Bölüm 17

455 55 3
                                    

Birbirimizden ayrıldığımızda merakla bakıyordum yüzüne? Benim kadar mutlu muydu? Benim kadar zevk almış mıydı? Benim kadar rahatlamış mıydı? Yoksa geçen bunca yılın bir tesellisi miydi bu öpüş? Sarhoş olduğunu mu söyleyecekti? Her şey aynısı gibi kalsın mı diyecekti?

"Gidelim," dedi. Sesinde alışılmışın ötesinde bir hassasiyet vardı. Nereye diye sormadım. Nereye isterse giderdim onunla. "Eve. Eve gidelim. Benim evime." Kafamı salladım. "Acele edelim!"

Elimden tutup kaldırdı beni oturduğumuz koltuktan. Kimseye görünmeden kaçarcasına çıktık evden. Ana yola çıkıp bir taksi çevirdik. Yol boyunca bırakmadı elimi. Onun mahallesine, onun sokağına, onun evine dek el ele yol aldık. Avlusundaki karo döşeli patikadan uçarcasına geçtik. Kapıyı nasıl açtı o heyecanla bilmem. Henüz kapı kapanmadan o kapandı benim üzerime.

Çıplak göğüslerimi okşuyordu şimdi elleri. "Ne kadar güzel!" diyordu hayretle. İlk kez bir kadın göğsü görmüş gibi. Dişleri, dudakları ve dili geziniyordu tenimin üzerinde. "Ne kadar güzel!"

Bedeni bedenimin üzerini örtmüşken bile inanamıyordum duyduğum bu güzel iltifatlara. Benden çıkan seslere de inanamıyordum. Hiçbir şey düşünemiyordum o anda. Kaygılarım, meraklarım, öfkelerim silinip gitmiş, benden geriye zevkten meydana gelmiş bir kütle kalmıştı sadece.

Ben neredeyse ağlayarak ve titreyerek onun adını sayıklarken o başımı göğsüne bastırmış sakinleşmemi bekliyordu sükunetle. Neden sonra üzerimden çekilip yanıma uzandı ve benim kulaklarım hala uğuldarken kendisiyle meşgul oldu.

Birkaç dakika geçti öylece. Soluklarımız sakinleşip bedenlerimiz dinginleşti. Utanç baş gösteriyordu şimdi. Çırılçıplak uzanıyordum yanında hareket etmekten kaçınarak. Şimdi ne olacaktı peki?

"Aç mısın?" diye sordu birden. Belli belirsiz bir ses çıkararak onaylama işareti yaptım. Yataktan kalkıp kıyafetlerini giyindi. Odadan çıkmasını beklerken o geri dönüp üzerime eğildi. Alnıma erkekçe bir öpücük kondurup "Sen dinlen," dedi.

Bu işte daha fazla efor sarf eden o iken narin bir kadın olarak benim dinlenmem gerekiyordu elbette!

O çıkınca ellerimi yüzüme kapayıp kendimle yüzleşmekten kaçındım bir müddet. Burada böyle çırılçıplak uzanmaya devam edemezdim. Çarşaflar benim kanımla, onun menisiyle, birbirine karışmış sırılsıklam terimizle kirlenmişti. Hemen kalkıp gömleğimle pantolonumu geçirdim sırtıma. Çarşafı değiştirip duşa girdim. Odaya geri dönüp gardırobu açtım ve Özgür'den başka hiç kimseye ait olmayan kıyafetlerin içerisinden kendime uygun olanları seçip giyindim. Şuh kadınlar gibi erkeğimin gömleğini külotumun üstüne giyecek değildim. Bir eşofman altı ve bir tişört seçtim. Odadan çıkarken ayaklarım geri geri gidiyordu ama bu yüzleşme gerçekleşmek zorundaydı. Hatta belki güçlü bir kadın olarak ipleri elime almalıydım. Bu akşam yaşananların hiçbir anlamı yoktu, arkadaş kalmaya devam etmeliyiz falan gibi şeyleri önce ben söylemeliydim. Fakat salona gidip de onun tarafından hazırlanan kahvaltı sofrasını görünce bütün diyeceklerimi ve kararlılığımı yuttum.

"Makarna yapayım diye düşündüm ama gece gece ağır olurdu. Umarım beğenirsin," derken en sevdiğim yumurtalı tostu önüme itiyordu.

