Bölüm 37

29.1K 1.8K 189
                                    

Bir sıkıntı yaşadığım için geç attım kusura bakmayın. Ama valla dün nasıl dua ettiyseniz bu bölümü bitirdim ve kaydedeyim derken neredeyse yayımlıyordum. Ama hallettim. 😝
Keyifli okumalar canlar.

Çalan telefonu meşgule atıp koltuğa fırlattım. Sabahtan beri arama dediğim halde arıyordu. Delirtti beni.
Arayan tabii ki Çağatay değil. Cihan. Telefon yine çalmaya başladığında sinirle elime aldım ve açtım.

"Ne var Cihan?"
"Abla ne olduğunu anlatacak mısın artık? Dün aradığımda beri bir garipsin sen."
"Demek ki aramaman gerekiyor Cihan. Demek ki biraz yalnız kalmam kendimle başbaşa olmam gerekiyor. Anladın mı?"
"Senin için endişeleniyorum. Ne olduğunu söyler misin lütfen?"

Derin derin nefesler alırken elimle başıma masaj yaptım çok kısa bir süre.

"Tamam. Anlatacağım."

En başından anlattım her şeyi. Çağatay ile sevgili olduğumuzu ve sonrasını. Uzun uzun anlatırken beni bölmeden dinledi.

"Bu kadar. Onları dedikten sonra bir daha görmedim. Bugün de tatildi zaten. Gelmedi de."
"Anladım. Yani bilmiyorum, belki biraz fazla kızmış olabilirsin. Hani gerçekten özel olabilir."
"Bunu biliyorum Cihan. Kızdığım konu bana neden konuştukları şeyi söylemedi değil. Kızdığım şey herkesin onları yanlış anladığını bilmesine rağmen hiçbir şey yapmaması. Bunu biliyor ama ne onunla görüşmeyi kesiyor ne de timdekilere bir açıklama yapıyor."
"Ama sen söylemişsin onlar bilmesin diye."
"Cihan anlamıyor musun sen beni? Benimle sevgili olduğunu söylesin demiyorum ben! Sadece sevgili değiliz ve iş ile ilgili sizin bilmemeniz gereken konular konuşuyoruz diyebilir öyle değil mi? Yanlış mıyım?"
"Doğru. Haklısın tabii ki. Ama onun da aklında benim sorduğum gibi sorular olabilir. Konuşmalısınız."
"Bunlarda sonra bir de konuşmak için ayağına kadar gitmek istemiyorum."
"Bilemiyorum aklıma başka bir şey gelmiyor. Sadece konuşmanız gerektiğini söyleyebilirim. Onu da Çağatay abi gelmedikçe istemiyorsun. Bundan sonrasını kendin bilirsin."

Gözlerim dolduğunda telefonu kendimden uzaklaştırdım ve derin bir nefes aldım.

"Abla? Duydun mu?"
"Evet. Evet duydum."
"Üzme kendini. Ne olursa olsun barışırsınız. Eminim mantıklı bir sebebi vardır. Yoksa da çok uzun sürmeden bitmiş oldu öyle değil mi?"
"İki ay kadar oldu. Ben göreve gitmeden önceydi."
"Bu durum uzarsa gururunu bir kereliğine bir kenara bırak ve konuşmaya git. Ama ben buna gerek kalmadan Çağatay abinin geleceğinden eminim."
"Nasıl eminsin bu kadar?"

Soruyu sorarken sesim titrediğinde hemen kendimi toparladım.

"Ağlama sakın! Sinirlendirme beni. Her şeyi bırakıp yanıda gelirim abla biliyorsun."
"Sakin Cihan. Zehra da var zaten yalnız bırakma onu."
"O zaman kendin gibi ol. Mantıklı davran. Sadece biraz bekle. Anladın mı?"
"Anladım."

•••••

Hazırlanıp evden çıktım ve çantama uzandım. Dış kapıyı açtığım anda karşıma çıkan Çağatay ile irkildim.

"Ne diye aniden çıkıyorsun ve karşıma?"

Hiç konuşmamışım gibi bana uzandı ve kolumu tuttu.

"Konuşalım mı artık?"

Gözlerinin içine baktım uzun uzun. Hala kendini haklı gördüğünü düşünüyorum.

"Henüz değil. Şimdi olmaz."
"Şimdi olacak Açelya. Konuşalım."
"Emir verme bana. Konuşmak istemiyorum."
"Ne olacak peki? Böyle uzak mı duracaksın sürekli benden? Mantıklı olan bu mu?"
"Değil. Ama ben konuşmak için hazır değilim."
"Tamam. Bin arabaya."

Bordonun AşkıWhere stories live. Discover now