Bölüm 29

421 51 7
                                    


Birbirlerine gülüşüp konuşuyorlardı. Neyse ki basın mensupları dışarı alınmıştı. Aralarının bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum. Hele ki Hülya'nın ondan ayrılmak için öne sürdüğü şartları düşünürsek. Neden, nasıl dost kalabilmişlerdi ki? Yoksa bu eski bir dostluktan ibaret değil miydi?

Birbirlerini özlüyorlar mıydı?

Birbirlerini görüyorlar mıydı?

Birbirlerini sık sık mı görüyorlardı?

Kendilerine hakim olamayıp sevişiyorlar mıydı?

Erkeklerin ayrıldıkları eşlerine karşı sonradan yeni bir bağlılık geliştirdiklerini biliyorum. Hep eskiyi özlerlerdi. Karnıma baktım o sırada. Bebek yüzünden bırakamıyordu beni kesin. Sonra elimdeki yiyeceği –ne olduğunu bilemiyordum çünkü ne olduğuna dikkat etmeden ne bulursam yiyordum- tabağa bırakıp ayrıldım oradan. Ama çok fazla uzaklaşmadan yoruldum, çişim geldi. Önce tuvalete gideyim sonra kaçarım diye düşündüm ve tuvalete yöneldim. Tuvaletteyken de aklıma mükemmel bir fikir geldi.

Özgür bana evliliğimizin ikinci ayında adettir (!) diyerek bir tektaş yüzük almıştı. Ben de adettir diyerek iki hafta öncesine kadar güzelce taktım yüzüğü. Ancak parmaklarım şiştiğinden artık olmuyordu. Bütün ayrılıklar kafalara fırlatılan yüzüklerle noktalanırdı ancak çok pahalıydı bu yüzük. Öyle ha deyince fırlatıp atamaz, vazgeçemezdim. Değerini sorduğumda söylemese de daha sonra sertifikasını bularak değerini öğrenmiştim. Gerçekten de çok pahalıydı. Bir ev alamasam da iki yıllık kirasını –üstelik hoş bir muhitte site içerisinde bir ev olurdu bu- rahatlıkla öderdim.

Boynumdaki altın zincire asılı yüzüğe bakarken "Önce eve gidip sertifikasını alayım," dedim kendi kendime. "Hırsızlıkla suçlanabilirim. Ne de olsa böyle bir yüzüğe kendi başına sahip olamam!"

"Ne diyorsun sen kendi kendine deli?"

"Senin ne işin var burada cadı?"

Burası personelin gizli tuvaletiydi. Partidekilerle aynı kalabalık tuvaletleri kullanacak değildim herhalde. Ancak görüyordum ki bu gizli bilgiye Hülya'da vakıftı!

Karnıma bakarak "Görüyorum ki istediğini almışsın," dedi. "Tebrik ederim!"

Ona yaklaşıp yüzüne, gözlerine baktım uzun uzun. Samimi gibi görünüyordu ama bir yılanın samimiyetine ne kadar güvenebilirdiniz ki!

Ona hoşça kal demeden yanından geçip gidiyordum ki "Maddi sıkıntıların mı var?" diye sordu. "Yüzüğü satmaktan söz ediyordun."

"Buna bayılırdın değil mi?"

"Yavaş ol, ben artık senin rakibin değilim."

"Ne demek istiyorsun?"

"Savaşı çoktan kaybettim değil mi? Neden yüzüme vuruyorsun? Her zamanki gibi acımasızsın." Sırtını duvara yaslayıp çantasından bir sakız çıkardı. "Sigarayı bırakmak için. İşe yaramıyor ama. Özgür'ün seni sevdiğini hep biliyordum aslında," dedi birden, beklenmedik bir hüzünle. "Seni dinlerken yüzü değişirdi. Gülüşünü, öfkeni, benimle didişmeni dinlerken... Seni ağlattığımda hep benim tarafımı tutardı ama sana üzülürdü. Ameliyat olduktan sonra uyandırıldığında senin adını sayıkladı. Bu bile yetmedi bana. Evlendim yine de onunla. Değiştiririm sanıyordum. Değişir sanıyordum. Değişmedi. Madem ondan seni alamıyorum o zaman ikinci en önemsediği şeyi alayım dedim. Seninle var ettiği şeyi, kitaplarını ama onu bile hem de tamamını seve seve bıraktı bana."

"Tamamını mı?"

"Bilmiyor muydun?"

"Hayır."

"Tam Özgür'ün tarzı."

"Onun adını bu şekilde söyleme!"

Kahkahalarla gülüyordu karşımda. "Asla değişmemişsin. İçeride ona yaklaşıp bir kere gülümsedim diye kriz geçirdin. Ne yapmayı düşünüyordun o yüzüğün parasıyla?"

"Kendime yeni bir hayat kuracaktım," dedim çenemi kaldırarak.

"Sana neden bu kadar takıntılı anlayabiliyorum neredeyse," dedi bir abla gibi sevecenlikle. "Ona benim hiç veremeyeceğim şeyi veriyorsun. Belki de bu yüzden." Karnıma bakıyordu.

"Çocuğun olmuyor mu?" diye sordum.

"Olmuyorsa üzülür müsün?"

"İsteyip istememene göre değişir. İstiyor musun?"

"Çocuğum oluyor ama ben istemiyorum. Çocuk istememek suç mu?"

"Hayır, hiç de bile!"

"Beklendiği gibi," dedi yüzünde gururlu bir ifadeyle. "Kim haklıysa onun tarafını tutarsın, kendine karşı olsa bile. Ama yanlış anlama bizim birlikteliğimizdeki sorun benim çocuk istememem değildi. Daha oraya gelememiştik bile. Bunu açıklıyorum çünkü kafaya takacakmışsın gibi bir ifade var yüzünde. Benimle çocuk yapmak için mi birlikte acaba?"

KARŞILIKSIZ (TAMAMLADI) Where stories live. Discover now