Bölüm 21

44.3K 2K 203
                                    

Bankta tek başıma otururken yanıma birinin oturması ile kafamı yana çevirdim.

"Merhaba!"
"Merhaba."
"Teşekkür etmek istedim sana. Yemek ayarladığın için. Emir gerçekten geldi. Çok kalmadı ama olsun. Onu da anlıyorum ben. Komutanı sonuçta babam yani."
"Yemek güzel geçtiyse ne mutlu size o zaman."
"Güzel geçti. Ama kısaydı işte. Yine de bir şekilde onunla vakit geçirmenin yolunu bulacağım. Yani, bence kendimi ona sevdirebilirim."
"Umarım."

Aylin tatlı bir kızdı. Masum bir kere. Babası asker de olsa onun bu meselelerden uzak olduğu belli. Hayatında birini istiyordu ve almadan da durmayacağı belliydi.

Onunla vedalaşıp arabaya bindim ve Nazenin'i okuldan alıp eve döndük. Annem bir sürü yemekler yapmış. Canım benim.

"Anne! Ay ne kadar özlemişim."

Nazenin anneme sarılırken ben hemen içeri girip tenceredeki sarmalardan ağzıma attım.

"Açelya, kızım niye ayakta yiyorsun? Masayı hazırlıyoruz zaten."
"Bir tabak hazırlasana."
"Ne için? Aşağıdaki çocuğa mı götüreceksin?"
"Çocuk deme şuna. Kocaman adam."
"Neyin oluyor o senin?"

Annem hemen yanıma gelip dibine kadar girdiğinde göz devirdim bir tane daha sarma aldım.

"Komutanım."
"O yüzden mi ikide bir arkaya gidiyordunuz?"
"O kargaşa arasında bizi mi izledin?"
"Siz çok göze batıyordunuz."
"Tabii canım. Hiç bizi dikizlemedin zaten. Hadi tabak. Ben duşa girip geliyorum."

Duştan çıkıp saçlarımın ıslaklığını havlu ile aldım ve taradım güzelce. Hafif havalandırıp odamdan çıktım ve mutfağa gittim. Annem tepsi hazırlamıştı.

"Bu Çağatay'ın mı?"
"Evet. Bak çorbayı dökme sakın!"
"Tamam."
"Yoğurt da koydum onu da..."
"Tamam anne."

Hızla mutfaktan çıktım ve kapıyı sonuna kadar açıp aşağı indim. Bir de yukarı çıkınca beklememek için.
Aşağı inip kapıyı ayağım ile çaldım ve beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra Çağatay, benim gibi, saçları nemli bir şekilde kapıyı açtı.

"Ah, sarma."

Tabaktan eline bir tane alıp yemeye başlayınca tepsiyi ona uzattım.

"Sana getirdim zaten."
"Beni mi düşündün?"

Kapıya yaslanıp sırıtarak sorduğunda tepsiyi kendime çekip arkamı döndüm.

"Ya tamam tamam. Açelya, getir onu!"

Sırıtarak geri dönüp ona baktım.

"Benimle şöyle konuşma."
"Tamam."
"Al. Afiyet olsun. Annem yoğurt koyduğunu ve ısrarla yemen gerektiğini söyledi."
"Yerim."

Büyük bir coşku ile tepsiyi aldı ve içeri girdi. Sanırım geri almamdan korktu.

"Almayacağım merak etme."
"Sana belli olmaz."
"Hadi görüşürüz."
"Dur dur, gelsene biraz."
"Neden?"
"Otururuz."
"Yemek yemedim daha."
"Yemekten sonra gel."
"Niye geleyim ya?"
"Ya otururuz işte."
"Annemler geldi, onların yanında olsam daha iyi olur."
"Ha, tamam. Yarın gel o zaman."
"Off Çağatay!"
"Gel yarın."

Cevap vermeden merdivenlere gidip yukarı çıktım hemen. Eve girip masada beni bekleyen aileme gülümseyip yerime oturdum.

Balkonda hep beraber sohbet ediyorduk bir süredir. Cihan sohbete katılsa da Zehra geride durmayı tercih ediyordu. Ve biz de şimdilik onların konusunu açmıyorduk. Sonuçta evli değiller ve aynı eve çıkmaları uygun olamayacaktı aileler arasında. Zaten Cihan'ın evi de yoktu. Burada da kalamazlar. Zehra geri de gidemez çünkü Cihan büyük rest çekti. Mecburen annem ve babam ile İzmir'e dönecekler ve onlarla kalacaklar.

Bordonun AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin