19. Bölüm

1.3K 178 20
                                    

Merih ilk kez içine girdiği evde temkinli adımlarla yürüyerek Ali'nin peşinden gitti. Gerçekten kendi evlerine çok benziyordu mimari olarak. Alilerin mutfağı Amerikan'dı sadece. Merihlerinki kapalı mutfaktı.

Amerikan mutfağın dış tezgahına dayanarak buzdolabını kurcalamaya başlayan Ali'ye baktı. Tam bir aşık genç kız gibi onu izlerken "Bana restoranda rakı içtiğimiz gün dediklerini hatırlıyor musun?" diye sordu.

"Merih'ken olan mı?" dedi Ali gülerek.

"Venüs'le hiç rakı içmedin!" dedi Merih sertçe.

Ali kıkırdadı. "Peki peki. Tabii ki de her şeyi hatırlıyorum. Neyden bahsediyorsun?"

"Çok eskiden beridir tanıdığın birine aşık olmak çok güzel bir şeydir, onun aslında tanıdığını sandığın bir insandan çok daha iyi olduğunu görüyorsun gibisinden bir şeyler demiştin. Ben seninle beraberken bunu çok net anladım. Seni tanıyınca işler çok değişti. Onca yıldır yan yana olmamıza rağmen ben seni hiç tanımıyormuşum. Belki de o huzurevi olmasa asla tanıyamazdım da."

Ali çıkardığı birkaç malzemeyi tezgâha bırakıp Merih'e döndü. "Gerçekleri fark ettikten sonra bunu ben de çok kez düşündüm. İlk başta beni biraz üzdü ama sonra bunun da zamanı gelmesi gereken bir şey olduğunu düşündüm. Evren doğru anı bekledi gibi." Tekrar malzemeleri bıraktığı yere dönerken "Tabii bir de sen biraz küçüktün. Açıkçası yirmili yaşlarının başındayken sana zaten hiç bakmıyordum ben," dedi dalga geçer gibi.

Merih onun yanına giderken son cümlesi üzerine pat diye durup gözlerini kısarak baktı Ali'ye. "Aşk olsun! Yirmili yaşlar o kadar da küçük değil! Haksızlık ediyorsun."

Ali iyice sataşmak suretiyle, ciddi tavırlarla "Merih sivilcelerin falan vardı," dedi başını iki yana sallayarak.

Merih şok içinde Ali'ye baktı. Sonra elinin tersiyle ona vururken güldü. "A-a terbiyesiz! Büyüğümsün falan demem, valla vururum sana böyle." Merih bir kere daha Ali'nin kolunu çimdirir gibi sıkıştırdı. Ali kahkahalarla gülerek onu yine kendine çekti. Kolları arasına aldı. "Beş sene değil de, yine de en azından iki sene öncesinde fark etseydim daha iyi olurdu," dedi ciddileşerek. Merih'in de bu sözlerle gözleri buğulandı. Ama bunun için ağlamayacaktı artık. Bugün yeterince ağlamıştı.

"Bunu şimdi konuşmayalım olur mu?" dedi Merih Ali'ye acayip sevimli gelen bir sesle. Bu tatlı isteği asla kıramazdı. Zaten kendisi de bunu düşünmek istemiyordu şu sıralar.

Yemek yapma planı varken yine kendini Merih'le öpüşürken buldu. Gerçekten duramıyordu yani. Acaba kolundan tutup yukarı, yatak odasına götürse çok mu ayıp olurdu?

Ayıp olmazdı da, Merih muhtemelen kalpten gidebilirdi.

"Bili—yor musun?" dedi Ali tane tane öpücüklerinin arasında. "Yemek—hazır—layacaktım."

Merih yavaş yavaş gülmeye başladı. Yavaşça geri çekildi. "Peki tamam kenara çekiliyorum. Nasıl yardım edebilirim?" Üstünü başını düzeltip saçlarını hızlıca topladı. Ortalıkta kalem gibi bir şey göremeyince bulaşıklıktan aldığı kaşığın ucuyla saçını topuz yaptı.

Ali bir anlığına onun kaşıklı topuzuna bakakaldı. Sonra gülerek önüne döndü. "Salata?"

"Salata çömezler içindir, daha zor bir şey istiyorum," dedi Merih.

Ali güldü. "Diğer şeyler de hep sebze doğramayı içeriyor, o yüzden verecek başka bir işim yok."

Merih önüne dönüp görür görmez çiftlikten olduklarını tanıdığı domatesleri, salatalıkları falan kendine doğru çekti. Sessizce yıkayıp soyma işine giriştiğinde Ali'nin müzik setini açtığını fark etti. Aşağı yukarı on dakika sonra latin ezgilerinin fon oluşturduğu mutfakta Ali'yle çarpışa çarpışa iş yapmaya başladılar. Her şeyi unutmuştu. Babasını, Venüs'ü, Tarık'ı... en çok da Aslı'yı unutmuştu. Sanki şu dünyada sadece Ali ve kendisi varmış gibi mutluydu. Bu halleri her zamanki normal halleriymiş gibi.

İKİLİ DELİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin