14🌅

36.6K 2.2K 391
                                    

🌅

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🌅

"Baba..." dedi korkulu sesiyle. "Öyle demek istemedim, Ece'nin yanlış bir şey yapmayacağını ben de biliyorum." 

Adem bey alnını kırıştırarak damadına baktı. İçindeki siniri bastırmak istiyordu. Önemli olan kızının yuvasıydı. İki tarafı da dinlemeliydi ama yavrusunun hüzne bulanmış gözlerini, şişmiş karnını aklından çıkartamıyordu bir türlü. 

Ece'yi el bebek gül bebek büyütmüşlerdi, haliyle de hassas kırılgan bir kızdı. Tugay ilk karşısına geldiğinde açık açık söylemişti her şeyi. Kızının nahif ruhunu anlatmıştı ama sevgiyi nasıl bildiğini de söylemişti. Ece'ye bir verirsen beş ederdi. Çabalar, emek verirdi. Onu diri tutan karşısından gördüğü ufacık şefkat olurdu. Haliyle de biliyordu ki kızı bu eve geri geldiyse elinden geleni yapmıştı. Aksini düşünmüyordu.

"Ablam uyanacak baba. Gitsin." dedi Fatih inatla.

"Arka tarafa geç Tugay." dedi Adem bey nihayetinde. "Geliyorum ben de şimdi."

"Baba!"

"Fatih ablanın yanına çık. Tugay, hadi evladım sende."

Fatih öfkeyle eve dönerken Tugay da evin etrafında dolanıp geniş bahçedeki masaya oturdu. Adem beyi beklemeye başlarken ne diyeceğini bilmiyordu ama tırstığı bir gerçekti. Gözlerini kapattığı her an aklına son zamanlarda yaşanan sahneler düşüyordu. Eğer Ece bunları anlatmışsa asla kızlarını göstermezdi ailesi.

"Halledeceğim, halledeceğim." diye mırıldandı kendi kendine. "Onu kaybedemem."

Adem beyin ayak seslerini duyduğunda saygıyla ayağa kalktı ama yaşlı adam önemsemeden masanın diğer ucuna oturdu. 

"Baba ben karımı seviyorum." dedi ilk olarak. Nasıl başlayacağını bilememişti.

"Sana beş yıl önce evime geldiğinde ne söyledim Tugay?" diye sordu ağır başlı bir halle. Bu tavrı Tugay'ı korkutuyordu. "Hatırlıyor musun?"

"Onu üzmemem gerekti-"

"Hayır." dedi itiraz ederek. "Bir evlilikte üzüntü de olur, mutluluk da... Ben sana kızımın nasıl hassas olduğunu anlattım. Kalbinde kötülük bulunmadığını, insanlar tarafından kullanılabilecek bir yapısı olduğunu söyledim. Senin de bir asker olduğunu ve mizacının daha farklı olduğunu söyledim. Yalan mı?"

"Doğru."

"Peki neden benim kızım artık seni istemiyor? Ne oldu?" dedi sabırla. Baba yüreği evladına dayanamıyordu. Aslında Tugay'ı da oğlu gibi severdi ama kızının ağzından çıkan kelimelerle eski samimiyeti kalmamıştı.

"Tüm suç benim. Birkaç yıldır operasyonlarda zor zamanlar geçiriyoruz. Çok fazla arkadaşım şehit düştü."

"Peki Ece bunları biliyor mu?"

"Hayır." Söylememişti. "Haberi olmadı pek, üzülmesin istedim."

"Üzülmesin istedin, peki... O zaman kızım neden burada? Niye kocasını boşamak istiyor?" Elini yüzünden gezdirip kendine engel olmaya çalıştı. Bir çileğe bile muhtaç kalmıştı küçük meleği. "İkimizde biliyoruz ki Ece'nin gönlünün ne kadar ufak şeyler hoş olabileceğini... Bir güzel söze tav olabileceğini..."

"Onu mutlu edemedim. Şehit olan kardeşlerimin karılarını gördükçe onu istemedim. Sürekli gülüyordu ve bana iyi davranıyordu."

Adem bey daha fazla dayanamadan ayağa fırladı. Yaşına rağmen geniş bedeniyle Tugay'a yaklaştı. "Çünkü o benim kızım! Sen söylemeden içindeki kötülüğü bilmez. Ona istemiyorum demeden yanından gitmezdi."

"Söyledim." dedi fısıltıyla.  "Ama o yine de kalmaya devam etti."

Daha fazla şaşıramadı genç adam. Kızını bu evden nasıl güle güle beyaz gelinlikle çıkardıysa tekrar ocağını açar, sahip çıkardı. Karnındaki bebekte canının canıydı ve onun da evlerinde yeri hazırdı. Yeter ki evladı iyi olsundu. Gözlerindeki o kırgınlık toprağa karışsındı.

"Peki neden buradasın? Madem karına ağzına geleni söyledin... Şimdi niye buradasın evladım?"

"Çünkü onsuz yapamam." Elleri titremeye başladı. "Ece'ye aşığım baba. Kızına çok aşığım ama onu mutlu edemedim. Kalbi kırıldı, yaralandı biliyorum ama sarmak istiyorum."

Adem bey elini Tugay'ın omzuna koyup hafifçe sıktı. Gözü bahçedeki ağaçların arasında dolandı. 

"Dostunu, arkadaşını, anneni, babanı, sevgilini yanlışlıkla kırabilirsin. Onu üzecek cümleler kurabilirsin ama bu yanlışlıkla olur. Sen bile bile benim kızımın kalbini kırmışsın. Tek bir mantıklı açıklaman da yok. Ece seninle işinin zorluğunu bilerek evlendi ve senin sorunlarını paylaşmak zorunda! Eğer ki seni dinlemeseydi ve işinden dolayı yarı yola bıraksaydı, ilk önce karşısında beni bulurdu."

Tugay da ayağa kalktı ama başını dimdik kaldıramadı. "Onun suçu yok, ne zaman gitsem beni bekledi. Onca laf söylememe rağmen sabahları sandviç yapıp elime tutuşturdu. Suçu var desem Allah belamı verir."

"Ne diyeyim o zaman oğlum." diyebildi yorgunca. "Daha fazla ikiniz de yorulmayın, etmeyin. Boşanmak da hayırlı bir şey."

Ne yapacağını bilemezken yardım ararcasına etrafa bakındı. Şu ana kadar hep konuşmak istemişti ama konuşulsa bile kendini affettirecek tarafı yoktu. Ama yine de...

"Yalvarırım yardım et baba. O beni boşarsa ben devam edemem. Başkasının elini tutarsa..."

"İkiniz için de hayırlısı olsun." dedi ve son defa Tugay'ın acı içindeki yüzüne baktı. "Benim sana yardım etmem mümkün değil oğlum."

Adem bey yanından geçip giderken arkasından sadece baktı. Utancı çok fazlaydı ve kendine kızgındı. Sevdiği kadın, kendisinin yaptığı kötülükleri hep göz ardı etmeye çalışsa da Ece ailesine nasıl aşkını bitirdiğini göstermişti.

Ece gerçekten de bitirmişti. Artık kendisini sevmiyordu. Bu şu an için en büyük farkındalığıydı.

"Nasıl affedersin ki beni?" dedi yorgunca. "Sana nasıl bir gelecek vaat etsem yanıma dönersin ki?" Hala bilmiyordu içindeki savaşın nasıl sonlanacağını. Yutkundu ve son kez etrafa göz gezdirip bahçeden ayrıldı. 

Çıkmadan önce Ece'nin camına baktığında ışığın yanık olduğunu gördü ama görünürde kimse yoktu. O sırada hamile karısı kardeşine sarılmış, küçük bebeğiyle Tugay'sız hayaller kurmakla meşguldü.

🌅

Aşk Evliliği Öldürdü (KISA HİKAYE) (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now