YANLIŞ NUMARA | TEXTING *Tama...

Par darkgghost

9.1M 463K 170K

Mavi Aksoy, arkadaşına atacağı 'Beni Ara' çağrısını yanlışlıkla hiç bilmediği bir kişiye gönderir ve aşka kap... Plus

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
7.0
7.1
7.2
7.3
7.4
7.5
7.6
7.7
7.8
7.9
8.1
8.2
8.3
8.4
8.5
8.6
8.7
8.8
FİNAL
hoçça ğalın ğidiyom ben
ÖZEL BÖLÜM ❤ 1
ÖZEL BÖLÜM ❤ 2
ÖZEL BÖLÜM ❤ 3

8.0

49.2K 2.6K 1.1K
Par darkgghost

Bildirimlerde gördüğünüz anda 'bu kitabı ne zaman okudum ben ya?'
diyeceğiniz kadar uzun bir aradan sonra, merhaba dostlarım!

Nasılsınız bakalım? Umarım iyisinizdir :)

Beni sorarsanız tam anlamıyla sürünüyorum!
Buradan sesleniyorum okulun abv!!!

Evet derdini de dile getirdiğime göre
boş yapma Darkgghost bölüme geç vhjscdhigd

İyi okumalar

Çok öpt<3






[Bir hafta sonra]

Yarimden ayrı kaldığım yedi ayrı gün...

Onu görmediğim koskocaman yedi gün...

Ve ondan ayrı geçen her zamanda yavaş yavaş biten bir adet ben...

Evet, son zamanlarımı tam olarak bu şekilde özet geçebilirdim, dostlarım! Çok kötüydü. Çok!

Sıkıntıyla nefes verip, bakışlarımı bahçede dolaşan öğrencilerin üzerine diktim. Öğle arasına gireli neredeyse yarım saate yakın bir vakit olmuştu. Bu yüzdendir ki yemeğini yiyen öğrencilerin bir çoğu, saatlerdir tıkılı kaldıkları binaya girip beklemektense bahçeye çıkmayı düşünmüş olmalıydılar. Kimisi yeni yeni dışarı akın ederken kimisi ise çoktan arkadaşlarını bulmuş, ya bir kenarda oturmuş güzelce sohbet ediyordu ya da okulun diğer çephesine bakan tarafta kalan, oyun sahaların birisinde takım arkadaşları ile grup oyunu oynuyorlardı.

Bir süre izleyip durduğum öğrencilerin ardından bu durum fazlasıyla canımı sıktığı için abartıyla nefes verip, hemen karşımda oturmuş, dışarıdan bakan birisinin deli olacağını düşünecek kadar otuz iki diş sırıtmış halde duran Ece'ye baktım. Benim bitmiş, tükenmiş, yerle bir olmuş fazlasıyla yıkık moduma göre onun neşe içinde olmuş olması sebepsiz yere gözlerimi devirmemi sağladı. Çok mutluydu, dostlarım. Bu gözüme batıyordu! Gerçi şu an her şey gözüme batıyordu da her neyse!

Kollarımı göğüs hizamda sardım. Yüzümde tüm huzursuzluğumu yansıttığım ifadeyle Ece'ye somurtarak baktım. "Ne gülüyorsun sabahtan beri?" dedim, aslında yaklaşık bir haftadır bu durumda olduğunu, şimdilik göz ardı ederek.

Anlamaz şekilde saniyelik duraksadı. "Ağlıyayım mı geri zekalı?" dedi, umursamazca.

Her ne kadar bunu çemkirerek demiş olsa da, her zamankinin aksine yüzü çatılmamıştı. Hatta tam tersine halen sinirimi bozan gülücüğünü saçmaya devam ediyordu. Niye bu kadar mutluydu yahu? Ya da ben niye bu kadar takmıştım buna?

"Olabilir." omuz silktim ve daha da fazla somurttum. Kesinlikle kendimde değildim, itiraf ediyorum. "Ben mutsuzum ve kankamsan senin de öyle olman lazım."

Fakat dediklerimin Ece'nin umrunun ucunun kıyısından bile geçmediği belliydi. Dediklerime alayla güldüğünde omuzlarına düşen salık sarı saçlarını elinin tersi ile arkasına itip genişçe sırıttı. "Şu an hiç üzülemem, kusura bakma." dedi, neşeyle konuşarak. "Vallahi çok mutluyum adeta mutluluk bombasıyım. Keyfimi bozamam."

Dedikleriyle beraber daha da düşen yüzümle homurdanarak ona baktım. Aynı zamanda da memnunsuzca kafamı sallıyordum. "Kankası depresyondandan depresyona balıklama atlarken mutlu olan bizden değildir!" dedim. "Hain arkadaş."

"Ay aman sen de!" dedi, uzun zaman sonra çatılan kaşlarla bana bakarak. "Gören de kötü bir şey oldu sanır. Ne bu haller?"

Bu sefer de o homurdanırken, "oldu tabii!" diye çıkıştım birden. "Daha ne olsun kızım! Yarim burada değil tek kaldım resmen. Tek!" içlice bir nefes verip doğruldum.

"Vay be! Derde bak arkadaş! İçler acısı! Yok böyle bir şey! Sen bununla nasıl yaşayacaksın şimdi?!" diye beni alaya aldığında sahte sinirle ona baktım. Niye beni kimsecikler anlamıyordu, dostlarım! Niye? "Ne büyüttün kızım ya! Egemen sonuçta sonsuza kadar gitmedi ya, biraz sabret gelecektir yakında."

"Demesi kolay," dedim, dudak büzerek. "Can dizinin dibinde olunca böyle rahat rahat konuşuyosun tabii! Bir yere gitsin o zaman göreceğim ben seni!" sıkıntıyla nefes verip oturduğum yerde huzursuzca kıpırdandım. "Bir hafta geçti hala gelmedi, hayır gitti gideli ne yaptığını da tam bilmiyorum. Meraktan çatlayacağım en sonunda o olacak!" dedim, bıkkınlıkla.

"O kadar oldu mu ya?" diye, gizli bir şaşkınlıkla konuştu Ece. Tabii o, son zamanlarda biricik yeni sevgilisi ile aşk dolu anlar yaşayıp sevgi pıtırcığı olduğu için, zaman kavramını kısa bir süreliğine dış dünyaya kapamış olduğundan, bunu demesini yadırgamadığımı söylersem yanlış olmazdı.

Keşke benim için de öyle olsaydı, dostlarım! Ama ne yazık ki değildi. Zaman sanki sonsuzlukta duraksamış gibiydi. Öyle ölümüne yavaş akıyordu! İçlice nefeslendim.

"Oldu tabii," dedim, hoşnutsuz bir sesle.

"Konuşmadınız mı hiç?" Bunu sorarken kaşları çatılmıştı aynı zamanda.

"Sence konuşmuyor olsak bu kadar sakin olur muyum, Ece?" dedim, göz devirerek. Ardından bıkkınca nefes verdim. "Konuşuyoruz tabii ama yine de öyle sürelikli değil."

"Ne zaman gelecekmiş ya? Bir şey dedi mi peki?"

Bilmiyorum der gibi alt dudağımı aşağı sakıtıp omuzlarımı hafifçe oynattım. "Ben de bilmiyorum. Soruyorum ama hep yakında diyerek geçiştiriyor beni."

"Anladım." diyerek düşünceli bir şekilde kafa salladığında tam o esnada yanımıza yaklaşan bir adet Can'ı görmem bir oldu.

Elinde tuttuğu iki adet çikolatayla beraber, otuz iki diş sırıtarak, koca adımlarla yanımıza vardığında hızla Ece'nin yanındaki boş yere oturduğu gibi keyifle "selam!" diye adeta gürledi. Gürledi diyorum dostlarım çünkü aynı Ece gibi mutluluk sı- öhöm pardon saçan bir haldeydi. Böyle olunca da her şey patlıyordu adeta.

"Sana da selam." dedim, dudak büzerek. Az sonra bu ikili tarafından maruz kalacağım sevgi dolu anlar şimdiden gözlerimin önünden geçerken, görünmez gözyaşlarım çoktan yanaklarımı ıslatmıştı bile.

Ah ah!

Ece, Can'ı görmesi ile benimle konuşurken kısa bir süreliğine girdiği ciddi halinden hızla uzaklaşarak otuz iki diş sırıttı. Yine gülücükler saçan haline geri döndüğünde, "selam aşko!" dedi keyifle konuşarak. Aynı zamanda da yavru kediler gibi Can'ın dibine sokulmuştu.

Bu arada hayır, yanlış okumadınız.

Evet, aşko dedi!

Evet, ben de kustum!

Ece'nin daha bir hafta öncesine kadar saykoluk alakan hallerinden bir anda çıt kırıldım Pelinsu'ya dönmüş olmasını hayretle izliyordum ben de, dostlarım. Can'ı bu konuda tebrik ediyor hayatta başarılar diliyordum!

Bakışlarım karşımda sarmaş dolaş oturan ikilide durduğunda, Can "uzaktan çok ciddili konuşuyor gibi geldiniz. Hayırdır dedikodu mu var yoksa? Ee ne olmuş?" diyerek konuya bir anda bodoslama daldığında istemsiz gülmeden edemedim. Her ne olursa olsun bir konuda onlarla hem fikirdim: Bu ikisi tam da kesinlikle birbirleri için yaratılmışlardı!

Tam bir tencere ve kapak!

"Yok aşko ya bu aralar dedikodular kuru elde hiçbir şey yok." diye konuşan Ece sayesinde Can istediğini duyamamış gibi memnuniyetsizce dudak büzdü.

"Hiç mi?" dedi, çocukca bir ifadeyle.

"Hiç." dedi, Ece.

"Okuldakileri yerden yere vuramadığım bir gün daha mı?" içlice nefes verdi. "Daha kötü bir şey olamaz! Vallahi olmadı bu."

"Tek derdin bu olsun Cancağazım." dedim, minik bir tebessümle. "Hallolur o merak etme. Sevgilin iki güne duyar bir şey yaparsınız güzel bir gıybet."

Can genişçe sırıtıp "ay kalbim!" dedi boş olan elini kalbinin üzerine koyup sevinçle söylendi. "Bir daha desene kız!" ışıl ışıl parıldayan gözleri bende durduğunda anlamaz ifadeyle onu izledim.

"Neyi?"

"Az önce dediğini işte!"

Bir anda konuştuğumuz konudan hızla sıyrılmamız kafamı karıştırsada umursamayıp az önce dediğimi hatırlamaya çalıştım. "İki güne bulur bir şey, dedim."

"Yok kız ondan öncekini!"

"Tek derdi bu olsun, dedim o mu?"

"Hayır, hayır! Ondan sonraki!"

Anlamaz bakışlarım Ece'ye kaydığında sırıtarak Can'a baktığı için beni görmemişti. Kafam karışmış halde geri Can'a baktım. "Hallolur o merak etme mi?"

"Altı üstü bir sevgili diyeceksin geri zekalı annah, sevgilin dedin ya az önce!" diye en sonunda konuya açıklık getiren Ece sayesinde, ben "haa o mu?" diye mırıldanırken, Can ise bu sefer Ece'den duyduğu kelime ile olduğu yerde çaya bandırılan büskivi gibi dağışmıştı resmen dostlarım. Çocuk mutluluktan ışıl ışıl parlıyordu bildiğiniz.

"Neyim neyim?" dedi Can, hemen dizinin dibinde oturan Ece'ye aşk dolu bakışlar atarak. Resmen çizgi film karakteri gibi gözlerinden kalpler fışkıracaktı yakında! "Bir daha söylesene." hali istediği oyuncağı aldırmak için sevimli hallere bürünen minik çocuklardan farksızdı. Gerçi Can zaten minik bir çocuktu!

"Sevgilim?"

Ece'nin usta bir şirinlikle söylenmesine karşı Can olduğu yerde daha da eridi. Birazdan sıvılaşıp toprağa karışacaktı resmen.

"Yaa!" dedi keyifle. "Allah'ım bu gözler bugünleri de gördü bu kulaklar bunu da duydu ya gerisi önemsiz!" duaları kabul olmuş gibi elleriyle yüzünü sıvazladıktan sonra Ece'ye dönüp yanaklarını sıktırdı. "Hanimiş benim biricik sevgilim! Hanimiş ballı çöreğim! Hanimiş hanimiş! Oy oy! Pek tatlısın kızım ya! Şu tipe bak ya! Ben seni sevmeyeyim de kimi seveyim be!"

Can, Ece'nin yanaklarını sıka sıka kafasını sallarken onların bu haline gülmeden edemedim. Bir an onların bu halini izlerken Egemen ile benim ilk zamanlarımızın da böyle olup olmadığını düşünmeden edemedim. Acaba biz de mi dışarıdan bu şekilde görülüyorduk? Birbirimize karşı böyle idik? Bu düşüncelerle beraber o anlar usul usul zihnimin renkli köşelerinden çıkıp gözlerimin önüne geldiğinde anılarda boğulmam saniyelerimi bile almadı.

İlk zamanlardaki heyecanım, Egemen'in her sözünün her hareketinin her davranışının kalbimde yankı bulduğu ritim, geceleri konuşmamız, onunla geçen zamanlarımın doyumsuzluğu, onsuz olduğum saatlerin bitimini ise sabırsız bir heyecanla beklemem... Ve daha nicesi! Hepsi bir bir gözlerimin önünden geçmişti sanki. Ve her bir an ise kalbimde güzel duyguları yeniden canlandırmıştı.

Bizim hikayemiz de buydu işte, dostlarım. Fazla bir şey yoktu. Saflıkla, mutlulukla, sevgiyle, içtenlikle, samimiyetle doluydu. Evet, sıradandı. Ama o bile güzeldi benim için. Çünkü dediğim gibi bu bizim hikayemizdi, biz varsak her şey güzeldi bana.

Her şeyin ta en başında o ve ben, sadece iki kişiydik. Şimdi ise koca bir biz varız. Birbirimizi bulduk, hikayemizi yazdık ve şimdi ise beraber sonunu getirmeye gidiyorduk! Bu bile güzeldi.

Güzel hissiyatlarla dolduğum kısa anın içinde, ne ara daldığımı bilmediğim düşüncelerimden öğle arasının bittiğini belirten zil sesi sayesinde hızla sıyrıldım. Gerçeğe dönmem saniyelerimi almadı. Boşluğa takılan bakışlarım geri kendi hallerinde sevgi patlaması yaşayan Can ve Ece'ye kaydığında istemsiz yüzümde oluşan gülümsemeyi engelleyemedim. Şapşiktiler yahu bunlar! Çok fazla şapşik!

İçlice nefeslendim ve bahçede dağınık dolaşan öğrenciler zil sesi sayesinde okul binasına doğru ilerlerken ben de oturduğum yerden hızla ayaklandım. "Gençler," diye seslendim, ortamdan soyutlanan Can ve Ece ikilisine doğru. Fakat beni ne kadar duydukları ya da umursadıkları muammaydı. "Zil çaldı bilmem farkında mısınız?"

Soruma karşı ikiliden bir cevap ya da en azından bir hareket beklesem de karşılık alamam gözlerimi devirmeme sebep oldu. "Hey! Alo! Kime diyorum! Hişt!"

Can ve Ece sanki orada değilmişim gibi davranıp cevap yine sessizlik olduğunda "aman iyi be ne haliniz varsa görün! İnşallah yakalanırsınız hocalardan birisine!" diye homurdanıp hızlı adımlarla binaya doğru yöneldim. Fakat daha iki adım atmıştım ki duraksadım ve gittiğim yolu hızla geri dönüp masaya tekrar yaklaştım.

Bakışlarım masanın üzerinde Can'ın gelirken yanında getirdiği iki çikolataya kaydığında muzırca sırıttım. Oyalanmadan iki paketi de hızla elime alıp cebe attım ve aceleyle oradan uzaklaştım. Ne yani canım? Çikolataydı sonuçta! Boşa mı gitsindi?

Yemek lazımdı!

~~~

Yeşil ışığın yanması ile beraber benimle bekleyen bir grup öğrenciyle karşı yola geçerken nihayet bugünlük de okul maratonunun bitmiş olmasına seviniyordum. Gerçi bu maraton bitmiş olsa da evde ayrı bir ders maratonu beni bekliyordu, orası ayrıydı tabii! Bu düşünce içimde yer edinen rahatlamayı yine sıkıntıyla doldururken, bıkkınca nefeslenip dudaklarımı büzdüm.

Yavaş fakat büyük adımlarla evin yolunu tutarken cebime koyduğum telefonun bildirim sesini duymamla adımlarım kısa bir an duraksadı. Telefonu hızla elime aldığımda gelen bildirimin sahibini tahmin ediyor olduğum için küçük çaplı bir heyecanla bildirime baktım.

Ekranın en üst yerinde yazan Ege Adamı ismiyle karşılaşmamla genişçe gülümseyerek bildirime tıkladım. Bingo! Yarimden gelen mesajım vardı!

Ege Adamı | Çevrim İçi

Mavi | Çevrim İçi

Ege Adamı : Bu adam seni çok özledi.

Ege Adamı : Çoktan da çok!

Ege Adamı : :(

Yazdığı mesajı okumamla gülüşüm yüzümde arttı. Ben de, diye geçirdim içimden. Ben de!

M : Bu kız da seni çok özledi.

M : Çoktan da çok.

M : :(

Ege Adamı : Az kaldı yakında yanında olacağım, hayatım.

Mesajı okumamla içlice nefes verdim. Son bir haftadır dediği cümle artık pek etki etmiyordu ne yazık ki. 'Az kaldı' bitmiyordu sanki...

M : Hep bunu diyorsun ama :(

M : Cidden işlerin daha bitmedi mi?

M : Daha ne kadar sürecek bu?

Ege Adamı : Biliyorum bu durum çok can sıkıcı ama her şeyi halletmem gerekli.

Ege Adamı : Mutluluğumuz için bir süre daha dayan olur mu?

Ege Adamı : İnan bana az kaldı.

Bıkkınca nefeslendim.

M : İyi.

M : Şuraya keyifsiz bir pekala bırakıyorum -_-

M : Ne yapayım? Bekleyeyim o zaman birazCIK daha.

M : :((((((((((((((

Ege Adamı : Hey! Böyle yapma. Asma yüzünü ama!

Ege Adamı : Gücümün kaynağı sensin, hayatım.

Ege Adamı : Sen güçlü olursan ben de olurum :)

Minik bir tebessüm yer edindi dudaklarımda.

M : Bak ya!

M : Böyle yaparsan nasıl trip atarım ki ama sana!

Ege Adamı : Ama zaten bu çocuk sevdiğinden ayrı :(

Ege Adamı : Bir başına :(

Ege Adamı : Üstelik onu çok fazla özlemiş :(

Ege Adamı : Bir de canından öte sevdiği ona trip atarsa bu çocuk çok üzülür ama :(

Okuduklarımla minik bir kahkaha dudaklarımdan kaçtı. Bir an için karşımda boynu bükük, küçük çocuklar gibi dudaklarını büzmüş halde bana baktığını düşündüm de... Çok tatlıydı be, dostlarım.

M : Saçmalama!!

M : Atmam tabii ki yarim ❤

M : Zaten uzaktasın göremiyorum.

M : Bir de trip atarak konuşmamızı da bitiremem ;)

M : Neyse gelince atarım artık ben de ne yapalım jkbhdwfih

Ege Adamı : Oops!

Ege Adamı : O zaman yanlış zamanlama yapmışım desene :)

Okuduğum mesajla beraberinde Egemen'in ne demek istediğini anlamadığım için kaşlarım çatıldı. Tüm dikkatim telefondayken hızla mesaj yazmaya koyuldum.

M : Ne???

(Görüldü.)

Ege Adamı | Çevrimdışı

Mesajım yazıp göndermemle Egemen'den gelecek olan mesajı beklemeye koyulsam da bana görüldü yapıp sohbetten çıkması bir oldu. Kafa karışıklılığı ile görüldüyü bile umursamadan tam yeni bir mesaj yazmaya hazırlanıyordum ki tanıdık, hem de çok tanıdık, bir sesi işitmemle dikkatim dağıldı.

"Dikkat et!"

Ve daha ne olduğunu idrak edemeden, telefonla ilgilendiğim için, önümü görememem yüzünden yolun ortasındaki bir taşa takılıp resmen yüz üstü yeri boyladım, dostlarım. Hani olur ya ekmeğe reçel sürersiniz de tam bir ısırık alacakken o ekmek bir anda yere şap diye düşer. Hatta tam da reçelli kısmı halıya denk gelir ve bir güzel dağılır ya! Hah tam o durumdaydım resmen! Bildiğiniz yolun ortasına şap diye yapışmıştım resmen! Öyle bir düşüş benimkisi!

"Ah dizim! Dizim!"

Bir anda yere kapaklanmamla diz kapağımı sert çarptığım için tarifi ikmkansız bir acı bedenimde yer edindi. Yüzüm duyduğum acı yüzünden buruşurken ellerim ise yüzülmekten dolayı sızım sızım sızlıyordu. Ağlamasam da acımı gösterircesine mırıldandım.

"Mavi!"

Bir anda benden bağımsız bir sesi işitmemle bakışlarım hızla, ne ara buraya geldiğini geçtim ne ara İstanbul'a geri döndüğünü bile bilemediğim, Egemen'de durdu.

Bir saniye! Ne? Egemen mi? Yarim?

"Egemen?" dedim, onu karşımda görmeyi asla beklemediğimi ses tonuma da yansıtırken.
Endişeli bakışları hızla bende dolaştığında "iyi misin?" dedi, korkuyla. "Acıyor mu?" gözleri dizlerime kaydığında sıkıntıyla iç çekti. "Yara açılmış. Kanıyor."

Bir an için bulunduğum durumdan sıyrılarak, "Egemen?" dedim, tekrar. Az önce yaşadığım acı onu karşımda görmemle tuzla buz olmuş gibi bir anda yok olmuştu. Şaşkınlıkla ona baktığımda gözleri gözlerimi buldu.

"Efendim, hayatım?" dedi, benden gelecek bir istek varmış gibi. Hemen ardından, "çok mu acıyor?" dedi bakışları bu sefer çizilmiş ellerimde durduğunda. Sanki benim acım ona geçmiş gibi yüzü endişeyle buruştuğunda elleri nazikçe ellerimi buldu ve yaraya dikkat ederek tuttu. "Çok kötü olmuş." dedi sıkıntıyla. İç çekti. "Özür dilerim."

Üzgün olduğu her halinden belli olan bakışları, onu gördüğüm için ışıl ışıl parıldadığına emin olduğum, gözlerimde durdu. Gergince tebessüm etti bana. "Daha hızlı koşmalıydım."

İstemsiz kıkırdadım.

"Ya!" dedim, mutlulukla. Hemen karşımda çömelmiş duruyor olmasıyla aramızdaki tüm mesafeyi kapatarak kollarımı hızla boynuna doladım. Bir haftanın özlemini çıkarırcasına sımsıkı tutuyordum onu. "Salak çocuk!" dedim, gülerek. "Düşündüğün şeye bak ya! Özlemden ölecektim oğlum ben asıl!"

Saniyesinde beni bulan kollarıyla kendine sarmaladı. "Konu özlemekse eğer inan ben her an ölüyorum." dedi, saçlarımın arasına konuşurken. Hemen ardından başımın üzerinde hissettiğim buse ile dudakarımda yer edinen gülümseme bir oldu.

"Gelmişsin." sesim onun burada olduğuna halen inanamıyormuşum gibi çıkmıştı.

"Sensizliğe daha fazla dayanamazdım ki."

Kendimi, hiç istemesem de kolları arasından uzaklaştırdım. Yaşadığım mutluluk yüzümde her halde belli olurken dudak büzdüm. "Kandırıkçı seni," dedim, sevimli olduğunu düşündüğüm bir şekilde. "Hani biraz daha dayanacaktım? Hani işlerin vardı? Niye demedin geldiğini? Gelmişsin işte!"

Yüzünde, çocukların yaramazlıkları sonucu ebeveynlerine yakalandığında takındıkları, şirin bir ifade vardı. "Sana sürpriz yapmak istemiştim ama," derken bakışları geri ellerime ve kanayan dizime gittiğinde dudağını sertçe dişledi. "Sonu kötü oldu baksana."

İçlice nefes verip geri gözlerime baktı. "Çok fazla acıyor mu?" sesinde bu duruma kendi sebep olmuş gibi pişmanlık hakimdi. Rahatlamasını umarak genişçe gülümsedim.

"Hayır acımıyor ki," dedim, yerden kalkamaya çalışarak.

Hızla kolumdan tutup durdurmaya çalıştı. "Dikkat et! Acır yoksa."

Yine de dediğini yapmayıp ayağa kalktım. "Boş ver. Alışığım ben küçükken çok düştüm bu yollarda. Bu falan ne ki? Vız gelir tırıs gider oğlum bana!" gülerek omuz silktiğimde o da güldü. "Dayanıklı kızımdır çok şükür!

"Yine de bu oğlanın aklı çıktı ama seni öyle görünce."

Koluma girerek bana destek olduğunda gülümsedim. "E o zaman söyle o oğlana bir daha yanımdan ayrılmasın. Bu kız da düşmesin."

Küçük bir adım attığımızda beni durdurdu. Usulca ona doğru döndüğümde minik bir tebessümle beni izliyordu. "Bu oğlan ilk ve son kez gitti yanından." dedi, netlikle. "Şimdi ise burada ve ömrünün geri kalan her bir anını her bir zerresini milim milim seninle doldurmaya hazır. Sadece kendisi olarak burada. Egemen olarak. Ege Adamı'n olarak burada."

Uzun bir nefesi içime çekip onu izledim. Ayrı duran ellerimizi yavaşça birleştirdim.

"Egemen," dedim. "Bir daha ayrılmak yok, değil mi?"

"Hayır," dedi. "Ayrılmak bizim hikayemizde yok." ardından ekledi. "Hiçbir zaman ayrılmayacağız biz. Burada olmasam bile seninleyim ben. Çünkü biliyorum ki kalbim sende, ve sen nereye gidersen git ben hep seninle orada olacağım. Çünkü bu kalp evini çok sevdi. Ondan asla vazgeçmeyecek."

X

'Senden asla vazgeçmeyeceğim, Mavi'

Bu cümle çok ayrı benim için. Çünkü bu cümle hikayenin asıl konusunu içinde barındırıyor ve nereden tutarsak tutalım aslında her şey bir şekilde bu cümleye varıyor :')

Bir cümle koskocaman bir hikaye barındırıyor, unutmayalım olur mu dostlarım? :')

Öhöm! Hikaye yavaştan finale giderken duygusallaşan Darkgghost mu? Buyrun benim ghidwgiucdwkh

• Hadi buraya hatırlıyorsanız Yanlış Numara'yı nasıl keşfettiğinizi yazın açıkcası bunu çok merak ediyorum hkgdfshhidw

Yeni bölüm sınavlarım başlayacağı için geç gelecek ne yazık ki :') sınavların abv!

O zamana kadar kendinize iyi bakın, mutlu kalın

Yeni bölümde görüşürüz

Çok öpt<3

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

ORORA Par cerennur166

Roman pour Adolescents

1K 189 22
Kaderler ve yaşananlar farklı olabilirdi ama birbirine benzeyen insanlar er ya da geç karşılaşıp , tanışırdı. Bir gün kendinizi bilmediğiniz bir yer...
788K 35.4K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
11.6K 3K 100
~Bir insanın en çok da hayalleri temiz kalmalı.~ Küçük şeylere anlam olan kocaman adamlar için.. Balıklar benim, siz kirletmeden hepsini yanıma aldım...
•RIHTIM• Par arwen🐚

Roman pour Adolescents

3.2K 176 7
Gürcistan'dan Türkiye'ye uzanan kayıp bir yolculuk. Söyle bana Gürcü Güzeli Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? gerçek aile•