FULL MOON ❥ LisKook ⊰

By boadirose

89.6K 8.5K 2.7K

Hayatını bencillik ve büyüler üzerine kuran bir kadın, Büyüler ve yalanlar yüzünden hayatı yarım kalmış Lalis... More

❥ Joseon Dönemi ⊰
❥ Dolunay Gecesi ⊰
❥ Yeni Dünya ⊰
❥ Kutu ⊰
❥ Yeni Bir Bela ⊰
❥ Hapsedilen Hayatlar ⊰
❥ Aptal Adam ⊰
❥ Plan ⊰
❥ Gerçek Lisa ⊰
❥ Geçmişin İzleri ⊰
❥ Benim Hakkımda ⊰
❥ Karar ⊰
❥ Tozlu Dolaplar ⊰
❥ Silah ⊰
❥ Kurtar Beni ⊰
❥ Jilet ⊰
❥ Engel ⊰
❥ Yüzük ⊰
❥ Kırmızı Ay ve Yıldızlar ⊰
❥ Özgürlük ⊰
❥ Siyah Beyaz Geçmiş ⊰
❥ Umutsuzluk ⊰
❥ Elveda Junghyuk ⊰
❥ Anıt ⊰
❥ Anayol ⊰
❥ Yalnızlık ⊰
❥ İyi Bir Hayat ⊰
❥ Elveda Zengin Hayat ⊰
❥ Görüntüler ⊰
❥ Şüphe ⊰
❥ Garip Şeyler ⊰
❥ Utanç ⊰
❥ Kalp Atışları ⊰
❥ Rothy ⊰
❥ Yeni Ev ⊰
❥ Hisler ⊰
❥ Yara Bandı ⊰
❥ Dondurma ⊰
❥ Akşam Yemeği ⊰
❥ Kan İzleri ⊰
❥ Kız Arkadaş ⊰
❥ Hayali Beden ⊰
❥ Kanlı Bıçak ⊰
❥ Üç Gün ⊰
❥ Kurallar ⊰
❥ Ses Kaydı ⊰
❥ Tabut ⊰
❥ Ay İzli Ok ⊰
❥──> Dolunay Görevi <──⊰
❥⊰ Bahçe ❥⊰
< Özel Bölüm >

❥ Hayatımın Son Günü ⊰

1.7K 173 40
By boadirose

Her şey o kadar hızlı olmuştu ki anlamakta zorlanıyordum. Jungkook içeri girer girmez silahı büyücüye doğrultmuştu. Olanları anlamaya çalışır gibi etrafa bakıyordu. Daha sonra odaya girerek büyücünün bileklerinden tuttu ve belinden kelepçeleri çıkardı. Ben de hiçbir şey yapmadan elimdeki kutuya bakıyordum. Başka bir yere gitmeliydim. Jungkook'un kutuyu açmama engel olacağına, hatta elimden almaya çalışacağına emindim. Kutuyu pijamamın altına sakladım ve ayağa kalkarak hızla odadan çıktım. Tam evden çıkacakken polis ekipleriyle karşılaşmıştım.

"İyi misiniz!?"

Hepsi karnıma bakıyordu. Bu durumun garip olduğunun farkındaydım. Pijamam kan içindeydi ama sağlıklı bir şekilde ayakta duruyordum. Polisler bana şaşkın bir ifadeyle bakarken ne yapacağımı bilememiştim. O yüzden hiçbir şey söylemeden koridora geçtim ve asansöre doğru koştum.

"Lisa! Nereye gidiyorsun bekle!!"

Jungkook evden ayrıldığımı fark etmişti ve arkamdan geliyordu. Asansöre binerek hızla en üst kata bastım. Kapı yavaş yavaş kapanırken gördüğüm son şey Jungkook'un endişeli yüzüydü. Asansörün kapısını engellemeye çalışmıştı ama başaramamıştı. Bu hayattan gitmeden önce onu görmek güzeldi. Eğer biraz daha zamanım olsaydı onunla daha farklı şeyler yaşayabilirdik. Ancak hayatıma bu gece son verecektim ve bunda kararlıydım. Daha fazla beklememin anlamı yoktu.

En üst kata geldiğimde asansör durdu ve kapılar açıldı. Hızla merdivenlere yöneldim ve çatı katına çıktım. Daha sonra kapıyı kapatarak etrafa baktım. Hava rüzgarlıydı ve ince pijamalarım yüzünden titriyordum. Yine de bu durumu görmezden gelerek kenarda yığılı olan demirlere doğru yürüdüm. Jungkook'un beni durdurmasını engellemem lazımdı. Demirlerden birini alarak kapının kolundan geçirdim ve açılmadığından emin olduğumda kenara çekildim.

"Üzgünüm Jungkook. Bugün hayatımın son günü. Sonraki hayatımda mutlaka buluşalım."

Ağlayarak değil güçlü bir şekilde yok olmak istiyordum. Artık ağlamayı bırakmalı ve güçlü olmalıydım. Pijamamın altında sakladığım kutuyu çıkararak gülümsedim. Ay ışığı bütün bedenimi aydınlatırken kutunun mühründe parmaklarımı gezdirdim. Tereddüt etmemem ve bunu bir an önce yapmam lazımdı çünkü zamanla yaşamayı daha çok istiyordum. Kutuyu açtım ve gözlerimi kapatarak beklemeye başladım. Dakikalardır bekliyordum ancak ne acı ne de başka bir şey hissediyordum.

"Nerede yanlış yaptım? Neden hala bir şey olmadı?"

Ellerime ve üzerime baktım ama değişen bir şey yoktu. Hala ayakta sağlıklı bir şekilde duruyordum. Kutunun içini kontrol etmek için ay ışığına doğru tuttum. İçindeki külü görebiliyordum. Olması gereken de buydu zaten ama neden hala bir etki göstermemişti? Olanları anlamaya çalışırken birinin kapıyı zorladığını fark ettim.

"Lisa! İyi misin!? Kapıyı aç!"

Bu Jungkook'un sesiydi. Görmezden gelerek bir süre düşündüm. Çatı katına kadar gelmiştim ancak hiçbir şey tahmin ettiğim gibi olmamıştı. Belki de bunu farklı bir şekilde denemem lazımdı. Bulunduğum yerin kenarına doğru ilerledim ve tereddütle aşağı baktım.

"Belki de artık ölümsüz değilim..."

Bunu anlamak için denemem gerekiyordu. Kutuyu yere bıraktım ve demirlerden tutunarak duvara çıktım. Çok yüksekteydim ve buradan atladığımda yaşamama imkan yoktu. Sokak ışıkları ve insanlar oldukça küçük görünüyordu.

"Sonum her türlü ölüm olacak. Daha fazla oyalanmanın anlamı yok..."

Ayaklarımı aşağıya sarkıttığım an gelen kapı sesiyle arkamı döndüm. Jungkook içeri girmeyi başarmıştı ve korkulu gözlerle bana bakıyordu.

"Lisa..."

"Yaklaşma. Bunu yapmam gerek... Şimdi yapmazsam bir daha yapamam. O yüzden beni durdurma."

"Aşağı in konuşalım, lütfen."

Yavaş adımlarla bana doğru yaklaşıyordu. İntihar edeceğimi düşünüyor olmalıydı. İntihara benziyor olabilirdi ama ben bunu çocukları kurtarmak için yapıyordum. Doğru olan da buydu zaten.

"Bana sadece iki dakika ver. Eğer atladıktan sonra hala yaşıyor olursam, sakin sakin oturup konuşuruz."

"Ne? Şaka mı yapıyorsun!?"

Artık sesi daha yüksek ve endişeli çıkıyordu. Keşke uçurumdan itildiğim zaman da benim için böyle endişelenen biri olsaydı. O gece tek başımaydım ve herkes ölmemi istiyordu. Büyücü kadının söyledikleriyle beni lanetli sanarak ölmemi istemişlerdi. Onlardan nefret edebilirdim ancak küçük çocukların bir suçu yoktu.

Bir süre düşündükten sonra kafamı kaldırarak Jungkook'a baktım. Bana doğru yavaş adımlarla yürüyordu.

"Hadi Lisa, in ve konuşalım."

Gözleri bana umutla bakıyordu. O böyle baktıkça daha çok kalmak isteyeceğimden korkuyordum. Bencil bir insan olarak yaşamak istemiyordum.

"Yaklaşma dedim! Sadece iki dakika sürecek, belki de daha az. Bunu yapmam gerek. Bu arada, olur da bir daha görüşemezsek, bunu bir fedakarlık olarak düşün ve beni iyi hatırla. Olur mu?"

İkna olmuşa benzemiyor ve çabalamaktan vazgeçiyordu.

"Eğer şimdi inersen sana yardım edeceğim."

"Bana istesen de yardım edemezsin ki..."

Yine de Jungkook'un söyledikleri tereddüt etmeme sebep oluyordu.

"Bu arada... sen neden gelmiştin? Çağırdığımı hatırlamıyorum."

"İşten döndüğümde kutuyu yerinde göremeyince aklıma ilk sen geldin. Her neyse... Aşağı in artık."

Arkamı dönerek bir süre aşağı baktım. Daha insaflı bir ölümü seçebilirdim. Ani davrandığım için mantıklı düşünmemiş olmalıydım. Daha fazla güçlenmeden yok olmam gerekiyordu. Büyücünün bu kadar hızlı yaşlandığına bakılırsa her an ölebilirdi. Tam o sırada kolumda hissettiğim ellerle kendimi yerde bulmam bir olmuştu. Dedektif Jungkook kolumdan tutarak beni aşağı indirmişti. Ben iyiydim ancak o iyi görünmüyordu. Yere sert düşmüş olmalı ki omuzunu tutuyordu. En sonunda sinirli bir şekilde bana doğru baktı.

"Sen.. Sen gerçekten delisin!"

Söylenerek elindeki kelepçeyi hazırladı ve bileklerimden tuttu. Yine eskiye dönüyor gibiydik.

"Nefret ediyorum şu kelepçelerden."

İfadesiz bir yüzle taktığı kelepçeleri sıkıladı. Söylediğim cümleden dolayı mı emin değildim ama kızgın gibiydi.

"Ben de bu durumda olmaktan nefret ediyorum. Daha sakin bir hayat seçmeliydim."

Gerçekten yorgun görünüyordu. Bütün bu olanlar yüzünden kafası karışmış olmalıydı.

"Bu kelepçeler ne için? Nereye gidiyoruz?"

"Saçma şeyler yapmaman için."

Kolumdan çekiştirerek kapıya doğru ilerledi. Asansöre binene kadar tek kelime etmemişti ve oldukça kızgın görünüyordu.

"Soru sormayacak mısın?"

"İnsanların özelleri beni ilgilendirmez."

Ne soğuk adamdı. Ben de onun gibi soğuk ve ciddi bir tavırla konuştum.

"Büyücü kadına ne oldu peki?"

"Odandaki kadın mı? Eğer oysa polis ekipleriyle gitti. Seni yaraladığı için şikayetçi olabilirsin."

Asansör birer birer aşağı inerken karnıma baktı ve alaycı bir şekilde güldü.

"Bu halde nasıl yaralandım diyebilirsin ki, benden daha sağlıklı görünüyorsun."

"Ne!?"

Bana hakaret etmiş gibi hissediyordum. Ellerimle karnımdaki kan izini kapatmaya çalıştığımı fark ettiğinde göz devirdi. Bir gün göz devirirken görme yetisini kaybedeceğinden korkuyordum. Bileklerimdeki kelepçeleri çıkardı ve üzerindeki ceketi çıkararak bana uzattı. O an şaşırarak Jungkook'a baktım.

"Bu ne?"

"Giy."

Uzattığı ceketi alarak kollarımdan geçirdim. Açıkçası çatı katında biraz üşümüştüm ve bu iyi gelmişti.

"Aptal mısın?"

"Bana neden sürekli hakaret ediyorsun!?"

Bu çok bilmiş hareketlere daha fazla sessiz kalamazdım. Ceketin kenarlarından tutarak beni kendine çevirdi ve düğmeleri ilikledi.

"Ah.. sen bu yüzden verdin."

Cevap vermeden önüne dönmüştü. Birkaç saniye sonra karnım guruldamaya başlamıştı. Harika bir zamanlamaydı cidden. Çaktırmadan Jungkook'a baktığımda hiçbir şey olmamış gibi kapıya bakıyordu. Karnımın guruldamasını görmezden geliyor olmalıydı. Ben de öyle yaparak önüme döndüm. Bugün onu yeterince yormuş olmalıydım.

Continue Reading

You'll Also Like

20.2K 1.2K 38
" Hayat zordur, yaşamayı dene." -Zayn Malik
8K 1K 35
Uzun zamandır gitmediği evinde kavga ettiği kızn yaşadığını gören bir adet Min Yoongi, Oğlunun kim olduğunu bilmemesine rağmen sürekli "Benim oğluml...
49.8K 3.3K 23
"Sargılı bileklerine gizlediğin acılarını bilmek istiyorum." ★★★ Her gün okula sargılı bilekleri, mor göz altları ile gelen Jeon Jungkook, okulun öz...
98.2K 2.5K 81
*Çeviridir.* ♡: Personal favorites