Maskeli Baloda Sevdim (Tamaml...

By SevsenAtaker

2.3M 191K 113K

Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü gör... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
FİNAL

87. BÖLÜM

15.1K 1.8K 1.1K
By SevsenAtaker


Hikayemi okuma listelerinize ekleyip destek verseniz, takipçilerinizin profilinize bakıp listenizdeki hikayeler arasında benim kurgumu da görmelerini sağlayabilirsiniz.

Beğenerek okuduğunuz bir hikayeye bari bunu çok görmeyin lütfen. Hiç değilse bunu yapmanızı ümit ediyorum.
~~≠~~≠~~≠~~

İki saat sonra ayna karşısında, rüya gibi tuvaleti giyiyordum. Lacivert ve iki parçadan oluşan elbisenin eteği şifon, üstü göbek kısmını açıkta bırakan ince askılı, kısa bir gipür büstiyerdi. Yaka kısmı açık değildi ancak omuz başlarımı ve kollarımı açıkta bırakıyordu. Tuvalet, son derece sade ama bir o kadar da şık bir elbiseydi. Tek süsü büstiyerdeki işleme detayıydı. Vücut hatlarımı örten dökümlü etek, hareket ettikçe uçuşuyor, adım attıkça hoş, bulutumsu bir dalgalanmayla, altına giydiğim gümüş rengi topuklu ayakkabımın sadece ucunun görünmesini sağlıyordu.

Bedenime tam olarak oturan büstiyerin fermuarını çekemeyeceğimi anladığımda, "Arda, yardım edebilir misin?" diye seslendim.

Başını odama uzattıktan sonra içeriye giren Arda'nın gözleri beğeniyle beni süzerek, "Ben de zaten yanına gelecektim." dedi. Arkama geçip ağır hareketlerle fermuarımı kapatırken, açıktaki omzumu öptü. "Bu gece bunları takmanı istiyorum." diyerek küçük bir mücevher kutusunun kapağını açtı.

Hiçbir ses çıkaramadan, kutunun içindekilere bakakaldım. Ortasında lacivertin en güzel tonundan birer safir bulunan sonsuzluk işareti şeklindeki pırlanta küpeler nefes kesiciydi.

"Bunlar çok güzel Arda. Nereden buldun?" diye sorarak birini elime aldım.

"Eve dönerken kuyumcuya uğradım."

"Yani bana mı aldın?" diye sorduğumda bana ışıltıyla baktı.

"Evet sana aldım."

"Daha önce hiç bu kadar kıymetli bir takı takmadım. Ya kaybedersem?"

Pişkin pişkin, "Yenisini alırım." dediğinde bu konuda şaka yapmadığını anlamıştım.

"Çok teşekkür ederim ama gerek yoktu."

"Herkes yanımdaki göz kamaştıran güzelliği görsün istiyorum."

"Herkes bana bakarsa rahat olamam Arda. Buna hiç alışık değilim." diye itiraz ettim.

"İş ve sosyete dünyasından önemli simalar da orada olacak Pelin. Beş yıl önce terk ettiğim camiaya bu gece esaslı bir dönüş yaparken, tüm güzelliğinle yanımda parlamanı istiyorum." dediğinde beklentiyle gülümsedi.

Annesi ve babasını temsilen eski hayatına dönüş yapmak üzere olduğunu o zaman anladım. Bundan böyle çevresini saracak insanlarla bu gece yeniden bir araya gelecek, gerekirse davetlerine katılacak, onlarla iş yapacaktı. Bu gece ben de onun hayatına adım atacak, şimdiye kadar bana tamamen yabancı bir çevre ile tanışacaktım. Üstelik bu sadece Arda'nın değil, ailemin de ait olduğu bir çevreydi.

O nedenle, "Peki, tamam." dedim. "Küpeleri takmama yardım eder misin?"

Küpelerin arkalarını çıkardı, birer birer uzatıp onları takmamı izledi. Son kez aynadaki görüntümü kontrol ederken, arkamdan yaklaşıp omzumu öptü.

"Şimdi tam bir tanrıçaya benzedin." diyerek aynadaki aksimi hayranlıkla izleyen Arda, arkadan belime sarıldığında, ben de onu beğeniyle süzdüm.

Siyah smokininin göğüs cebindeki mendil, elbisem gibi lacivertti ve üzerinde minik gümüş işlemeler vardı. Kıyafetlerimiz tam bir uyum içerisindeydi.

"Artık gidelim mi?" diye sorarak kolunu uzattı.

"Gidelim." diyerek aynanın önündeki gümüş rengi küçük gece çantamı aldım ve koluna girerek odadan çıktım.

Yarım saat sonra konserin verileceği salonun kapısındaydık. İçeriden gelen hafif kokteyl müziğine, gülüşmeler ve sohbet sesleri karışıyordu. İçeriye adım attığımızda birçok baş bize döndü. Kendimi mercek altına alınmış gibi hissettim.

Huzursuzluğumu hisseden Arda, elimi tutarak güven vermek istercesine sıktı ama onun da heyecanlı olduğu belliydi.

"Arda! Pelin!" isimlerimizin söylendiğini duyduğumuzda Burhan amcamın bize doğru geldiğini gördük. Bir elinde tuttuğu şarap kadehi ve smokiniyle hem çok şık, hem de çok karizmatikti.

Hemen eğilip yanaklarımı öptü. "Çok güzel olmuşsun kızım." Ben hafif bir teşekkür mırıldanırken amcam Arda'nın da omzunu babacan bir tavırla sıktı. "Sen de çok yakışıklı olmuşsun oğlum."

"Teşekkür ederim Burhan amca."

İrdeleyen bakışları görmemezliğe gelerek amcamın varlığına sığındım. En azından artık kendimi bir sirk hayvanı gibi hissetmiyordum. "Babaannem yok muydu?" diye sorarak gerginliğimi biraz daha azaltmaya çalıştım.

Amcam etrafa göz gezdirerek, "Buralardaydı, belki de son bir prova için kulise gitmiştir." diye cevap verdi.

"Kesin sahneye çıkıp keman çalacak mı amca?"

"Öyle görünüyor."

Bunu duyunca daha da heyecanlandım. Yıllardır hasreti olduğum akrabalarımla birlikte olmanın yanı sıra, hem babaannemin ünlü bir sanatçı olduğunu öğrenmiştim, hem de rüya gibi bir orkestra eşliğinde bu gece onu sahnede izleyecektim.

"Gelin sizi iş dünyasından birkaç kişiyle tanıştırayım."

Arda bir elini sırtıma koyup beni amcamın arkasından ilerlemem için yönlendirirken, "Hadi bakalım başlıyoruz." diye mırıldandı.

Amcam az ilerideki bir gruba ilerleyip, yaklaşmamızı bekledikten sonra, "Arda, seni Mithat Bey ile tanıştırayım. Kendisi MitDem, şirketinin sahibi ve yaklaşık yedi senedir senin şirketinin demir tedarikçisi. Bağlantıları sayesinde şimdiye kadar güzel ihaleler aldık."

Sonra karşımızdaki kumral adama döndü. "Mithat Bey, Arda, rahmetli Atilla Bey'in oğlu ve bıraktığı şirketin sahibi. Kendisi kısa bir süre sonra mimar olarak mezun oluyor ve nihayet bayrağı benden devralarak şirketinin başına geçiyor. Bundan sonra birlikte çalışacaksınız."

"Çok memnun oldum Arda." diyerek elini sıktı. "Baban bu camia için büyük bir kayıp. Yerini alacağına ve tıpkı onun gibi başarılı olacağına inanıyorum."

"Teşekkür ederim Mithat Bey." diyen Arda adamın elini sıktıktan sonra tekrar benimkini tuttu.

"Bu güzel hanım da yeğenim Pelin, aynı zamanda Arda'nın sözlüsü."

Mithat Bey bana döndüğünde, beğeni dolu bakışlarının altında huzursuzlandım. Sağ elim hala Arda'nın avucunda olduğundan Mithat Bey bana sıkmam için elini uzatmadı ancak başıyla selam verdi. Küçük bir baş hareketiyle ben de selamına karşılık verirken ister istemez bedenimi Arda'nın vücuduna yasladım. Zaten Arda da hemen sahiplenici bir şekilde kolunu belime sardı.

Karşılıklı birkaç dakikalık sohbetten sonra amcam bizi birkaç işadamı ile daha tanıştırırken, Arda'nın gerçek dünyasına adım atmış olduğumu anladım. Birkaç tanesinin yanında eşleri olduğu için onlarla da tanıştım ama konuşacak ortak bir konumuz olmadığı için genellikle suskun kaldım. Sadece bir iki tanesiyle klasik müzik konusunda sohbet edebilmiştim, o kadar.

Arda kulağıma, "Sıkıldın mı?" diye fısıldadığında, başımı olumsuz anlamda salladım.

"Başta biraz tuhaf ve kendimi aykırı hissettim ama şimdi iyiyim. Yeni insanlarla tanışmak hoşuma gitti. Sadece merak ettim, herkes hala neden bize bu kadar dikkatli bakıyor?"

Arda şakağımı öperek, "Sosyeteye hoş geldin." dedi. "Çoğu benim çocukluğumu ve ailemi tanıyor."

Birkaç kadının bizim tarafa bakıp birbirleriyle konuştuğunu gördüğümde, "Sürekli inceleniyormuşuz gibi. Kadınlar neden bize bu kadar ilgiyle bakıyor Arda?"

Mümkün olduğu kadar sessizce gülerek tekrar kulağıma eğildi. "Yanımda sen olduğun için kızlarına şimdi başka koca adayı bulmak zorundalar, onun için aşkım."

İnanmayan gözlerle Arda'ya dönüp, "Ciddi misin?" diye sordum.

Dudağıma küçük bir öpücük vererek fısıldadı, "Merak etme, seni çiğ çiğ yemelerine asla izin vermem."

Öpücüğü görüp görmediğini anlamak için kaçamak bir bakışla amcama baktım. Şirketin bir iş ortağı ile son inşaattaki bir sorunu konuşuyordu. Amcam görmemişti ama birkaç kadın o öpücüğü yakalamıştı. Sonra bunu Arda'nın özellikle yaptığını anladım.

"Bir şey içer misin?"

"Su iyi olur."

"Kokteyl tepsisinde su yoktur." diyerek gülümsedi. Sonra, "Bana bırak." diyerek garsona işaret etti.

Arda tepsiden birer meyve kokteyli alıp uzattığında hemen temkinli bir yudum içtim. Tam sevdiğim gibi alkolü hafifti. "Teşekkür ederim." dediğimde bardaklarımızı hafifçe tokuşturup o da bir yudum aldı.

Bir süre sonra Arda da amcamın konuştuğu iş adamıyla yaptığı konuya katılmış, adamın yaptığı çözüm önerisini dinliyordu.

Bense bakışlarımı etrafımda gezdirmeyi tercih ettim. Üzerimde dolaşan ve merak eden gözler nispeten azalmıştı.  Belki de çoğu ile tanıştığım için ilgilerini kaybetmişlerdi. Arda'nın beni sahiplenici hareketleri ve birlikte olduğumuzu belli eden tavırları da etkili olmuştu tabii. Sosyete ile ilk tanışmam, zannettiğim kadar sancılı olmamıştı.

Etrafımdaki herkes çok şıktı. Erkeklerin hepsi Arda gibi smokin giymişken, kadınlar tuvaletleri ve taktıkları mücevherler ile göz alıcıydı. Şimdi Arda'nın 'parlamaktan' ne kastettiğini anlamıştım. Onlardan geri kalır gibi hissetmemi istememişti.

Hala kulağımdalar mı diye küpelerime hafifçe dokunup kontrol ettim. Arda hareketimi anlamış gibi bana bakıp gülümsedikten sonra konuşmasına döndü. Bir süre sonra adam veda edip yanımızdan ayrıldı.

Tam amcama babaannemin ne zaman sahneye çıkacağını soracaktım ki, son derece alımlı bir kadın gördüm. Hiç duraksamadan bize doğru geldiğinden, "Bu hanım kim?" diye sorduğumda, amcamın kaskatı kesildiğini hissettim.

Daha cevap veremeden kadın, "Burhancığım, geldiğimden beri sana baktım ama göremedim." diyerek amcamı iki yanağından öptü. Arda'ya dönüp baktığımda tanımadığını belirten ufak bir dudak bükme hareketi yaptı.

Kadın gerçekten çok güzeldi, yaşını tahmin etmekse mümkün değildi. İri ela gözleri hafif bir soğuklukla bakarak, Arda ile beni süzdü. Bizi tanımadığı için amcama dönüp, "Canım, bizi tanıştırmayacak mısın?" diye sordu.

Kadının samimi hareketlerine bakılırsa amcamla çok yakından tanışıyordu. Belki de sevgilisiydi ve amcam o yüzden kaskatı kesilmişti. Babamın aynısı olan yeşil gözler hızla bana döndükten sonra birden yön değiştirip salonda dolandı. Amcam bize daha önce kız arkadaşından bahsetmediği için belki de utanmıştı.

Burhan amcam önce ne diyeceğini bilemez bir şekilde gözlerini kırpıştırdı. Tereddüt ettiği her halinden belliydi. "Tabii elbette." dedikten sonra genzini temizledi. "Ama şu odaya gitsek daha iyi olur." diyerek bizi hemen soldaki bir odaya götürdü.

Doğal olarak kadın anında tepki verdi. "Neler oluyor Burhan? Ne demek bu şimdi?"

Amcamın bu hareketi benim de tuhafıma gitmişti ama karşı koyamayacak kadar şaşırmıştım. Kadınla birlikte görülmek istemiyor olabilir miydi? Peki Arda ile ikimizi neden peşlerinden sürüklemişti?

Odaya girmemizi bekleyip kapıyı kapattı. "Seni tanıştırmamı istedin, ben de kimsenin bizi rahatsız etmemesi için bu odaya getirdim."

"Saçmalama Burhan!" Kadının sesi tiz bir şekilde yükselmişti ama tonundaki otorite, bakışlarımı amcama çevirmeme neden oldu.

Arda benimle aynı şaşkınlığı yaşıyor olmalıydı ki, o da sesini çıkarmadan izliyordu.

Burhan amcam iki adımda yanına gidip, "Seni tanıştırdıktan sonra anlayacaksın canım." diyerek kadının şakağını öptü. "Sadece sakin ol." diye fısıldamasına rağmen Arda ile ben de küçük uyarıyı duymuştuk.

Bunun üzerine kadın beklentiyle gözlerini bize çevirdi. "Pekala Burhan."

Amcamın yüz ifadesi ciddileştiğinde derin bir nefes aldı, "Bu bey Arda, geçici olarak başında olduğum şirketin gerçek sahibi."

Kadın hafif bir baş selamıyla elini uzattığında Arda da karşılık verdi. "Memnun oldum hanımefendi."

"Bu hanım da Arda'nın sözlüsü Pelin."

Benimle de aynı şekilde selamlaştı; ancak bakışları bana takıldığında delici bir hal aldı. Gözlerimi kaçırarak soru dolu bakışlarla amcama baktım. Neden benim yeğeni olduğumu saklama gereği hissettiğini anlamamıştım. "Gençler," diyerek duraksadıktan sonra devam etti. "Bu güzel bayan da benim..."

Kapı açılıp, "Ah tatlım nihayet gelebildiniz." diyen babaannemin sesini duyduğumuzda arkamızı döndük. "Çocuklar, burada olduğunuz için çok mutluyum." Hepimizi kucaklayıp küçük birer öpücük verdikten sonra, amcamın yanında duran kadına döndü. "Bu gece Burhan'a eşlik etmen çok ince bir davranış canım."

Babaannem de kadını tanıdığı için amcamın neden daha önce huzursuz olduğunu anlayamamıştım. Bir ilişkisi olduğu için onu yargılayacak değildim, aksine onun adına ancak mutlu olurdum. Eminim Arda da aynı şekilde düşünüyordu.

"Bu konseri dünyada kaçıramazdım." dedikten sonra kadın tekrar bize döndü. "Burhan da şimdi beni bu gençlerle tanıştırıyordu."

"Ben devam edeyim o zaman. Canım bu bey Arda, Burhan'ın üniversiteden arkadaşının oğlu ve geçici olarak baktığı şirketin sahibi." Sonra bana döndü. "Bu güzel hanım kızımız da Pelin."

Kadın ikimize birden, "Çok memnun oldum." derken sorgu dolu gözlerini babaanneme çevirdi.

"Pelin, Arda'nın nişanlısı, aynı zamanda..." dediğinde beni hafifçe yanına çekerek koluma girdi. "Benim torunum." Son cümleyi belirli bir gururla ve çenesini dikleştirerek söylemesi gözümden kaçmadı.

Kadın yüzünde beliren bir şokla bayılacak gibi olduğunda, amcam beline sarılıp sıktı. Sevgilisi olan adamın bir çocuğu olduğunu sanmıştı belki de. Kadın kendisini tutan amcama bembeyaz bir yüzle bakıp, "Ama Burhan nasıl olur? Neden bundan benim haberim yok?" diye sorduğunda babaannem gerekli açıklamayı yaptı.

"Pelin Burhan'ın kızı değil." dediğinde karşımızdaki kadın bariz bir şekilde rahatladı. Ancak babaannem devam etti. "Pelin Ayhan'ın kızı."

Kadıncağıza acımıştım, şok üstüne şok olurken, yüzü git gide soldu. "Ayhan'ın mı?" Anlaşılan kadın babamı da tanıyordu çünkü adını söylerken dudağı titremişti.

Babaannem kolumu biraz daha sıkı kavrayarak bana döndü. "Pelin kızım, seni halan Sevda ile tanıştırayım."

Bu defa şok sırası bendeydi. "Halam mı?" İnanmayan bakışlarımı önce babaanneme, sonra da güç almak istercesine Arda'ya çevirdim.

"Anne şaka mı bu?" diye soran kadın, sonra amcama döndü. "Burhan doğru mu?"

Onlar başlarıyla onaylarken, ben vereceği tepkiye karşı kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Titrediğimi fark eden Arda bir kolunu omzuma sararak hemen koruması altına aldı.

Karşımdaki kadının da benden farkı yoktu. Dudaklarının titremesini engellemek için alt dudağını ısırdı. Böylece bu hareketi kimden aldığımı anlamış oldum. Kumral saçını arkaya doğru alıp karşıma dikildi.

Hemen hemen aynı boydaydık. Ela gözlerinde yine benimkine benzer bir Zeyna bakışı oluştuğunda küçük bir adım geri gittim. Ben de karşımdakini böyle korkutuyor muydum acaba diye düşünmeden edemedim.

Halam, "Pelin mi? Ayhan'ın kızı mı varmış?" dediğinde birden sesi sertleşti. "Bundan neden benim haberim yok?" diyerek amcama öfkeyle baktı. "Ne zamandır biliyordun?"

Burhan amcam bir elini cebine atıp tipik hareketini sergilerken, "Ben de bundan dört ay önce Pelin'i karşımda gördüğümde şok oldum abla." diye cevap verdi.

Kadın bunun üzerine babaanneme döndü. "Anne? Senin ne zamandır haberin var?"

"Başından beri biliyordum kızım." dediğinde halamın gözleri ani bir kıvılcımla parladı.

"Ve bunca zamandır bir yeğenim olduğu benden saklandı."

Bana baktığında bakışları sertti ancak az önce kendisinin yaptığı gibi titreyen alt dudağımı ısırdığımı gördüğünde, ani bir hareketle, hiç ummadığım bir şey yaptı ve kollarıyla beni kendine çekti.

"İnanamıyorum, ben hala olmuşum ve bunu kaç sene sonra öğreniyorum." Bir adım uzaklaşıp, yüzümü ellerinin arasına aldı. "Pelinciğim." Gözlerinden akan birer yaş yanağından süzüldü. "Ben senin halanım." dedi boğuk bir hıçkırıkla.

"Tanıştığımıza memnun oldum hala." diyerek sıkı sıkı sarıldığımda hala duyularımı yitirmiş bir şaşkınlık yaşıyordum.

"Şu konser faslı bitsin, seninle ilgili her şeyi öğrenmek istiyorum." Yüzümü inceleyip İnanamıyormuş gibi tekrar sarıldı. "Aman Allah'ım Buket mutluluktan çıldıracak. Hep bir kuzeni olsun istiyordu."

Sonunda sesimi bularak, "Onu da Berk'i de çok merak ediyorum." diyerek üçüne birden baktım. "Hepinizi çok merak ediyorum. Yıllarca üç kişilik bir ailem var zannederken, sizleri hayatıma katmak beni çok heyecanlandırıyor. Umarım siz de beni hayatınıza katarsınız."

"O nasıl söz?" diyerek bir kez daha sarılan, elbette halam olmuştu. "Sana beni nasıl anlattılar bilmiyorum ama benden çekinmene gerek yok. O eski Sevda değişeli çok oldu tatlım. Ayhan nasıl? Nerede yaşıyor? O da mı burada?"

Babaannem araya girerek, "Arayı kapatacak çok zamanınız olacak." dedi. "Uzun uzun sohbet edip her şeyi unutarak yepyeni sayfalar açacağız."

"Münevver Babaanne!" Arda'nın sesiyle toparlanıp halamdan ayrıldım. "Bölmek istemem ama, saat dokuza on var. İkinci gong da çaldı. Artık salonda yerlerimizi alsak?"

"Haklısın oğlum." diyerek babaannem hepimize döndü. "Siz içeri girip yerlerinize oturun. Ben refakatçi eşliğinde salona girecekmişim." Yaptığı abartılı mimik hepimizi gülümsetti.

Sonunda babaannemi orada bırakarak salona geçip yerlerimizi aldık. Ben, amcam ve halamla beraber çıkarken, Arda biraz geride kalıp babaanneme kısaca bir şeyler söyledikten sonra yetişip elimi tuttu.

"Babaannemle ne konuştun?"

"Hiç, sadece mezuniyet törenime davet ettim canım." dediğinde açıklamasını yeterli buldum.

"İnce düşüncen için teşekkür ederim."

"Senin ailen, benim de ailem sayılır."

Dayanamayıp yanağını öptüm, "Çok tatlısın."

"Esas sen tatlısın sevgilim." Sonra çapkınca ekledi. "Hem tatlı, hem de lezzetli."

Birkaç saat önce yaşadığımız yakınlaşmayı hatırladığımda gözlerim kocaman oldu. "Sesini alçaltır mısın Arda?" diyerek koluna hafifçe vurdum. "Biri duyarsa rezil oluruz."

Işıklar hafifçe karardığında programın başlayacağını anlayarak sustum. Hayranı olduğum sanatçıyı kanlı canlı karşımda görecek, daha da önemlisi babaannemi sahnede izleme şansına sahip olacaktım.

Salonda çıt çıkmazken, kırmızı kadife perde kalkmaya başladı. Tüm orkestra göründüğünde salonda bir alkış tufanı koptu. Sesler henüz dinmemişti ki, Andre Rieu'nun sahneye çıkması alkış sesinin ikiye katlanmasını sağladı.

Gözlerim sahnedeki büyük sanatçıya kilitlenmişti. Onu canlı canlı izleyebilmek hayallerimin çok ötesindeydi. İkinci sırada, protokolün hemen arkasında olduğumuz için adamın her mimiğini, her bakışını açıkça görüyor, sahne yanındaki perdeye yansıtılan yakın çekime bakma gereği görmüyordum.

Andre Rieu siyah bir frak giymişti ve elinde muhteşem kemanını tutuyordu. Hareketleri son derece estetikti. Dönüp orkestrasını zarifçe selamladıktan sonra ayağa kalkmaya davet etti. Tuvalet ve smokin giymiş orkestra üyeleri de alkışlarımız eşliğinde hafifçe eğilip selam verdikten sonra tekrar yerine oturdu.

Bir zamanlar en büyük hayalim, sahnede onunla beraber keman ve piyano çalmaktı. Tek başıma çaldığımda, çoğu zaman gözlerimi kapatır, onunla birlikte notalara can verdiğimi hayal ederdim. Sanırım Strauss hayranı olan herkes, bu orkestranın bir parçası olmayı isterdi.

"Aşkım benden başka bir erkeğe bu kadar heyecan duyman beni kıskandırıyor." diyen Arda'nın sözlerini kavradığımda ciddi olup olmadığını anlamak için dönüp yüzüne baktım.

Muzip bakışlarını gördüğümde eğilip fısıldadım. "Hiç kimse sana duyduğum heyecanı alt edemez, merak etme." Cevabımdan hoşnut olan Arda'ya bir kez daha fısıldadım. "Yine de, onunla aynı sahnede olmayı çok isterdim."

Yapılan anonsla arkamıza yaslandık. Sunucu böyle büyük bir ustayı ülkemizde ağırlamaktan ne kadar mutluluk duyduğunu belirttikten sonra, "Değerli konuklar, Sayın Rieu'nun ricası üzerine konserin açılış parçasını aramızda bulunan çok değerli bir sanatçı yapacak. Kendisi yıllardır inzivaya çekilmiş bir keman virtüözü. Size 'Strauss Kızı' desem, eminim bir çoğunuz kimden bahsettiğimi anlayacaktır. Yirmi yıl sonra ilk defa sahne alacak ve bizi varlığı ile onurlandıracak sanatçıyı sahneye davet etmeme izin verin. Değerli konuklar sizlere, ülkemizin yetiştirdiği Strauss Kızı'nı, Sayın Münevver Dizdar'ı takdim etmekten onur duyuyorum."

Babaannem yan aralıktan göründüğünde, salonda bir alkış tufanı daha koptu. Bense gözlerimden akan yaşların arasından sahneyi görmekte zorlanıyordum. Andre Rieu hemen babaannemin yanına gidip önünde saygıyla eğilirken, elinin üstünü zarifçe öptü ve sahnenin önüne kadar eşlik etti. Tüm orkestra babaannemi karşılamak için ayağa kalktığında, duyduğum gururun tarifi imkansızdı.

Sunucu mikrofonu işaret ederek babaannemi kısa bir konuşma yapması için yüreklendirmeye çalıştı. Yaşlı kadın o sırada eğilip Andre Rieu'ya bir şeyler fısıldadı. Keman ustası başıyla onay verdiğinde babaannem hafifçe gülümseyip mikrofona döndü.

"Sayın konuklar, konseri büyük bir heyecanla beklediğinizi biliyorum; ancak ben de yirmi yıl önce ayrıldığım sahnede tekrar karşınızda olmayı beklemiyordum. Bunun tüm sorumlusu arkamda duran ve birazdan bize muhteşem bir konser sunacak olan yakışıklı adamın yıllardır peşimde koşması." dediğinde salonda gülüşmeler oldu.

Babaannem bir süre bekleyerek devam etti. "Ancak takdir edersiniz ki yirmi yılda biraz paslandım. O nedenle sevgili Andre'nin de izniyle açılış parçamı yaparken birinden yardım isteyeceğim. Ben çaldığına hiç şahit olma şerefine ermedim ama duyduğuma göre kendisi de müthiş bir keman sanatçısıymış ve bu yeteneğini genlerinden almış."

Bunu duyduğumuzda salonda bir mırıldanma oldu. Ben de amcama ve halama dönüp baktım ama babaannemin kimden bahsettiğini onların da bilmediğini anladım. Diğer yanımda oturan Arda'nın gözü ise sadece babaannemdeydi. Elimi daha sıkı kavradığını hissettiğimde onun da heyecanlandığını anladım.

"Şimdi izninizle açılış parçamda bana eşlik etmesi için torunumu huzurlarınıza çağırıyorum. Pelin lütfen sahneye gelir misin?"

Arda elimden tutup beni kaldırana kadar, babaannemin sözlerini algılayamadım. Far tutulmuş tavşan gibi ayakta durmuş ne adım atabiliyor, ne de yerime oturabiliyordum. Alkış sesleri kulaklarımda uğuldarken Arda'nın elimi hafifçe sıktığını ve sıradan ilerletip sahnenin yan merdivenlerine çıkardığını hissettim.

Andre Rieu gelip elimin üstünü öptükten sonra beni sahnenin ortasına götürüp alkışların dinmesini bekledi. Andre Rieu ile göz göze geldiğimizde hafifçe verdiği baş selamına titrek bir gülümsemeyle baktım.

Değerli sanatçı dönüp orkestrasının karşısındaki yerini aldı. Babaannem elimi sıkıp güç verirken ben uyuşmuş halde ne hareket edebiliyor, ne de bir ses çıkarabiliyordum.

O sırada program sunucusunun bir keman daha getirdiğini gördüm. Sanırım sahneye benim için getirtilmişti. Tam bana uzatacakken, babaannem onu durdurup tekrar mikrofona döndü.

"Değerli konuklar, yirmi yıl önce bazı ailevi sebeplerden dolayı torunum Pelin'le yollarımız ayrı düştü. Ancak bu gece onu sizlerin önüne çıkararak hatamı telafi edip  babaannelik görevlerimden birini yerine getirmeye çalışacağım."

Babaannem derin bir sevgiyle bakan gözlerini bana çevirdi. "Pelin, bu gece bana bu kemanla eşlik etmeni istiyorum." diyerek bana kendi kemanını uzattı.

"Babaanne ama bu senin Stradivarus kemanın. Sen varken bunu çalamam." diye fısıldadım.

"Artık senin. Yıllardır gün yüzü görmedi. Senin ellerinde değerini bulacağına eminim çocuğum." dediğinde kemanı elime tutuşturdu. Sonra sunucunun uzattığı diğer kemanı kendisi alarak çenesine dayadı. Artık salonda çıt çıkmıyordu.

"Ne çalacağız?" diye sorduğumda babaannem gülümseyerek baktı.

"Genç bir adamın hatırını kıramadım. Sevdiği kadının sahnede 'Mavi Tuna'yı çalması en büyük hayaliymiş." dediğinde gözlerim hızla dönüp bir anda Arda'yı buldu.

Cesaret vermek ister gibi gülümsedikten sonra, gurur dolu bir ifadeyle ağzını oynatarak, "Seni seviyorum." dedi.

O anda salonda herkes birden silindi. Sadece Arda ve ben vardık. Gözlerinin içine bakarak kemanı çeneme dayadım ve babaanneme hazır olduğumu belirten bir hareket yaptım. İlk notaları onun çalmasına izin verdikten sonra gözlerimi kapatıp yüreğimde duyduğum büyük aşkla çalmaya başladım.

Geri planda orkestra bölümünün çaldığını duyduğumda kemanı çenemden indirerek gözlerimi araladım. İlk gördüğüm yüz babaanneminkiydi. O da bana gururla bakıyordu. Cam gibi parlayan yemyeşil gözleri arkamdaki bir noktaya baktığında ben de döndüm.

Arda adım adım yaklaşıp, kemanı elimden aldı ve bize doğru gelen sunucuya uzattı. Ardından balodaki gibi önümde eğilerek selamını verdikten sonra elini uzattı ve beni sahnenin yan tarafına götürüp arkamda birine başıyla işaret verdi.

Babaannem parçanın ikinci bölümünü çalmaya başladığında sahneden ineceğimizi zannederken Arda vals pozisyonu alıp benimle dans etmeye başladı. Adeta nutkum tutulmuştu.

"Sana söz vermiştim aşkım. Konserde Mavi Tuna çalarsa seninle dans edecektim hatırlıyor musun?"

"Hatırlıyorum Arda. Tüm bunlar rüya mı?"

"Hayır aşkım, hiçbiri rüya değil."

Hala sahnede olduğumuzdan adımlarımı şaşırmamaya çalıştım. "Hayallerimin gerçek olduğuna inanamıyorum."

"Mutlu musun?"

"Mutluluktan delirmek üzereyim." diye itirafta bulunduğumda çarpık gülümsemesi iyice yüzüne yayıldı.

Beni kendi etrafımda döndürerek tekrar tuttu ve kulağıma fısıldadı. "İnan bana her anına değdi."

"Sahneye çıkmamı, dansımızı sen mi ayarladın?"

Dudak bükerek, "Ben şansımı deneyip babaannenden açılış parçasının 'Mavi Tuna' olmasını rica ettim. Burhan amca da daha önce ne kadar güzel keman çaldığını anlatmış. Gerisi çorap söküğü gibi geldi."

Orkestranın selam vermek için ayağa kalktığını gördüğümüzde parçanın bittiğini anlayarak kenarda durduk. Salondaki herkes ayağa kalkmış babaannemi alkışlıyordu.

Andre Rieu bana doğru selam verip eliyle sahneye davet etti. Bu özel anı, yıllar sonra ilk defa sahne alan babaanneme bırakmak istediğim için sadece bir iki adım atıp seyircilere bir baş selamı verdikten sonra Arda'nın yanına döndüm. İkimiz birlikte sahneden inip yerimize geçerken babaannem de son selamını vererek sunucunun kolunda sahne arkasına gitti.

Başta amcam ve halam olmak üzere birkaç kişinin daha tebriklerini kabul ettikten sonra ışıkların karardığını gördük. Şu anda sahnedeki orkestra tüm ihtişamıyla ortaya çıkmıştı.

Arda elimi sıkarak eğilip, "Seni seviyorum." diye fısıldadı. "Sahnede gerçek bir tanrıça gibiydin sevgilim." dediğinde gözleri arzuyla karardı.

"Ben de seni seviyorum." diye cevap verip başımı boynuna gömdüm. Yanağımı yasladığım yerde şah damarında atan nabız çok hızlıydı. Sakinleşmesi için elinin üzerini hafifçe okşayarak, "Ben de seni çok seviyorum." diye bir kez daha fısıldadım.
~~≠~~≠~~

Geri dönüp unuttuğunuz yıldızları parlatmayı unutmayın. Benim de yüzüm gülsün lütfen. 😢

Continue Reading

You'll Also Like

475K 22.3K 19
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
5.6K 122 13
genç bir erkeğin bir kıza defalarca aşkını konu alan bu hikayeyi beğenmenizi temenni ederim.
1.2M 27.2K 40
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
83K 5K 19
+18 öğeler içermektedir. Dağ sandığım, sırtımı yasladığım, yıkılmaz gördüğüm koskoca Narkotik büro amiri Tuna Atabeyli, dizlerinin üstüne çöküp ayakl...