Bölüm 15

445 61 3
                                    


Haklıydı. Renksiz bir yaşamım vardı. Soluk alıp vermekten ibaret, tek taraflı aşık olmak dışında insani hiçbir duyguyu tatma şerefine erişememiş bomboş bir yaratıktım ben. Anlamsız bir hayatım vardı. Birden derin bir keder kapladı içimi. Az önce önümden çekilip uzaklaştırılan kadehe uzandım. İçsem bu gece bende onlarla beraber onların renkli ruhlarının mertebesine erişebilir miydi benim ruhumda?

Kadeh yeniden çekilip alındı benden. Dönüp bunu yapan kişiye baktım. Özgür meydan okurcasına kaldırmış kaşlarını ne yapıyorsun der gibi bakıyordu yüzüme. İnat ettim fakat, aldım kadehi yeniden. Birkaç yudum içip masanın üzerine bıraktım.

"Özgür!"

"Özgür... Hoş geldin!"

"Gelmeyeceksin sanıyorduk."

"Özgür!"

Kadınlar ve erkekler yüzlerinde benzer ifadelerle gülümsüyordu ona. Hoş geldin Özgür. Toplantının insanlar arası bir eğlence olmaktan çıkmasını sağladın. Artık tanrılar mertebesindeyiz! Hoş geldin!

Zaman geçtikçe muhabbet koyulaşıyor, herkes birbirinin utanç verici sırlarını döküp saçıyordu ortalığa. Bunlardan biri de adı Gönül olan bir kadınla Özgür'ün yıllar önceki ilişkisi idi.

"Sahi, neden ayrılmıştınız siz?"

"Özgür beni sevmiyordu," dedi Gönül. "Benden yararlanıyordu sadece."

Ooo... Aynı anda şiddetli gülüşler ve bağırışlar yükseldi. "Bu doğru değil," dedi Özgür. "Seviyordum kendimce."

"Ama başka kadınları da seviyordu."

"Seni aldattı mı?" diye sordu biri şaşkınca.

"Aldatmadı ama aldatabileceğine dair uyardı beni." Kadın hüznünü neşesiyle gizlemeye çalışıyordu sanki. "Bana başka kızlarla da görüşebilir miyim diye sordu."

"Yuh!"

"Türkiye'de bunu kabul edebilecek bir kadın görmedim ben daha."

Özgür'le göz göze geldik o sırada. Bakışlarımla onu yargılıyordum ancak o gülümsemeye devam ediyordu. "Daha on sekiz yaşındaydım. Genç ve azgındım. Çok fazla Amerikan filmi izlemiştim ve... Daha on sekizindeydim yahu!"

"Diyecek bir şey bulamadı."

Kahkahalar yükseliyordu masadan. Dakikalar boyunca onunla alay etmeye devam ettiler. En sonunda Gönül "Beni gördüğünde davranışların için pişman oldun ama değil mi?" diye sordu.

"Evet," dedi Özgür beklenmedik bir ciddiyetle. "Çok pişman oldum." Sesindeki değişimi fark edince ona bakma ihtiyacı hissettim. Başını önüne eğmiş gerçekten pişman bir ifadeyle kadehine bakıyordu.

Bu sırada Ayça pikaba –tabi ki bir pikabı olacaktı- Müzeyyen Senar'dan bir şarkı koydu. Neden bilmem Özgür'le Ayça bir anlığına göz göze gelip gülümsediler birbirlerine. İnanılmaz bir şeydi. Özgür yeni yetme bir delikanlı gibi utangaç görünüyordu. Derken şarkı başladı ve ben tanıdım. Geçmesin günümüz. Bu şarkıyı Özgür'ün evinde dinledikten sonra yüzlerce defa daha dinlemiştim, iyi biliyordum. Ama diğerleri şarkıya eşlik ederken ben dinlemekle yetindim.

"Geçmesin günümüz

Sevgilim yasla

O güzel başını

Göğsüme yasla...

Birleşebilir mi ah

Aşk ihtirasla

O güzel başını

Göğsüme yasla...

Ela gözlerinde

Menevişler var

Kor gibi dudaklar

Ve kızıl saçlar...

Okşasam doyamam

Ta fecre kadar

O güzel başını

Göğsüme yasla..."

"Dur bakayım," dedi masada karşımda oturan adını bilmediğim kişi. "Ela gözlerinde menevişler mi var?" Dikkatle bakıyordu yüzüme, gözlerime. Umursamaz olmak için çok çaba harcıyordum gerçekten. Omuz silktim ama onun bakışları beni utandırıyordu. "Gerçekten de var!" dedi hayretle. "Ya da çok mu içtim? Söyle bakalım küçük Hanım, senin için mi çalınıyor yoksa bu şarkı?"

"Benim saçlarım kızıl mı ki?" diye sordum yarı öfkeli yarı alaycı bir tavırla. Saçları kızıl olan Nergis'ti. Doğal kızıl değil diyerek kendimi avutuyordum içten içe.

Karşımdaki adam kafasını sallayarak "Saçlarında yer yer kızıllıklar var," dedi. "Ya da ışık oyunu mu bu? Saçlarında bile menevişler var. Dalga dalga kırılıyor renkler, her tutamda başka başka. Boyuyor musun?"

"Ne münasebet!"

"Kızma. Kızma. Doğalsın inandım. Evrendeki en organik insan! Gerçekten de öylesin," derken çevresindeki insanların yüzünde gezindi gözleri bir anlığına. Gördüklerinden hoşnut değilmişçesine yüzünü buruşturup tekrar bana döndü. "Bak," dedi. "Seni izlemek bakir bir ormanı manzaralı bir tepeden seyretmek gibi bir şey. Bir yandan her şey olduğu gibi kalsın istiyorsun öte yandan baltalarla yıkıp dağıtmak, parçalamak istiyorsun. Senden bir iz kalsın istiyorsun, sonucu yıkım olsa bile..."

"Yazar mısınız?" diye sordum. Kahkahalarla güldü.

"Bağışıklık mı kazandın böyle komplimanlara? Yazarlar sayesinde mi?"

"Bülent rahat bırak kızı!"

"Emredersiniz sultanım," derken baş eğiyordu Ayça'ya. 

KARŞILIKSIZ (TAMAMLADI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin