29. Bölüm

1.5K 167 8
                                    

Merih tatilinin ikinci gününde artık biraz daha rahattı. İlk gün yaşadığı o 'babama yalan söyleyerek buralara geldim' psikolojisini dün gece mışıl mışıl uyuyunca atlatmıştı. Aynada son kez saçlarını düzeltip kendini kontrol etti. Alt tarafı denize gideceklerdi ama bu sabah kendine çok özenmişti. İçinden gelmişti. Çıkacağını bile bile hafif bir makyaj bile yapmıştı.

Ali nereye gideceklerini söylememişti. Bugünün sürpriz bir etkinliği olduğunu söylemişti. Merih fazla kurcalamamıştı çünkü Ali'nin onları Simi'nin pek de herkesin bilmediği bir köşesine götüreceğini düşünüyordu.

Ali de o esnada kaldıkları küçük ama çok tatlış otel odasının tuvaletinden çıktı. Üzerinde açık mavi deniz şortu ve beyaz tişörtü vardı. Koyu ten rengi üzerine böyle açık renkli kıyafetler giyince ayrı bir yakışıyordu. Kendisi tuvaletteyken Merih'in de tam bir sevimlilik abidesi gibi hazırlandığını görünce hem şaşırmış, hem de gözleri mutlulukla parlamıştı. Göğüs kısmı dantel motiflerle süslü, dizlerinin hemen üstünde biten, boyundan bağlamalı beyaz yazlık bir elbise giymişti. İçindeki pembe bikinisi çok rahat belli oluyordu. Saçlarını at kuyruğu yapmış, kaküllerini de özenle taramıştı. Hafifçe bronzlaşmış teni ışıl ışıl parlıyordu.

Her şeyden bihaber olmasına rağmen bu kadar güzel hazırlanması Ali'yi çok sevindirmişti.

"Çok güzel görünüyorsun sevgilim," dedi tuvaletin kapısını kapatıp ona doğru yürürken.

"Teşekkür ederim, öyle bir özeneyim kendime dedim. En sevdiğim elbisemi giydim." Merih bir çocuk gibi eteklerini havalandırarak sağa sola dönünce Ali güldü. Uzanıp onun dudaklarına bir öpücük bıraktı. Onun dudaklarının kendine has tadının yanı sıra çilekli dudak parlatıcısının tadını da alınca kendi dudaklarını yaladı. "Hazırsan çıkalım mı o zaman?"

"Tamam, çıkalım!"

Otelden çıkıp el ele merkeze doğru yürüdüler. Merih artık "Ee, nereye gideceğimizi biraz bile çıtlatmayacak mısın hala?" diye sordu.

Ali muzipçe gülümsedi. "Az kaldı zaten sürprizime, gelmek üzereyiz."

Merkezde mi takılacaklardı? Merkezde de denize giriliyordu da, pek de sürprizlik bir şey yoktu burada. Tamam, aşırı kartpostal gibi bir görüntüsü vardı, çok şirin kafelerle restoranlarla doluydu etraf ama, dün akşamüstü baya bir gezmişlerdi burayı zaten.

Fakat Ali onu Merih'in şüphelendiği gibi çarşı içi tarafına doğru değil, kıyı tarafına doğru götürünce Merih iyice meraklandı. Demirlenmiş yatlardan birine doğru yaklaştıklarını fark edince gözleri büyüdü.

"Ali hayır!" dedi korkuyla.

Ali kahkahayı bastı. "Merih hala korkuyor olamazsın!" dedi yüksek bir sesle.

"Ben daha o travmayı atlatamadım. Önümüzdeki seneye kadar hiçbir tekneye, yata falan binmek istemiyorum!"

"E ama buraya feribotla geldik."

"O başka, onda kalsak da hızlıca çözüleceği kesindi."

"Tamam bu sefer de söz hazırlıklıyız. Güven bana, lütfen! Çok güzel olacak."

Ali 'güven bana' dediğinde Merih'in tüm dengeleri bozuluyordu. Ona güvenmekten kendini alamıyordu. Çaresiz bakışlar altında, yatın giriş köprüsüne adım atıp kendisine elini uzatan Ali'nin eline baktı. Ali'nin teşvik edici bakışları 'hadi gel' diyordu. Merih şüpheyle bakmaya devam edince "E hadi ama Merih! Abartma!" dedi Ali. Merih isteksizce onun elini tuttu. Onunla beraber geçen sefer bindiklerinden bir tık daha küçük olan yata bindi. Ali Yunanca selamla kaptanla tokalaştı. Sonra İngilizce devam ederek ondan direktifleri aldı. Soracaklarını sordu. Ardından kaptan onlara iyi eğlenceler dileyerek yattan indi.

İKİLİ DELİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin