Bölüm 23

42.2K 2K 77
                                    

Annemler gittikten sonra eve gelip yattım hemen. Yorgunluktan ölmek üzereyim.

Zil çaldığında gelenin Çağatay'dan başkası olmayacağını bildiğim için sinirle bağırdım.

"Ne var ya?"
"Aç kapıyı aç!"

Dışarıdan bağırdığında göz devirip ayağa kalktım. Kapıyı açıp kafamı kenara yasladım ve ona baktım.

"Buyur."
"N'aber?"
"İyi."
"Sağol davet ettiğin için."

Sormaya tenezzül bile etmeden içeri girdiğinde artık alıştığım için kapıyı kapatıp arkasından gittim.

"Bu seferki geliş sebebiniz nedir acaba komutanım bey."
"Seni özledim."

Umursamadan yan koltuğa oturup televizyonu açtım.

"Asıl sebebi alayım."
"Seni özledim."
"Çağatay..."
"Bence artık konuşmalıyız."
"Peki, konuşalım. Dinliyorum. Seni dinliyorum hiç kesmeden."
"Tamam."

Oturduğu yerden doğrulup ciddiyetini büründü hemen.

"Bak, o gün gerçekten öyle bir şey yapmak aklımda yoktu ve yapmak istemezdim. Senin istemediğin bir şeyi yapmak gerçekten istemezdim. Özür dilerim. Ama maalesef oldu ve bunu geri alamayacağım tabii ki. Seni gerçekten seviyorum. Bunu yaptığım için söylemedim böyle bir şey. Seni gerçekten seviyordum ve o yüzden yanımda olmana ihtiyacım olduğu için yapmıştım. Şunu anlamanı istiyorum. Bunu yaptığım için sana seni seviyorum demedim. Seni sevdiğim için bunu yaptım. Düşünemedim o anda, sadece benim yanımda ol istedim. Yanlış olduğunu anlayamadım bir anda. Sadece kendi açımdan düşündüm, farkındayım fazlasıyla bencilce bir hareketti. Ama dediğim gibi geri alamam. İstemediğim bir şekilde itiraf ettim tabii ki. Bu şekilde sana açıkladığımda yanlış anlayabileceğini biliyordum ama başka açıklaması da olamayacaktı."

Bitirdiğinde geri yaslandı hemen. İkimiz de konuşmadan bir yerlere odaklanmış bir şeyler düşünüyorduk.
Düşünüyordum ama ne düşündüğümü bilmiyordum.

"Bence artık kendimi ifade edebildim. Bana bir cevap vermek zorunda değilsin Açelya. Ben gideyim artık. Görüşürüz yarın."
"Görüşürüz."

Kapıya kadar gidip onu yolcu ettim ve yerime oturdum. İki gün önce yurda dönen Nazenin'i aradım hemen.

"Ablacığım?"
"Canım, ne yapıyorsun?"
"Yatıyorum. Ne oldu?"
"Ben sana bir şey söyleyeceğim."
"Evet?"
"Çağatay var ya, annemin sevgili oğlu."

Nazenin güldüğünde ben de gülümsedim.

"Evet?"
"Anladınız zaten bir şeyleri. Beni sevdiğini söyledi."
"Ee?"
"Başka yok. Bir süredir biliyorum. Bugün de gelip yanlış yaptığı bir şeyi açıkladı. Benim kafam çok karışık. Sürekli yan yana olmak zorundayız ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."
"Sen de seviyor musun?"

Günlerdir düşünüyormuş gibi yine düşünmeye başladım.

"Ben şöyle söyleyeyim ablacığım. Daha önce bu konuları açmaya bile tenezzül etmezdin, şimdi ise en azından düşünüyorsun. Yani ne bileyim, oluru var gibi bakıyorsun bence sen. Hem olsa ne olabilir ki? Sevgili olsan bile yapamazsanız ayrılırsınız, dünyanın sonu değil."
"Ama biz hem aynı iş yerinde çalışıyoruz hem de aynı yerde yaşıyoruz."
"Valla bizim sınıfta da kızlar ve erkekler sürekli birbiri ile sevgili oluyor ama ayrılınca çok rahatlar."
"Aynı şey mi Nazenin?"
"Aynı şey değil tabii ki. Ama diyorum ya yaşanıyor işte ablacığım. Hem pozitif düşün, her şeyin güzel olacağını düşün. Onunla olursan neler güzelleşir diye düşün."

Sessiz kalmayı tercih edip düşündüm bir süre.

"Çok da bir şey kaybetmezsin. Şimdiye kadar denemediğin için tereddütte kalıyor olabilirsin. Endişelenme."
"Neden bu kadar denememi istiyorsun peki? Denemek istiyorsam mantıklı olan kendimin birini sevip ona benim açılmam olmaz mı?"
"Yani diyorsun ki beni seveni değil benim sevdiğimi isterim."
"Öyle. Sence öyle değil mi?"
"Evlenip mutsuz olanlar hep der mesela sizi seveni sevin diye."
"Of Nazenin!"
"Ama öyle. Seni seven ve bunu sana itiraf eden sana daha çok değer verir. Benim düşüncem böyle."
"Kapat. Beklediğim cevabı alamadım."

Bordonun AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin