YANLIŞ NUMARA | TEXTING *Tama...

By darkgghost

9.1M 463K 170K

Mavi Aksoy, arkadaşına atacağı 'Beni Ara' çağrısını yanlışlıkla hiç bilmediği bir kişiye gönderir ve aşka kap... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.7
6.8
6.9
7.0
7.1
7.2
7.3
7.4
7.5
7.6
7.7
7.8
7.9
8.0
8.1
8.2
8.3
8.4
8.5
8.6
8.7
8.8
FİNAL
hoçça ğalın ğidiyom ben
ÖZEL BÖLÜM ❤ 1
ÖZEL BÖLÜM ❤ 2
ÖZEL BÖLÜM ❤ 3

6.6

77.5K 3.5K 1.6K
By darkgghost

Selamlarrr

Tatile girmişken değerlendirelim değil mi yahu ;)

İyi okumalar

Çok öprt<3

*Bu wattpad'in belasını silkeceğim yakında kaç defa yayımladım bilmiyorum artık yetti gari püüü!*



"Yok abi yok! Sosyal medyada akrabayı eklemek pişmanlıktır!"

İnstagrama attığım fotoğrafa gelen akraba yorumlarına bakarken aynı zamanda da bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdim. Canım teyzeciğim, halacığım, dayıcığım ve diğer tüm akrabalarım neden mesaj yoluyla demeniz gereken şeyleri yorum olarak yapıyordunuz ki! Nedendi yani? Niyeydi?

Tekrar derin bir nefes verdiğim esnada önümdeki kurabiye kutusundan bir kurabiyeyi ağzıma atıp gelen diğer yorumlara da birkaç cevap verdim.

"Sen yine iyisin! Asıl kankaları eklemek en büyük pişmanlıktır!"

Benim homurdanmama karşı Can'dan gelen sitem ile kısa bir süreliğine telefonumla ilgilenmeyi kesip ona yöneldim. Karşımda oturmuş aynı ben gibi elindeki telefonla ilgileniyordu. Her ne okuduysa dudaklarını büzüp göz devirdiğinde bu haline gülmeden edemedim.

"Sana ne oldu?" diye sordum, elimdeki telefonla uğraşmayı keserek. Bir süreliğine sosyal medyadan uzak kalsam iyi olurdu.

Sorumla beraber Can başını kaldırıp bana baktı. Ardından derin bir nefes verdiğinde ise telefonunu benim gibi masanın üzerine koyup biraz ileride ocak başında bekleyen bizimkileri gösterdi.

"Ne olacak?" dedi sitemle. "Rezil ettiler beni, rezil!"

Bakışlarım Can'ın işaret etmesi ile bizimkilere kaydığında gülmeden edemedim. Neyden bahsettiğini çok iyi anlamıştım. Dün Can'ın paylaştığı gönderiye Poyraz ile Egemen'in attıkları yorumdan bahsediyor olmalıydı. Okuduklarım bir an aklıma geldiğinde ise kıkırdadım. Ne yalan söyleyeyim komikti şimdi!

"Baya iyi yorumlardı yalnız!" diye onu alaya aldığımda, direkt yüzünü düşürmüş ve dudaklarını büzmüştü.

Önümüzde duran kurabiye kutusundan bir tane de o aldığında, "sen de mi Maviş ya! Sen de mi Brütüs?" diye homurdanıp arkasına yaslandı.

"Kızma Cancağazım hemen," diye ellerimi teslim olur gibi kaldırdığımda gözlerini devirdi. "Ben senin tarafındayım."

"Hı hı orası belli!"

Çocuk gibi kollarını önünde birleştirip başka yöne baktığında dolu dolu olan yanakları sayesinde tam da şirin bir sincaba benzemişti. Bu sevimli haline güldüm. Cidden yaşı ne kadar büyüse de o halen bizim küçük Can'ımız idi. Hiç değişmiyordu manyak çocuk!

O kendince trip attığında oturduğum yerden ayaklandım. Biraz bizimkilere yardım etsek iyi olacaktı!

"Neyse, hadi gel de yardım edelim bizimkilere." diye çocuklara doğru yönelirken aynı zamanda da Can'a gelmesi için işaret ettim.

Ama dediklerime oralı olmayıp omuz silkti.

"Kılımı bile kıpırdatmam! Yapsınlar köleler, ben yerim!"

Dediklerine gözlerimi devirsem de gülmeden de edemedim.

"Çocuk gibisin ya!"

Onu cık cıklayıp homurdandığım da aldığım sonuç yine aynı olmuş ve omuz silkmişti. Gelmeyeceğini anladığımda ise daha fazla üzerine gitmemek için diretmedim. Nasıl olsa bizden uzak kalmayacak ve birazdan yanımıza damlayacaktı. Bunu bildiğimden, "iyi sen bilirsin gidiyorum ben?" diye sorduğumda, onaylar şekilde kafa sallamasıyla daha fazla beklemeyip bizimkilere yöneldim.

Ece ile İrem kenara kurdukları masada salata yapmak için malzemeleri yıkayıp, doğrarken; Egemen ile Poyraz ise diğer yanda mangalı yakabilmek için ateşi ayarlıyorlardı. Onların bu görüntüsü sebepsiz içimi kıpır kıpır ederken yüzümde ise küçük bir tebessüm yer edindi.

Geçen gün Egemen'in yanından ayrılmam ile okula gittiğimde direkt Ece'nin sorusuna maruz kalmıştım. Hiç düşünmeden neye evet dediğimi bile bilmeden sorusunu kabul ettiğimde ise, sonradan öğrenmiştim ki bizimkiler hafta sonu için grupça piknik yapmaya gitmek için plan yapmışlardı.

İlk baş bu fikri kabul edecek olsam da sonradan aklıma Egemen'in işi geldiğinde itiraz etmiştim. Zaten gün içinde yeterince zorlanacağı için bir de bunu önüne getirip yorulsun istememiştim, fakat bizimkiler buna da bir çözüm getirmiş ve onun tatil gününde gitmeye karar vermişlerdi. Buna yine isteksiz olsam da Egemen'in benim aksime büyük bir istekle kabul etmiş olmasıyla böylece itirazım da son bulmuş ve her şey tamamlamıştı. Kısaca, hızlı şekilde planlanmış olan bu fikirle, soluğu bu temiz ve serin olan piknik alanında almıştık. Şimdi ise eğlencesini çıkarıyorduk.

"Kolay gelsin gençler!" diyerek yanlarına vardığımda, Ece alnında biriken teri elinin tersi ile silip omzunun üzerinden gerisinde duran bana baktı.

"Kolaysa gel de kendin yap!"

Çemkirmesine karşı göz devirdiğimde adımlarımı onlara doğru yönelttim.

"Geldik işte!" diye homurdanıp yandan ateş ile uğraşan Poyraz ve Egemen ikilisine baktım. İşleri ile haşır neşir oldukları için çevreyle pek ilgilenmiyorlardı. Onları izlemeyi kesip İrem'in yanındaki yeri aldığımda, "yapılacak ne var?" diye sordum.

İrem elindeki salatalığı soyarken kenarda duran domates poşetini gösterdi.

"Şunları yıkasana sen de. Salata ve közlemek için kullanalım. Güzel olur."

"Tamamdır."

Onu onaylamamla poşeti kavramam bir oldu. Bir tane de yıkadıklarımı koymak için boş tabak aldığımda oturduğum yerden ayaklanıp bizimkilerden birkaç metre ileride olan çeşmeye gittim. Soğuk su serin serin akarken yere çömelip poşettekileri yıkamaya başladım. Kısa süre içinde bunu halletmemle ise oyalanmayıp geri bizimkilerin yanına gittim.

Domatesleri geri masaya koyarken, "yardım edilecek ne var?" diye soran Can'ın sesini duymamla omzumun üzerinden bize doğru gelen ona baktım. Anlaşılan az önceki halinden sıyrılıp eski haline dönmüştü.

"Hayırdır Cancağazım? Hani kılını bile kıpırdatmayacaktın? Ne oldu da fikrin değişti?"

Sorumla beraber yüzümde alaycı bir gülüş olduğunda, Can omuz silkip adımlarını hızlandırdı ve direkt Ece'nin yanındaki boş yeri doldurdu.

"Canım sıkıldı be Maviş yoksa biliyorsun kılımı bile kıpırdatmam!"

"Eminim öyledir," diye onu alaya aldığımda, elimle salata malzemelerini gösterdim ona. "Neyse, madem yardım edeceksin salata yapmadan başlayabilirsin Cancanğazım. Kızlara yardım et hadi!"

"Tamamdır! Bitmiş sayın!"

Can dediğimi yapıp Ece ve İrem'e katılarak salata yapmaya başladığında Poyraz mangal başından seslenerek, "ateş hazır gençler etler hazır mı?" diye sordu.

İrem, Poyraz'a bakmadan elindeki salatalığı doğrarken onu başıyla onayladı. "Hazır canım bir dakika," derken başıyla kenarda duran leğenin içindeki etleri gösterdi. "Mavi şunları götürür müsün?"

"Pekala."

İrem'i onaylayıp kenarda duran leğeni elime aldığım gibi ateş başında bekleyen Egemen ve Poyraz'ın yanına gittiğimde etleri pişmeleri için kenara koydum. Usul adımlarla ateşe yöneldiğimde ise sıcaklığın tenime nüfuz etmesi ile fazla yakınına varmadan duraksadım. Fazla sıcaklar bana göre değildi!

Poyraz, etleri kenara koymamla teker teker ateş üzerine dizerken çıkan seslerle ağzımın suyunun aktığını hissettim. En son sabah buraya geldiğimiz an bizimkilerle kahvaltı yapmıştık. Üstüne oynanan oyunlar da eklenince tabii ki midesiz olan ben şu an deli gibi acıkmıştım. Karnımdan gelen sessiz gurultu aldığım mis kokular sayesinde git gide artarken dudaklarımı yalayıp yutkundum. Çok güzel gözüküyorlardı!

"Ne zamana hazır olur?"

Sorduğum soru sayesinde Egemen bana döndüğünde tebessüm etti.

"Acıktın mı?"

Başımla onu onaylarken gözlerim zorlukla pişmekte olan etlerden ayrıldı.

"Bu da soru mu? Hem de nasıl!"

Egemen elindeki maşayı kenara koyup birkaç adımda yanıma geldiğinde "bir şeyler hazırlamamı ister misin, hayatım? Sabahtan beri bir şey yemedin zaten." dediğinde, genişce gülümsedim.

Karşımda minik çocuklardan farksız şekilde durduğunda dayanamadım ve ellerim istemsiz yanaklarına gidip ikisini de sıktırdığında aynı çocuklar gibi onu sevdim. Vicdansız çok tatlıydı be!

"Oy düşünceli yarim benim! Beni mi düşünürmüş bakayım!"

"Yanaklarımı bırakırsan, evet!" diye mırıldanmasıyla bu haline güldüm.

En sonunda serbest bıraktığımda ise severken biraz sert davranmış olmalıyım ki ellerim yüzünden geri çekildiğinde yanaklarında kızarıklıklar oluşmuştu. Benim bırakmamla bu sefer onun elleri direkt yanaklarına giderken sıktığım yerleri hafifçe ovaladığında dudaklarımı büzdüm.

"Acıdı mı?"

Egemen sorumla olumsuz anlamda yüzünü salladı.

"Hayır, iyiyim."

"Ha iyi o zaman," diyerek usulca bir adım geri gittim. Aynı zamanda da gülmemek için kendimi tuttum. "Acıdıysa öpeyim de geçsin diyecektim ama neyse iyiysen sorun yok."

Saçlarımı savurup yandan Egemen'e baktığımda dediklerim sayesinde bir anda az önceki halinden sıyrılıp sanki canı acıyormuş gibi yüzünü buruşturdu. Hemen ardından sahte acıyla minik bir mırıltı koyuverdiğinde ise bu tavrına gülmeden edemedim. Manyak çocuk!

"Ah! Bir sancı girdi şimdi! Az önce yanlış hissetmişim sanırım! Çok acıyor, çok! Öyle böyle değil! Çok fena! Anca sen iyileştirebilirsin!"

Minik bebekler gibi önümde kıvrandığında, "manyak!" diyerek kıkırdadım.

Benim bu halime o da güldüğünde önümde hafifçe eğilip sağ yanağını bana uzatarak eli ile kızaran yanağını işaret etti.

"Öpsene," dedi masumca. "Hemen iyileşsin."

"Hemen de fırsatı değerlendir aman kaçırma!"

Dediklerime omuz silkip gülümsedi.

"Teklif çok cazip geldi!"

Bir şey demeyip öylece beklediğimde alt dudağını dışarı çıkararak eli ile yanağını gösterdi. Ama yani dostlarım normalde olsa bu kadar kolay olmazdı tabii ki ama şimdi karşımda böyle şirin mi şirin durunca insan da haliyle bir yere kadar duruyordu. Kendimi geri çeksem de en sonunda uzatmayıp yanaklarını öptüm.

"İyi bari hemen iyileş o zaman!" diyerek yanına varıp iki yanağına da minik bir buse kondurduğumda otuz iki diş sırıttı. Hoşuna giderdi tabii!

"Oha ama yani! Çüş! Aile var gençler burada, aile! Ne yapıyorsunuz siz! Ececiğim gözlerini kapa burada uygunsuz şeyler dönüyor abo! Ben ne gördüm az önce!"

Egemen tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki arkamızdan gelen sesle ikimiz de hızla Can'a döndük. Elinde tuttuğu salata tabağı ile karşımızda durmuş cık cıklayarak bize bakıyordu.

"Abartma istersen Can! Ne var!?"

Homurdanarak hızla kendimi Egemen'den çektiğimde gözlerimi devirdim. Yani şimdi altı üstü minik bir öpücüktü yahu! Ne olacaktı! Sanki görmediği şeydi!

"Bak şuna bak! Bir de çemkiriyor abo! Ne fenasın kız sen!"

Can elindeki salata tabağını yanımızdaki kamelya masasına koyduğunda ona karşı söylenmeme homurdanarak kafasını salladı ve dudak büzdü.

"Can! Sinirimi bozma alırım şimdi ayağımın altına seni!"

"Abo enişte görüyor musun bak? Bir de dayakçı çıktı bu? Yol yakınken kaç kurtul en iyisi mi!"

Can'ın söylenmesine karşı etrafımda ona atmak için bir şey aradım. "Seni ben var ya şimdi..."

Sinirle ona kızmamla, Can teslim olur gibi ellerini hızla havaya kaldırdı ve muzırca gülerek "iyi be kızma hemen çirkef yenge demedik bir şey!" diye söylendi.

"Bak hala konuşuyor!"

Ona doğru yönelmemle Can geri kaçarken eliyle sanki ağzına fermuar çekmiş gibi yapıp güldü.

"Sustum, tamam!"

Can'ın pes etmesi ile kazanmış olduğum zaferle dudaklarım muzırca kıvrılırken Poyraz aramızda olan tartışmaya son vermek adına "hadi kesin kavga etmeyi de masayı kuralım. Etler pişti." dedi.

Poyraz'ın söylenmesine karşı, Can'a "dua et açım yoksa işini bitirirdim senin!" dediğimde he he aynen der gibi kafa salladı.

Sonrasında Poyraz sayesinde Can ile olan tartışmamıza kısa süreliğine ara verdiğimizde ise hep beraber yemek için masayı kurmaya başladık. Lazım olan her şey konduğunda ise geri sadece Poyraz'ın pişirdiği etler kalmıştı. Hepsini bir kaba koyan Poyraz etleri de masaya yerleştirdiğinde ise geriye sadece yemesi kalmıştı.

Her şey tamam olunca nihayet hep beraber masa başına geçmemizle yapılan yemekleri afiyetle mideye indirmeye başladık. Tabii aynı zamanda da bu ana güzel bir sohbet dahil olmuştu. Güle eğlene nihayet bu faslı da bitirdiğimizde ise güzelce masayı toparlamış ve kendi halimize dönmüştük.

İlk baş oynadığımız oyunu devam ettirsek de sonra sonra sarmadıği için birer birer bıraktık onu da.

Elimde tuttuğum topu kenara koyarken bıkkınca nefesimi dışarı verdim. Sanırım diğerleri gibi oturmak istemediğimi anlayan Egemen, Can'ın yanından ayaklanıp yanıma geldiğinde "istersen biraz gezelim?" diye bir öneri de bulundu.

Bakışları ile de geldiğimiz patikayı gösterdi. Bu fikir hoşuma gittiği için "tamam gezelim, oturmaktan iyidir hiç değilse." diye onu onaylamamla gülümsedi.

Parmakları parmaklarıma değinirken çocuklara seslendi.

"Biraz gezip geleceğiz."

İrem'in dizinde boyunca uzanan Poyraz telefonu ile ilgilenmeyi kesip, "fazla uzaklaşmayın." diye abi edasıyla seslendiğinde gözlerimi devirdim.

Poyraz'ın dediklerini gözardı edip, "birazdan geliriz." diye kısaca cevap veren Egemen, ardından bana dönüp gülümsedi. "Gidelim mi artık?"

Onaylar şekilde başımı sallamamla da bulunduğumuz yerden uzaklaştık. Şu an gittiğimiz yol, buraya gelirken geldiğimiz patika olduğu için ilerlediğimiz yeri biliyorduk. Bu yüzden etrafta dolaşmamız kaybolmak gibi bir risk barındırmıyordu. Kısaca bu konuda rahattık.

Egemen ile sessiz sedasız ilerlerken ikimiz de ormanlık alandan gelen kuş seslerini dinliyorduk. Aynı zamanda esen serin rüzgar ve biraz ilerimizde olan gölün sesi sayesinde ortam fazlasıyla huzur verici idi. Çok güzeldi.

Egemen ile beraber ne kadar böyle yürüdük emin değildim fakat fazla uzaklaşmak istemediğimiz için bir süre sonra geri döndük. Hava hafiften kızıla boyanırken yavaştan eve gitme sinyalleri de bizler için çalıyordu. Derin bir nefesi soluyup geri verdim. Bugün fazlasıyla güzel geçmişti ve bitmesini istemiyordum.


Tekrar derince nefeslendim. Uzun süredir ikimiz de sessizliğimizi devam ettirsek de en sonunda dayanamadım ve bozdum.

"Egemen?" dedim mırıltı ile.

"Hım?"

Nedendi bilmiyorum fakat durduk yere bir anda aklıma bir soru gelmişti ve gelmesi ile de içimi büyük bir merak kaplamıştı. Bana vereceği cevabı merak etmiştim. Bunu ona söyleyip söylememe konusunda karasız kaldığım birkaç saniyenin ardından en sonunda merakım ağır basmış ve soru usulca dudaklarımdan dökülüvermişti.

"Merak ediyorum da," dedim aynı ses tonumla. Sorum üzerine Egemen'in bakışları üzerimde durdu. Birkaç saniyelik duraksayışımın ardından ekledim. "Ben senin için ne ifade ediyorum?" bakışlarım Egemen'den ziyade toprak yolda takılı kaldı. Nedense ona bakmaya çekinmiştim. "Yani şey...bunu bir kelime ile anlatmak isteseydin eğer bu ne olurdu?"

Sorum üzerine ikimiz arasında çok kısa bir sessizlik meydana geldiğinde Egemen "bu da nereden çıktı?" diye sordu gizli bir merakla. Yüzüne bakmıyor olsam da sesindeki ton güldüğünü belli diyordu.

Derin bir nefes alıp kendimi rahatlattığımda usulca omuz silktim. "Bilmem. Bir anda aklıma geldi işte. Merak ettim."

Bakışlarım nihayet yerden Egemen'e kaydığında onun da bana baktığını fark ettim. Ben çekimser olsam da o gayet rahat bir haldeydi. Sorum üzerine derin bir nefes verdiğinde bakışları usulca benden kaydı ve önüne çevirdi. Bu sefer o toprak yola bakıyordu. Gözleri hafif kısılmış ve dudakları birbiri üzerine kapanmış ileriyi inceliyordu. Sanırım vereceği cevabı düşünüyor olmalıydı. Ki birkaç saniye sonra dudakları aralandı.

"Seni bir kelimeye sığdırmak çok zor." dedi genişçe gülümseyerek. Ben de güldüm. "Ama yine de bir kelime ile tanımlamamı istiyorsan," bir an duraksayıp nefeslendi. "Bu kelime 'Hayat' olurdu."

Cevabını vermesi ile bakışları daldığı noktadan geri üzerime kaydığında minik bir gülümseme sundu bana. "Bu kelime benim için kesinlikle seni tanımlıyor."

Bakışlarım şaşkınlıkla açılırken kaşlarım ise havalandı. Verdiği cevaba karşı anladım dercesine kafamı salladım. Fakat ne yalan söyleyeyim dostlarım çok daha farklı bir şey bekliyordum ondan. Sonuçta bunu ondan birçok kez duymuştum. Bu yüzden düşüncelerimin arasında olan bir şey değildi bu kelime.

"Hayat," dedim mırıltılı çıkan ses tonumla. Kendi kendime konuşur gibiydim sanki. "Anladım."

"Ne o? Beğenmedin mi yoksa?"

Egemen benim aksime gülerek sorduğunda bakışlarım kısa bir an yüzüne gitti.

"Saçmalama tabii ki sevdim." dedim itiraz ederek. "Ama ne yalan söyleyeyim daha farklı bir şey bekliyordum senden. Bunu inkar edemem şimdi!"

Cümleme karşı Egemen'in yüzündeki gülümseme daha da büyürken aramızda olan santimlik mesafeyi tamamiyle kapatıp beni kendine çekerek sarıldı. Bir anda kolları arasında olmam ve başıma kondurduğu minik buseyi hissetmem ile gülüşüm dudaklarımda yer edinirken ben de ona sarıldım. Yürümeyi kesip öylece beklediğimizde usulca benden ayrılıp aramıza birkaç santim mesafe koydu ve elleri ile saçlarımı okşadı.

Bakışları yüzümün her bir ayrıntısında geziye çıkarken derin bir nefes verip tebessüm etti. "Aslında söylediğimiz kelimeler, cümleler veya ağzımızdan çıkan herhangi bir şey önemli değil." dedi naif ses tonuyla. "Asıl önemli olan onlara yüklediğimiz değerlerdir, anlamlardır."

Bakışlarım hiçbir şekilde onun yüzünden ayrılmazken sessiz kalıp dinlemeye başladım. Narin parmakları yüzüme gelen bir tutam saçı tutup kulağımın arkasına itelerken belki farkında değildi ama dudakları kıvrılmıştı. Kıvrılmış ve daha büyük bir gülümsemeyi gözlerimin önüne sermişti.

Egemen usulca bakışlarını bakışlarıma kenetledi. "Sana 'Hayatım' diyorum, evet. Ama bunu iltifat veya bir başka şeyden dolayı değil, benim için sen tam olarak bunu simgelediğin için diyorum. Sen benim Hayat'ımsım." dedi kısık ses tonuyla. Nefesimi tuttum. Devam etti.

"Sen hayatıma girmeden önce ben kimsesi olmayan birisiydim, Mavi. Yaşamım sadece dört duvarın arasında geçiyordu. Ne bir yere gidiyor ne de bir şeyler yapıyordum. Benim her şeyim, varım, yoğum sadece o dört duvar arasında saklıydı. Evet, yaşıyordum belki ama aslında beni ölü birisinden farklı kılan tek özelliğim nefes alıyor olmamdı. Alıyor ve veriyordum sadece. Başka da bir özelliğim yoktu."

Bakışları geri saçlarıma kaydığında elleriyle usulca okşadı.

"Hatırlıyorum da, seninle ilk konuştuğumuzda bana arkadaşın yok mu git onlarla konuş demiştin." yüzünde oluşan gülümseme nedensizce içimi acıtmıştı. "Haklıydın aslında, çevremde dolu insan vardı. Hatta öyle çoktular ki, o insan denizinde boğuluyordum ben. Yanımda olan ama bana fazlasıyla uzak olan o insanlar... Hiçbiri beni görmüyordu. Hepsinin tek bir amacı vardı sadece, çıkarları için benimle yakın olmaya çalışmaktı. Anlamak değil."

Derin bir nefes verdi.

"Belki de kendim buna müsade etmedim. Onlardan birisi olmak istemedim. Yakınlaşmadım onlara. Bilmiyorum... Ama bunun yanında kendim için de bir şeyler yapmadım. Oradan, o hayattan kurtulmak için. Ya da yeni bir sayfa açmak için... Bir gayret göstermedim. Herhangi bir amacım yoktu, isteğim, çabam, hayalim dahi... Bir insan hayal kurmadan yaşayabilir miydi? Yaşanıyormuş, Mavi. Ben yaşadım. Dedim ya, yaşıyorum ama aslında ölüden farksız sayılmam diye, söylesene böyle olan bir insana nasıl yaşıyor denebilirdi ki? Denir miydi?"

Cevap vermedim. Veremedim. Devam etti.

"Fakat biliyor musun sonra ansızın bir mucize oldu." dedi dudakları her zamanki aşina olduğum gülümsemesine ev sahipliği yaparken. "Hiç ummadığım bir anda sen girdin hayatıma. Öyle bir girdin ki geride kalan her şeyi yok ettin. Elimden tuttun ayağa kaldırdın beni... Geriye değil önüme bakmamı sağladın. Dayanağım oldun. İlk baş tanımadığım bir insandın sonra konuştukça arkadaşım oldun yavaş yavaş sırdaşım ve en sonunda her şeyim..." bakışları gözlerimde durduğunda gülümsemesi büyüdü. Onunla beraber ben de gülümsedim. "Öyle birisiydin ki, hayatıma sadece kendini değil beraberinde çok güzel arkadaşlıklar edinebileceğim dört kişiyi daha ekledin. Kardeşim diyebileceğim, güveneceğim insanlar. Poyraz, Can, Ece, ve İrem..." uzunca nefeslendi. "Ben hiçbir zaman aile sıcaklığı yaşayamadım. Olmadı. Fakat senin sayende ailem diyebileceğim insanlar var şimdi. Bembeyaz bir sayfa açtın bana. Asla aklıma gelmeyecek bir hayatı yaşıyorum. Fakat en önemlisi ise... Sayende yaşadığımı hissediyorum ben, Mavi. İlk defa bunu hissediyorum ben."

"Yıllar sonra ilk defa bir amacım oldu. Sana gelebilmek... Bir hayalim oldu. Tamamiyle sen dolu... Ve seninle beraber gerçekleştirmek istediğim birçok isteğim var. Ve bunlar için çaba gösteriyorum. Bu... İnan çok güzel bir duygu. Ama bazen," dedi, sona doğru durgun çıkan ses tonuyla. Az önceki hali bir anda yok olduğunda yersiz bir endişe içimi kapladı. "Bazen düşünmeden edemiyorum da... Bir gün olur da sen benden gitsen geriye ne kalır?"

Sorusuyla beraber titrek bir nefes verdim. Bunu asla ama asla düşünmek dahi istemiyordum. En ufak bir anı bile zihnimde can bulduğunda Egemen'in o zihnimdeki hali beni yıkmaya yeterdi. Sorusuna cevap vermek istemediğim için sessiz kaldım. Benim suskunluğum üzerine devam etti Egemen. Dudaklarında hüzünlü bir gülümseme meydana geldi.

"Cevap belli değil mi?" belliydi...

Elleri saçlarımdan usulca havada süzülen ellerime gittiğinde bakışları da beraberinde birbirine kenetli olan ellerimize gitti. Parmakları narince ellerimi hapsederken minik bir tebessüm yer edindi dudaklarında. Baş parmağı ile elimin üzerini okşadı.

"İşte bu yüzden, neden bunu dediğimi anlıyor musun?" diye sordu, bakışları geri gözlerime değinirken. "Sana hayatım diyorum, çünkü öylesin. Seni tanıdıkça sana bağlandım, Mavi. Sana bağlandıkça seni sevdim. Ve seni sevdikçe kendimi unutup seni yaşamaya başladım. Sonra bir bir baktım tüm her şeyim sen olmuşsun."

Dedikleri birer birer kalbimde büyürken sevgisi altında eziliyordum sanki. Bu adam bambaşkaydı dostlarım. Çok başka...

Ben öylece durmuş sadece ondan gelecek bir çift lafı beklerken Egemen birbirine kenetli olan ellerimizi yavaşça ayırdı. Titredim. Bir anda düştüğüm boşluk kendimi kötü hissetmeme sebebiyet verse de saniyeler içinde Egemen'in kolları arasında, göğüsünde yer edinmem ile geri yerini tamamladı. Dudaklarım memnuniyetle kıvrıldı.

Egemen kollarını bedenime daha bir sıkı dolarken başıma minik bir buse kondurup derince nefeslendi. "Beni bırakma olur mu?" dedi kulağıma doğru mırıltı ile. "Çünkü benim hayatımda olan her şey seninle güzel."

Bir şey demedim. Diyemedim.

Görüyordunuz değil mi, dostlarım? Bir insan bir kelimeye ancak bu kadar büyük anlam yükleyebilirdi.

Ve bir insan bir kelime ile ancak bu kadar değerli hissettirilebilirdi.

X

Ah kalbim parça pinçik oldu :')

Size birkaç bölüm önce bu soruyu sorduğumda gelen cevaplar inanın çok güzel ve anlamlıydı ama en başından beri aklımda bu kelime vardı... Sizce nasıl?

Umarım bölümü beğenmişsinizdir

Yeni bölümde görüşürüz kendinize iyi bakın mutlu kalın

Çok öpt<3

Continue Reading

You'll Also Like

49K 1.5K 41
Hayatta her an zorluklarla karşılaşabiliriz. Her zaman istediğimiz olmaz. Bu durumların karşısın da güçlü kalmamız gerekir. Defne de bu zorluklar kar...
6.3M 338K 84
@yeis: yüksek müsaadenizle bayım, @yeis: sizi sevmeye geldim. *Kısa Hikaye #1 (10.02.2020) *Genel Kurgu #1 (21.05.2020) *Romantizm #1 (14.08.2020) *M...
3.1K 152 8
Bir eli direksiyonda diğer eli çenesinde bu sorunun cevabını düşünüyordu. Onu düşüncelerinden ayıran ise çalan telefondu. Bakışlarını telefona çevird...
3.1K 175 7
Gürcistan'dan Türkiye'ye uzanan kayıp bir yolculuk. Söyle bana Gürcü Güzeli Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? gerçek aile•