Maskeli Baloda Sevdim (Tamaml...

By SevsenAtaker

2.3M 191K 113K

Bir genç kızın aşka ilk uyanış hikayesi... İlk aşklar için 'özel' derler, 'unutulmaz' derler. Peki yüzünü gör... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
FİNAL

85. BÖLÜM

14.7K 1.4K 1.2K
By SevsenAtaker

ÖNEMLİ : Bölümü bitirdikten sonra (kesinlikle şimdi değil) bölümün sonunda yazdığım notu mutlaka okuyun lütfen. O notta, hayata dair çok önemli bir bilgi var.

Son bölümlerde yorum sınırının geçilmesi için canı gönülden uğraşan tüm tatlı okuyucularıma çok teşekkürler. Her birinizin profil adlarını teker teker yazmak isterdim, hatta liste yapmaya da başladım ama bir baktım ki liste çok uzun olacak, toptan teşekkür edeyim istedim.

Ancak yıldızlar için yapılacak bir şey yok. Ne yazık ki wattpad uygulayıcıları, hala bu gizli okuyucular konusunda bir düzenleme yapmadı. O nedenle yıldız parlatma meselesi, okuyucunun vicdanına kalmış bir konu. Canları sağ olsun.

Çok konuştum, 'Tamam Sustum'.😍
~~≠~~≠~~≠~~

Bir buçuk saat sonra Arda market arabasını sürüyor, ben de raflardan alacaklarımı seçiyordum. Annemin her zaman kullandığı köy salçasını bulunca, kavanozu elime alıp son kullanma tarihini kontrol ederken, "Listede eksik ne kaldı?" diye sordum.

Arda elindeki kağıdı bir süre inceleyip başını kaldırdığında salçayı sepete koyduğumu gördü. "Sanırım hepsini aldık. Zaten fazla bir şey yazmamışsın."

"Biz öğrenciyiz canım, tasarruf esastır. Sadece ihtiyacımız olanı almalıyız."

"Benim artık öğrenci sayılamayacağımı biliyorsun, değil mi?" Kendi kendine gülüp başını salladı. "Karşında artık şirket sahibi mezun bir erkek var."

"Öyle mi?" diye sordum bir kaşımı kaldırarak. "Peki göster bakalım."

"Neyi?"

Yüzünde oluşan muzip gülümsemeyi silmeyi her şeyden çok istiyordum. Belden aşağı vurarak neyi ima ettiğini anladığımdan yanaklarımın pembeleştiğini hissetsem de, alaycı tavrımdan ödün vermedim.

"Diplomanı, tabii ki." diyerek saçlarımı geriye savurdum. "Gösteremeyeceğine göre, hala öğrencisin demektir. Ayrıca ev arkadaşı olduğumuza göre, bu alışverişin hesabını da ben ödeyeceğim demektir."

Bu son söylediğim, yüzündeki gülümsemeyi soldurdu. "Hayır olmaz." dedi kararlılıkla.

Az önce aldığımız rüya gibi gece elbisesinin ücretini bana ödetmediği için mağazada ufak bir gerilim yaşamıştık. O nedenle gıda alışverişini ben ödemekte kararlıydım.

"Ya kabul edersin, ya da ben yurda dönerim. Hem nasılsa yıl sonu geldi diye Yurt Müdürlüğü'ne de haber vermedik. İstediğim her an odama gidip kalabilirim, Derya da mutlu olur." Gözlerime Zeyna bakışımı yerleştirip, "Eminim marketin ortasında bunu tartışmak istemezsin, çünkü kaybedersin." diyerek meydan okudum.

Arda'nın gözlerinde resmen şimşek çaktı. Evde bana meydan okuyuşunu hatırladığı belliydi. Onu kıskıvrak yakaladığımın ikimiz de farkındaydık. Yenilgiyle omuzları düştüğünde, parmak ucumda yükselip kulağına fısıldadım. "İddia etmiş olduğunun aksine, her zaman kazanamazsın canım."

Uzaklaşıp sırıttığımda, iki saat önce merdivenin tepesinde durup söylediklerinin öcünü aldığımı anlamıştı. Hemen kolunu belime dolayıp rafların arasına, etraftaki bakışların göremeyeceği boş koridora çekti.

"Bunu fitil fitil burnundan getirmezsem, bana da Belalı Arda demesinler canım."

Kulağıma doğru fısıldadığında, bende sebep olduğu cinsel uyarılışın ve duygusal fırtınanın farkında olduğunu biliyordum. Boynumda gezinen bu hırıltılı sese her seferinde dayanmak, gittikçe zorlaşıyordu.

Son kelimeyi vurgularcasına söyledikten sonra kulak arkamdaki uyarıcı noktaya sıcacık dudaklarını bastırıp emdi.

Ağzımdan kaçan hafif iniltiyi duyduğunda zafer kazanmışcasına uzaklaştı. İstediğini elde etmiş bir şekilde, "Bu raund henüz bitmedi." diyerek hiçbir şey olmamış gibi, market arabasını kasaya doğru sürdü. Bense, bir an boşlukta sallandıktan sonra adımlarımı hızlandırarak peşinden gittim.

Seksi cazibesi karşısında zayıf düştüğümü ona hissettirmemeye karar verdiğimden, yanına yaklaştığımda sırtım dimdik, bakışlarım kendinden emindi. Bu role Oscar Ödülü yakışırdı bence.

Arda poşetleri doldururken ben hesabı ödedim. O sırada ondan bir homurtu yükseldiğine yemin edebilirdim. Kasiyerin önünde bir tartışma yaratmamıştı ama kazanmama sadece şimdilik izin verdiğini ikimiz de biliyorduk. Ancak onun kasadaki yenilgisi, benim kazancımdı; çünkü ev arkadaşı olacaksak, evin giderlerini paylaşacağımızı kabullenmesi gerekiyordu.

Marketten çıkıp otoparka doğru ilerlediğimizde ben hesabı ödemiş olmanın verdiği neşeyle yürürken, Arda sert adımlar atıyordu. Yenildiğinde çocuk gibi surat asması inanılacak şey değildi.

Bir ara yan gözle yüzüne baktığımda, hınzır bir gülümseme görür gibi oldum. Anlaşılan artı puanı almak için kafasında plan yapıyordu. Hemen bir şeyler düşünmeli, bir darbe daha indirip iki sıfır öne geçmeliydim.

Poşetleri arabanın bagajına yüklerken duyduğumuz, "Arda, Pelin?" sesiyle yanımıza döndük.

İkimiz aynı anda, "Merhaba Ayça." diye cevap verdik.

Genç kız yanımıza gelip her birimize sıkı sıkı sarıldıktan sonra mutlulukla parmağını salladı.

"Sizi gidi sizi! Bugün öğrendiğime göre beraber yaşamaya karar vermişsiniz." Belli ki Sedat'la konuşmuşlardı. Yalancıktan dudak bükerek, "Ben senin kuzenin değil miyim?" diye sordu. "Neden benim sonradan haberim oluyor?"

Arda bagaj kapağını kapatıp beni kendine doğru çekti. Bugün nedense sürekli bana dokunma ihtiyacı hissediyordu. Bir gün ben de ona daha özgürce dokunabilecek miydim?

"Madem kuzeniz, neden Sedat'la tekrar birlikte olduğunuzdan benim sonradan haberim oluyor?"

Ayça yanakları kızararak utangaç bir şekilde ellerini saçından geçirdi. "Sana bir şey söylemedim, çünkü henüz birlikte değiliz."

"Kimi kandırıyorsun Ayça? Bunun için yıllardır beklediğini bilmiyor muyum?" Bana gözünü kırptıktan sonra kuzenine geri döndü. "O zaman da böyle naz yaptın, sonra dayıma karşı gelemedin. Bu defa, Sedat'a da kendine de yazık etme Ayça."

Genç kız bir eliyle saçını düzeltip omzunu silkti. "Önce Sedat'tan emin olmalıyım. Kendi kendime gelin güvey olmak istemiyorum Arda. Hem sen kimin tarafındasın?"

"Bu sabah annesiyle babasına senden bahsederken, ne yapacağını, nasıl cevap vereceğini şaşırdı. Kuzenlik bir yere kadar. Bu konuda Sedat'tan yanayım."

Ayça bana bakıp yüzünü ekşitti. "Buna nasıl dayanıyorsun Pelin?"

Bu soruyu hemen havada kapıp kendi avantajıma çevirdim. Biraz dramatize ettiğim sahte bir beğenmezlikle yüzümü ekşitip, "Ne yaparsın aşk işte." dediğimde Arda'nın gülümseyen yüzüne bakıp içimi çektim. "...elim mahkum katlanıyorum. Gülü seven dikenine katlanır misali."

Konuşurken bilerek sesime çaresiz bir ton vermiştim. Bu cümlemi duyduğunda gülen sadece Ayça oldu. İçimden küçük bir zafer dansı yaparak, ilk defa sessizliğini koruyan Arda'nın kolundan sıyrıldım.

"Veee, nakavt." dedim zevkle. Gözlerinde çakan şimşek bir süre parlayıp söndü. Şimdilik ikinci keredir teslim olmuşa benziyordu.

Kıkırdayan Ayça, "Sonunda seninle başa çıkacak birini bulduğun için mutluyum kuzen." dedi ama Arda'nın onu kıracak bir şey söyleyeceğini hissedip genç adamdan hızlı davrandım.

Atılıp Ayça'ya sarıldım ve kulağına fısıldayıp, "Bir ara görüşüp kaynatalım." deyince o da başıyla onayladıktan sonra, az ilerimizdeki kırmızı spor arabaya yöneldi.

Arda yanına gidip centilmen bir erkek gibi Ayça'ya kapısını açtı. "Sedat ailesine açıldı kuzen, onu lütfen oyalama. Benim bildiğim Meltem teyze bu işin peşini bırakmaz, en kısa zamanda seninle tanışmak ister."

Genç kız ciddi bir yüz ifadesi takınıp, "Niyetim oyalamak değil Arda, durumları biliyorsun." dedi. "Hem bir ara dördümüz dışarı çıkıp bir şeyler yapalım. Seni daha yakından tanımayı çok isterim Pelin." diye seslendiğinde Ayça bana doğru gülümsedi.

Ben geride kalmış onları izlerken başımla onaylayıp, "Tamam." diye seslendim.

"Zaten Sedat'la bir gece kulübüne gidecektik. Hep beraber gitmek için ayrıntıları sonra konuşuruz." dedikten sonra, kuzeninin kapısını kapatmaya hazırlanan Arda ekledi. "İşin yoksa bize gel istersen."

"Yok kuzen, sağ ol. İlk günden başbaşa kalsanız daha iyi. Hem uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımla buluşacağım."

"Adı Sedat olan bir arkadaş mı bu?" diye alaylı alaylı soran Arda'nın koluna şakayla karışık vuran Ayça, "Hayır Sedat değil, Berna." der demez pot kırmış gibi eliyle ağzını kapattı.

"Berna mı?" diye aniden kükreyen Arda'nın sesiyle, aramızdaki mesafeye rağmen ben bile irkildim.

"E...evet." diye kekeleyen Ayça büyük bir telaş içerisine girerken, Arda'nın tüm vücudu kasıldı, ellerini yumruk halinde sıktı.

"Bak kuzen, lütfen sakin ol. Ne hissettiğini biliyorum ama seninle ilgisi yok. Sadece eski iki arkadaş gibi..."

"Yaptıklarından sonra onunla nasıl görüşürsün? Nasıl hala arkadaşım dersin?"

Arda'nın sesi dövecekmiş gibi yükselmişti. Sakinleştirmek adına seslendim ama gözleri beni görmüyordu. Ben de Arda'nın arabasına yaslanıp iki kuzenin arasına girmeden beklemeyi ve onu bu kadar öfkelendiren sebebi anlamayı tercih ettim.

"Partiden bu yana beş yıldır görüşmediysek de o benim arkadaşım. Hem benimle buluşmayı kendisi istedi."

"Lanet olsun o partiye de, o uğursuz geceye de! Şaka yapmıyorum Ayça, o kızla görüşmeyeceksin o kadar."

"Sadece sana değil, hepimize bir açıklama borçlu. Cenazeden sonra yok olmasının bir sebebi olmalı."

"Ondan gelecek hiçbir açıklamayı dinlemek zorunda değiliz. Kendi tercihiydi, geçmişte kaldı. Benim için artık öyle biri yok."

Duyduklarımdan bir sonuç çıkarmamam gerekiyordu biliyorum ama merak etmemek elimde değildi. Sonuçta geçmişte kaldığını kendisi kabul etse de, Arda'nın tepkisinin neden bu derece şiddetli olduğunu anlayamamıştım.

Bu kadar sinirlendiğine göre, Berna denen kızla aralarında bir şey geçmişti. Belki de eski sevgilisiydi ve kızın bir zamanlar Arda'da özel bir yeri vardı. Belli ki hala unutamıyor, kız her ne yapmışsa, hala affedemiyordu.

Ne konuştuklarını tam olarak duyamaz olmuştum. Arda Ayça'ya iyice yaklaşmış fısıldarcasına konuşuyordu. Buna rağmen yakaladığım birkaç kelime, peş peşe giden hızlı vagonlar gibi kulağımdan girip uğuldarcasına beynime ulaştı.

Berna... o gece... parti... kaza...

Gözlerimi kapatıp boğazımdaki yumruyu yok etmek için yutkundum. O gece diye bahsettikleri, Arda'nın on sekiz yaş doğum günü partisinin olduğu ve annesiyle babasını kaybettiği gece olmalıydı. Bana anlatmadığı ve o geceye ait, kazadan başka şeylerin de olduğu besbelliydi.

Arda'nın şu anda kazanın olduğu o geceyi hatırlayıp üzülmesini istemediğim için müdahale etme gereği duydum. "Arda?" diye seslendiğimde ismi, kocaman bir soru gibi çıkmıştı ağzımdan.

Orada olduğumu yeni hatırlamış gibi Arda'nın bana dönük sırtı kasıldı. Başını ağır ağır çevirdiğinde dudakları ince bir çizgi halinde kısılmış, vereceğim tepki yeni bir cehennemin kapılarını açacakmışcasına yüzü kağıt gibi bembeyaz kesilmişti.

Ben ondaki tereddütün ve korkulu bakışlarının nedenini çözmeye çalışırken, Arda fazlasıyla endişeli adımlarla bana doğru ilerledi. "Sana her şeyi anlatacağım. Berna..."

Parmaklarımı Arda'nın dudağına koyup susturdum. Sükunetimi koruduğum sevecen bir sesle, "Sonra." dedim.

Eski Pelin olsaydım, şu anda öfkeyle kalkıp zararla oturacak bir hamle yapardım. Ama yeni Pelin, her şeyin yeri ve zamanı olduğunun artık bilincinde olan bir Pelin'di.

Gözlerimiz kenetlendiğinde yüzümden okuduğu ifadeyle rahatladığını gördüm. Birden Ayça'ya bakıp öfkeyle parmağını sallarken, uzanıp tek koluyla beni sarıp kaçmamdan korkuyormuş gibi yine kendine çekti.

"Bu iki oldu Ayça." diyerek genç kızı tehdit etti. "Pelin'le aramızı açmak için özellikle yapmadığını, öyle bir niyetinin asla olmadığını biliyorum ama üçüncüde affetmem."

Daha önce havaalanı dönüşünde yaşadığımız tartışmanın sonuçları çok ağır olmuştu. Üçümüzün de şu anda o günü hatırladığı belliydi ama artık değişmiştim, bundan böyle fevri olmayacaktım. O günler geride kalmıştı. Son zamanlarda yaşadıklarımızdan, çektiğimiz ve birbirimize çektirdiğimiz acılardan sonra bu değişim kaçınılmaz olmuştu.

Ayça'nın ağlamaklı gözlerini gördüğümde, elimi Arda'nın göğsüne koydum. "Lütfen uzatma Arda." dedikten sonra başımı omzuna yasladım. "Lütfen."

Bu hareketimi gören Arda'nın derin bir nefes alıp bıraktığını hissettim. "Umarım yanlış sonuçlara ulaşmamışsındır. Lütfen bana açıklama şansı ver aşkım."

"Merak etme, bir daha anlayıp dinlemeden kaçıp gitmeyeceğime söz verdim hatırlarsan." dediğimde elimle yanağını okşayıp gözlerinin içine baktım. "Kıza yüklenme lütfen. Gerisini evde konuşuruz."

"Evet, evde konuşuruz." Küçük bir öpücük verip hala üzüntüyle bakan Ayça'ya döndü. "Benim adımı ağzına almasına izin verme." dedikten sonra vedalaşmama bile izin vermeden hızlı hareketlerle arabasının kapısını açıp binmeme yardım etti.

Ayça, "Özür dilerim." diye arkamızdan seslendiğinde samimi olduğunu biliyordum.

Sessizlik içinde eve vardık. Kapıyı açtığımda, Arda poşetleri bagajdan alıp peşimden eve girdi. Ben elbise çantasını buruşmaması için portmantoya asarken, Arda elindekileri mutfak tezgahına bırakıp bana döndü. "Pelin, açıklamak istiyorum."

"Aç mısın?" diye araya girip sorduğumda susmak zorunda kaldı. "Seni bilmem ama ben açlıktan ölüyorum." Buzdolabını açıp aldıklarımızı yerleştirmeye başladım.

"Pelin, beni..."

"Hayır Arda, şimdi değil, lütfen sonra." dedim yalvarırcasına. Önce kendi düşüncelerimi toparlamam gerekiyordu.

"Peki." diyerek omuzlarını düşürdü. "Ne yemek istersin?"

Onu biraz olsun neşelendirmek ve olaya takılmadığımı göstermek için, "Karnıyarık" dedim.

"Neden karnıyarık?"

"Yoksa patlıcan yerine senin karnını deşmemi mi tercih edersin?" Yüzü düştüğünde gülümsedim. "İkinci nakavt."

Şaka yaptığımı anladığında iki adımda karşıma dikildi. Yalnız beklediğimin tersine yüzü gülmüyordu. "Hiç havamda değilim." dedikten sonra topuklarının üzerinde dönerken, "Özür dilerim." diye mırıldanarak merdivenlerden yukarı çıktı.

Anlaşılan o konuşma şu anda kaçınılmaz olmuştu. Alt dudağımı dişledikten sonra, onu dinlemeyi ertelemek istediğim için özür dilemek üzere, peşinden ben de yukarı çıktım. Odasının kapısı yarı aralıktı. Arda yatağının kenarına oturmuş, çok dertlenmiş gibi başını ellerinin arasına almıştı.

Sessizce yanına oturdum. Başını kaldırıp bakmadan konuşmaya başladı. "Berna ile son sınıfta çıkmaya başladık. İlişkimiz çok güzel gidiyordu. Ona aşık olmuştum."

Bu noktada içimde hissettiğim kıskançlık, yüreğimi dağlar nitelikteydi. Gerildiğimi hisseder hissetmez uzanıp elimi tuttu. "Daha doğrusu o sıralar ona karşı hissettiğimin aşk olduğunu zannediyordum." Avucumu öptüğünde bakışları donuklaştı. Gözleri duvardaki bir noktaya sabitlenmişti.

"Lütfen devam et, dinliyorum."

"Ezgi'yi ve kafeteryada olanları sana anlatmıştım hatırlarsan." Bana bakmasa da onayladığımı göz ucuyla görmüştü. "Berna ile yakınlaşmamıza o olay sebep oldu. Ayrıntıları verip canını sıkmak istemiyorum Pelin ama seninle aramızda başka sır kalmasın artık."

Boştaki eliyle yüzünü sıvazladı. Galiba anlatacakları zannettiğimden çok daha derin ve ciddi bir mevzuydu. Yorum yapmadığımı gördüğünde devam etti.

"İlişkimiz on ay kadar sürdü. O uğursuz geceye kadar koskoca on ay." Dönüp yüzüme baktı. "Çok gençtik, tam da hata yapacak yaştaydık."

"Hata derken... Yani siz birlikte mi ol..." dilim ağzımda keçeleşmiş gibiydi.

"Hayır, hayır zannettiğin gibi değil. Onunla hiç yatmadık." Sonra suçlu suçlu ekledi. "Daha doğrusu tam hatırlamıyorum." Eli dalgınca elimin üstünü okşadı.

Hemen bir sonuca varmak istemiyordum ama konuşmanın gidişatı ve Arda'nın ses tonu büyük bir pişmanlığın izlerini taşıyordu. Sakin kalmaya gayret ederek, "Doğum günü partinde ne oldu?" diye sordum.

Yüzü acıyla çarpıldı. "Fazla içmiştim, en az bir saatimi hiç hatırlamıyorum Pelin. Arkadaşlarımın dediğine göre Berna ile bir ara ortadan yok olmuşuz. Belki de o sürede yattık, hatırlamıyorum. Ama yatmış olsaydık bunu bana mutlaka söylerdi, en son hava almak için bahçeye çıktığımızı hatırlıyordum, o kadar."

Duyduklarımı sindirebilmek için ellerimi kenetleyip sıkarken derin bir nefes alıp burnumdan verdim ama ağzımı açıp da bir şey demedim, sabırla dinlemeye devam ettim.

"Gecenin sonlarına doğru hiç sebep yokken birden ayrılmak istedi. Bunu söylerken ağlıyor ama bir açıklama da yapmıyordu. O hatırlamadığım sürede bir şey mi olmuştu? Ben mi bir şey yapmıştım? diye sorduğum soruları hep karşılıksız bıraktı. Doğal olarak kavga etmeye başladık."

Gözlerini yumup yutkundu, tekrar açtığında gözyaşlarını hapsettiği okyanus gözleri cam gibi parlıyordu. "Annemle babam misafirlerin ayrıldığını, artık bizim de eve gitmemiz gerektiğini söylediğinde onların önden gitmesini rica ettim. Berna ile bu ayrılık meselesini konuşmak istiyordum."

Boğazından bir inilti koptuğunda hikayenin can alıcı yerine ancak şimdi geldiğimizi anladım. Ben nefesimi tutup beklerken, Arda sözlerine devam etti.

"Oysa daha önce anlaşmıştık. Babamın o günlerde bir kalp sıkıntısı ortaya çıkmıştı. Pek önemli değildi ama aldığı ilaç, vücudu alışana kadar araba kullanmasını engelliyordu. Dönüşte ben kullanacaktım. Ama o anda Berna'dan ve benden aniden ayrılmak istemesinden başka bir şey düşünemeyecek haldeydim. Resmen dağılmıştım. Berna'ya olan öfkemle onlara bağırıp beni yalnız bırakmalarını istedim. Kapıdan çıkarlarken annem son bir kez dönüp bana baktı. Gözlerindeki hayal kırıklığını ömrüm boyunca unutmayacağım."

Arda'nın kendini neden beş yıldır yalnızlaştırdığını, karanlığa gömdüğünü şimdi anlamıştım. Onları canlı olarak son görüşü böyle olmuştu. Suçluluk duyuyordu, onlarla birlikte gitmediği için, anne ve babasının ölümünden kendini sorumlu tutuyordu. Yıllarca bu düşünceye saplanıp kalmış, bu suçlulukla kendini ışıksız bir karanlığa gömmüştü.

"Arda, senin suçun değildi. Kazanın sebebi tır şoförüydü, baban değil, sen de değilsin. Lütfen kendini suçlama. Bu bir olay örüntüsü, kader dediğimiz şey."

Başını teselli istermiş gibi omzuma yasladığında, titreyen parmaklarımı dalgalı saçlarına gömüp okşamaya başladım.

"Sonuçta o uğursuz gecede her şeyimi kaybettim. Annemi, babamı ve Berna'yı. Cenazeden sonra hiçbir açıklama yapmadan o da hayatımdan çıktı. Bir daha da görmedim. Bu kadar yıldır yurtdışında olduğunu duymuştum."

"Berna'yı da suçlayamazsın."

Başını kaldırıp, "Bana onu sakın savunmaya kalkma!" dedi hırçınca. "Tam giderayak ayrılmayı istemeseydi, ya da en azından bana mantıklı bir açıklama sunsaydı, belki de ailem şu anda yaşıyor olurdu."

Dediklerimi iyice anlaması için gözlerine bakıp tane tane konuştum. "Tekrar ediyorum Arda. Suçluluk hissetmeni gerektirecek bir şey yok. O kadar alkol almışken zaten baban direksiyona geçmene izin vermezdi. Onlar seni çok seviyordu Arda, ben de çok seviyorum."

Birden ayağa fırlayıp odada dolaşmaya başladı. "Bunu bilmediğimi mi sanıyorsun?" diye bağırdı. Sonra sesini alçaltıp, "Anlamıyorsun Pelin." dedi. "Onların ölümüne ben sebep oldum. Yıllardır içimi kemiren bu suçluluk duygusuyla yaşamak ne kadar zor anlayabiliyor musun?"

Karşımda durup çaresizce kollarını iki yana açtı. "Utancımdan cenazeden beridir, en mutlu olduğumuz yer olan evimize bile giremiyorum. Onlara ait eşyalara dokunmaktan korkuyorum. En yakınım olan dayımın yüzüne bakamıyorum. Kız kardeşinin ölümü herkesten çok dayımı yıktı."

İçindeki zehirleri boşaltırken ben yorum yapmaktan kaçınıyor, sessiz desteğimi sürdürmeye çalışıyordum; çünkü şu anda ne söylesem Arda'yı teselli edemeyeceğimi biliyordum. Yapabileceğim tek şey, yanında olduğumu hissettirmekti.

Burun kemerini sıktı. "İlk yıl her gece rüyamda beni suçlayan babamın, hayal kırıklığı dolu annemin bakışlarını görmemek için uyumamaya başladığımı, kabuslarımla başa çıkabilmek adına her gece sarhoş olup sızdığımı, suçluluğumu ve gerginliğimi üzerimden atmak için her gece farklı bir kadınla birlikte olup sabahları arkama bile bakmadan çıkıp gittiğimi söylesem, yine de beni sever misin?" Elleriyle yüzünü sıvazlayıp başını yere eğdi. "En karanlık sırrımı öğrendin. Hala hayatında olmamı ister misin? Yoksa tüm sevdiklerim gibi beni terk mi edeceksin?"

Bu son cümleyi duyduğumda ayağa fırlayıp karşısına dikildim. Onun acısını, pişmanlığını ve tüm suçluluğunu içimde hissettiğim için ağladığımı biliyordum ama beni dinlemek zorundaydı.

"Kazanın suçlusu sen değilsin. Berna'ya gelince, hiçbir açıklama yapmadan seni terk ettiğine göre, zaten seni hak etmemiş demektir. O seni birazcık bile olsa benim gibi sevseydi şu anda hala yanında olurdu. Diğer söylediklerin ise; alkol, kabuslar, kadınlar umurumda değil, hepsi geçmişte kaldı Arda."

Elimle yüzünü avuçlayıp, gözlerime bakmasını sağladım. "Seni seviyorum. Sana aşığım Arda. Biz birbirimizin geçmişi değil, şimdiki zamanı ve geleceğiyiz. Biz birbirimizi kaybedemeyecek kadar çok seviyoruz. Ben tüm tabularımı yıkıp, seninle yaşamaya karar verecek kadar seviyorum. Bu sevda uğruna ailemi karşıma almayı göze alıyorum. Benim için kolay mı zannediyorsun? Ben gücümü senden alıyorum Arda. Sen zayıf düşersen, ben yenilirim. Seni tam kazanmışken, tekrar geçmişe gömülmeni istemiyorum; çünkü seni kaybedersem, ben de yok olurum."

Nefes almadan peş peşe konuştuğum için, derin bir iç geçirdim. İkimizin de gözlerinde ıslak bakışlar vardı.

Birden sarılıp dudaklarımı esir aldı. Doyumsuz bir tutkuyla öpmeye başladığında ayaklarım beni taşımaz oldu. Kucaklayıp, yatağına bıraktığında itiraz edemedim. Aklımızı kaybetmiş gibiydik ikimiz de. Bedenlerimizin uyumu, birbirimize ait olduğumuzun kanıtıydı adeta.

Soluklanmak için durduğunda, "Haklısın, geçmişi unutalım. Sana daha önce anlatmam gerekiyordu." dedi. "Hep beni terk etmenden korktum... çünkü... çünkü sevdiklerim beni hep terk etmişti... Seni de kaybedersem Pelin."

Yüzünü avuçlarımla kavrayıp gözlerimizi buluşturdum. "Bitti Arda. Unut artık, lütfen. Şu andan itibaren geçmişinin kapılarını bir daha açmamak üzere kapatalım." diyerek onu sevgiyle öptüm. "Beni de kaybetmeyeceksin. Bunu aklından çıkar lütfen."

Birkaç dakika boyunca birbirimize sıkı sıkı sarılı kaldık. Toparlanmasını sabırla bekledim. Sonunda gevşediğini, daha düzenli nefesler alıp verdiğini hissettim. Geçmişinin en büyük pişmanlığını anlatmış, üzerini kapatmış ve bulunduğumuz ana geri dönmüştü.

Ortamı yumuşatmak ve Arda'yı iyice kendine getirmek için muzipçe mırıldandım. "Bu arada afiyet olsun. Dikkat et de midene oturmasın."

"Ne? Anlamadım?" Başını kaldırıp baktığında, yüzünde meraklı bir bakış vardı ve hüzünlü de olsa gülümsemesi geri gelmişti.

"İki nakavtı da yedin ya, hatırlatayım dedim." diyerek kıkırdadım. 

Arsızca alt dudağımı ağzının içine alıp emdikten sonra öperek bıraktı. Yüzlerimiz birbirine o kadar yakındı ki, sıcak nefesi yüzümde oynaşıyordu. Yanaklarımı okşayan parmaklarından çıkan ateş, tenimi adeta kavuruyordu.

"Sen başıma gelen en güzel şeysin Pelin. Senin için iki değil, iki bin nakavt yerim güzelim."

Sonra tekrar ciddileşti. Bir dirseğinin üzerinde doğrulup diğer eliyle önüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına atarak düzeltti.

"Bilmeni istiyorum ki, gerçek aşkı sadece seninle tattım. En karanlık geceden sonra bile güneşin tekrar doğacağını sadece seninle öğrendim. Sen benim şimdim ve yarınımsın. Güneşim ve ışığımsın. Seni seviyorum mia luce." dedikten sonra, az öncekinden daha tutkuyla öpmeye başladı.

Elleri tişörtümü sıyırıp, çıplak tenimi avuçladığında irkilsem de, karşı koyacak gücüm neredeyse yok gibiydi. Kendimi onun okşayışlarına bırakmış, yoğun bir arzu bulutuyla sarmalanmıştım.

"Pelin seni istiyorum, daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyorum."

Dudakları boynumda dolaşıyor, kışkırtıcı dalgalar tüm bedenimi titretiyordu. Kulak mememi hafifçe dişlediğinde ufak bir inleme koptu ağzımdan. Belim otomatik olarak yay gibi gerilip ona yanıt verdi. Sıcak nefesi yüzümde oynaştı.

"Sen benimsin. Sadece benim. Bırak seni seveyim, bırak sana sonsuz zevkin kapılarını açayım." Vücudumun her tepkisini önceden biliyormuş gibi, elleri ve ağzıyla erotik tacizini sürdürüyordu.

Ta kasıklarımda hissettiğim bir zevk dalgasına kapılıp gitmek üzereydim ki, alt tarafımda sertleşen uzvunu hissettiğim anda yine küçük çaplı bir panik atak yaşayıp kasıldım ve durdum. Anlaşmış gibi Arda da durup bana baktı.

Ben daha bir şey söyleyemeden, çatallaşmış boğuk bir sesle, "Biliyorum." dedi. "Hem istediğini, hem utandığını ama en önemlisi korktuğunu biliyorum."

"Elimde değil."

"Biliyorum canım ama benim de elimde değil Pelin ve seni istiyorum dediğimde çok ciddiyim."

Yanaklarım kızardığı için gözlerimi kaçırdım. Ben de seni istiyorum diyebilmeyi, ne çok arzuladığımı söyleyebilmeyi, panik yaşamadan sevişebilmeyi ben de isterdim.

"Kabul et Pelin. Birbirini seven bir erkek ve kadının birlikte olmasında utanacak, korkulacak bir şey yok. Bedeninden ve duygularından asla utanma. Çok güzelsin ve böyle bir güzelliğin tadına bakmak, doya doya sevmek bence hiç ayıp değil. Şu anda tamamen benim olmanı çok arzu etsem de, bekleyeceğim Pelin. Gözlerindeki bu korkuyu silene kadar bekleyeceğim." dedikten sonra tek hareketle üzerimden kalktı.

Vücudundan yayılan yoğun ısıdan yoksun kalan tenim ürperdi. "Bu anlayışın benim için çok değerli Arda."

Gerçekten çok değerliydi. Geçenlerde yaptığım küçük bir araştırmada bu tür bir kaygının tıp dilinde vajinismus olarak adlandırıldığını ve bunun tedavi edilebilir çok yaygın bir cinsel kaygı sorunu olduğunu okumuştum.

Bu kaygı, yetiştiriliş tarzım, annemin sürekli uyarıları ve cinsellikle ilgili kulaktan dolma, yalan yanlış bilgiler nedeniyle oluşmuştu. Fiziksel temasta bir adım sonrası olan birleşme için duyulan korku olarak kendimce özetlediğim bu kaygıyı taşıdığımı sanırım Arda da anlamıştı. Ama zamanla bunun üstesinden geleceğime inanıyordum. Tek istediğim biraz anlayıştı ve Arda bu anlayışı da fazlasıyla gösteriyordu zaten.

"Sen de benim için çok değerlisin Pelin ve bunu asla mahvetmeyeceğim. Bu kaygının üstesinden birlikte geleceğiz." Bir şey daha söylemek istermiş gibi gözleri bir süre üzerimde oyalandı ama sonra vazgeçti.

Arkasını dönüp, "Soğuk bir duşa ihtiyacım var." diyerek konuyu kapattı. "Sen aşağıya in istersen, ben de sonra mutfağa gelirim." Dolabına gidip kapağını açtı, bir eşofman altı, bir tişört ve temiz çamaşır aldı.

Gözlerimi kaçırıp sesimi yeni bulmuş gibi genzimi temizledim. "Yemek pişirmek için geç oldu biraz. Dışarıdan mı söylesek?" Yataktan kalkıp peşinden kapıya doğru yürüdüm.

Koridora çıktığımızda, "Ne istersin?" diye sordu.

"Pizza?"

"Tamam pizza olsun."

Telefondaki bir numarayı çevirip sipariş verdikten sonra banyoya yöneldi. Adımlarını takip ettiğimde, dönüp çapkınca, "Sen de mi geliyorsun duşa?" diye sorduğunda trans halinde olduğumu ve bilinçsizce onu takip ettiğimi yeni fark ettim. Hissettiğim kaygıyla ilgili son söylediği aklıma takılmış olduğu için dalgınlaşmıştım. Biliyor olabilir miydi? O da benim gibi araştırmış mıydı?

Utancımdan alev alev yandım. Bir şey söylemeden yolumu değiştirip koşar adımlarla merdivenlerden aşağıya indim, mutfağa gittim ve vücudumun arzuyla titrediği anları kovmak istercesine yüzüme soğuk su çarptım. Uzun bir süre tezgahın kenarına tutunup kendime gelmeyi bekledim.

Artık anlamıştım, Arda biliyordu. Bendeki istem dışı kaygıyı demek o da merak edip araştırmıştı. Onun için bunu birlikte aşacağımızı söylemişti. Onun için bana daha anlayışlı yaklaşıyordu. Onun için ayrı odalarda kalmayı benden önce o teklif etmişti. Birlikte yaşamamız, o kaygıyı üzerimden atmamı ve iyileşmemi sağlayacak bir süreç olacaktı.

Üst üste derin nefesler alarak kendime geldikten sonra titreyen ellerimle alışveriş poşetlerine uzandım ve aldıklarımızı yerleştirmeye başladım.

Ya fazla eğilip kalkmaktan, ya da o sıcak dakikaların yoğunluğunu aklımdan çıkaramadığım için, demin odadayken olduğu gibi vücudum yine ter içinde kalmış, tişörtüm iyice üzerime yapışmıştı.

Arda ortalıkta görünmüyordu. Belki de biraz yalnız kalmaya, düşünmeye ihtiyacı vardı. Anlattıklarıyla birlikte geçmişe yaptığı yolculuk eminim onu derinden etkilemişti. İkimizin de şu anda kendimizce kısa süreli bir yalnızlığa ihtiyacı vardı.

Yemeğimiz gelene kadar ben de hızlı bir duş alıp rahatlamak istedim. Portmantodan kıyafetimi alıp gerisin geri yukarı çıktım.

Kalacağım odaya girip elbise poşetini tamamen boş olan dolaba astıktan sonra, yanımda getirdiğim çantayı açtım. En üstte Derya'nın el yazısıyla yazılmış bir not vardı.

