırpıştıra boş görünen marinaya doğru bakıyordu. Dışarıdan bakan uykulu olduğunu düşünebilirdi. Ama sadece sıkılıyordu. Ve bugün istediği kadar böyle hayıflanır gibi durabilirdi. Zira bugün Venüs olarak buradaydı. Merih psikopat gibi özenle çalışırdı ama Venüs'ün öyle sorunları yoktu.

Masasında duran cep telefonu çalmaya başlayınca irkildi. Bu normalde Ali'nin elinde olan restoran iletişim telefonlarından biriydi. On beş yirmi dakika kadar önce Aslı gelmişti ve Ali onu burada karşılamıştı. Sonra beraber Ali'nin odasına gitmişlerdi. O esnada unutmuş olmalıydı.

Gidip telefonu Ali'ye vermek ve açmak arasında kalmışken saçma saçma bir ileri bir geri gitti. Bu normal bir rezervasyon araması olmalıydı. Normalde Merih'ken bunları kendisi açıp konuşuyordu. Zaten işi buydu. Ama bu hafta Venüs var diye Ali telefona el koymuştu. Şimdi açsa... aman ne olacaktı!

"Ada Restoran?" diyerek açtı telefonu her zaman yaptığı gibi. Tahmin ettiği gibi rezervasyon araması çıktı. Diğer günlerin rezervasyon defteri de Ali'deydi. Kendisinde sadece bugününki vardı. İçinden 'Hay Allah!' diye söylene söylene bulduğu ilk kâğıda not aldı. Sonra kâğıdın kaybolmaması için direkt Ali'ye götürmeye karar verdi. Bu takıklık seviyesi Merih takıklığıydı ama Venüs'ün çaylak paniği diye de yutturulabilirdi sonuçta.

Koridora dalıp mutfakta harıl harıl çalışan ekibe ufak bir selam verdikten sonra, en sondaki Ali'nin odasına yürüdü. Kapı aralık duruyordu. Tam tıklatmak üzere uzandığında şeytan dürttü ve kendisine hiç yakışmayacak bir harekette bulundu. Köşeye doğru sinip içeriyi dinlemeye başladı. Venüs'ün dedikoduya aç yanı böyle şeylere çok açıktı ama Merih pek böyle şeyler yapmazdı. Kendini Venüs olmaya pek kaptırmıştı.

Düğün konusunu konuştuklarını Hillside'ın lafının geçmesiyle anlamıştı Merih. Onu durduran da bu olmuştu. Biraz ses tonunun da etkisi vardı. Artık içerisi ne kadar gerginse, enerjisi dışarı kadar taşıyordu.

"Bu konuda asla anlaşamayacağız Ali, anlaşıldı," dedi Aslı. Topuklu ayakkabılarının sesini duyuyordu. Odada turluyordu herhalde.

"Beni zorladığın müddetçe anlaşamayacağız tabii ki. Sana işe yaramaz diyorum, anlamıyorsun."

"Önce bir konuş! Konuşmadan nereden bilebilirsin? Belki adam okey diyecek. Sana beraber gidelim diyorum, ona da hayır diyorsun."

"Babamı tanıdığım için konuşuyorum Aslı. Sen hayatında hepi topu beş kere gördün gördün yani. Adamın vereceği tepkiyi kafamda canlandırabiliyorum. Ona gidip bunu teklif etmem bile saçma olacak. Üstelik kendimi onun karşısında ezmiş de olacağım yok yere. Bundan nefret ettiğimi biliyorsun. Senelerdir on kuruş borç almadım ben babamdan."

"Eh almadın ama senelerdir onun evine sen bakıyorsun gözün gibi. Bunları hep sen anlattın. Vergilerini ödüyorsun, bakımını yaptırıyorsun, onlar para kazansın diye restoranın malzemelerini onlardan alıyorsun. Allah aşkına adamın teyzesine bile sen bakıyorsun! Her hafta huzurevindesin maşallah! Daha ne yapabilirsin baban için? O da senin için bu kadarını yapabilir yani."

Merih Ali'nin ofladığını duyunca iyice gerildi. Bunlar Ali'den daha önce duyduğu ses tonları ya da oflamalar değillerdi. Şu an yüzünü görse ifadesini de daha önce görmemiş olacağını düşünüyordu. İlk kez bu kadar gergin olduğunu hissediyordu Ali'nin.

"Bu konuyu kapatalım Aslı. Şu an çalışıyorum ve resmen büyük bir kavgaya doğru sürükleniyoruz. Burada bağır çağır kavga edemem seninle."

"İyi etme! Ben yarın dönüyorum zaten, yine hiçbir şey ayarlayamayız, her şey kalır böyle başladığımız noktada!"

"Aslında ben de bunu demek istiyordum sana."

İKİLİ DELİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin