Bölüm 22

454 61 9
                                    

O böyle karşımda dikilirken benim uzanıyor olmam çok tuhaftı. Doğrulmak için hareket ettiğimde omuzlarımdan tutup "Uzan," dedi. Sonra bana, yüzüme, ellerime, serum takılı koluma baktı uzun uzun. "Neyin varmış?" diye sordu en sonunda.

"Şey..."

"Boş ver, doktorla konuşacağım."

Ayağa kalktığı anda tuttum elinden. "Önemli bir şey değil. Serum bitmek üzere zaten. Eve gidelim."

"Doktorla konuşacağım!" Sesiyle beraber fırtınalar kopuyor, yıldırımlar düşüyordu sanki toprağa.

Öylece yürüyüp gitti yanımdan. Bu haberi doktordan değil benden duymalıydı ama bunu önlemenin hiçbir yolu yoktu artık. Önce hemşireye beni işaret ederek bir şeyler söyledi. Sonra hemşire az önce benimle ilgilenen doktora seslendi. Doktorla birbirlerine doğru yürürken yarı yolda buluştular. Doktor ona söylerken –söylediğini tahmin ediyorum çünkü o mesafeden duyamıyordum- o sadece başını sallayıp dinlemekle yetindi. Kafasını salladı, sonra dudaklarından okuyabildiğim kadarıyla "Peki," deyip teşekkür etti ve bana geri döndü. Yüzündeki ifadeyi görmekten öylesine korkuyordum ki uyumuş numarası yapacaktım neredeyse. Ancak bu tür çocuklukların kimseye faydası yoktu. Yüzleşmek zorundaydım. Hele ki pıhtıyı böylesine isterken...

Ben filmlerdeki o kızlardan olamazdım. Adama gücendi diye uzaklara gidip kendi başına doğuran o cengaver kızlardan değildim. Yıllar sonra beş yaşındaki çocuğumla unutamadığım aşkımın karşısına çıkıp, "İşte bizim çocuğumuz!" diyemezdim. Bunu kendi başına başaramazdım. Bebekler zor yaratıklardı. Ben hayatımda bir kediye bile bakmamıştım ki... Sorumluluk nedir bilmezdim bir kere. Adamın yüz binlerce dolar değerindeki kitabını kendi elimle sızdırmıştım internete. Üstelik bunu kötülük olsun diye bilerek değil yanlışlıkla yapmıştım. Bu, işin en kötü yanıydı.

Benden bir çocuğun ihtiyacı olan olgun, aklı başında bir ebeveyn çıkmazdı. Ancak Özgür'e yardım edebilirdim bu işte. Sütten kesilene kadar meme verirdim mesela. Doğana kadar karnımda tutardım. Onunla oynar, eğlenceli şeyler yapar ama ona işine yarayacak şeyleri öğretmesi için babasına güvenirdim. Kendi karnımı bile doyuramıyordum ben, oysa bir çocuk yemek yemeden yaşayamazdı! Ben çocuğunu çok seven bir anne olurdum evet ama çok çok sevmek ne zaman yetmiş ki?

Üstelik maddi açıdan da tam bir felakettim. Bir dikili ağacım, hiçbir güvencem yoktu bu hayatta. Fakat Özgür arkasında olduktan sonra sırtı yere gelmezdi pıhtının. Bunu reddedecek değildim.

"Serumu çıkaracaklar birazdan," dedi. Sonra yanımdaki sandalyeye oturup beklemeye başladı. Doktor-hasta gizliliği sebebiyle neyim olduğunu söylememiş miydi doktor? Sanmam. Direkt onu benim kocam olarak varsaymış ve bu mutlu haberi vermekten, verirken de dinlenmem gerektiğini bastıra bastıra yinelemekten geri durmamıştır. İzlediğim bütün medikal dizilerinde olaylar böyle ilerliyordu. Hele ki benimkine benzer vakalarda. Ancak o dizilerde baba olacağını sürpriz bir şekilde öğrenen adamlar mutlu oluyorlardı. Hiçbir şey olmamış gibi aynı yüz ifadesiyle öylece oturmuyorlardı. Bu durumda bana da söyleyecek söz kalmıyordu. Tuhaf.

Beni başından savabileceğini düşünüyorsa çok yanılıyordu. Dava açarım!

"Kime dava açacaksın?" Bunu yüksek sesle mi söylemiştim? "Dava açarım dedin." Gözlerindeki ilgi beni büyülüyordu. Omuz silktim.

"Senin yüzünden oldu. Çünkü iyi bir şekilde yapamadığımı bildiğin halde hep bana yaptırdın. Beceriksizliğim sana keyif veriyordu. Utancımdan zevk alıyordun. Oysa aktif cinsel hayatı olan sendin ben değil! Yırttım belki de bir seferinde takarken onu. Böyle olduysa bile ben miyim sorumlusu? Neden öyle bakıyorsun?"

"Onunla ilgili bir karara varabildin mi?" diye sordu. Üzerime doğru eğilmiş, yüzü yüzüme çok yakın duruyordu.

"Neyle ilgili?"

"Bebekle ilgili."

"Vardım tabi. Doğuracağım, evet doğuracağım. Sen de istesen de istemesen de benim yanımda olacaksın bu işte. Hiç olmazsa maddi destek sağlamak zorundasın. Bunu bir kabahat olarak algılamıyorum. Kaza hiç değil." Bunu söylerken nedense ellerim direkt karnımın üzerine gitmişti. Böyle yaparak pıhtının küçük kulaklarını kapatıyordum sanki.

"Ah..." Öne doğru eğilip ellerini yüzüne kapattı. Bir dakika kadar öylece durup bir-iki kez daha iç çektikten sonra ellerini yüzünden çekip doğruca bana, gözlerime baktı. Mavi gözlerinde çok nadir gördüğüm o bulutlardan vardı. "Bunun için minnettarım. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim." Ayağa kalkıp "Ben doktora birkaç şey daha soracağım, ayrılma buradan," dedikten sonra koşar adım uzaklaştı yanımdan.

Bütün bu konuşmadan benim anladığım şuydu: Hamile olduğumu zaten biliyordu!

KARŞILIKSIZ (TAMAMLADI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin