Engelsiz Engeller

Por zeynepcnaar

99.3K 12.8K 14.9K

Kusurlarıyla barışık ve kendini her geçen gün geliştirmeye çalışan biriydi o. Ben ise onunla beraber küçülüyo... Más

GİRİŞ VE ALINTILAR
1.BÖLÜM: ❝Özel❞
2.BÖLÜM: ❝Başlangıç❞
3.BÖLÜM: ❝Sonbahar❞
4.BÖLÜM: ❝Özeldin❞
5.BÖLÜM: ❝Salıncak❞
6.BÖLÜM: ❝Resim❞
7.BÖLÜM: ❝Çiçek❞
8.BÖLÜM: ❝Tesadüf❞
9.BÖLÜM: ❝Çınar ve Akça❞
10.BÖLÜM: ❝Hoş Geldin❞
11.BÖLÜM: ❝Yaralı ve Kırık Kalpli Kızın Hikayesi❞
12.BÖLÜM: ❝Sonbaharın Eylül'ü❞
13.BÖLÜM: ❝Bul Beni❞
14.BÖLÜM: ❝Gökyüzüne Farklı Bakmak❞
15.BÖLÜM: ❝İçimizdeki Çığlık❞
16.BÖLÜM: ❝Kar Tanesi❞
17.BÖLÜM: ❝Acı Mutluluk❞
19.BÖLÜM: ❝Hüzün Limanı❞
20.BÖLÜM: ❝Sıcak Kalpler❞
21.BÖLÜM: ❝Sonbahar Pastanesi❞
22.BÖLÜM: ❝Bazı İtiraflar❞
23.BÖLÜM: ❝Birkaç Damla Gözyaşı❞
24.BÖLÜM: ❝Bir Tutam Umut❞
25.BÖLÜM: ❝Gerçek Gül❞
26.BÖLÜM: ❝Pastalar ve Anlamları❞
27.BÖLÜM: ❝Güzel Hatıralar❞
28.BÖLÜM: ❝Aşk Kırıntıları❞
29.BÖLÜM: ❝Bir Takım Duygular❞
30.BÖLÜM: ❝Gerçekleşen Masallar❞
31.BÖLÜM: ❝Kitap Sayfaları❞
32.BÖLÜM: ❝Mutlu Yüzler❞
33.BÖLÜM: ❝Engelsiz Engeller❞
34.BÖLÜM: ❝Gerçekleşen Masal❞
35.BÖLÜM: ❝İlk Adımlar❞
36.BÖLÜM: ❝Eylül ve Çınar❞
37.BÖLÜM: ❝Canımın İçi..❞
38.BÖLÜM: ❝Sen, Ben ve Biz...❞
39.BÖLÜM: ❝Kelebek Etkisi❞
40.BÖLÜM: ❝Sevgi❞
41.BÖLÜM: ❝Nahif Ruhlar❞
42.BÖLÜM: ❝Sessiz Eller❞
43.BÖLÜM: ❝Sihirli İp❞
44.BÖLÜM: ❝Güzel Seven Kalpler❞
45.BÖLÜM: ❝Korkular ve Acılar❞

18.BÖLÜM: ❝Umut❞

1.7K 236 365
Por zeynepcnaar

*Selam. Yukarıdaki şarkıyı açarak bölümümüzü okuyalım. Çünkü şarkı, bu bölümle alakalı<

Bolca yorum yapmayı ve oy vermeyi de unutmayalım.

Güzel okumalar💙*

18.BÖLÜM: Umut

"Umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız..."

|Bölüm Şarkısı: Cem Adrian&Aylin Asım-Herkes Gider Mi?|


Apar topar hazırlanıp, Ecrin ile hastaneye gitmek üzere bir taksiye bindik. Annemle konuşmama göre durum kritikti. Hastalığının son evrede olması ise her an ona bir şey olabileceği anlamına geliyordu. Çınar'ın üzüntüden harap içinde olduğunu söylemişti. Annesinin hastalığını öğrenince ise daha kötü olduğunu. Bana gelme demişlerdi ama olmazdı. Çınar'ı bu durumda yalnız bırakamazdık değil mi?

"Durumu çok mu kötüymüş?"

"Sanırım." Başımı taksinin camına yaslayıp havaya baktığımda Ecrin omzuma yaslandı. "Kadını tanımıyorum ama ben bile çok üzüldüm."

"Haberde gördüğümüz bir insana bile çok üzülüyoruz, kaldı ki yakın biriydi."diye mırıldandım. "Yani eski kaynanandı."

"Ya sabır."

Geriye kalan yolu çok az konuşarak bitirip, hastaneye sonunda vardığımızda hızla içeriye girdik. "Pardon Gamze Göktuğ, hangi katta acaba?"

"İkinci katta ameliyathanede"

"Teşekkür ederim."

Merdivenlerden çıkarak ikinci kata geldiğimizde annemleri görmemle yanlarına gittim. Annemler hüzünlüydü. Çınar ise öylece bakıyordu. Emin amca da farksız değildi.

"Durumu nasıl?"

"Bayılmış, daha sonra hastaneye getirilmiş. Acil ameliyata alınmış. Durum da.."

Çınar, anneme bakarken annem oturdu. Ecrin de yanına geçtiğinde, bende Çınar'ın yanına oturdum. Bir süre kimse konuşmazken, annem ve babamlar kantine indi. Gamze Teyze hala ameliyattaydı. Ecrin ise on beş dakika yanımda durup, daha sonra benim de isteğim üzerine evine gitmişti. Gece geç saatlere geliyordu.

"Annem bana hiçbir şey söylememiş Eylül. Uzun zamandır saklıyormuş. Tedavi olsa geçerdi, ama olmamış. Babama sordum, niye tedavi ettirmediniz diye." Yutkundu ve arkasına yaslandı.

"O zamanlar sıkışık bir durumdaymışız. Tedavi parasını toplayamamışlar bir türlü. Ama bana neden söylemediler Eylül? Neden?"

Derin bir nefes alıp, dizine vurdu."Sürekli kusuyordu, sürekli hastalanıyordu, başı dönüyordu. Anlamadım ben. Aptalım çünkü. Beceriksiz biriyim ben." Gözleri dolarken ameliyathaneye baktı. "Şimdi onun orada canı acıyor ve ben duruyorum öylece."

"Senin bir suçun yok Çınar, annen sen üzül istememiş."

"Şimdi ona ne olacak? Doktor çıkıyor, yalnızca belki mucize olabilir diyor."

"Her zaman mucizeler vardır hayatta Çınar. Mucizelere inanmalıyız değil mi? Annen iyileşecek, ben buna inanıyorum. Ben mucizelere inanıyorum."

"Yanıma gelenler annem ölmüş muamelesi yapıyorlar. Şimdiden akrabalar arasında ölmüş diye dedikodu yapıyorlar. İnsanlar neden böyle Eylül?"

"İnsanlar acımasız, insanlar kötü çünkü."

"İnsanlar çok kötü Eylül."

Dolu gözlerle bana bakarken, saçlarını düzelttim. "Ağlamak rahatlatır diyen sen değil miydin? Ağlasana Çınar, tutma kendini. Beraber ağlayalım?"

"Ağlayamıyorum, buram düğümlendi." Boğazını gösterirken başımı duvara yasladım. "Ağlamak istediğim zaman benimde hep böyle oluyor. İçim dışına çıkana kadar ağlamak istiyorum ama olmuyor. Yalnızca yutkunabiliyorsun. İçine atıyorsun. Değil mi?"

Başını sallayıp ellerini birbirine kenetledi. "Rüyamın anlamı bu muydu?"

Anlamayarak kaşlarımı çattığımda elleriyle yüzünü kapadı. "Sana anlatmıştım. Pikniğe gideceğimiz gün. Herkesin ağlaması, annemin rüyamda olmaması..."

"Annen yaşayacak Çınar. Neden hemen pes ediyorsun?"

"Hala tedavi edilebilir mi diye sordum, çok geç dediler."

"Ama umut her zaman vardır."

"Ben hiçbir zaman umudu göremedim ki Eylül."

"Görelim o zaman Çınar."

"Annem bir şarkı açmıştı. Orada duymuştum. Beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız.Peki ya umut? Umut şimdi hiç görmeyen birine, gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkânsız;diyordu şarkıda. Herkes gider mi Eylül? Herkes gider mi?"

"Bilmiyorum Çınar. Herkes bir gün gidecek ama."

"Sende mi?"

Başımı eğdiğimde ellerimi tuttu. "Sende gitme. Annem de gitmesin. Babam da. Arkadaşlarım gitmesin Eylül."

Burukça gülümsedim. "Gitmeyelim Çınar."

Yavaş bir şekilde omzuma yaslandığında başımı saçlarına yasladım. "Uykun yok mu Eylül? Gözlerin acır. Artık uyu."

"Yok, ben öğlen uyumuştum zaten."

"Masal anlatayım, uyu."

"Gerek yok Çınar."

"Gözlerini kapat Eylül, lütfen." Gözlerimi kapayıp,"Kapadım." diye mırıldandım. Ve anlatmaya başladı, masalı...

"Salıncaktan iniyorsun, karşındaki adam elini tutuyor ve bu sefer de ormanın derinliklerine sanki kaybolmak için giriyorsunuz. Çiçekler, kuşlar... O kadar güzel bir yer ki bu orman. Ağaçların birinden elma kopartıyorsunuz, ağacın önüne oturuyorsunuz. Adam, sürprizleriyle dolu bir şekilde bir kitap çıkartıyor arkasından. Kitabın ismi ise "Engelsiz Engeller". Gülümsüyorsun, kitabın ilk sayfasını açıyorsun. İçinden sonbahar, yağmur ve portakal kokuları geliyor kitabın. Her sayfasında ayrı bir koku, her sayfasında ayrı bir macera. Beraber okuyorsunuz kitabı, daha sonra uyuyakalıyorsun öylece.Adam portakal gibi kokan güzel saçlarını kokluyor. Seni dizine yatırıyor ve kitabın kapağını kapatıyor." Çınar, omzumdan kalkıp, beni dizine yatırdığında uyku beni esiri altına almıştı sanki. Masalına hala devam ediyordu.

"Sen uyanana kadar bekliyor oğlan. İzliyor bebek gibi olan güzel yüzünü, ve bir süre sonra o da uykuya dalıyor. Uyumak için çok endişeli olsa da..."

Daha sonra ise sustu...

Uyku beni etkisi altına almaya devam ederken, kalbimin içini yine huzurla doldurmuştu. Hemde kendisi böylesine hüzünlü bir durumdayken...

---
Yaklaşık yarım saat belki de daha kısa bir sürede uyandığımda, Çınar'ın da uyanmış olduğunu gördüm. Annemler ve yanlarında Çınargilin birkaç akrabası karşımda uyurken, Emin amca ameliyathanenin önünde bekliyordu. Çınar uyanmış olmama bakarken hafifçe doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum.

"Ameliyat hala devam mı ediyor?" Çınar başını salladı. "Saat kaç?"

"Üç buçuk."

"Uyumamış mıydın?"

"Hayır, uyku tutmadı. Siz eve gitsenize. Boynun ve belin ağrır burada."

"Ameliyat bitsin önce. Hem, sen bana demiştin ya hani üzülme ben varım Eylül diye. Ben varım Çınar, üzülme tamam mı?" Burukça gülümsedi ve hafifçe yanağımı okşadı. Daha sonra hızla çekti. "Pardon dalmışım."

Hafifçe gülümseyerek ona baktığımda kafasını duvara yaslayarak bana döndü. "Babam çok kötü." Emin amcaya baktığımda duvarın dibine çökmüş olduğunu gördüm. "Annemi çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki."

"Nasıl tanışmışlar peki?"

"Kazada."

"Ne kazası?"

"Annem bir trafik kazası geçirmiş, babam da hastanede çalışıyor biliyorsun. Birkaç hafta boyunca annem hastanede kalınca tanışmışlar."

"Benim annemgil de kitap fuarında tanışmışlar. Sevdikleri ünlü bir şair varmış, şiir kitabını imzalatmak için kavgaya girişmişler. Sonra güvenlik dışarı atmış annemgili, sonra annemgil birlik olmuş içeri girmek için falan derken tanışmışlar."

"Hilal teyzegilden de bu beklenirdi."

"Aynen. Bu hikayeyi duyduğumda hiç şaşırmadım."

"Dışarı çıkalım mı Eylül? Ben burada nefes alamıyorum. Kalbim çok acıyor."

"Çıkalım, çıkalım Çınar."

Ayağa kalkıp, burukça gülümseyerek elini uzattığında tuttum. Beraber dışarıya çıktığımızda havanın soğukluğu içime işlemişti. Montumun fermuarını çekip, şapkamı örttüm.

"Gökyüzü ne kadar güzel değil mi?"

Gözlerini gökyüzüne çevidiğinde başını salladı. "Tek gerçekçi gelen masal bana göre hangisi biliyor musun?"

"Hangisi?"

"Kibritçi kız." Saçlarını karıştırıp, bir banka oturdu. "Anlatayım ister misin?"

Başımı salladığımda bana döndü. "Hava çok soğukmuş. Etrafta koşturan insanların arasında; çıplak ayakları, incecik sesi ile kibrit satmak için çabalayan bir kız varmış. Yılbaşı akşamıymış o gün, hiç kibrit satamamış kız. Kar şiddetlenirken, bir duvarın kenarına saklanmış. O kadar çok üşümüş ki, parmaklarını bile hissetmemeye başlamış artık. Elindeki bir kibriti duvara sürterek yakmış ve kendini bir sobanın karşısında oturuyormuş gibi hissetmiş. Daha sonra kibrit sönmüş, hemen yeni bir kibrit yakmış. Bu sefer de kendini bir ziyafet sofrasında bulmuş. Ardından bir kibrit daha yakmış, bu sefer de yaz gününde yıldızları seyrederken bulmuş kendini. Ardından bir kibrit daha yakmış, ve bu sefer de ninesini görmüş kız. Çok mutlu olmuş. Bu anın hiç bitmesini istemiyor sürekli kibrit yakıyormuş kız. Ama artık elinde çok az kibriti kalmış. Son kibritini yaktığında ise ninesi küçük kızı kendisine doğru çağırmış. Kız ona doğru bir adım attıktan sonra rahatladığını hissetmeye başlamış artık ne soğuk ne de açlık varmış ona göre. Ninesi ile beraber uçup gittmişler ve tam arkalarından bir yıldız kaymış. Ninesi söylemiş ona, ne zaman bir yıldız kayarsa o gün dünyadan bir insanın ayrıldığını..."

Derin bir nefes alıp, gökyüzüne baktı. "Tek gerçekçi gelen masal buydu benim için."

"Masalı ilk duyduğumda benimde çok içime işlemişti. Gerçeği anlatıyor."

"Eylül,sana bir kez sarılabilir miyim?" Öylece bana bakarken başımı salladım. Teslim olurmuşçasına bana sarılırken gözlerimi kapattım. "Beni dinleyen annem ve babam dışında tek kişi olduğun için teşekkür ederim Eylül." Gözlerinden akan yaşlar omzumu ıslatırken yutkundum. "Kimse beni dinlemezken, senin benimle dertleşmen... İyiki varsın Eylül. İyiki varsın"

Gülümsedim ve başımı omzuna koydum. "Sende Çınar. İyiki varsın."

Gözlerim dolmaya başlarken yüzünü geriye çekti. "Sanırım yalnızca senin ve annemin kucağında ağlayabiliyorum. Rahatlayabiliyorum. Ağlamayınca, yutkununca o kadar çok içim acıyor ki Eylül. Delirecek gibi oluyorum." Gözlerinden yaşlar akarken, benim gözümdeki yaşları sildi. "Sen neden ağlıyorsun?"

"Benim de boğazım acıdı. Bende artık yutkunarak içime atmayı istemedim Çınar."

"Ne olursa olsun içine atma tamam mı Eylül?" Başımı salladığımda elini cebine soktu ve bir çift eldiven çıkardı, ilkini kendine geçirdi. Diğerini bana uzattı. "Al, eline geçir. Üşümesin." Bende cebimden ona verdiğim ve bende tekli kalan eldiveni çıkardığımda hafifte olsa gülümsedi ve elini diğer cebine sokup benim verdiğim eldiveni çıkardı. Gülümsediğimde biri siyah kırmızı çizgili, diğeri siyah kahverengi çizgileri olan eldivenleri elimize geçirdik. "İkisi de eşit oldu o zaman."

Başımı salladığımda gözlerini bana çevirdi. "Üşümüyorsun değil mi? Dışarı çıkalım dedim de ben."

"Yok, aksine çok iyi geldi." Başını sallayıp, ellerini birleştirdi.

"Yağmur hastaneye kaldırıldığında, annem zorla beni anneanneme göndermişti. SMA' sı varmış. Her geçen gün kuvveti azalıyordu, her geçen gün yatağa bağlanıyordu. O kadar güzel konuşurdu ki o, ben konuşamazdım o konuşurdu. Ben bazı şeyleri yapamazdım, o yapardı. Beş yaşındaydı daha, kıvırcık sarı sarı saçları gitmiyor aklımdan. Annem yine söylemedi bana hastalığı. Yağmur'unkini söylemediği gibi kendisininkini de söylemedi. Sürekli sakladı bir şeyleri benden. O da Yağmur gibi gidecek mi şimdi? Yine mi bir arkadaşımı kaybedeceğim ben?"

"Hayır, kaybetmeyeceksin. Belki Yağmur gitti ama annen gitmeyecek, annen seni bırakmayacak."

"İnşallah Eylül, inşallah gitmez. Yoksa babam çok üzülür." Bir şey diyemediğimde gözleriyle etrafı süzdü. Bir müddet konuşmadan etrafımıza bakındığımızda "Uraz seni rahatsız ediyor mu?" diye sordu. Onun baktığını yöne baktığımda, bir şey görmediğimde rahatladım. "Ediyor."dedim ve ellerimi cebime soktum.

"Neler yapıyor?"

"Mesajlar atıyor sürekli, arıyor, cevap vermiyorum; arkadaşlarımı arıyor, annemleri arıyor. Sürekli gözetliyor sanırım, nereye gidersem her yeri biliyor. Dışarı çıkamıyorum, televizyonda haberler görüyorum, daha kötü oluyorum. Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum, anlamıyorum da böylelerini, insanları öldürünce mi ancak hapse atacaklar yani? Para verdiler ve çıktı. Saçmalığa bak, sen orda.." Daha fazla konuşamadığımda aklıma kalbinin altındaki ve karnındaki yaralar geldi. Ömrü boyunca benim yüzümden taşıdığı dikiş izleri. Ona tekrar bir şey olabilirdi.

"İçeri geçelim Çınar."dediğimde elimi tuttu. "Kendini suçluyorsun şu an. Senin yüzünden değil Eylül. Sapığın biri seni seviyor ve takıntılın oluyorsa bu senin suçun değil. Hem kurtaracağım ben seni ondan. Tekrar hapse girecek ve çıkmayacak. Söz."

"Sakın bir şey yapma tamam mı?" Bir şey demezken ellerini tuttum. "Şimdi de içeri geçelim istersen."

"Peki, sen nasıl istersen Eylül." Son kez havayı içimize soluduk ve hastaneye girdik. Çınar'ın gözleri yine dolmaya başlarken ameliyathanenin bekleme koridoruna girdik. Hala her şey aynı şekilde devam ederken yerlerimize geçtik.

Annemler uyanmıştı. Ameliyat hala sürüyordu. Herkesin üzerinde bir yorgunluk vardı, herkes hüzünlüydü. Ortamın kasveti de insana daha çok hüzün getirirken şapkamı çıkardım ve eldivenlerimi de cebime koydum. Montumun önünü açıp, etrafıma bakınmaya başladım. Yaklaşık üç saattir ameliyattaydı Gamze Teyze, hala durumuna dair bir cevap gelmemişti. Yalnızca bekliyorduk. Ama beklemek; şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsızdı işte...

"Daha ne kadar bekleyeceğiz baba? Annem ne zaman çıkacak?"

Babası bir şey demezken, Çınar ayağa kalktı ve babasının yanına geçti.

Ben de ayağa kalktığımda babam beni durdurdu. "Nereye?"

"Tuvalete." dediğimde başını salladı. Koridorda sağa dönüp,tuvalete girdiğimde bir anda arkamdan gelen fısıltıyla yavaşça arkama döndüm.

Korkudan dilimi yutmak üzereydim. Ellerim titrerken ağzımı kapadı ve kapıyı kilitlemesi bir oldu. Bıçağı boynuma getirdi."Sana yüz kere dedim, yaklaşma ona dedim, gitme yanına dedim,çok kötü olur dedim." Elindeki bıçağı hareket ettirirken vücudum daha da titremeye başlıyor, elini kapadığı ağzımdan boğuk boğuk sesler çıkıyordu.

"Sana zarar vermezdim, asla buna göz yumamazdım ama sen kaşındın."

Bıçağı boynumdan çekip, elinin arasına sağ elimi aldı. "Şimdi gözüm döndü anlıyor musun? İşte gözüm döndü." Bıçağı sertçe elime bastırdı ve bir çizgi çizdi. Canım yanarken, başka bir çizgi çizdi. Gözlerimi kapatıp, yutkunurken elimi gözümün önüne soktu. "Al bak şimdi buna." Elimdeki 'U' harfine baktığımda yere akan kanlarla beraber beni kenara çekti.

"Şimdi ağzını bantlıyorum." Bir bant çıkardı ve kesip ağzıma yapıştırdı. Gözlerimden yaşlar akarken sinirle bacak arasına tekme attım. Ama durmadı. Her şey olmak üzereydi, elimden hiçbir şey gelmiyordu ki.. kapıdan sesler gelene kadar. "Tuvalet arızalı mı?"

Kapıdan bir kız sesi gelirken Uraz'ı ittirdim. Kafası kapıya çarparken bir kez daha ittirdim. Hızla ağzımdaki bantı çıkardım ve kapının önüne koştum. Uraz tökezlerken ve bağrırken kapıyı açtım. Etraftaki insanlar bana bakarken içeriyi işaret ettim. "Lütfen tutun şu kişiyi." Birkaç adam Uraz'ı yakaladığında ufak olan hemşire elimi gösterdi. "O güvenliğe teslim edildi merak etme, gel elini temizleyelim." Titreyen başımı salladığımda yürümeye başladık. Tam o anda babam ve annemin bana doğru geldiklerini gördüm. Önlerinde ise Çınar vardı. "Eylül.!"

"Noldu Eylül?" Annemler koşarak yanıma gelirken Çınar elimi ellerinin arasına aldı. Gözlerini sıkıp bakarken, gözünden bir yaş damladı. "Yine mi o yaptı? Hemde biz yanındayken?" Başımı salladığımda hemşire odayı işaret etti. "Mikrop kapacak, hemen temizlememiz gerek."

"O nerde şimdi?"

"Güvenliğe teslim edildi." Babam hızla yanımızdan ayrıldığında annem de gözleri yaşlı bana bakıyordu. Çınar yavaşça elimi bıraktığında odaya girdik. Gözlerimden yaşlar damlayarak elime bakarken başımın dönmesiyle duvara yaslandım. "Dikiş atacağım, çok derin kesilmiş." Çınar ve annem de bana bakarken başımı salladım. Daha sonra ise başım iyice dönmeye başladığında gözlerim uykuya esir oldu...

---

Ellerim titremeye devam ederken annemin getirdiği ekmeği yedim. "Acıyor mu canım?" Başımı salladığımda gözleri dolu dolu elime baktı. "Yine çıkacak anne, yine çıkacak ve bana zarar verecek, size zarar verecek. Ancak öldüğümde mi müebbet alacak? Adalet mi bu?"

Sol elimi sıktım ve yüzümü buruşturdum. "Şimdi bu iz kalacak. Onun o pis isminin baş harfi elimde iz kalacak."

"Kalmayacak,geçecek her şey yavrum. Bak sana söz veriyorum her şey geçecek. Baban onu çıkartmamak için elinden geleni yapacak, sana zarar gelmesin diye her şeyi yapacağız yavrum. Bak senin için ben her şeyimi veririm. Her şeyi yaparım. Senin kılına zarar gelmeyecek ama merak etme" Burukça gülümseyip, annemin göğsüne yattım. "İyiki varsın annem."

"Sende güzel kızım, sende" Saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Duyduklarıma göre iflas etmişler. Az önce aşağıdayken annesini gördüm yine."

"İyi olmuş." Kapı çalındığında annemin göğsünden kalktım. Çınar içeri girerken burukça gülümsedim. "Kusuruma bakmayın, ben dikiş atılırken dayanamadım çıktım."

"Ne kusru yavrum, asıl sen bizim kusurumuza bakma annen böyleyken bir de biz."

"Annem hala ameliyatta, şey siz annemin yanında durabilir misiniz?"

Annem kaşlarını çattı . "Bir sürü kişi var ya oğlum."

Çınar gözlerini yere çevirdi. "Ben Eylül'le bir şey konuşmak için.." parmaklarıyla oynadığında annem ayağa kalktı. "Tamam oğlum, kapıda güvenlik var zaten." Annem başını sallayıp, dışarıya çıktığında Çınar da yanıma oturdu. "Çok mu acıdı Eylül?" Sesi titrerken başımı salladım. "Ama geçti, bak iyiyim."

"Değilsin."

"İyiyim Çınar."

"Çıktığında üzerinde yırtıklar vardı. Sana bir şey mi yaptı yoksa?"

"Bir şey olmadı, yalnızca elim."

"Çok acıdı ama." Yutkundu. "Benim yüzümden yine."

Elimi yüzüne koydum. "Hayır, hiçbir şey senin yüzünden değil Çınar." Gözlerini kapadı. "Neden ben sana bir şey olunca hiçbir şey yapamıyorum? Neden engel olamıyorum, seni kurtaramıyorum?" Gözlerini açtı ve hüzünle yüzüme baktı.

"Kendini suçlama, benim için canından vazgeçtin sen."

"Yine olsa yine yaparım Eylül, ama olmadı sana yine zarar verdi."

"Bu da benim kaderim demek ki." Elimi yüzünden çektiğimde saçımı geriye doğru ittirdi. "Sen uyurken yeni kıyafet getirdik. Al, bunlar yırtık hem."

"Teşekkür ederim." Gülümsedi ve ayağa kalktı. "Sen burada kalma, giyin sonra bana söyle. Beraber annemin yanına gidelim canın acımıyorsa, olur mu?"

Başımı salladığımda dışarıya çıktı, bende yavaş hareketlerle üzerimi giyindim. Daha sonra ise Çınar ile beraber annesinin olduğu koridora doğru yürümeye başladık. Çınar her saniye etrafına korkuyla bakarken ameliyathane koridorundaki sessizlik içimi ürkütmüştü.

Daha sonra ise kulaklarımız bir çığlıkla doldu. Çınar telaşla bana dönerken hızla annemlerin yanlarına gittik. "Noldu?"

"Gamze.." annem ağlarken, Çınar'ın anneannesinin ve teyzelerinin feryatları ameliyathaneyi doldurmuştu. Babası öylece yere bakıp ağlarken Çınar bana sarıldı. Gözlerimi kapattığımda göz yaşları omzumu ıslatmıştı. Benimde gözlerimden yaşlar çıkarken titreyen elleriyle belimi sardı. "Umut yok Eylül. Umut yok."

Umut yoktu...

~BÖLÜM SONU~

Merhaba...

Hüzünlü bir bölümdü. Benim Eylül'ün o bıçak sahnesini yazarken içim gitti. Ve maalesef daha beterleri de var bunların<

Yazarken benim o sahne tam karakterler falan olarak kafamda öyle bir canlandı ki... Yazmaya çalıştım ama umarım yazabilmişimdir.

Ve Gamze öldü< İlk bölümden belliydi aslında öleceği, ama ne zaman ve nasıl ölecekti?

Ve en üzüntülüsü ise Çınar en yakın arkadaşını kaybetti...

Peki sizce sonraki bölümlerde neler olabilir?

Eylül ve Çınar sahnelerini yazarken yüzümdeki buruk tebessüm hiç gitmiyor benim, inşallah size geçiyordur yazdıklarım.

Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya alabilirim.

Ve bu arada bölümle ve kitapla uyumlu bulduğunuz şarkıları buraya alabilir miyim?

Sonraki bölümde görüşmek üzere. Sağlıkla ve mutlulukla kalın^^

Seguir leyendo

También te gustarán

Ayza Por Yazan Kelebek

Novela Juvenil

325K 28.2K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
1.3M 52.9K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
597K 18.1K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
Çilek Kız Por Lara

Novela Juvenil

800K 52.2K 46
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...