Bölüm 27

41K 1.9K 141
                                    

Hazırlandıktan sonra evden çıkıp Çağatay'ın evine gittim. Bugün izin bitmişti ve ben işe gidecektim. Çağatay raporlu olduğu için bir süre daha evde dinlenecek tabii ki.

Elimdeki anahtar ile kapıyı açıp içeri girdim. Sürekli gidip geliyorum ve Çağatay kalkmasın diye anahtarım var artık.
İçeri girdiğimde Çağatay'ı uyanık gördüğümde hiç şaşırmadan yanına gittim.

"Günaydın."
"Günaydın."
"Neden uyandın bu saatte?"
"Alışkanlık."
"Peki, Çağatay gitmem gerekiyor ama kahvaltı yapıyorsun hemen. Arayacağım seni, sakın unutma."
"Tamam."

Bana hüzünle baktığında kıymayıp yanına gittim ve yanağından öptüm bir kez.

"Görüşürüz."
"Görüşürüz."
"Yokluğumda tim komutanı olmaya alışma sakın."

Gülerek ondan ayrılıp kapıya doğru yürümeye başladım.

"Bakarız. Dikkat et kendine, çok ayağa kalkma. Kendini yorma sakın."
"Tamam."

Evden çıkıp anahtarı çantama attım ve arabaya gittim. Arka tarafa çantamı bırakıp yerine oturdum.

Antrenmana başladığımız sırada Çağatay'ın yokluğunu gerçekten fazlasıyla hissetmiştim. Timin hissettiğini pek sanmıyorum çünkü onun yaptığı rutinde ilerledim ama ben fazlası ile hissettim. Sonuçta karşımda bana yapmam gerekenleri söyleyen bir komutan yoktu ve o komutanın yerinde ben vardım.

Antrenman bittikten sonra çaylarımızı alıp oturduk nihayet. Bizim için uzun sayılabilecek bir aradan sonra daha iyi gelmişti antrenman yapmak.

"Komutanım, Çağatay komutan nasıl?"
"Çok iyi. Gayet iyi. Yemek yiyor, yatıyor. O kadar."

Gülmeye başladıklarında ben de güldüm. Hazır konusu da açılmışken ayağa kalkıp herkese hitaben konuştum.

"Telefon konuşması yapıp geri döneceğim. Öğlene dışarıdan bir şeyler yiyelim. Ayarlarsınız."
"O iş bende."

Dışarı çıkıp sessiz bir yere gittim ve Çağatay'ı aradım. Kısa bir süre sonra açmıştı zaten.

"Efendim?"
"Ne yapıyorsun? Bir şeyler yedin değil mi?"
"Yatıyorum. Yedim."
"Bu kadar mı?"
"Evet."
"Ne oldu Çağatay?"
"Bir şey yok."
"Bir şey yokken mi böylesin sen?"
"Ne bekliyorsun Açelya?"

Telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım. Karşımda Çağatay ismini görmesem başkasını aradım sanacağım.

"Çağatay, neden ters ters konuşuyorsun? Doğru düzgün cevap versene bana."
"Sorduğun şeyleri söyledim işte. Başka ne bekliyorsun Açelya? Telefondan sana sarılmamı falan mı?"
"Daha sıcak konuşmanı bekliyorum mesela? Bir nasılsın demeni? Mantıklı olan bu değil mi? Ne yapmalıyım? İyiyim, yedim dedikten sonra tamam deyip kapatayım mı telefonu?"
"Kapatman gerekiyor demek ki."
"Çağatay..."
"Sonra konuşalım."

Telefonu kapattığında ekrana baktım bir süre. Ne oluyor buna be?
Odaya geri dönüp yerime oturdum.

"Ne yiyoruz?"

•••••

Arabayı park ettiğimde sinirle eve bakıp anahtarı çıkardım. Derdi neymiş öğrenelim bakalım.

Arabadan inip arka taraftan çantamı aldım ve eve gittim. Üzerimi değiştirip aşağı indim. Kapıyı açıp içeri girdim. Çağatay sabah bıraktığım gibi koltukta yatıyordu.

Karşısına gidip sehpaya oturdum ve ona baktım.

"Anlat."
"Ne?"
"Neydi o saçma sapan tavırlar? Ne bekliyorsun falan? Bunu lisedeki ergen kesim yapıyor çünkü genelde. Durup dururken trip atma olayını."
"Trip falan atmadım ben."
"Tamam. Ne yaptın peki? Sorun neydi?"
"Sorun seninle ilgili değildi."
"Sorun benimle ilgili değilse eğer bana garip garip davranma o zaman. Sorun neyse bana anlat."

Bordonun AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin