Bölüm 5

62K 2.7K 148
                                    

"Tim, mevzi al."

Herkes belirli yerlere yattı. Araba bize doğru yaklaşmaya başlamıştı bile.

"Komutanım gerçekten sessiz mi oluyoruz?"
"Hayır. Boş istemiyorum. Emrim ile başlıyoruz."

Yolu kesecekleri araba yavaş yavaş bize doğru gelirken görüş açımıza girmişti. Üzerinde bixi kullanan bir adam ve yanında uzun namlulu silahlar olan iki adam vardı. Şoför ve yanındakiler ile toplam yedi kişi oluyorlardı.

"Atış serbest."

Hemen arabanın üstündeki bixi kullananı vurdum. Zaten başkasına bakamadan hepsi bitmişti.

"İniyoruz."

Etrafı kolaçan ederek bulunduğumuz yerden ayrıldık. Büyük ihtimalle daha sonra kalabalık bir ekip gelir. Terörist ekibi. Arabayı kontrol ederken telsizden gelen sesle telsizi elime aldım.

"Ne yaptınız, geldi mi silahlar?"
"Komutanım telsiz."

Çağatay telsizi eline aldığı an karşıdaki tekrar konuşmaya başladı.

"Lan cevap verin! Yakalandınız mı yoksa?"
"Yakalandılar. Şu an hepsi önümde yatıyor. Gel seni de ağırlayalım."

Telsizden kapanma sesi geldiğinde Çağatay sırıtarak telsizi bana uzattı.

"Albay ile irtibat kuralım."
"Emredersiniz komutanım."

Çağatay onu evimden kovduğum günden beri benimle pek konuşmuyordu. Sadece böyle konuşuyorduk. İşime gelmiyor değildi.
Albay uydu telefona bağlandığında Çağatay konuşmaya başladı.

"Burası bitti komutanım. Görünürde başka kimse yok."
"Aferin çocuklar. Hepinizi tebrik ediyorum. Bu gece sınır karakolunda kalmanız gerekecek. Tekrar deneyebilirler orada olmanız daha iyi."
"Emredersiniz komutanım."
"Alp timi toplan."

Herkes eşyalarını toparladı ve karakola gittik. Bizi karşılayan teğmen kalmamız için bir oda  ayarladı. Dört ranzalı odada herkes içeri girip yatak seçmeye başladı. Bir kenarda durup hepsinin yerleşmesini bekledim ve boş kalan yatağa gittim.
Ben botlarımı çıkarmaya çalışırken diğerleri kendi aralarında konuşuyordu.

"Nasıl vurdum ama şerefsizi tam alnının ortasından!"
"Sen hala övünüyor musun bununla?"

Hakan abi, Emir ile dalga geçtiğinde çaktırmadan güldüm. Haklıydı aslında. Mesafe çok uzak değildi ve pek de hareket ettikleri söylenemezdi.

"Neden öyle diyorsun Hakan abi? Kolay mı sanki?"
"Kolay olmak zorunda. Sen TSK'nın özel kuvvetleri mensubu bir astsubayısın aslanım. Sen Alp timinin astsubayısın. Olum sen bordo berelisin lan! Kendine gel!"

Hakan abi bir anda yükselince gülmek istesem de yapamadım çünkü öyle bir konuştu ki bu meslekle, kendimle ve tüm askerler ile bir kez daha gurur duydum. Kolay değildi tabii ki. Kolay olamazdı zaten. Kolay olsaydı bu meslekte ilk esas gönüllülük olmazdı.

"Haklısın Hakan abi."
"Yatın artık yeter bu kadar."

Çağatay son noktayı koyduğunda hepsi onayladı ve yataklarına geçti. Ben de saçlarımı açmaya başladım. Her zaman yaptığım gibi yine saçlarımı önüme gelmeyecek şekilde örmüştüm. En sinir olduğum kısım ise açmaktı.

"Ne yapıyorsun Açelya?"
"Saçlarımı açıyorum."
"Ne gerek var şimdi buna. Yarın zaten yine yapacaksın."

Kafamı kaldırıp yan ranzada yatan ve bana yukarıdan bakan Çağatay'a baktım.

"Sen bu zihniyetle nasıl yaşadın bu yaşına kadar?"

Herkes sesini kesip bize döndü bir anda.
Eh malum komutanım sonuçta. Ama o da benim her yaptığım şeye karışmasın yani. Sinir oluyorum böyle insanlara!

Bordonun AşkıWhere stories live. Discover now