YANLIŞ NUMARA | TEXTING *Tama...

By darkgghost

9.1M 462K 170K

Mavi Aksoy, arkadaşına atacağı 'Beni Ara' çağrısını yanlışlıkla hiç bilmediği bir kişiye gönderir ve aşka kap... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
7.0
7.1
7.2
7.3
7.4
7.5
7.6
7.7
7.8
7.9
8.0
8.1
8.2
8.3
8.4
8.5
8.6
8.7
8.8
FİNAL
hoçça ğalın ğidiyom ben
ÖZEL BÖLÜM ❤ 1
ÖZEL BÖLÜM ❤ 2
ÖZEL BÖLÜM ❤ 3

5.8

93.2K 4.9K 2.1K
By darkgghost

537623828 yıl sonra merhaba!
Biliyorum çok erken bölüm attım jgcskhdsf

Neysem iyi okumalar...

Çok öpt<3

       

Seviyordu! Seviyordum!

O veya ben değildik artık, dostlarım!

Bundan sonra sadece biz vardık!

Biz!

Şaşkınlığın, mutluluğun, heyecanın, neşenin, güzel olan tüm duyguların içinde ğöğe yükseliyordum sanki! Şu an içinde boğulduğum an o kadar güzeldi ki hiç bozulmasındı! Onun kolları arasında, yanında bıraksalar bir ömür kalabilirdim! Bu... O kadar güzeldi ki hiçbir kelime yaşadığım bu hissi tam anlamıyla karşılayamazdı!

Saniyeler aramızda su misali yavaş yavaş akarken sessizce birbirimize sarılı şekilde bekledik bir süre. Ne o benden gidebildi ne de ben ondan. Arada Egemen'in başıma kondurduğu minik buseleri hissediyordum. Dudaklarımdaki tebessüm daha bir genişliyor, kollarım daha bir kuçaklıyordu onu. Mutluydum! Çok fazla...

"Şu an ne kadar mutlu olduğumu tarif edemem!" diye mırıldandı, Egemen.

Sesindeki tını kalbimi çarptırmaya yetmişti. Öyle güzel hissettiriyordu ki demesine gerek bile yoktu. Sanki hasret kalmışcasına uzunca soluklandı son kez. En sonunda ise yavaşça kendini geri çekip benden ayrıldı. Nemli, ışıl ışıl parıldayan kahveleri, yüzümün en ince ayrıntısında gezinip en sonunda gözlerimi bulduğunda beni mest edecek bir gülümseme sundu bana.

Eli sanki beni incitmekten korkarmışcasına usulca saçlarıma değindi. Narince, şefkatle saçlarımın arasında gezindi bir süre parmakları. Her bir dokunuşunda yüzündeki gülümseme daha da genişliyordu. Onun her bir hareketinde ise içimde açan çicekler çoğalıyor, bu anın bitmemesi için canla sayıklıyordu. Uzunca soluklanıp, titrek bir nefes verdim.

Tam da şu an, onunla sonsuz olabilirdik, dostlarım! Sonsuz olalım ve bu an bitmesindi!

Egemen'in eli usulca saçlarımdan ayrılıp bu sefer yüzüme değindi. "Şu anın bir rüya olmasından çok korkuyorum." diye içinde korku barındıran kısık bir sesle mırıldandı. Parmak uçları yanaklarıma dokunduğunda istemsiz gözlerimi kapattım ve iç geçirdim. "Ama rüya olamayacak kadar gerçeksin. Buradasın. Yanımdasın."

"Buradayım." dedim onu yanıtlayarak.

Parmakları bu sefer göz kapaklarıma ulaştığında orada gezindi bir süre. Ardından yüzümün her yerinde dolaştı. Her bir dokunuşu içimi titretmeye yetti. En sonunda ise boş kalan ellerimi hapsetti, sımsıcak avuçları arasına. Bakışları bir süre birbirine kenetli olan ellerimizde takılsa da geri bana döndü. Derince nefeslendi.

Öyle güzel bakıyordu ki ölme sebebim olabilirdi!

Yutkundum. "Yani şimdi sen de," dedim mırıltıyla, dilimin ucundaki soruyu usul usul çıkarırken. Aslında cevap zaten belliydi ama yine de duymak istiyordum ondan.

Fakat ne demek istediğimi anlamış olmalıydı ki devam etmeme izin vermeden sözümü kesti.

"Seni seviyor muyum?" diyerek asıl soracağım soruyu yöneltti bana.

Cevap vermedim. Sessiz kaldım.

Benim susmamla avuçları arasında bulunan ellerimi sımsıkı tutup kalbinin üzerine kapattı. "Hissediyor musun?" dedi.

Avuç içlerime değen teninin altındaki kalp atışlarını hissetmemek mümkün müydü ki, dostlarım? Öyle hızlı atıyordu ki...

Ellerimi daha bir bastırdı tenine. "Şu kalbin atma nedeni sensin, Afitap. Sadece sen!" dedi fısıltıyla. Yutkundu. "Sana o kadar büyük bir sevgi besliyorum ki, inan, inan o iki kelimeye sığdıramam bunu. Yetersiz kalır!"

Egemen'in ağzından dökülen her kelime birer birer kalbime dokunuyordu sanki. Bu ne güzel sevgiydi! Bu ne güzel sevilmekti böyle! Biliyor musunuz, dostlarım! Bu çocuk seni seviyorum demese de olurdu bana! Daha iyisini yapıyordu! Öyle güzel seviyor ve öyle güzel hissettiriyordu ki sevgisini, haklıydı, o iki kelime fazlasıyla sönük kalıyordu bunların yanında! Varsın söylemesindi, ben biliyordum ya gerisi önemli değildi.

"Biliyorum," dedim aynı onun gibi fısıldayarak. "Artık biliyorum."

Güldüm. Güldü.

"Ama yine de," dedim bakışlarım kısa bir an birbirine kenetli duran ellerimize kaydığında. "Çok şaşkınım. Yani sen ve ben--"

"Biz." diye cümlemi düzelttiğinde nedesizce utanmış ve bir o kadar da mutlu olmuştum.

Sanırım bu duruma alışmam biraz zaman alacak gibiydi. Ama dediği doğruydu da, ne demiştim en başta! Artık o ve ben yoktu, biz vardık!

Gülümsemem genişledi. "Doğru," dedim. "Biz." ne güzel kelimeydi o!

Dudaklarımı yalayıp yutkundum. "Yine de çok garip, yani bir saat önce bana böyle bir şey yapacaksın deseler hayatta inanmazdım. Hatta diyenin aklından şüphe ederdim." dedim gülerek. "Gerçi halen inanamıyorum ama o ayrı bir mesele."

Dediklerime Egemen de güldüğünde bana katılır şekilde kafasını salladı. Ama bir şey demek yerine sessizliğini korudu. Sadece bana bakmakla yetindi. Bu anın özlemini sürüyordu sanki. Sessizce nefeslenip aldığım nefesi geri verdim. Ortam kısa bir süreliğine sessizliğe gömüldü.

Şu an nedensizce kendimi gergin hissediyordum. Her şey normal ama aynı zamanda bir o kadar da anormal geliyordu. Garip bir duygunun içinde hapsolmuş gibiydim sanki. Ne kurtuluyordum ne de kurtulmak istiyordum. Güzel ama aynı zamanda kötü bir histi bu. Bu halime, istemsizce tebessüm yer edindi dudaklarımda. Sanırım on yedi yıllık hayatı boyunca sap olan ben için böyle hissetmem fazlasıyla normal olmalıydı.

Tekrar nefeslenip birbirine kenetli olan ellerimize bakmayı kesip Egemen'e çevirdim bakışlarımı. Aynı şekilde beni izlemeye devam ediyordu. Gözlerimiz kesiştiğinde gülümsemem genişledi yüzümde.

Aklıma gelen bir soruyla ise düşüncelerim dağıldı dudaklarım aralandı. Sahi, Egemen ne zamandır bana bu duyguyu besliyordu? Saniye geçmedi ki aynı cümle bire bir dudaklarımdan döküldü.

"Şey," dedim bir an cümleyi toparlayamayıp. "Peki ne zamandır bana karşı bu hisleri besliyorsun?"

Sorumla Egemen'in yüzünde geniş bir gülümseme oldu. Açıkcası bu sorunun cevabını fazlasıyla merak etmiştim. Ben yaklaşık iki aydır ona olan hislerimi içimde saklıyordum peki ya o? Ne zamandır böyleydi? Dudağımın içini kemirip cevap bekler şekilde ona bakmaya devam ettiğimde saniyeler sonra dudakları aralandı.

"Benim için daha ilk konuştuğumuz andan beri değerliydin sen." dedi, içtenlikle. Gülümsedim. Eli, ellerimi bırakıp tekrar saçlarıma gittiğinde rüzgardan dolayı gözümün önüne gelen bir tutam saçı geriye attı. "Ama sana ilk bağlandığımı hissettiğim an bana yanımda olduğunu söylediğin, iyi hissetmem için çabaladığın o gündü." dedi mırıldanarak, sanki o an tekrar zihninde can bulmuş gibi.

Hangi günden bahsettiğini hatırlamasamda sormadım. Devam etmesi için bekledim.

"Belki unutmuş olabilirsin," dedi tebessüm ederek. "Ama inan o gün benim için oldukça değerli. İşte o gün benim için herkesten ve her şeyde ayrı bir yere sahip oldun. Sonra," bir an duraksadı. Ardından hafif bir tebessüm belirdi dudaklarında. Ekledi. "Sonrası... Sonrası sadece sen oldun."

Kaç gün, kaç hafta, kaç zaman... O günün üzerinden ne kadar süre geçmişti bilmiyordum ama emin olduğum bir şey varsa uzun zamandır Egemen'in o güzel kalbine sahiptim. Bu düşünce içimi yeşertmeye yetmişti.

"Uzun zaman." dedim düşüncelerimden sıyrılarak, beni tekrar etti.

"Uzun zaman."

Dudaklarımı büzdüm. "Ve ben bunu fark edemeyecek kadar aptalım."

Cidden tam bir aptaldım!

"Hayır!" Benim aksime kesin bir dille reddetti, Egemen. Yüzünde kaybolmayan içten bir tebessüm vardı. "Sen sadece bu duyguya yabancıydın o kadar."

"Olsun!" dedim homurdanarak, sadece güldü.

"Peki," dedim ardından konuyu başka yere çekerek. "Bu hislerini neden daha önce söylemedin bana?"

Gülümsedi ama az öncekilere göre neşeyle değildi bu sefer ki. Bir müddet sessiz kalsa da sonunda dudakları aralandı. "Korktum."

Aldığım cevapla kaşlarım çatıldı. Bunu beklemiyordum işte.

"Neden?" sesimdeki şaşkınlık kendini belli ediyordu.

"Benden uzaklaşmandan, seni kaybetmekten korktum."

Dediklerine karşı çıkmak için bir an dudaklarım aralanmış olsa da son anda vazgeçtim. Aslında bir bakıma haklıydı, Egemen. Ece'nin en ufak bir imasında bile kesin bir dille ona karşı çıkan ben, Egemen'in bana açılması ile eminim ki direkt konuşmayı keserdim. Ondan uzaklaşırdım.

Bu onunla konuşmak istemediğimden değil, bana daha fazla bağlanmasından, onun sevgsini hak etmeyip, onu üzmekten dolayı çekindiğimden olurdu.

"Ben açılmasaydım söylemeyecektin yani?" dedim, düşüncelerimden sıyrılarak.

"Evet, söylemeyecektim." sesindeki netlik şaşırtmıştı.

"Peki ya," dedim bir an için söyleyip söylememek arasında kalsamda devam ettim. Vereceği cevabı merak etmiştim. "Bir başkasını... Sevecek olsaydım?"

Sorumun üzerine Egemen'in yüzü bariz bir şekilde düştü. O neşeyle gülümseyen yüzünde şimdi ise gizli kalan bir endişe kendini gösterdi. Sorumla beraber gözleri boşluğa daldığında böyle dediğim için pişman hissettim. Canını sıkmış olmalıydım. Tam ağzımı açmış konuyu değiştirmeye yeltenmişken benden önce davrandı. Sıkıntıyla nefes verdi.

Yüzünde kırık bir tebessüm oluştu. "En büyük korkumda buydu işte," dedi bir süre sonra. Gözleri boşluğa dalmıştı. "Hadi başkasını sevecek olursan, ben ne yapacaktım?" kendi kendine mırıldandıktan sonra bir müddet sessiz kaldı. Bakışları daldığı boşluktan geri bana döndü. Dudaklarına zoraki bir gülümseme yer edindi. "Hiçbir şey yapmazdım. Şurası cayır cayır yansa da," dedi elini göğüsünün üzerine götürerek. "Yine de susar, hiçbir şey yapmazdım."

O kadar kendinden emin şekilde konuşmuştu ki aldığım cevap karşısında fazlasıyla şaşırmıştım. Sanırım bu duygumu yüzüme de yansıtmış olmalıydım ki Egemen'in yüzünde sıcak bir gülümseme oluştu.

"Sen bir başkası ile mutluyken, gözlerinin içi sadece ona bakarken ışıl ışılsa, kalbinde o aklında o varsa, ben nasıl benimle mutsuz olmanı isteyebilirdim ki?" dedi. "Seven insan, sevdiğinin mutluluğunu düşünmeliydi, değil mi? İşte bu yüzden, hiçbir şey yapmazdım."

Sözleri bir bir kalbime işlemişti sanki! Derince nefeslenip içimdeki tarifi imkansız mutluluğu yansıtacak şekilde gülümsedim. Görüyordunuz değil mi, dostlarım! O, böylesine harika birisiydi! Kendini ateşe atacağını bile bile yine de sevdiği için kendini göz ardı edecek kadar sevgi doluydu!

"Ama ben seni seviyorum."

Cümlemle beraber Egemen'in gözleri usulca kapandı. Dudaklarında minik bir tebessüm belirdi.

"Bu sözleri işitmek o kadar güzel ki," dedi mırıldanarak. Derince nefeslendi. Gözleri yavaşça aralanıp tekrar bende durduğunda "Afitap," dedi içlice.

Sadece bir anlık, böyle çok küçük bir an gözlerinden geçen endişeyi gördüm.

"Beni bırakma olur mu? Beni kendinden itme! Sen istediğin sürece ben her şekilde sana gelirim." buruk bir tebessüm yer edindi dudaklarında. Ekledi. "Gerçi senden başka yolum yok ki bir başkasına gideyim." bakışları ellerimize kaydığında parmaklarını sımsıkı parmaklarımın arasına kenetledi. "Sen istemediğin sürece kimse bu eli bırakmamı sağlayamaz. Hiç kimse! Bu yüzden beni bırakma olur mu?"

Sesindeki gizli endişeyi net şekilde hissediyordum. Bunu bir nebze dindimek adına gülümsedim. Ellerini daha bir sıkı tutarken "bırakmam," dedim. "Bırakmam."

Güldü. Güldüm.

Ve tam o an asla olmaması gereken bir zamanda asla olmasını istemeyeceğim yerde asla olmasını istemeyeceğim şekilde, siz de tahmin edersiniz ki, telefonum çaldı. Şaka gibiydi! Saatlerdir ötmeyen telefonum şimdi çalacak zamanı bulmuştu! Hayret bir şeydi, dostlarım!

Benim için bu büyülü anın bozulması ile içten içe homurdanarak cebimdeki telefonu çıkarıp gelen bildirime baktım. Eh, siz de tahmin edersiniz ki gelen mesaj canım anneciğimden idi! Ve bilin bakalım gelen mesajda ne yazıyordu! Bingo!

Eve gel!

Canım anneciğim bu mesajı atacak tam bu anı bulduğun için çok teşekkür ediyorum. Çok öptüm!

Mesajı okumamla kısa bir cevap verip homurdanarak telefonu geri cebe attım. Tekrar Egemen'e döndüğümde ise sanırım ne diyeceğimi anlamış olmalı ki "bu günlük bu kadar demek ki?" diye söylendi.

Dudak büzdüm. "Maalesef, gitmezsem çiğ çiğ yer beni biliyorsun." dediğimde güldü.

"Pekala, anneni kızdırmasak iyi olur."

Gülerek "güzel fikir!" diyerek ayaklandığımda çok geçmedi ki peşimden Egemen'de ayaklandı.

Fakat hareket etmedik sanki boşluğa düşmüş gibi ikimiz de birbirimize bakındık bir an. Ben ellerimi birbirine kenetlemiş parmaklarımla oynaşır şekilde etrafa kısa bir bakış atarken Egemen ise çekindiği anlar da yaptığı gibi elini boynuna atmış ve saçlarını karıştırmıştı. Sanırım o benden ben de ondan bir hareket bekliyordum.

Oylamaya sunuyorum gençler Egemen'in elini tut diyenler kendini belli etsin!

Evet, oy çokluğu ile kabul edilmiştir! İlk atak benden gelecekti!

Derin bir nefes alıp bakışlarımı etraftan yavaşça Egemen'e kaydırdığımda hafifçe öksürerek boğazımı temizledim. Nedensizce gerilmiştim. Tekrar uzunca nefeslendim. Hadi Mavi, göreyim seni yaparsın koçum sen!

"Yani şimdi normalde olsa demezdim ama," diye söze başladığımda bir kez daha öksürdüm. "Havanın karanlık olduğunu, bulunduğumuz yerin biraz ormanlık olduğunu ve enbeli bir yerde bulunduğumuzu da hesaba katarsak..." bir kez daha boğazımı temizledim. "Yani olmaz değil ama insanlık hali işte belki ayağım takılır, burkulur, bir şey olur falan sonra kafam yarılır oradan hastane mastane derken bir sürü şey olur! Bu yüzden yani bence her ihtimale karşı elimi tutm--"

Daha cümlemi tamamlamamışken elime değinen parmakları hissetmemle bakışlarım kısa bir an birbirine kenetlenmiş ellerimize gitti. Ellerim avuç içinde kaybolduğunda gülümsedim.

"Evet, işte ben tam da bunu demek istemiştim!"

"Biliyorum." dedi aynı benim gibi gülümseyerek.

"Gidelim o zaman?"

"Gidelim."

Egemen'in beni onaylaması ile hareketlenmeden önce son bir kez karşımdaki muhteşem manzarayı izledim. Çok güzel ve çok özel bir yerdi. Ama bundan sonra bu yer benim için çok ama çok daha özel kalacaktı. Şu andan sonra ayrı bir yeri vardı bende.

Sonrasında yola düştüğümüzde ise kısa sürede bizim evin sokağına varmıştık bile. Egemen'den hemen ayrılmak istemesem de anne korkum daha ağır bastığından ne yazık ki. Anlaşıldığı üzere bu bölümde de bize ayrılan yolun sonuna gelmiştik ne yazık ki.

Yavaş adımlarla sokağın uçunda durduğumuzda, Egemen "gitmek istemiyorum." dedi ellerimi sımsıkı tutarak.

Dudak büzdüm. "Ben de."

Bir anda etrafıma dolanan kolları ile tekrar göğsünde yer bulurken başımın üzerinde küçük bir buse hissetmemle dudaklarım kıvrıldı. Çok kısa bir an sarılı kalıp ayrılmamızın üzerine ise "yarın görüşürüz?" diye mırıldandım.

"Mümkünse her an!"

Bir şey demek yerine gülümsediğimde ise bir anlık gelen cesaretle ilk sağıma bakındım. Kimsecikler yoktu. Güzel!

Hemen ardından sola bakındım. Yine aynı şekilde bir insan tanesi dahi yoktu. Daha güzel!

Ve her ihtimale karşı sokağın ucundan gözüken evime bakındım. Işıklar tamamiyle sönüktü. Bu çok daha güzeldi!

Geri Egemen'e döndüğümde ise derin bir nefes alıp bir anda ayak parmaklarımın üzerinde yükselip yanağına çok küçük, minicik, belli belirsiz bir öpücük kondurdum.  Hemen ardından hızla kendimi geri çektiğimde ise bir şey demesine izin vermeden koşar adımlarla uzaklaştım ondan.

Eve girmeden önce son kez ona baktığımda ise bir eli öptüğüm yanağında kalmış şaşkın ve sevimlice arkamdan bana baktığını gördüm.

Ah cidden! Bu çocuk kalbe zarardı, dostlarım!





X

Bu bölümü nedense biraz zorlanarak yazdım :') aslınsa zaman atlaması yapacaktım ama dedim bu anı biraz daha yazayım sonuç olarak bu çıktı güzel oldu gibi ama olmadı gibi de emin değilim jhbrwihrscihfrwfoj 

Umarım beğenirsiniz ♥

Bu arada Egemen'in bahsettiği o an 1.2 bölüm :)

Neysem siz bölümü okurken ben de gideyim de sizi bir stalk edeyim bakalım ne yapıyorsunuz ;)

Ramazan hepimiz için güzel geçer umarım :* :* :*

Kendinize iyi bakın, mutlu kalın

Çok öpt<3



Continue Reading

You'll Also Like

954 130 8
(0534******* numaralı kişi size mesaj göndermek istiyor!) 0534*******:Ben anlamam toptan tüfekten. (görüldü) 0534*******:Ben anlamam taştan yürekten...
757K 23.8K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
4.3K 546 50
Elimi kaldırıp kalbinin olduğu o noktaya koydum. "Ama kalbin acıyordu" annesine o gün öyle söylemişti. Bakışlarındaki o ifade değişirken buruk bir te...
1.2M 21.8K 37
Bedenim bir ateşte kavrulurcasına karıncalanıyordu ve o, O beni izliyordu. Eşsiz bir manzarayı izliyormuşçasına, sadece tutkuyla harlanan bedenleri...