Bölüm 11

50.3K 2.2K 65
                                    

Nerede bunlar Allah'ım delireceğim şimdi! Bulamıyoruz, saatlerdir arıyoruz, girmediğimiz delik kalmadı ama yok!
Çağatay elini kaldırınca hepimiz durduk. Bir yere ilerlediğini gördüm ama ses bile yoktu niye durdurdu bizi? İlerideki demir kapıya gidip kilidini çekti ve bir anda açıldı. Açıkmış! Kilidi çıkardı ve bir kenara bırakıp kapıyı açtı ve silahını çekti. Biz de arkasından gittik. Timur ve Barış'dan haber yoktu bu zamana kadar. İçeri girdikten sonra sesler duyduğumuzda duvarların arkasına saklandık. Gelen teröristleri de halledip yolumuza devam ettik. Ses yoktu. Ses nasıl olmaz? Az önce ses duyduğuma eminim. Ama sadece bunların olmadığına da eminim. Çünkü
konuş diyorlardı ve konuşturmaya çalıştıkları birileri olmalı. Tam bu sırada karşımıza biri çıkınca Çağatay silahını çekti ve konuştu.

"Yat yere! Yat!"

Adam korka korka ellerini kaldırdı ve yere yattı. Serkan yanına gidip dizini sırtına koydu ve silahını alıp üzerini aradı.

"Söyle lan, kaçırdığınız asker nerede?"
"Bilmiyorum ben."
"Konuş lan gerizekalı!"

Serkan kafasına vurup silahını sırtına dayayınca korka korka konuştu hemen.

"Arkada. Biraz daha ileride."

Adamı kaldırdı ve ensesinden tutup yere eğdi. O giderken biz de onu takip ettik. Sonunda ışık alan bir yere geldiğimiz an karşımda Hakan abiyi gördüm. Ellerini arkasından bağlamışlar, üzerindeki tişörtü yırtılmış, yüzünün ve vücudunun her yere yaralanmış ve gözlerini zor açıyordu. Şerefsiz herifler!
Gidip Serkan'ın tuttuğu adama tekme attım ve yanından geçip Hakan abimin
yanına gittim.

"Abim!"
"A-açelya..."

Konuşamadı ve omzuma yaslandı. Gözlerim dolmaya başladığında kafamı iki yana salladım ve ayrılmadan arkasına uzanıp bağlı olan elini çözmeye çalıştım.

"Başka, başkaları da var. Askerler var."

Çağatay yanımıza geldi ve kolunu Hakan abinin omzuna doladı.

"Komutanım..."
"Bırak şimdi komutanım demeyi, iyi misin?"
"İyiyim komutanım. Ama esirler var. Çok uzun zamandır buradalar. Asker var."
"Nerede olduklarını biliyor musun?"
"Buranın arkasında. Ben de oradaydım. Bir sürü asker var. Yaralılar."

Çağatay, Hakan abiyi kaldırdı ve ben koluna girdim. Emir de gelip öbür tarafına geçti.

"Siz Hakan'ı götürün. Kalanlar benimle gelsin."
"Komutanım ben..."
"Sen onunla git ve yaralarına bak. Hemen."

Kafamı salladım ve biz çıkarken Çağatay, Barış ve Timur'u da yanlarına çağırdı.
Sorunsuz bir şekilde dışarı çıktık. Kayaların arkasına geçtik ve Hakan abiyi hemen yere oturtup suyumu çıkardım. Kafasına arkadan destek verdim ve içmesine yardım ettim.

"Abi açık yaran var mı?"

Kafasını iki yana salladı. Ben ise tişörtün yıktık yerlerinden yaraları kontrol ettim. Bacaklarına da baktığım sırada telsizden sesler geldi.

"Komutanım, bir gelişme var mı?"

Nur konuştu. Hakan abi onun sesini duyduğunda gözlerini açmadan gülümsedi.

"Abi konuşabilecek misin?"

Kafasını sallayınca telsize bastım ve ona yaklaştırdım.

"Nur'um?"

Karşıdan ses gelmedi bir süre.

"Hakan?"

Sanırım ağlıyordu. Gülümsedim ve kafamı çevirdim. Emir de gülümsüyordu. Yanıma çağırdım ve telsizi ona verip çantama uzandım. Ağrı kesici iğne çıkardım ve ben hazırlarken Hakan abi ile Nur konuşmaya devam etti.

Bordonun AşkıWhere stories live. Discover now