Maskeli Baloda Sevdim (Tamaml...

By SevsenAtaker

2.3M 191K 113K

Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü gör... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
FİNAL

100. BÖLÜM

11.5K 1K 1K
By SevsenAtaker

Bu bölümle hikayemin ikinci cildi sona eriyor. Son olarak yayınlayacağım bundan sonraki final bölümüyle de aklınızda herhangi bir soru bırakmamaya çalıştım.

Bu macerada beni yalnız bırakmadığınız için çok, çok, çok teşekkür ederim. Tüm minnettarlığımla sonsuz sevgiler ❤️
~~≠~~≠~~

"Burhan amcam mı? Nasılmış?"

"İyiymiş. Sana selamları var. Yanaklarından öpüyormuş."

"Sağ olsun. Sen de selam söyleseydin." Sadece başını sallamakla yetindi. Tencereden yemek ve pilavdan ikişer kaşık koydum. Tabağı önüne bırakırken, "Bakalım sevecek misin?" diyerek kendi tabağımı alıp ocağa gittim. Tüm bu süre boyunca Arda'nın sessizliğini hiç yadırgamadım. Benimle konuşacaklarını düşündüğü ve aklında sıraya dizdiği çok belliydi.

Karşısına oturunca, "Salata için ayrı tabak çıkarayım mı?" diye sordum.

"Hayır gerek yok, yemeğin yanına koyarım canım."

Uzanıp elini tuttum. "Hadi Arda... Anlatacağın bir şey için kendini bu kadar kasma."

"Bir şey değil ki birkaç tane. Ve inan bana hepsi de kontrolüm dışında gelişiyor. İnan bana, ben sadece..."

Onun kıvranmasını daha fazla izleyemedim. "Bence şimdi yemeğimizi yiyelim. Sonra kendimize birer kupa kahve yapıp yukarı çıkarız. O zaman konuşuruz." Ardından çatalımı elime alıp, "Nasıl? Beğendin mi?" diye sordum.

Ağzındaki lokmayı çiğneyerek yuttuktan sonra üzerine de su içti. "Beğendim canım çok beğendim. Eline sağlık."

O andan sonra yemek sonuna kadar ondan bundan, son sınavımdan konuştuk. O, bağladığı yeni işi anlatırken, ben de arkadaşlarımın yaz planlarından bahsettim. Böylece her ikimiz de gerginliğimizi üzerimizden atmış, rahatlamıştık.

Sabunladığım son bulaşığı Arda durulayıp sepete bırakırken, "Sen kahveleri yapana kadar ben hızlı bir duş alsam olur mu?" diye sordu.

"Elbette. Sen çık, ben de birazdan gelirim."

Dudağıma sevgi dolu bir öpücük bırakıp hızlı ve geniş adımlarla mutfaktan çıkıp merdivene yönelene kadar arkasından uzun uzun baktım. Hala gergindi. Bunu açıkça görebiliyordum. Biliyordum ki şu anda aramızdaki dengeleri oturtmak benim görevimdi. Sonra derin bir nefes alıp vererek kalan yemekleri kaplara boşalttım ve tencereleri de yıkadım.

Son olarak tezgahı ve masayı da silince işim bitmiş oldu. Ellerimi sabunlayıp havluyla kuruladım, kahve makinesini çalıştırdım ve iki kupa almak üzere dolaba uzandım.

Arda gelip arkamdan belime sarılmadan iki saniye önce yeni duştan çıkmış kokusunu aldığımda gülümseyerek yüzümü yan çevirip başımı yanağına yasladım. "Birazdan geliyordum. Neden indin?"

"Sen gecikince merak ettim sevgilim." Nemli yüzünü boynuma sürüp içimi ürpertti. Saçından akan bir su damlası ensemden kayıp içime girince omuzlarımı yukarı kaldırıp titredim. "Bari saçını kurulasaydın Arda."

"Vakit kaybı olurdu." dediğinde ensemde dolanan dudaklarının gülümsediğini hissettim. "Her an seni o kadar özlüyorum ki; göremesem, dokunamasam kendimi eksik hissediyorum. Öyle bir kanıma işledin, ruhumu öyle kendine bağladın ki seni mutsuz etmekten korkuyorum."

"Bunlar her kızın, hayatlarında en az bir kere duymak istediği müthiş sözler Arda. Belki normal kızlar bu cümleler karşısında mutlu olur, gülümser ve teşekkür eder ama akıllarının bir yerinde; acaba bunu daha başka kaç kıza söylediğini, duyduğu sözlerin içten gelip gelmediğini sorgular."

Dönüp kollarımı boynuna doladım ve parmak ucumda yükselerek yanağımı yanağına sürdüm. "Ama ben bunların yüreğinden kopup geldiğini, öylesine söylenmemiş sözler olduğunu biliyorum. Birazdan bana ne anlatırsan anlat, seni büyük bir aşkla dinleyeceğim sevgilim."

Ellerimle başını tutup kendime doğru eğdiğimde ateş gibi yanan dudaklarının üzerine kendi ateşimi bıraktım. "Seni seviyorum. Bu asla değişmeyecek, çünkü sen de aklımı, kalbimi ve ruhumu kendine bağladın." Sağ elimi kaldırıp yüzüğümü gösterdim. "Sonsuza kadar."

"Şu anda seni odama kadar taşıyıp aşkımı göstermemek için ne kadar savaş verdiğimi bilemezsin. Ama her şey sırayla, değil mi?"

"Evet aşkım, her şey sırayla."

Kahve makinasının bitiş uyarısını duyduğumuzda birbirimizden ayrılıp kupalara uzandık. Önce Arda'ya, sonra da kendime kahve doldurduğumda ona dönüp dudaklarımda küçük bir gülümsemeyle, "Hazır mısın?" diye sordum.

Beni başıyla onaylayıp, "Hazırım." diyerek ekledi. "Hadi çıkalım."

Yan yana merdivenlerden çıkarken birazdan ortaya ne dökülürse dökülsün, konuşmanın ilişkimizi olumsuz etkilemeyeceğine dair inancımız tamdı.

Oturma odasında karşılıklı iki koltuğa geçtik. Ben arkama yaslanıp dinleme pozisyonu alırken, Arda öne doğru eğilip dirseklerini dizlerine dayadıktan sonra ellerini birleştirdiği çenesine dayadı.

Suskun kaldığımı görünce mecburen konuştu. "Hangisinden başlayayım?"

"Kaç olay var?"

"Üç."

"O zaman en zor olanından başla ki o bir an önce ardımızda kalsın."

"Peki." diyerek sıkıntılı bir nefes alıp verdi. "Annen ve babanla, daha çok da babanla konuştuğumu biliyorsun." ellerini ovuşturdu. "Sana evlenme teklifi yapacağımı söyleyip izin aldım. İlk başta doğal olarak sert bir tepkiyle karşılaştım. Baban bu konuyu annenle görüşmesi gerektiğini söylediğinde benim için hayli gergin birkaç saat geçirdim. Sonra... sonra bu yaz tatili süresince ayrı olmamızın daha iyi olacağını ve bu arada benim bu düşüncemi ertelememi söyledi." Soluğumu tuttuğumu gördüğünde hızlıca ekledi. "Ben de staj işini ortaya attım ama tamamen reddetmesinden çekindiğim için sadece bir ay olduğunu söyledim. İşte o anda durum biraz sarpa sardı."

"Ne gibi?"

"Ben her ne olursa olsun seninle evlenmek istediğim ve beklemeyeceğim konusunda ısrarcıydım. Bir yandan annen daha erken olduğunu, önce okulunu bitirmeni söylerken, diğer yandan baban benimle erkek erkeğe zorlu bir konuşma yaptı. Sonuç olarak evlenmek için uzunca bir süre daha beklememi istedi. Hem de çok çok uzun bir süre."

Duraksadığında ben araya girdim. "Yani bana haberleri var dediğinde durum aslında bambaşkaydı. Onun için bugün konuşmamı istemedin."

"Evet öyle ama söz veriyorum her şey kendiliğinden çözülecek."

"Nasıl çözülecek Arda? Onları tanırım. Şimdi senin her şeye rağmen evlenme teklifi yaptığını ve benim de kabul ettiğimi öğrenecekler. Onları ezip geçmiş ve oldu bittiye getirmiş gibi olduk."

"Evet, maalesef öyle." diyerek ellerini bir kez daha ovuşturdu. "Bana çok mu kızdın?"

"Kızmadım sadece ikimizi de düşürdüğün bu durumdan hoşlanmadım."

Başıyla onaylayıp bıkkın bir nefes verdi. "Peki şimdi kabul ettiğin için pişman mısın?" diye sorduğunda bakışları parmağımdaki yüzükteydi.  Benimle göz göze gelmekten kaçınır gibi o noktaya takılmıştı sanki.

Kararlılıkla, "Hayır." dedim. "Pişman değilim tabii ki." Biraz duraksadıktan sonra sorma ihtiyacı hissettim. "Peki anlamadığım, neden telefonda o kadar mutlulardı? Gerçekten sadece staj için mi?"

"Çünkü tam o sırada ikinci olay gelişti."

"Başka ne vukuatın var?"

Yüzünü kaldırıp içtenlikle, "O olay benim tamamen dışımda gelişti" diye başladı." Sana sürpriz olacağı için söylemem ne kadar doğru olur bilmiyorum ama artık senden bir şey gizlemek istemiyorum."

"Doğru karar."

"Söylediğim anda çok şaşırıp aynı zamanda çok sevineceksin ama babanlar sana sürprizlerini açıkladıklarında ilk kez duymuş gibi yaparsan iyi olur. Onlarla ilişkim zaten sıkıntılı bir hal aldı, en azından bir de güvenlerini kaybetmeyeyim."

"Peki. Söyle bakalım neymiş bu sürpriz?"

"Baban okuldan istifa etti."

Yerimde doğrulup şok olmuş halde, "NE?" diye bağırdım. "İstifa mı etti? İyi de neden?"

"Sadece o da değil. Evinizi de satışa çıkardılar. Emlakçının yönlendirdiği bir müşteri evi gezip çok beğenmiş."

Nutkum tutulmuş halde Arda'nın ağzından çıkan sözleri dinliyor, bir yorum yapamıyordum. Sonunda, "Neler oluyor?" diye sorabildim.

"Pelin, babanlar doğup büyüdükleri bu şehre dönmeye karar verdiler."

"NE? Yani buraya mı taşınacaklar? Ne zaman?"

"Pazartesi geldiklerinde birkaç ev bakacaklarmış."

"İyi de babam ne iş yapacak? Hangi okulda öğretmenlik yapacak? Bu koca şehirde öğretmen maaşıyla nasıl geçineceğiz?"

Son soruyu duyduğunda Arda hafifçe kamburlaştı, başı öne düştü. O zaman durumu kavradım. Ailemin buraya taşınması demek, benim bu evden çıkıp onlarla yaşamam demekti ve Arda'yı en çok düşündüren bu husustu.

"İşler bayağı karışmış." diyerek ellerimi saçlarımdan geçirdim.

"Hiç sorma." dediğinde arkasına yaslanıp yüzünü sıvazladı. "Tek bildiğim, senden çok fazla uzak kalamayacağım. Aynı çatı altında bile yeterince özlüyorken, ne yapacağımı ne edeceğimi bilemiyorum. Aklıma tek bir çare geliyor ama..."

"Hemen evlenelim diyeceksin, değil mi?"

"Evet. Tek düşünebildiğim bu. Ama annenle baban henüz istemiyor."

Başımı geriye atıp bir süre yüzümü örttüm. Benden habersiz neler olmuştu böyle? Her şey nasıl bu kadar üst üste gelmişti? Tekrar doğrulup oturdum. "Peki amcam bu olayların neresinde?"

"O da üçüncü olay." diyerek parmaklarını birleştirip dirseklerini koltuğun kolçaklarına dayadı. "Buraya taşınma niyetleri olduğunu amcana çıtlattığımda hiç vakit kaybetmeden babanı arayıp aile şirketinde iş teklif etti. Zaten baban o nedenle okuldan istifa edip evi hemen satışa çıkardı."

"Yani amcamın teklifini kabul etti, öyle mi?"

"Evet, eve girerken amcanla bunu konuşuyorduk."

Bu haberi duyunca yüzüm aydınlandı. "Sahi mi söylüyorsun aşkım?" Yerimden fırlayıp gözlerimde biriken yaşlarla boynuna sarıldım. Otomatikman beni kucağına çekip kollarını doladı. "Bu habere ne kadar sevindiğimi anlatamam."

"Söz verdin sevgilim. Sana söylediklerinde ilk defa duymuş gibi tepki vereceksin tamam mı?"

"Tamam, elbette." Yüzümü gömdüğüm için sesim boğuk boğuk çıkmış, gözyaşlarım çenemden akmaya başlamıştı. "Bu ne demek biliyor musun aşkım?" diyerek elimin tersiyle yanağımı kuruladım. Burnumu çekerek, "Bu babamın ailesiyle barışması demek. Babaannemle ve halamla bir araya gelip sorunlarını halledebilirler demek."

Hızla kucağından inip kollarımı havaya kaldırdım ve kendi etrafımda mutlulukla birkaç tur döndüm. "Artık kocaman bir ailem olacak. Küslükler, dargınlıklar, onları birbirinden uzaklaştıran her şey düzelecek. Nihayet ailem bir araya gelecek." Kahkaha atarak bir iki tur daha döndüm.

Arda da ayağa kalkıp elimden tuttu ve kendisine doğru çekti. "Senin ve ailenin adına çok mutlu oldum Pelin, gerçekten." Sesindeki burukluk dikkatimden kaçmadı. Kendini dışarıda hissettiğini anladım.

O nedenle parmak ucumda yükselip dudağından öptüm. "Sen de benim ailemsin sevgilim. Seni asla ayrı tutmuyorum. Geldiklerinde annem ve babamla konuşup senin onlarla başlattığın süreci ben devam ettireceğim."

Arda hafifçe geri çekilip yüzümü inceledi. "Bu ne demek?"

"Madem hemen evlenmemize izin vermiyorlar, biz de usul neyse onu yaparız."

"Yani?"

Dudaklarını bir kez daha öptüm. "Yani aşkım, onlar izin verene kadar bekleyeceğiz. Tabii bu arada evlenme isteğimizi resmileştirmek istediğimizi de söyleyeceğiz."

"Dur, dur." diyerek boynuna dolanmış kollarımı çözüp geriye çekildi ve şüpheyle, "Bakalım doğru anlamış mıyım?" diye sordu. "Yani hemen evlenelim mi diyorsun?"

Yanağından neşeli bir makas alarak güldüm. "Hayır zeki çocuk onu demiyorum."

"Peki ne diyorsun? Şu anda verdiğin tepkiye o kadar şaşırdım ki, sanırım sözlerini algılayamıyorum."

Oyuncu bir şekilde alt dudağımı ısırdım. "Madem hemen evlenmemizi istemiyorlar, tamam öyle olsun."

"Ama sen az önce..."

"Nişanlanalım. Bu haberi herkese duyuralım. Böylece her şey usulüne uygun olur."

Arda sonunda şaşkınlığı üzerinden atıp kocaman bir kahkaha attıktan sonra beni belimden tutup kaldırdı ve etrafında döndürdü. "Bunu istediğine inanamıyorum."

"Ben de ama bunu gerçekten istiyorum aşkım. Ve biliyor musun ne?"

Arda beni yere indirip dengemi sağlamamı bekledi. "Ne?"

Kollarımı bir kez daha havaya kaldırıp mutlulukla döndüm. "Artık hiç korkmuyorum."

Bunu söylememden sonra bizi uzaktan gören biri olsaydı, küçük çocuklar gibi kahkaha atan ve bu mutluluklarını baştan çıkarıcı uzun bir öpücükle taçlandıran, birbirine sırılsıklam aşık bir çift görürdü.

Evet biz buyduk.

Her engeli birlikte aşmaya kararlı, birbirine sırılsıklam aşık bir çift.

Bundan böyle hiçbir engel önümüzde duramazdı.

~~≠~~≠~~≠~~
Artık son bir final bölümü kaldı. Bu koskoca 100 bölüm bana, kurguma ve karakterlerime tahammül ettiğiniz için teşekkürler.

Onların çocukluktan çıkıp serpilip büyüdüklerini, her iniş ve çıkışta aşklarına sahip çıkıp birbirlerine tutunmalarını okurken, kimi zaman sinirlendik, kimi zaman ağladık, kimi zaman da kahkahalar atarak onların bu yolculuğuna şahitlik yaptık.

Artık ayrılık vakti geldi ve final bölümüyle hikayemiz sona erecek. Ancak eminim ki Arda ve Pelin'in hikayesi, sevgi yolunda sonsuz bir aşkla hep yana yana ve el ele devam edecek.

Sizleri final bölümüyle baş başa bırakıyorum. Sevgilerimle...❤️❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 103K 49
Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz. Yalnız içeri girmeden uyarayım! Ankara...
473K 22.2K 19
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
342K 15.7K 37
Bu kitap,İstanbul'dan mardin'e gelen Esila Avşin ve ona ilk görüşte aşık olan Mardin'in en güçlü ağası Aram Haznedar'ın aşkını anlatıyor. Bu ikili tö...
123K 5.2K 51
Yere çakılmayı, dizlerine batan çakıl taşlarını, avuçlarını delen dikenleri. Hepsini ezberleyecek kadar düşmeyi öğrendim ben... İçini çeke çeke saatl...