<Seninle en kısa zamanda iç çamaşırı alışverişine çıkalım. O seksi şeyler üzerinde olmadan sakın Arda seni günlük çamaşırlarınla görmesin. Benimkilerden koyacaktım ama kullanılmışları giymek istemezsin diye düşündüm, ayrıca onlar bu hafta sonu bana lazım. Cem özellikle tembih etti.>

Notun altına bir de göz kırpıp dil çıkaran bir emoji çizmişti. Bunu görünce gülümseyerek kağıdı katladım ve çantanın yan gözüne tıkıştırdım. Bu kızın edepsizliği kesinlikle sınır tanımıyordu. İyi ki aklındakini yapmamış ve o söylediği iç çamaşırlarından koymamıştı.

Bahsettiklerini geçen hafta sevgilisi ile birlikte gittikleri bir mağazadan beraber aldıklarını biliyordum. Cem'in beğenip seçtiğini söyleyerek çamaşırları gösterdiğinde bile utancımdan kıpkırmızı kesilmiştim. Derya ise halime kahkahalarla gülmekle yetinmişti.

Arda ile ölsem de bir mağazaya gidip öyle seksi şeyler alamazdım. Gerçi Arda'nın bu konudaki edepsizliği Derya'yı sollar nitelikteydi. Eminim o iki taneyle kalmaz, beşer onar alır, kendisi hınzırca gülerken ben yerin dibine girerdim. Galiba ilerisi için kendimi böyle sürprizlere de hazırlamam gerekecekti.

Çantanın içindekileri boşaltıp dolaba ve çekmecelere yerleştirdikten sonra ihtiyacım olan malzemeleri, giyeceğim kıyafeti ve 'günlük' çamaşırlarımı alıp banyoya gittim.
~~≠~~≠~~

MUTLAKA OKUYUN LÜTFEN
Evet, Pelin'deki korkunun temelinde yatan kaygının, 'vajinismus' adı verilen ve tıbbi tedavisinin mümkün olduğu bir kaygı olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.

Gerçekten de toplumumuzda bu kaygı çok yaygın ama yetiştiriliş tarzımız ne yazık ki bunu paylaşmamızı ve dillendirmemizi engelliyor. Çünkü çoğu zaman bunu, hikayenin başından beri Pelin'in yaptığı gibi 'korkuyorum' diyerek geçiştirmeye çalışıyoruz.

Bir genç kız tarafından bu kaygı aşılamadığında, erkek anlayışlı davranmadığında veya tıbbi olarak tedavi edilmediğinde, çiftler birbirlerini çok sevseler de, evlilik hayatında ve cinsel yaşantılarında büyük sorunlar yaşanmaktadır.

Hikayenin başından beri Pelin birçok konuda eleştirildi, kendini rahat bırakamadığı için Arda'yı çok zorladığı ve gereksiz kapris yaptığı da yazıldı.

Vajinismus bir cinsel kaygı rahatsızlığıdır. Ancak yeri gelene kadar Pelin'deki bu kaygının tıbbi ve psikolojik bir sebebi olduğunu yazmak istemedim, çünkü muhtemelen bunu okuyucu anlayamayacaktı. Şimdi genç çiftimiz arasında tüm sorunlar çözülmüşken, hala Pelin'in kaygılı olmasının nedenini anlamanızın zamanı gelmişti. Yoksa kızın yine çocukça kapris yaptığını söyleyecektiniz.

Pelin'in aile sırları dışında kalan ve başa çıkmakta zorlandığı korkusu, hiçbir zaman basit bir cinsellik ve evlilik korkusu değildi. Arda'nın fazlasıyla yoğun olan fiziksel ihtiyacı, bunu kıza gösteriş şekli ve her ortamda hissettirmesi, hep Pelin'de bu kaygıyı daha da tetikledi. Bu yeni bilgi ışığında, okuduğunuz bölümleri hatırlayın ve doğru sebebi kavrayın istedim.

Bu kaygıyı siz de araştırın lütfen. Bunu yaşayan kişinin elinde olmadan korkuya kapıldığını ve fiziksel olarak nasıl etkilendiğini siz de göreceksiniz. O zaman Pelin'e bakış açınız eminim çok değişecektir.

Toplumda var olan, ancak yokmuş gibi gözardı edilen, kadınların hor görülmesine, suçlanmasına ve sağlıksız bir cinsel hayat yaşamasına ortam hazırlayan bu rahatsızlık, erkek-kadın fark etmeksizin, herkes tarafından bilinmelidir.

Öğrenmenin, araştırmanın ve bilinçlenmenin sonu yoktur.

Sevgilerimle...

Continue Reading

You'll Also Like

Kusurlu By Gaye

Teen Fiction

6M 351K 63
Beklenmedik, trajik bir kaza... Kazadan sonra ruhunu teslim etmiş genç bir kız... Yitirilmiş umutlar... Toprak altına gömülmüş hayaller... Ve ansızın...
1.7M 103K 49
Bir gerçek ailem klişesi. Düzgün yazılmış, saçma olmayan bir biyolojik ailem kitabı arıyorsanız, hoş geldiniz. Yalnız içeri girmeden uyarayım! Ankara...
539K 28.3K 57
Alışılmışın biraz dışında olan bir gerçek aile kurgusudur. Yani,nasıl anlatılır bilmiyorum.Ama galiba "Gül" ailesinden değilim. Biliyordum. Benim gib...
5.6K 122 13
genç bir erkeğin bir kıza defalarca aşkını konu alan bu hikayeyi beğenmenizi temenni ederim.