Adsız Bölüm 19

474 56 16
                                    


Bu ilişkiden memnundum. Aramızdaki bu hassasiyetten, duygusallıktan, onun bana yaklaşımından... Henüz hiçbir şey söylenmemişse de pek çok şey yaşanmıştı aramızda bu kısa sürede. Sık sık ellerimi tutuyor, saçlarımı okşuyor, bana özel yemekler hazırlıyor ve ben konuşurken dikkatle beni dinliyordu. Gözlerini gözlerimden ayırmadan, dünyada geri kalan hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi, işte öyle bir dikkatle...

Bu kadar çok sevdiğiniz birinin sizi önemsediği görmek paha biçilmez bir şeydi. Hayalini kurmaktan bile çekindiğim şeyleri her gün yaşıyor olmayı aklım almıyordu bir türlü. Bana her bakışında, her gülüşünde, her hitap edişinde bütün bunlar sanki ilk kez oluyormuş gibi heyecanlanıyordum, elim ayağıma dolaşıyordu.

Yine de kendimden emin değildim. Her konuda kompleksliydim. Onu herkesten, her şeyden kıskanmaktan alamıyordum kendimi. Onu bıktırmaktan ölesiye korkuyordum. Beni seviyor muydu bilmem ama yanında olmamdan hoşlandığı belliydi. Bir aptallık yaparak bunu mahvetmek istemiyordum. Bu yüzden onu ne kadar özlediğimi, onunla baş başa olmaya ne kadar ihtiyaç duyduğumu belli etmemek için insanüstü bir çaba harcıyordum. O çağırmadan gitmiyor, o dokunmadan dokunmuyor, o aramadan aramıyordum. Nihayetinde ona karşı yaptığım her hareket onun davranışlarına bir karşılık vermekten ibaret oluyordu. Bundan bıkmış olsam da yetinmek zorundaymışım gibi hissediyordum kendimi. Patlama noktasına yaklaştığımı görmezden gelmeye çalışarak direniyordum.

Ancak yorgundum, çok yorgun.

Şurada burada reklamını görüp merak ettiğim takviye vitaminlerden birini deneyeyim dedim. Böylelikle yeni filizlenen ilişkime, yeni olgunlaşmaya başlayan kariyerime odaklanabilir, beni delirtmek üzere olan korkularıma ket vurmayı başarabilirdim.

Akşam işten çıkınca eczaneye uğradım.

"Son günlerde kendimi çok halsiz hissediyorum. Sürekli yorgunum, dalıp gidiyorum. Hep uykum var mesela. Neden acaba? Şu takviyelerden alsam işe yarar mı sizce?"

"Bunlardan birini almadan önce bir doktora görünüp kan değerlerinizi ölçtürün. Neyin işe yarayacağını bilemeyiz."

Sanırım bir tüccarla değil de insanların sağlığını önemseyen gerçek bir eczacıyla karşı karşıyaydım. Bu ülkem için umut vaat edici bir durum olsa da benim için zahmet verici bir şeydi. Fakat haklıydı. Madem bu uğurda çıkmıştım yola, öyleyse sonunu getirmeliydim. Plaza dünyasının rağbet ettiği bir sağlık merkezine uğradım eve dönmeden önce. Hızlıca muayene olup takviye vitaminlerime kavuşmak istiyordum biran önce. Eczacıya söylediğim şeyleri doktoruma da söyledim.

"Kan değerlerinize bakalım," dedi önce. Sonra o can alıcı soruyu sordu. "Adet döngünüzde düzensizlik var mı?"

Var!

"Olamaz!"

"Telaşlanmayın Bilge Hanım. Önce test yapalım, olur mu?"

Test sonuçlarını öğrenmeden gitmeyecektim hastaneden. Bu korku dolu anları paylaşabileceğim biri vardı, sonuç pozitifse buna ortak olacak biri. Ancak elim telefona gitmiyordu bir türlü. Hem ona ne diyecektim? Ona basit bir biçimde onu özlediğimi bile söyleyemiyordum, gel beraber hamilelik testinin sonucunu bekleyelim mi diyecektim? Bu seviyeyi birden bire Everest'e çıkarmak demek olurdu. Şu an onunla, onun duygularıyla çarpışacak durumda değildim.

"Evet," dedi doktor iki saatin sonunda. "Beş haftalık hamilesiniz. Ultrason ve..."

Gerisini duymadım. O gün doktora gittiğimi bile unuttum. Büyük bir inkar içerisindeydim ve uzunca bir müddet kabul etmeyi düşünmüyordum. Öyle bir şey olmadı. Ben doktora gitmedim ve o mevhum gerçeği hiç öğrenmedim!

Çocuğu doğurduğum zaman diğerleriyle beraber bana da sürpriz olurdu artık...

Bu bir yalandı. Gece gündüz karnımdaki şeyi, onunla ne yapacağımı düşünüyordum. Özgür'le de aramız bozuktu. Normalde olsa bu durum canımı çok sıkar, çok incinirdim. Kafamdan kurardım da kurardım ancak büyük aşkımı bile unutacak kadar dehşet içerisindeydim. Bir haftanın sonunda nihayet hamile olduğumu kabullenmek zorunda kaldım. Çünkü yorgunluğum, baş dönmelerim ve mide bulantılarım görmezden gelmemi gerçekten de engelliyordu.

Madem kabul ettim öyleyse artık ne yapacağımı düşünme aşamasına geçebilirdim. Onu istiyor muydum istemiyor muydum? Özgür'e haber vermeli miydim? Eğer ben olgun, aklı başında bir insan olsaydım bunu öğrenir öğrenmez söylerdim ona. Aramızın gitgide açılmasına müsaade etmeden önce. Şimdi hala beraber miyiz yoksa değil miyiz onu bile bilmediğim, benimle göz göze bile gelmeyen bir adamdan hamileydim.

Bunu duyduğunda kabul ederdi muhtemelen. Bir çocuğum olsun derdi. O bunu zaten hep istiyordu ancak ben onu benden daha fazla önemseyeceği bir insanla paylaşma gerçeğiyle yüzleşemiyordum. Bedenimdeki yaratık bana herhangi bir annelik içgüdüsü, sevgisi getirmemiş aksine bana sadece zarar vermişti. Kusturarak, yorgun düşürerek ve gereksiz hassasiyetle donatarak.

Kızlara sorma vaktiydi sanırım!

Anonim bir hesap açıp şunları yazdım: "Genetik mirası harika olan bir adamdan –vasat görünüşünüze rağmen- hamile kalmış olsanız ve çocuğunuz da ona değil size benzese, büyüdüğünde bunun hesabını sorar mı size? Neden kendi liginde birini bulmadın anne, der mi mesela?"

"Ben anneme çok kızgınım bu konuda," yazmış birisi. Bir diğeri "Keşke ebeveynlerimiz bizi yapmadan önce bu kadar ince düşünebilmiş olsaydı." Ve gülen yüz.

Verilen bu cevapların hiç biri benim işime yaramazdı fakat ben yine de sormaya devam ettim: "Birkaç aylık bir ilişki içerisindesiniz diyelim. Partneriniz karşınıza geçip hamileyim, dedi. Ne yaparsınız bu durumda? Kendinizi tuzağa düşürülmüş hisseder miydiniz?"

"Kaç yaşındayım mesela? Çünkü çok gençsem şoke olabilirim," demiş birisi.

Bir diğeri "Çocuk istediğimden bahsetmiş miydim daha önce?"

"Kesinlikle tuzak bu!"

Neden her konuşmanın sonunda bir gülümseyen yüz olmak zorunda? Bu yaşananlar benim için büyük bir trajedi oysa.

Nihayetinde sorulan sorular ve verilen cevaplar arasında elde tek bir soru kalıyordu: "Seni seviyor mu? Seni seviyorsa senden gelen şeyi de sevecektir."

"Bilmiyorum," dedim bütün içtenliğimle. Bilmiyordum çünkü. 

KARŞILIKSIZ (TAMAMLADI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin