Bölüm 4

487 70 6
                                    

Uyandığımda gün ağarmıştı. Kendimi dünden daha iyi hissediyordum. Acıkmıştım da... Etrafıma bakındım. Böyle bir gecenin sabahında kadının başucunda yiyecek bir şeyler bulunurdu. Filmlerde falan işte... Ancak benim başucumda dün gece kullanılan saç kurutma makinesinden başka bir şey yoktu. O kadarını da yapmayacaktı anlaşılan.

Özgür'ün uyuyor olma ihtimaline karşı mümkün olduğunca sessiz bir biçimde hareket ediyordum. Kapıyı açıp koridor boyunca yürüdüm ve onu uyandırmakla ilgili boşuna endişelendiğimi anladım. Çoktan uyanmıştı çünkü. Mutfaktan iştah açıcı kokular yayılıyordu etrafa. Özgür tek başına ocağı kullanmış olamazdı. Ya annesi, ya editörü ya da...

"Uyandırsak mı?"

Hayatta en nefret ettiğim kişi konuşunca üçüncü ve en olası seçeneğin gerçek olduğunu anlamış oldum böylece. Hülya...

O ocağın başında bir şeyler kızartmakla meşgulken Özgür de adanın diğer ucunda taburenin üstüne tünemiş mütebessim bir çehreyle onu izliyordu. Görmüyordu ancak kadının her hareketinden, oradaki varlığından mest olduğu belliydi.

"Uyusun bırak," dedi Özgür. Sonra onu öpmek için adanın diğer ucundan kadına doğru uzandı. Hülya Özgür'ün dudaklarını yarı yolda karşılayarak öpücüğüne karşılık verdi. Margarin reklamlarındaki iğrenç çiftler kadar sevimli ve tiksindiricilerdi.

Yakında evleneceklerdi. Ben bu evliliğe kendi adıma şiddetle karşıydım. Evliliğe karşı olmamın iki nedeni vardı. Birincisi: Bu kadının samimi olduğuna, Özgür'ü gerçekten sevdiğine inanmıyordum. İkincisi: Özgür'ün de onu gerçekten sevdiğine inanmıyordum. Kadın tepeden tırnağa şehvetten meydana gelmiş gibiydi. Özgür onun bu yönüne kapılmıştı tamamen. Bir de yıllardır durduramadığı baba olma içgüdüsüne karşı koyamıyordu bir türlü. Onun iyi bir anne olacağına nasıl inandıysa?

Onların evlenmelerine karşı olmamın kendi duygularımla hiçbir ilgisi yoktu. Çünkü bunca zaman içinde kendi duygularımı görmezden gelmeye, ket vurmaya, onların beni yönlendirmesini önlemeye fazlasıyla alışmıştım. Hülya'dan önce gelip geçenleri, Özgür'ü ciddi manada kendisine aşık edenleri bile atlatmışken Hülya bana vız gelirdi. Ben yine olduğum yerde durup Özgür'ü kendi kendime sevmeye devam edebilirdim. Buna ne Hülya ne bir başkası engel olabilirdi. Yeter ki bu çizgiyi aşmayayım. Hiçbir şey talep etmediğim tarafta kalayım...

"Merhaba," diyerek girdim içeri. Tatlı anlarını bölmüş oldum böylelikle.

"Merhaba," dedi Hülya. Beni süzdü tepeden tırnağa. "Benimkilerden giyinseydin keşke." Bir yandan böyle söylerken diğer yandan gözleri Özgür'ün tişörtü altında serbestçe salınan göğüslerime takılmıştı

"Senin kıyafetlerin bana dar gelirdi muhtemelen," dedim.

Gülümseyerek kaldırdı başını. "Muhtemelen," derken sesi alaycı çıkıyordu. Bende bile böylesine şehvet duygusu uyandırabilen bir kadın zavallı bir erkeğe neler yapmazdı ki? Hemen bana da bir servis tabağı uzattı. Nazlanacak durumda değildim bu yüzden yemeye başladım hızlıca.

Özgür, "Bugün doktora görün," dedi.

"Daha iyiyim ama görüneceğim yine de. Dün gece seni çok uğraştırdım değil mi?"

"Önemli değil!" Kulağa hiç de önemli değilmiş gibi gelmiyordu. "Sen bir an önce bir doktora görün. İyileşene kadar da gelme. Hülya yanımda nasıl olsa..." Hülya benim alternatifim olduğunu öğrenince bozulur gibi oldu sanki. Çocukça da olsa bundan zevk duydum, elimde değildi.

"Etrafı toparlayıp gideceğim. Malum, yatağını mahvettim. Nevresimi falan değiştirmem lazım."

"Ben hallederim," diyerek araya girdi Hülya. "Sen gidip dinlenmene bak bir an önce."

"Peki. Kıyafetlerimi yıkayıp kurutacağım, sonra giderim."

"Üstündekilerle gidebilirsin."

"Benden bir an önce kurtulmak istiyor gibisin!"

"Bunun sebebi bariz değil mi?"

"İma ettiğin şey çok çirkin!"

"İma etmiyorum, açıkça söylüyorum. Biz nişanlı bir çiftiz ve..."

"Yeter!" Özgür buna benzer kavgalara çok kez şahit olmuştu fakat ilk kez bu kadar sabırsız görünüyordu.

"Ama..."

"Yeter dedim. Başım ağrıyor, sizin didişmenizi çekemeyeceğim." Birden öfkeye kapılmıştım. Ayağa kalkıp yatak odasına yöneldim. Özgür arkamdan "Karnını doyur önce," diye seslendiyse de durmadım.

Geceleyin orada burada bıraktığım eşyalarımı toplayıp Özgür'ün sırt çantasına tıkıştırırken bir yandan da söyleniyordum. "Nişanlılarmış... Utanmasa benim gözümün önünde atlayacak adamın kucağına. Bu kadar çocuksu, bu kadar utanmaz ve bu kadar..."

"O benim evleneceğim kadın. Ona karşı daha nazik olmanı istiyorum Bilge."

"Ama o bana karşı hiç nazik davranmıyor. Sevişeceğinizi ima ediyor..."

"Bu haber senin için sürpriz mi? Biz sevişiyoruz."

"Tahmin edebiliyorum ancak bunu sürekli dile getirerek bana nispet yapıyor. Yüzündeki o ifadeyi görsen. Ne gülüyorsun?"

"Seni çırılçıplak duşa sokup saçlarını kuruttum. Yatağımda uyudun, sesini çıkarmadı. Sana kahvaltı bile hazırladı. Onun yerinde başka bir kadın olsaydı..."

"Tamamen çıplak değildim," diye geveledim. Beni en çok kızdıran şeyin bu olduğunu anlayamıyordu. Ben bir kadındım öyle değil mi? Fakat Hülya bile beni tehlike olarak algılamıyordu. Onun gözünde bile bir çocuktan farkım yoktu. Özgür umursamıyordu tamam ama hiç olmazsa Hülya beni rakip olarak göremez miydi?

"Aranızdaki bu duruma tahammül edemiyorum artık. Biraz daha sakin ol. Seni kızdırmak hoşuna gidiyor belli ki, oynuyor."

"Hayret! Bu durum seni eğlendiriyor sanıyordum oysa."

"Eskiden eğleniyordum ama gitgide sıkıcı bir hal almaya başladı. Çünkü sen çok ciddiye almaya başladın. Hareketlerin çok dramatik ve ben bundan hoşlanmıyorum."

"Peki."

"Peki... Bak bu bile ne kadar alıngan geliyor kulağa."

"Alınıyorum çünkü!"

"Alıngansın. Sulu gözlüsün. Öfkelisin. Eski dinginliğini özlüyorum."

"Ben hiçbir zaman dingin olmadım," dedim sinirle. Sonra yanından geçip hızlıca yürümeye başladım. "Sadece kendimi tutuyordum."

Biz dakikalar boyunca yatak odasında yapayalnızken Hülya kendi başına aynı pozisyonunda durmuş kahvaltı etmeye devam ediyordu. Ondan gerçekten, gerçekten nefret ediyordum. Gerçekten!

Ben kapıdan çıkarken onun "Ameliyat olduğunda ona ihtiyacın kalmayacak," dediğini işittim. Bunu duyayım diye özellikle mi söyledi yoksa öyle bir niyeti yok muydu bilemiyorum. Ama hedefi tam on ikiden vurduğu kesindi.

Demek ameliyat konusunda Özgür kesin kararını vermişti. Annesine rağmen... Üstelik benim bundan haberim bile yoktu. Peki. 

KARŞILIKSIZ (TAMAMLADI) Where stories live. Discover now