"Güzel görünüyor," dedim.

"Çok alıştırma yaptım sen yokken," dedi birden. Sonra neden bilmem yanakları kızardı. "Saçlarını neden kurutmadın?"

"Hava sıcak."

"Sen ağustosta bile üşürsün." Omuz silktim. Buna verecek bir cevabım yoktu. "Sen başla," dedikten sonra tezgahın arkasından çıkıp koridora yöneldi ve otuz saniye sonra saç kurutma makinesiyle çıka geldi. Ada tezgahın üzerindeki prize taktı saç kurutma makinesinin fişini. Tabureyi arkama doğru çekip oturdu. Saçlarımı kurutuyordu dört yıl önce olduğu gibi. Ancak saçlarım dört yıl önce olduğu gibi değildi. Aslında, neyse ki saçların kısa, dediği andan beri makas değdirmemiştim onlara. Şimdi saçlarım neredeyse belimdeydi. Onun nazik dokunuşları, parmaklarının saçlarımı tarayışı mest ediyordu beni. Yemeyi unutmuştum ta ki o "Ye!" diye hatırlatıncaya dek.

"Sen saçlarımı çekiştirirken nasıl yiyeyim?"

"Bitti bile. Tamamen kurumadı ama..." Makinenin fişini çekip bir kenara koydu. Sonra tabureyi eski yerine çekip yanıma oturdu. Saçlarım bir cadının saçları gibi kabarıp köpürmüştü muhtemelen. Onları kulaklarımın arkasına sıkıştırıp tekrar "Ye!" diye emir verdi.

Ben yerken o gözlerini dikmiş bana bakıyordu. "Sen yemeyecek misin?" diye sordum.

"Yiyeceğim ama daha vakti var," derken haince göz kırptı bana. Sözlerindeki ima kıkırdamama sebep oldu. Ben böyle şeyler yapmazdım oysa.

O anda aklıma gelmiş gibi "Neden yazmıyorsun artık?" diye sordum. Halbuki ne zamandır aklımdaydı bunu sormak.

"Yazamıyorum," dedikten sonra dirseğini tezgaha, yanağını da eline dayadı.

"Sen mi?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Evet."

"Neden peki?"

"Bilmem. Görmeye başlayınca her şey daha kolay olacak sanıyordum ki oldu da. Artık yemek yapabiliyor, araba kullanabiliyorum. Her şeyi görebildiğim için hayal gücümün daha fazla gelişmesi gerekirdi ama ben onu bir yerlerde kaybettim galiba. Yahut ilham perilerimi... Bilemiyorum."

"Nasıl olsa bir gün gelecek," dedim kendimden emin bir ifadeyle. "Yazmazsam öleceğim dediğin bir an gelecek."

"Biliyorum," dedi o da benim gibi inançla. "Bekliyorum."

"Beklerken de çalışıyorsun."

"Öyle."

Birden bir şeyi itiraf etmem gerektiğini hatırladım. Uzun zaman boyunca susturduğum vicdanım tam da onunla seviştiğim bu muhteşem gecede konuşmaya karar vermişti...

Elimdeki tostu bırakıp başımı önüme eğdim. "Kitabı ben sızdırdım," dedim hızlıca. Bir şey söylemesini bekledim bir müddet ama o konuşmuyordu. Anlamamış mıydı yoksa şokta mıydı bilemiyordum. Başımı kaldırıp bakamıyordum ki adamın yüzüne. "Bilerek değil ama... Kendime e-mail atarken yanlışlıkla kayıt olduğum bir forumun e-mail adresini SS yapmışım. Senin kitaplarınla ilgili tartıştıkları bir forumdu bu. Bu kadar çabuk fark edilip yayılması da bu sebeptendi galiba. Bilmiyordum ama bunu yaptığımı. Yemin ederim farkında bile değildim. Kendimi haksızlığa uğramış, sırtımdan vurulmuş gibi hissediyordum. Ama bana güvenmemekte haklıymışsınız. Gerçekten kendimi sabote ettim galiba... Yalan! Şimdi de senin benim için yarattığın bahaneye sığınmaya çalışıyorum. İşin aslı ben tamamen dikkatsizdim. Kahroluyorum..."

Uzanıp elimi tutunca yarım kaldı cümlem. "Biliyorum," dedi sonra sakince. 

KARŞILIKSIZ (TAMAMLADI) Where stories live. Discover now