Bölüm 26

43K 2.1K 174
                                    

Televizyona biraz daha ses verip koltukta kaydım. Rahat pozisyonu bulduğum an odaya doktorun girmesi ile mecburen doğruldum. Tam zamanı gerçekten.

"Merhaba, bugün nasılsınız? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"İyiyim. Zaten uyandığımda beri iyiyim. Beni salmayan sizsiniz."

Doktor tebessüm edip kafasını önündeki dosyaya eğdi.

"Sizi salmak isterim tabii ki ama kontrol etmemiz gerekiyordu. Ve bugün müjdeli haber ile geldim. Taburcu olabilirsiniz. Her şey gayet iyi."
"Oh, çok şükür!"
"Geçmiş olsun."
"Sağolun."
"Teşekkür ederiz."

Doktor odadan çıktığında hemen Çağatay'a döndüm.

"Nihayet çıkıyoruz! Çok şükür bir şeyin yokmuş!"
"Açelya."
"Efendim?"
"Oturur musun yanıma lütfen?"
"Ne oldu ki?"
"Bak Ateş de yok. Şu günlerdir sürekli ertelediğin konuyu konuşabilir miyiz artık?"
"Çağatay..."
"Açelya lütfen. Gerçekten sıkılıyorum, daraldım artık! Ne olur bana net bir şey söyler misin?"
"Bilmiyorum. Bilmiyorum Çağatay ben hiçbir şey bilmiyorum! Tamam, sen vurulduğun zaman kendim vurulmuş gibi canım yandı. Çok korktum, ne yapacağımı bilemedim. Evet yaşadım bunları ama, bilmiyorum! Bilmiyorum! Ne hissettiğimi bilmiyorum. Daha önce hiç birinden hoşlanmadım, birine aşık olmadım. Nasıl olduğunu bilmiyorum."
"Öğrenelim o zaman."
"Nasıl yani?"
"Beraber öğrenelim. Zor değil ki. Denemekten zarar gelmek öyle değil mi?"
"Çağatay, tehlikeli sularda yüzüyoruz. Ya olmazsa? Biz aynı yerde yaşıyoruz, aynı yerde çalışıyoruz. Sürekli birbirimizi görüyoruz..."
"Sence artık çok geç değil mi? Ne değişecek. Yine aynı yerde yaşayıp, aynı yerde çalışıp, benim seni sevdiğimi bileceksin."

Söyledikleri mantıklı olduğu için kafamı eğip ofladım.

"Çok mantıklı şeyler söylüyorsun. Başka zaman olsa neler söylersin kim bilir?"
"Kabul ediyor musun?"
"Ben Nazenin ile konuştum."
"Ee?"
"Senin dediklerini söyledi. İşte, deneyin falan dedi. Ne kaybedebileceğimi sordu."
"Nazenin'i zaten ilk gördüğümde de sevmiştim."
"Of."

Ondan gözlerimi kaçırıp başka yerlere baktığımda gülerek kafasını bana yaklaştırdı.

"Utandın mı sen? İnanamıyorum."
"Çağatay."
"Bana baksana, sevgilim benim."
"Daha değiliz sevgili falan! Yavaş."
"Geldi yine gerçek Açelya."
"Beğenmiyorsan sevmeseydin."
"Ben seni böyle olduğun için sevdim."
"Romantik konuşma, sevmiyorum."
"Bu romantik değildi aslında. Normaldi."
"Kelime karmaşası da sevmiyorum."
"Kelime karmaşası da..."
"Çağatay tamam."

Gülmeye başladığımda o da güldü.
Ateş de geldikten sonra arabayı çalıştırdım ve yola çıktık. Çok da keyifli bir yolculuk olacağını sanmıyorum çünkü Çağatay arkada olmaktan hiç memnun değil ve sürekli konuşarak dikkatimi de dağıtacağı bir kesin. Bu yüzden sık sık mola veririz diye düşünüyorum.

"Ateş, markette bir şeyler alıp gelsene."
"Tamam."

Ateş gittiğinde ben arkaya dönüp Çağatay'a baktım.

"Ee, nasıl gidiyor yolculuk?"
"Nasıl gidebilir ki? Arkada sıkışıp kaldım. Hareket bile edemiyorum."
"Birazdan yemek molası verelim istersen?"
"Olur."

••••••

Eve geldiğimizde zar zor Çağatay'ı arabadan indirip koluna girdim. Karşı bahçede oturan teyzeler bizi görünce hemen yanımıza koşturdular.

"Ay, ne oldu size?"
"Yok bir şey, yok."

Çağatay geçiştirerek cevap verse de Sevil teyze hemen durdurdu bizi.

"Oğlum, olur mu hiç yok bir şey, şu haline bak. Vah kuzum benim..."
"Sevil teyze, basamıyor ya ayağına çok durma..."
"Tabii tabii, ben hemen size yemek yapayım."
"Hiç gerek yok, biz yemek yedik de geldik. Şimdi yatsın o."
"Olur mu kızım öyle şey? Hasta hasta gelmiş bir de siz bakamazsınız kendinize."
"Niye bakamayalım canım? Kocaman insanız."

Bordonun AşkıWhere stories live. Discover now