40🌅

25K 1.8K 195
                                    

🌅

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌅

Karnımdan kasıklarıma doğru saplanan sancıyla belim öne doğru büküldü. Ben daha ne olduğunu anlamazken bedenim öyle bir karmaşanın içindeydi ki hiçbir duyguyu çözümleyemiyordu. Korkudan zangır zangır titriyordum. O büzüşmüş parmak tenime küçük küçük iğneler batırmış gibiydi. Bir yandan da midemi bulandırıyordu. Fakat bu bulantıyı, hissettiğim sancı bastırıyordu. 

Duygular, duygularımı örttü ve hiçbirini yaşayamadan sadece acı dolu bir şekilde bağırmaya başladım. Bu acı çok kötüydü. Daha önce hiç böylesini yaşamamıştım. 

Her yerim ter olmuştu. Çok uzaklardan farklı sesler duysam da asla etrafa odaklanamıyordum. Nefeslerimi hızlı hızlı alıp vererek kendimi rahatlatmaya çalışsam da faydası yoktu. Acı fazlaydı. Korku, üzüntü, iğrenmişlik, şaşkınlık... Hepsini üstümde taşıyordum.

"Sakin ol..." Fatih'in ellerini yanaklarıma koyarak bir şeyler söylediğini gördüm. Dudak hareketlerini takip etmek benim için en iyi yöntemdi sanırım. "Oğlun geliyor, sakin olman lazım."

"Çok erken..." diyebildim kısılmış, cansız çıkan sesimle. Ne kadar çok bağırdığımı tahmin etmek zor değildi. "Yaşayamaz, Fatih... Çok erken... Ah! Anne..."

"Yaşayacak... Onun annesi sensin. Oğlun da senin gibi güçlü olacak..."

"Anneciğim..." Annemin sesi ruhuma bir nebze olsun iyi geldi. Beni bir tekerlekli sandalyeye oturttular ve odanın çıkışına ilerlemeye başladım. Bacaklarımı kapatamıyordum. Canım, bedenim sanki bin parçaya bölünüyordu. Etlerim dilimleniyormuş gibi hissediyordum

"Nefes al abla... Tutma nefesini lütfen... Ece! Abla, lütfen!" Fatih'in acı dolu emirlerini anlamadım bile. Öyle çok kendime odaklıydım ki şu an asla başkasını dinleyecek halde değildim.

Ben hariç herkes geride kalırken bir kapıdan içeri girdik. Devamın da ise ne olduğunu asla kestiremedim... Acı dolu dakikalar, yüreğimin parçalara ayrılmasının sonlanışını hatırlayamadım.

🌅

Fatih gördüğü manzara karşısında lal olmuş bir halde koridora çöktü. Kocaman yüreği, ablasının o acıdan terlemiş, kızarmış suratına dayanamamıştı. İncecik bedeni yaprak gibi titremiş, ağzından kimi zaman çığlık bile çıkmamıştı. İçine sığdıramıyordu. 

Ablasının bu acıları bir başına sırtlanmasını kabul edemiyordu. O şerefsiz adamın ablasını böyle elinde oynatmasını gururuna yediremiyordu.

Suçu neydi ki? Gerçekten suçu neydi?

Yüzündeki gülümsemeyi soldurmanın neresi haklıydı? Adam olan karısına bunları mı reva görürdü? 

Gerçi bu düşündüklerinin çoğunu kabullenmişti. İnsan geçmişine dair pek çok kitap okumuştu. Bu durumu insanlar ile sınırlamak da doğru olmazdı. Güçlü olan güçsüzü her zaman avlardı. Maalesef Tugay hem bedenen hem de duygusal olarak daha güçlü bir adamdı. Ablasının iyi, hoş yüreği, kırılmaya müsait yanıydı ve herkes çok rahat kandırabilirdi. Saftı.

Aşk Evliliği Öldürdü (KISA HİKAYE) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin