Bölüm 16

45.9K 2K 178
                                    

"Açelya, hadi kalk."
"Yok ben kalkmayım"
"Olur mu kızım, bak ne güzel eğleniyorlar."

Çağatay annesinin söylediklerinden sonra kafasını salladı hızla. La havle!

"Ben bilmiyorum."
"Yav ne olacak, sen oradaki herkesin bildiğini mi sanıyorsun?"
"Biliyorlar da çıkıyorlar tabii ki! Baksana, rezil etme beni oraya çıkartıp."
"Yanımda dur otuz saniyede öğrenirsin zaten. Bütün düğün boyunca oturdum kalk artık!"
"Komutanım ben valla yapamam bunu."
"Bak Üsteğmen komutanın olarak söylüyorum kalk ayağa."

Nereden çıktı o komutanım lafı ağzımdan ya? Of!
Oturduğum yerden kalktım yavaşça. Elimden tuttu ve birilerinin arasına girdik. Bir yanımda Çağatay bir yanımda da Barış vardı. Uzun bir sıra halinde herkes ortadaki kemençe çalıp insanları coşturan adamı dinliyor ve bir şeyler söylüyorlardı. Bağırdıkları halde hiçbir şey anlamıyorum da neyse.

"Bak yapıyorsun işte."
"Ne yapıyorum ama!"

Barış güldüğünde ona döndüm hızla.

"Sana hiç yakışmadı Barış. Adana'lı dedik bilmez dedik şu haline bak."

Hepsi döktürüyor maşallah! Horon nihayet bittiğinde koşar adım yerime gittim. Kendimi dışarıdan asla görmek istemezdim. Aşırı komik göründüğüme eminim.
Pist boşaldığı sırada gelin ve damat ile arkadaşları çıktı. İki taraf oldular ve ellerine mikrofon aldılar. Ve şarkı çalmaya başladı. Gökte yıldız ay misun. Erkeklerin yaptığı tek şey ıslık çalmaktı. Şarkıyı kız tarafı söylüyor. Gülümseyerek izledim onları. Karadeniz ağzı çok hoşuma gidiyordu. Ellerimle ritim tutarken Çağatay ile göz göze geldim.

"Hayda gidelim desem şşşt şşşt (ıslık)
Benimle gelir misun"

Pistteki erkekler gibi ıslık çaldığında gülerek çevirdim kafamı. Bu kesin bana aşık ya. Valla.

Eğlenceli şarkının ardından damat bizim masaya geldi yine.

"Yüzbaşım, zeybeğe bekleniyorsunuz."

Oha zeybek mi? Vallaha mı? Ay çok severim. Hemen kalksın hemen.

Çağatay ağır ağır ayağa kalktı ve ceketini çıkarıp sandelyesine bıraktı. Damat da aynı şekilde ceketini çıkardı ve ikisi piste geçtiler. Hemen telefonumu çıkarıp videoyu açtım. Deniz üstü köpürür çalmaya başladı.

"Deniz üstü köpürür hey canım rinna nay rinna rinna nay
Kayığa da binsem götürür hey canım hey
Benim de şu cihana gelişim hey canım rinna nay rinna rinna nay
Bir güzelden ötürü hey canım hey
Deniz üstü yelkenden hey canım rinna nay rinna rinna nay
Ecel geldi erkenden hey canım hey
Denizin ortasında hey canım rinna nay rinna rinna nay
Mum yanar sofrasında hey canım hey
Benim de şu cihandan gidişim hey canım rinna nay rinna rinna nay
Memleket sevdasından hey canım hey
Benim de bu cihandan gidişim hey canım rinna nay rinna rinna nay
Memleket sevdasından
Memleket sevdasından
Memleket sevdasından
Memleket sevdasından
Hey canım hey
Hey hey"

Tam önümde diz çökmesi gülümsemem sebep olurken onları izlemeye öyle dalmıştım ki videoyu doğru düzgün çekebildim mi hiç bilmiyorum. Bittiğinde ortada buluşup birbirlerine sarıldılar. Herkes onları alkışlıyordu. Gördüğüm en güzel zeybek bu olabilirdi. Muhteşemdi her şey. Ayağa kalkıp alkışladım ikisini de.

••••••

"Annem tamam annem."
"Çok dikkat et kendine oğlum tamam mı? Yemeğini falan doğru düzgün ye hep. Sağlığına dikkat et oğlum, zaten zayıf düşmüşsün iyice!"
"Anne tamam dedim ya."

Çağatay annesi ile ayrılmadığı için hepimiz onları bekliyorduk. Haklıydı kadın yani asker uğurluyor sonuçta. Yüzünde ufak bir tebessüm ile izledim onları. Dolu gözleri ile bir sürü şey anlatırken ağlamamaya gayret ediyordu.

"Annem, neden ağlıyorsun güzel annem benim. İlk defa mı ayrı kalacağız sanki?"

Çağatay annesine sarılırken arabaya yaslandım ve bekledim onları. Bu an benim için çok kutsaldı.
İkisi nihayet ayrıldığında Çağatay Nuray'a döndü. O da gözleri dolu dolu abisine bakıyordu.

"Abim..."
"Canım. Sen de anneme benzedin iyice. Ne bu sulu gözlülük."

Nuray ve Çağatay sarılırken güldüm konuşmalarına. Çağatay'ın onları rahatlatmak için böyle konuştuğunu biliyordum. Ben de yapmıştım çünkü çok kez...

Arabalara bindiğimizde yolculuk sessiz başlamıştı. Çağatay yüksek ihtimalle ailesinden ayrılmanın verdiği mutsuzluk yüzünden konuşmak istemiyordu. Ben de zaten onu konuşturmaya meraklı değilim.

Gelirken üzerime örttüğüm battaniyeyi tekrar örttüm ve koltuğu yine geri yatırdım.

"Açelya uyuma yine bak, valla ben de uyurum senin yüzünden!"
"Ya Çağatay git başımdan ya! Allah Allah! Sen şoförsün uyuyamazsın! Aç, müzik aç git işte yolu. Uykum var sinirlendirme beni."

Arkamı dönüp yattım rahatça. Uyumasın canım o da.

••••••

Ankara'ya geldik. İşimizin başına döndük. Valla özlemişim yahu! Sabah antrenman bittikten sonra hepimiz çaylarımızı içerken geçen gün karşıma çıkan kız geldi. Adı Aylin.  Komutanın kızı. Emir'in korkulu rüyası!

"Merhaba! Açelya oturabilir miyim?"
"Tabii, buyurun."

Hemen yanıma oturdu. Emir yerinden kalkıp koşarak Timur'un yanına gitti.
Salak şey. Aylin iyice bana yaklaştı ve sessiz sessiz konuşmaya başladı.

"Senden ufacık bir şey istesem olur mu?"
"Ne gibi mesela?"
"Ben Emir'den hoşlanıyorum. Gerçekten. Ama o bana yaklaşmıyor. Hatta yüzüme bile bakmıyor. Sadece bir kere bizi buluştursan ben zaten her şeyi hallederim."
"Bu benim yapabileceğim bir şey değil. Tabii ki bu fikri ona söylerim ama konumumu kullanarak ona üstünlük yapamam. Bu mesleği kötüye kullanmak olur biliyorsun."
"Ama sadece bir kerelik. Hem çok iyi bir şey için yapacaksın! Sevenleri kavuşturmuş olacaksın işte daha ne?"
"Sevenleri değil seveni demek istedin sanırım."
"Her neyse işte. Onu seviyorum ve onunla olmak istiyorum. Onunla konuşmazsam korktuğu için hiçbir zaman kendi isteği ile gelmeyecek yanıma. Sen de biliyorsun işte herkes uzak duruyor benden. Ama o durmasın istiyorum ne olur yardım et."

Kahretsin ben neden bu kadar vefakar bir insanım ya?

"Peki. Ne istiyorsun?"
"Yapacak mısın gerçekten?"
"İstediğin şey çok büyük değilse yapabilirim."
"Hiç hiç büyük değil! Sadece saat ve yer söyleyeceksin. Oraya git diyeceksin. Ben de orada olacağım. Zaten sonrasını ben hallederim."
"Ben nasıl onu bir yere gönderebilirim ki?"
"Ya yaparsın işte. Komutanı degil misin?"
"Ya dedim ya bu mesleği kötü..."
"Of! Nesin sen yılın elemanı falan mı?"
"Eleman değil canım, bordo bereli diyoruz biz kendimize."
"Havanı da attığına göre kalanını sen bulursun. Hadi görüşürüz."
"Ya bir dakika!"

Beni beklemeden kalktı ve gitti. Bu kız gerçekten istediği her şeyi elde eder. Gerçekten yapar. Albay kızı işte!

••••••

Çıkış saati geldiğinde Aylin yine karşıma çıkmış ve şu saatte buraya gönder diye uyarıda bulunmuştu. Ben de ne yapıp edip bir şekilde Emir'i ikna etmeyi başarmıştım. Nasıl yaptığımı kendim bile bilmiyorum. Gerisini de Aylin hallederdi.  

Arabama giderken Çağatay çıktı karşıma.

"Emir'i nereye gönderdin sen?"
"Bir yere işte."
"Şu kız ile buluşacaklar değil mi?"
"Ne kadar meraklısın sen."
"Emir'in onu sevmediğini biliyorum değil mi?"
"Biliyorum. Yapabileceğim bir şey yoktu."
"Kimdi o kız?"
"Albay Yılmaz'ın kızı."

Güldü alayla.

"Şimdi anlaşıldı neden istemediği."
"Karışma işlerine."
"Bunu sen mi diyorsun bana?"
"Of! Çok ısrar ettiği için yaptım. Yoksa bana ne onların aşk hayatlarından."












Bordonun AşkıWhere stories live. Discover now