34🌅

26.4K 2.2K 570
                                    

🌅

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


🌅

Beynimin içinde yankı yapan telefon sesini susturmak için elimi komodine doğru uzattım. Parmaklarım rastgele telefonu bulmak için dolanmaya başlarken istemsizce elim bir şeylere çarpıp yere düşürdü, daha çok ses çıktı.

Zor uyumuşken şu sıçtığımın sesi yüzünden uyanmayı hiç istemiyordum. Kafam kazan gibi, bedenim yorgundu.

Düz, kaygan ekranı işaret parmağımın ucunda hissettiğimde hızla ekranı yana kaydırıp alarmı kapatmaya çalıştım.

Denedim.

Denedim.

Ses kesilmedi. Nihayetinde ağlar gibi bir ses çıkartıp gözlerimi kısıkça araladım. Kocaman karnım, belimi ağrıtıyordu. Hatta sadece belimi değil, tüm vücudumu ağrıtıyordu. 

"Kim bu oros... Tövbe Allah'ım..."

Başımı iki yana sallayıp telefonu elime aldım. Yan yatan pozisyonumu tavana doğru çevirip telefonun ekranını havaya doğru kaldırdım.

Kayıtlı bir numara değildi.

"Of..." 

Ekranı yana kaydırıp aramayı yanıtladıktan sonra kulağıma dayadım. Birkaç saniye boyunca hiç ses gelmedi. Tam söverek telefonu kapatacağım sırada boğuk, yorgun sesini duydum.

"Ece?"

Tugay'ın günlerdir duymadığım sesini özlemediğime karar verdim.

Bıkkınca bir nefes alırken "Neden gecenin bir vakti arıyorsun Tugay? Zaten güç bela uyuyabiliyorum." diye çıkıştım öfkeyle. Artık ona müsamaham yoktu. Benden görebileceği tek muamele bundan daha fazlası değildi.

"Özür dilerim. Yeni geldik de... Telefon çeken tek yer burası..." dedi ve sesli bir şekilde yutkunduğunu duydum. "Bir ay oldu neredeyse..."

"Niye aradın?" Yatakta gözlerimi yumdum. Tugay son bir yıldır hiçbir operasyonda beni aramamıştı. 

"Sesini duymak istedim çünkü. Nasılsınız?"

"Sen arayana kadar iyiydim."

"Ece! Zamanım kısıtlı güzelim, lütfen şimdilik öfkeni kenara bırakabilir misin?"

Bırakamıyordum, anlamıyor muydu bu öküz? Benimle konuşmasını istemiyordum, aramasını istemiyordum. Ondan gelecek hiçbir şeyi istemiyordum. 

"Kapatacağım."

"Hayır, hayır! Dur." diye bağırdı hattın diğer ucundan. Ardından yanında başka birileri olmalı ki "Önünüze bakın lan!" diye kükredi.

"Tugay başım ağrıyor, yorgunum. Ayrıca çok bağırıyorsun..."

"Bugün ne yaptınız?"

Zorlamaya devam edecek gibi duruyordu. Oysa şu ana kadar ne kadar güzel geçmişti zaman. Bir aydır kendi halimde takılıyordum. Ne bağıran vardı ne çağıran...

Sesli bir şekilde oflayıp "Oğlumun beşiğini kurduk." dedim başımı hemen yan tarafıma çevirip. Ahşap korkuluklarının arasından beyaz, mavi karışık renkleri olan yastıklar görünüyordu. "Ve iyiyiz, sadece hareket etmem zorlaşıyor gitgide."

Sertçe burnunu çekti. Cevap vermesini beklerken oğlumun karnımdaki hareketlerini hissetmeye başladım. Öyle hareketliydi ki annesini mahvediyordu.

"Gözlerime uyku girmiyor Ece... Bir operasyon ilk defa bu kadar zor geliyor, bir an önce çıkıp yanınıza gelmek istiyorum... Oğlumuz," dediğinde hafifçe sesi titredi. "ben yanınızda olmadan dünyaya gelecek diye korkuyorum."

"Senin varlığın, yokluğun bir şeyi değiştirmez. Korkma boşu boşuna." 

"İlk defa yaralarımı sarmıyor, bile bile parmağını bastırıyorsun." Tam ağzımı açacağım sırada tekrar konuşmaya başladı. "Hemen karşı çıkma, biliyorum. Ben senin hangi yaranı sardım değil mi? Hamile kalmışsın, bebeğimizi kaybetmişsin ve benim bundan bile haberim yok... Adam değilim... Sana iyi koca olamadım." 

"Gecenin bir vakti bunları söylemek için mi aradın? Tugay biz bunları konuşma aşamasını çoktan geçtik. Aramızda düzelecek bir şey yok."

"Ben atlatamıyorum Ece." Sesindeki acıyı ne kadar çok duymak istediğim zamanları hatırladım. Bana gelip evliliğimizin tehlikede olduğunu söylemesini, bunun için çabalamamız gerektiğini söylemesi için öyle çok çabalamıştım ki... Şimdi bu söyledikleri gerçek gelmiyordu.

Tugay beni kendinden itmiş, uzaklaştırmıştı.

En sonunda da gözümü korkutup kaçırmıştı. 

Şimdiyse karşımda can çekişse bir kaşık su vermeyebilirdim. Çünkü ben can çekişirken üstüme ayağıyla basmış, gururumu parçalara ayırmıştı.

"Bugün İsmail'i esir olarak aldılar." dediğinde bir an ne söylediğini algılayamadım. 

İsim, kafamın içinde ağır ağır şekil bulurken "Ne?" diye bir nida fırladı dudaklarımdan. Yerimde doğrulmaya çalıştım ama zar zor nefes alabildim, canım yandı. "Tugay ne diyorsun sen? Ne diyorsun?"

"Beceremedim, planı yönetemedim. Canım acıdı, deli gibi korkuyorum ama kalkıp da sana anlatmaya hala yüz buluyorum. Derdime çare ol diye seni arıyorum."

"Şehit mi? Buldunuz mu?" dedim kara zorla. Daha iki yaşında bir bebeği vardı İsmail abinin. Ne demek esir düşmüştü?

"Şafak sökmeden yola koyulacağız." dedi bu sefer hırsa bulanan sesiyle. "Ece gelince size sarılabilirim değil mi? İzin verirsin."

"Bulunduğun durumdan dolayı beni manipüle etmeye kalkma! Sana bazı şeyler için izin verdiysem asker olduğun için değil, sevdiğim adam olduğun içindi. Git ve İsmail abiyi bul, tamam mı? Daha minnacık bir bebeği var... Babasız mı kalsın?"

"Benim de minnacık bir bebeğim var... Babasız mı kalsın?"

"Babasız kalmasını istemiyorsan dikkatli ol!" dedim öfkeyle.

"Ölmeyeyim değil mi?"

Bu soru bir an kalbim kırdı. Ne diyeceğimi bilemezken solukları kesik kesik gelmeye başladı. Bir anda durulsam da kaşlarım çatıldı.

"İyi misin sen? Kendine gel Tugay! Böyle duygularınla hareket edemezsin. İsmail abiyi kurtarmak zorundasın." diye bağırdım neredeyse. "Ah!"

"Ece!"

Hızlı hızlı nefes verip sakinleşmeye çalıştım. Hattın diğer ucundan uğultulu bir ses geldi ardında silahın patlama sesini duydum.

"Kapatacağım şimdi."

"Hadi, şarjını bitirme!" diyen kişinin sesi, bir anda boşlukta salınıyormuşum gibi hissettirdi. Bedenime tarifi olmaz bir acı yayılırken tam dudaklarımı aralayacaktım ki arama sonlandı.

Tugay, İsmail abinin esir alındığını söylemişti.

Peki Tugay'ın İsmail abinin yanında ne işi vardı?

"Baba!" diye bağırdım tüm gücümle. Karnıma bir sancı sapladı. "Baba! Fatih!"

Bedenim acıyla bükülürken Tugay'ın diğer tarafta kanlar içinde bulunduğunu görmesem de hissettim.

🌅

Ne oluyor lan? Bir şey anlamadım 😳

Aşk Evliliği Öldürdü (KISA HİKAYE) (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now